Son dakika haberi... AYM Üyesi Engin Yıldırım’ın ‘Işıklar yanıyor’ paylaşımını eleştiren Akşener, Anayasa Mahkemesi üyelerinin sosyal medya üzerinden siyasilere tavır koymalarını doğru bulmadığını ifade ederek, “Kişisel görüşüm istifa etmeli” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, son günlerde tartışma konusu olan Anayasa Mahkemesi'yle ilgili eleştirileri değerlendirdi. AYM Üyesi Engin Yıldırım’ın paylaştığı “Işıklar yanıyor” tweet’i hakkında da açıklama yapan Akşener, “Hakim ve savcıların sosyal medya üzerinden siyasilere yönelik tavır koymalarını doğru bulmuyorum” dedi. Akşener ayrıca, "Kişisel görüşüm istifa etmeli. Anayasa Mahkemesi'ne ok atıldığı bir dönemde. Barolar gündeme geldi ve parçalandı. Şimdi Anayasa Mahkemesi üzerinden bir tartışma yaşandı. O tartışmayı haklı olduğu bir noktaya getirecek davranışın doğru olmadığını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Habertürk'te Veyis Ateş ile Türkiye'nin Nabzı Özel programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akşener'in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN TAVIR KOYMAK DOĞRU DEĞİL"
Bu ilgili arkadaşın şu anda attığı o tweete herhalde 1 milyar dolar para verilse faydası o kadar dokunmazdı. Şuuraltını harekete geçirecek tweet oldu. Ben hakim ve savcıların sosyal medya üzerinden siyasilere yönelik tavır koymalarını doğru bulmadığını ifade etmek isterim. Diyelim ki mahkemelik oldunuz, o beyefendilerin karşısına çıktığınızda, ilgili arkadaşınız ihsas-ı reyi açık olmuş oluyor.
"BAMBAŞKA YERLERE SAVRULMALARINDAN ESEF DUYUYORUM"
Türkiye'de siyaset üretmesinin önüne geçiliyor. 60'lı yıllardan sonra Türkiye'deki İslami gelenek bazı şeyleri tartışmaya başladı. 90'lı yıllarda daha farklı tartışılmaya başlandı. Biz İslami hayat tarzını 90'lı yılların başından bahsediyorum, devlet kurma konusunda ne yapabiliriz tartışması. Şimdi bambaşka bir yerlere savrulmuş olmasını, isim vermeyeceğim ama esef duyuyorum. Yıllar evvel 28 Şubat bana sorulduğunda, 'Keşke rahmetli Erbakan hocaya şans tanınsaydı' demiştim.
"BUGÜN SİYASETİN ÜRETİLMEDİĞİ BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ"
1999 seçimleri, 2002'de AK Parti'nin daha büyük bir güçle iktidara gelişi. AK Partiden biz ne bekledik? Devlet millet barışmasını bu arkadaşlarımızın yapabileceğine inandık. Ben sayın Abdullah Gül'ü aradım, 'şu fay hatlarını, tramvatik hatlarını Allah rızası için kapatın' dedim. 2007'ye kadar kapatılır gibi gitti. 2008'den itibaren gelinen noktada, bugün maalesef sayın Erdoğan ve arkadaşları bizlere nefes aldırmadığı, siyasetin üretilmediği bir dönemden geçiyoruz.
Çok büyük bir fırsatı, rahat oy alma uğruna harcadılar gittiler. İnsanların düşmanlaştırıldığı, öteki hale döndüğü, vicdanların ortadan kalktı. Bence çok kolay oy alma metodu.
"BUGÜN BİZ HUKUK VE ADALET KRİZİ YAZIŞIYORUZ"
Kişisel görüşüm istifa etmeli. Anayasa Mahkemesi'ne ok atıldığı bir dönemde. Barolar gündeme geldi ve parçalandı. Şimdi Anayasa Mahkemesi üzerinden bir tartışma yaşandı. O tartışmayı haklı olduğu bir noktaya getirecek davranışın doğru olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi'nde bir kişi hariç geri kalanın tamamı bu iktidar tarafından seçilmiş. Öyle bir keşmekeş ki, Enis Berberoğlu'nun özelinde tartışılmakla birlikte esasında hukuk ve adalet krizi yaşıyoruz biz şu anda. Anayasa Mahkemesi'nin bulunduğu pozisyon, çıkan kanunların anayasaya uygunluğuna bakmak, artı sizlerin hepimizin haksızlığa uğradığımızda bizim haklarımızı korumak üzere en üst mahkeme bu. Partili cumhurbaşkanlığı ile kurumların birer birer yıkıldığını görüyoruz. Eksiği varsa hukuki manada tahkim etmek dışında atılacak adımın doğru olmadığını, Türkiye'nin ekonomideki güvensizlik olur, yatırımcı gelmez, güven unsuru ortadan kalkar. Anayasa Mahkemesi hepimizi koruyan bir vasfa sahip. Bu vasfın sürdürülmesi lazım. İktidarın emrine getirilecek hale getirilmemelidir.
"BURANIN ÖZNESİNİN BERBEROĞLU OLMADIĞINA İNANIYORUM"
Enis Bey'in üzerinden tartışarak bambaşka noktaya gidiyoruz. Enis Berberoğlu insan olarak tanırım. Zaten casuslukla yargılanması abes. Ben onun eşinin en zor zamanda, gazeteci olarak sayın Erdoğan'la ilgili objektiflik adına, demokrasi adına neleri göze aldığını biliyorum. Onlar casusluk, darbe gibi bir insan tipi değil. Aileyi çok iyi tanıyorum. Ne yapılması istendiğini anlamış değilim. Buranın öznesinin Enis Berberoğlu'nun olmadığına inanıyorum. Anayasa Mahkemesi karar veriyor, yerel yargı ben seni takmıyorum kardeşim diyor.
"MİLLETVEKİLLERİNİN KIYMETİ HARBİYESİ KALMAMIŞTIR"
Ben ve arkadaşlarım Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'nin bu ülkeye zarar vereceğini cansiperane şehir şehir gezerek anlattık. Keşke haklı çıkmasaydık. Ben ve arkadaşlarım bir şey önerdik, eski parlamenter sisteme dönmekten bahsetmiyoruz, iyileştirilmiş, güçlendirilmiş, başka isim de konulabilir, insanların taleplerine uygun, nefes alabilecekleri, hayaller kurabilecekleri bir yönetim anlayışına ihtiyaç var. Devletin hafızası gitti, kurumlar ortadan kalktı. Siyaset kurumuyla bürokrasi arasında bağ koptu. Milletvekili seçilmek dünyanın en zor işidir. O insanlar sizin aracılığınızla dertlerini anlatırlar. Çözümlerini ortaya koyarsınız. Bu bağ tamamen koptu. Valiler çoğu yerde AK Parti il başkanı gibi. AK Parti il başkanının kıymeti harbiyesi yok, milletvekillerinin hiç yok. Muhalefet milletvekillerinin zaten iletişim imkanları yok. Bu bir sistem meselesi. Muhalefet partilerinin sayın Kılıçdaroğlu başta olmak üzere bizim önerdiğimiz parlamenter sistem önerimize destek verdikleri açık.
"ŞİMDİ FAKİRLİK KAPANINA GİRMİŞ DURUMDAYIZ"
Ben pandemi öncesinde 20 Ocak 2020'de Antalya'dan başlayarak ilçe ilçe gezmeye başladım. Dükkanlara girerek dert dinledim. 77 ilçe 15 il gezmişim. Pandemi döneminde biraz aksadı. Geçen hafta Giresun ve Yozgat'a gittik. Çarşamba günü Kayseri'ye gideceğiz. Esnafın sesinin duyulmadığı bir süreçti. Seçime gidersiniz size muhalefet görevi verir. İktidar iş yapar size denetleme görevi verir. Türkiye'de siyasi rekabet kalktı. Düşmanlık üzerinden yürütülen bir siyaset. Siyasetin üretilmediği bir iklimde yaşıyoruz. Ben genel başkan olarak grup konuşmalarında, arkadaşlarımız araştırma önergeleri Meclis'e veriyor. Kütahya'da bir arkadaş yolda durdurdu. Bir işe girmiş, sonra AK Parti ilçe başkanı derveye girmiş 'Bizim üyemiz değilsin çalışamazsın' demişler. Kişinin anlattığını söylüyorum. İlgilileri aradım. Giresun'da AK Parti'nin üyelerinden bir arkadaş. Yaşadıklarından dolayı ağladı. Kulağıma eğilip eşiyle ilgili bir durum söyledi. Ben ilgili birime bizzat kendim ürettim, mesele çözülsün diye. Şimdi fakirlik kapanına girmiş durumdayız.
"YAPILAN İYİ ŞEYLERİ SÖYLEDİĞİMDE MENFİ TEKPİ ALMIYORUM"
Esas mesele vatandaşa gitmek. Tedbirlerimizi alıp bire bir gidiyoruz. Öyle oluyor ki AK Partili, CHP'li, başka partiye oy veren seçmen bize derdini anlatıyor. O derdin sonuçta duyurulacağını biliyor. Yozgat ve Giresun'da yaptığımız çalışmada ortaya çıkan şikayetleri bir bütün olarak arkadaşlarımız ve ben dile getirdik Meclis'te. Bu rekabet seçmenin işine yarar. Makulün peşindeyiz biz. Yapılan iyi şeyleri söylediğimizde İYİ Parti'den, CHP'den menfi tepkiler almıyorum.
"DEMOKRASİYİ PARTİMİZDE İÇSELLEŞTİRMEYE ÇALIŞIYORUZ"
Biz hepimiz, ben de dahil çok otoriter siyasi yapılardan geldik. Ben 8 yıl Meclis yönettim. CHP hariç grubu olan siyasi partilerin, grup başkanvekilleri kulaklarında telefon genel başkanlarına ulaşmaya çalışırlardı. Televizyonlarda bir siyasinin çıkması izne tabiydi. Beyanat vermek izne tabiydi. Genel kurulda konuşma yapmak izne tabiydi. Hatta ben AK Parti milletvekillerine çok acırdım. Özellikle kadın milletvekillerine, yeni milletvekillerine pek söz vermezdi. Ben bıkmıştım bu otoriterlikten. Biz partimizde demokrasiyi içselleştirmeye çalışıyoruz, bunu öğrenmeye çalışıyoruz. Eksiğimiz, gediğimiz elbette çıkıyor. Ben arkadaşlarımla görüştüm genelde hepinizin bildiği konulardan şikayet ettiler. Biz CHP ittifak yapınca kıratın ya huyundan ya suyundan benzedik. Bizim milletvekillerimiz tek tek bakıldığından her birinin müthiş başarı öyküsü, hayat hikayesi var. Öğrene öğrene gidiyoruz. Ben çarşaf liste yaptım. Blok yapsaydım bu tartışmalar olmayacaktı. Bizim partimizdeki yöneticiler, milletvekillerimiz genel başkandan herhangi bir konuda fikir beyanı için izin almak zorunda değiller.
"KENDİNİ İNCİNMİŞ HİSSEEN ARKADAŞLARIMLA KONUŞTUM"
Dün bıktığımız, kendimize hakaret gibi, onurumuza saldırı gibi gördüğümüz hiçbir işi yapmıyoruz. Buna alışacağız, kolay değil. Otoriter yapılardan geliyoruz. Bizim 4 arkadaşımız mazeretsiz olarak gruba katılmıyor, onların dışında hepsi katılıyor. Ben arkadaşlarımın tümünü aradım. Liste üzerinden kendini incitilmiş hisseden bütün arkadaşlarımla konuştum. O listeden benim bilgim olmuş olsa sorumluluk bana aittir. Arkadaşlarımızın kırgınlığının bana olması gerekir. Genel başkan benim, elbette sorumluluk bana ait ama 2 arkadaşım GİK anahtar listesinde yer almayı istememişti zaten. Genel başkan olarak hiçbir arkadaşımı disiplin kuruluna sevk etmeyeceğim. Ben şeffaf bir insanım. Biz partileşme aşamasını sağladık diye düşünüyorum, şimdi kurumsallaşma aşamasındayız.
"TÜRKİYE'NİN BU SORUNLARI DAHA DA DERİNLEŞTİ"
2023'de iddiaya varım, sayın Erdoğan seçilemez. Sayın Erdoğan damadıyla bu işi yürütme iddiasına devam ettikçe ekonominin düzelmesi mümkün değil. Bugün hadi dendiğinde seçim yapamazlar, yapmazlar. Ha lazım mıdır, lazımdır. Bu ekonomide Türkiye'nin bütün sorunları daha da derinleşecektir. 20 Ocak 2020'de başladım gezmeye, pandeme yoktu. Son derece vahimdi, pandemiyle çifte kavrulmuş oldu. Bu yeni bir şey değil, pandemi üstüne tuz biber ekti. Bunu düzeltecek bir bakış açısı görmediğimize göre ekonominin ayağa kalkması mümkün değil. Kalkması için demokrasinin uygulanması, hukukun üstünlüğü, adaletin tesis edilmesi, insanların korkutulmaktan vazgeçilmesi gerekiyor. Partimizin felsefesi milliyetçi, demokrat, kalkınmacı, makulden yana, itişmekten yana değiliz. Nefes alma hareketiyiz biz. Türkiye'de büyüme odaklı ekonomik model oldu. Ama bu büyüme odaklı tercih kalkınmaya yönelemedi. Sanayi tesisine yönelmedi, üretime yönelmedi, tarımda üretime yönelmedi.
"SINIRLARIMIZDA 7 TRİLYON DOLARLIK BİR ALAN VARDI"
Türkiye'nin kaynağı var. İsrafı önleyeceksiniz, doğru yerlere yatırım yapacaksınız. Üretimi, sanayiyi teşvik edeceksiniz. Üreten bir ekonomiyi koyamazsanız elbette bununla karşılaşırsınız. Biz bir ekonomik coğrafya tabir ediliyoruz. Sınırlarımızda 7 trilyon dolarlık bir alan var. Suriyesi vs. Biz her yere mal satıyorduk. Herkesle papaz olduk. Böyle bir dış politika olabilir mi? Deniliyor ki, siz nasıl para bulacaksınız? Güveni koyunca para bulunur, ama yatırım esas. Para var, gidecek yer alıyor. Biz şu anda yüzde 6 faizle borçlanıyoruz.
"BUYUR MERAL HANIM EVE DÖN DEYİNCE ALLAH ALLAH DEDİM"
Sayın Bahçeli'nin tuhaf bir tutumu var. Sayın Erdoğan'ın bize yönelik böyle bir tutumu yok. Sayın Bahçeli bizi düşman kuvvet ilan ettiği için. 3 ay evvel en ağır hakaret etmiş, 3 ay sonra da böyle bir şey. Ben hiçbir siyasi için ailesi, şahsına, karakterine yönelik, 27 yıldır aktif politika yapıyorum. ANAP, DYP döneminde dövüştük birbirimizle ama incitici tek kelimemiz yoktur. Eylemler, tutumlar üzerinden çok sert eleştirmişizdir. Bakın benim evim basıldı ve o insanlar beraat ettiler. Bana en çirkin hakareti edenler beraat ettiler. Kocamı aldattığıma dair imalı iftira atıldı, o insanlar beraat ettiler. Benimle ilgili 24 yıl önce bir dosya açılmış. Benim ifademin alınmadığı, demoklesin kılıcı gibi insanların başında sallanan bir sistem. 24 yıldır dilekçe veriyorum ifade alın diye. Çirkin ve pis bir dille karşı karşıyasınız. Sonuç itibarıyla 'Buyur evine dön Meral kardeşim' denilince Allah Allah diyorsunuz.
"KÖYDE İLKOKUL BİTİRMİŞ BİR KIZ ÇOCUĞUYUM"
Ben herşeye rağmen politika yapmıyorum. Şahsi hedefler üzerinden de politika yapmıyorum. Köyde ilkokul bitirmiş bir kız çocuğuydum. Sınavlar yoluyla parasız yatılı okudum. Bu milletin parasıyla devlet tarafından okutulmuş bir kadınım. Üniversitede hoca olup bugün kalsaydım muhtemelen profesörlükten emekli olmuş bir kadın olacaktım. Eğitim yoluyla sosyal ve sınıfsal manada, fırsat eşitliği üzerinden bir yere gelen insan. Aldığımı milletimize ödemek üzere yola çıkmış bir şahısım. Ben o zaman sayın Erdoğan'la telefonla konuşmuştum, sayın Abdullah Gül evime gelmişti. Ben olmayacağımı ama ağzımı da açmayacağımı, yapılan işleri beğenmezsem en sert eleştireceğimi söylemiştim. Sonra dikkat edin peyderpey birçok insan ayrıldı. Sayın Erdoğan'la partisinin başlangıç görüşmeleri başka insanlarla bizim evde yapılmıştı. Rahmetli ağabeyim, eşim. Ben tekrar söylüyorum, bakan olmak, şu olmak bu olmak konusunda hiçbir derdim yoktu, hadi bakalım eyvallah demiş insanım.
"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ ÇOK ANLAMLI BULUYORUM"
Sayın Gül'le partimizi kurarken iki kere görüştüm. Sayın Mesut Yılmaz'la da görüştüm. İnsanlar yola çıkarken fikir alıyorsunuz. Sayın Çiller'le en son rahmetli Jak Kahmi'nin oğlu intihar etmişti. Onun cenazesinde karşılaşmıştık. O arada da meşhur Susurluk vesaire araştırmaları vardı. O zamandan sonra hiç görüşmedim. 27 yıldır aktif politika yapan sağ kalan tek kadınım.S Siyasette en büyük problem kadına dair hafızanın ve arşivin olmaması. Artık bunlar değişecek, kadınlar talep ediyor. Ben güçlü ve kalabalık bir ailenin kızıyım. 13 halam var benim. Kendimi hep rahat hissettim ama cinsiyetim üzerinden uğramadığım çirkinlik kalmadı. Bana bunlar oluyorsa gencecik bir kadına neler oluyor. Onun için ben İstanbul Sözleşmesi'ni bu manada çok önemli buluyorum.
"AK PARTİLİ SEÇMENLER BANA 'HAKKINI HELAL' ET DİYOR"
Bana bir televizyon programında HDP'yi nerede konumlandırıyorsunuz dendi, ben de 'PKK'nın yanında' dedim. Bugün Ayhan Bilgen ile Altan Tan'ın beyanları tartışılıyor. Siz kimsiniz, neredesiniz, nasılsınız soruların cevabını verecek olan HDP yöneticileriydi. Ama biz muhatap olduk, netlikle cevap verdik. İktidarın inanılmaz şeytanlaştırıcı bir dili var. İktidarın büyük ve küçük ortağının. Bizim aday çıkardığımız her yerde HDP aday çıkarttı. 31 Mart'a giderken ilçeler dahil her yerde aday çıkarttı. Bizim dolaylı, direk, indirek ittifakımız HDP ile olmadı, herhangi bir görüşmemiz olmadı. Sayın Erdoğan 'yerli ve milli' dedi. PKK'lı Meral Akşener'e kadar gitti iş. 28 Şubat'ın Meral Akşener'ine 'kafir' dendi. Bugün AK Parti seçmenlerinden kulağıma eğilerek 'seni koruyamadık hakkını helal et' diyenler var.
"PEŞMERGENİN YEDİĞİ LAHMACUNLARI VALİLER ÖDEDİ"
Israrla Meral Akşener, Kobani hadisesinden, 6 yıl sonra Ayhan Bilgen ile Altan Tan'ın gözaltına alınmasına ne diyecek? Kesinlikle fikri takip yok bu ülkede. Sayın Erdoğan 10 Ağustos 2104'de Cumhurbaşkanı seçildi. 6-7 Ekim'de Kobani olayları oldu. 40'ın üzerinde insan öldü. Bu bir suçtu. 100'ün üzerinde insan yaralandı. 7 Ekim'de sayın Erdoğan Antep'e gitti, Suriyeli göçmenlere hitap etti. İŞİD Kobani'ye saldırdı. O konuşmada 'Düştü düşüyor' dedi. Sonra gözaltına alınmalar oldu. Tutuklanmalar oldu. Daha ilginç bir şey oldu. 29 Ekim 2014 günü peşmerge sayın Erdoğan'ın beyanına göre o yolu açmış, peşmerge kıyafeti ile Amerikan bayrağı ile davulla zurnayla geçtiler konvoyla, 3 gün boyunca, lahmacun paralarını valiler ödedi. Arkasından Dolmabahçe mutabakatı oluştu. Onun üçü PKK'nın son kongresindeki kararlarından oluşuyor. Sonra ne oldu, ne bitti bilmiyoruz. Sayın Erdoğan çözüm sürecini bitirdi.
"BU İKİ ARKADAŞIN SÖYLEDİKLERİNİ ÖNEMLİ BULUYORUM"
Erzincan'da yaptığım konuşma nedeniyle bir televizyon kanalında 59 yaşında kocamı aldattım iftirası ile karşılaştım. Onun için bunu unutmuyorum. Altan Tan bildiğim kadarıyla AK Parti içinde de görev yapmış bir kişi. Bunları gözaltına alıyorsunuz. Şimdi soruluyor; sen ne düşünüyorsun? Bu nasıl hukuktur? 2016'da açılmış davanın hala ifademin alınmadığı bir davanın benzerini görüyorsunuz. Bu insanlar milletvekili seçilmiş, Ayhan Bilgen belediye başkanı seçilmiş. Belediye başkanlığı, milletvekilliği için müracaat edince bu devlet sizden iyi hal kağıdı istiyor. Ama bu iki arkadaşın söylediklerinin çok önemli buluyorum.
"VİCDAN YARALAYAN İŞLER DEVLET CİDDİYETİNİ ORTADAN KALDIRIR"
HDP'nin terör örgütüyle iltisakını, irtibatını bilirsiniz. Twetter üzerinden hepimize hakaret eden hakim ve savcılar var. Bu kurumları zedeleyen bir iş. Kobani olayları bir suçtur, beis yok. Ama aradan 6 yıl geçmiş. Birisi milletvekili, öbürü belediye başkanı seçilmiş. Son aldığım bilgiye göre bu işlerden Ayhan Bilgen beraat etti diye bir bilgi var. Bu tür işler, yani vicdan yaralayan işler, devlet ciddiyetini ortadan kaldırır. Haklı bile olunsa haksız duruma düşülür. Kürtler eşittir HDP diye bir kavram var, buna katılmıyorum. Kürtlerin de herhangi bir siyasi partinin marabası olarak görülmesine şiddetle karşı çıkıyorum.
"TÜRKİYE'NİN AZERBAYCAN'IN YANINDA DURMASI DOĞRUDUR, OLUMLUDUR"
Azeraycan'ın yanında hükümetin bulunmasını doğru bulduğumu söyledim. Yarın bir masa kurulacaksa o masada mutlaka Türkiye'nin olması gerektiğini, Azerbaycan'ın yanında bir güç olarak olması gerektiğini söyledim. Kanada mesela şimdi silah ambargosunu yeniden koydu. Demek ki bu işin parçası görüyorlar bizi, o masada Türkiye'nin olması gerektiğini ısrarla söylüyorum. Sayın Erdoğan ile sayın Putin arasında derin bir ahbaplık var. Bireysel ilişkiler böyle bir şey. Amerika'nın seçimleri soruluyor bize. Amerikan seçimlerini hiç böyle takip ettik mi bugüne kadar? Ama bugün niye yüreğimiz ağzımızda takip ediyoruz? Çünkü sayın Trump ile Erdoğan arasında bir dostluk var. Türkiye'nin Azerbaycan'ın yanında durması doğrudur, olumludur.
"S-400'LERLE İLGİLİ KOCAMAN BİR SORU İŞARETİNE SAHİBİM"
Tedbir almaya çalışıyorum, maskesiz gezmiyorum. Şimdi geziyorum ya, sık sık test yaptırıyoruz. Allah'a emanet. Bizim güvenlik konusnudaki uzman arkadaşlarımızın yorumu şuydu; S-400'lerin Türkiye'ye getirilmesine rasyonel gerekçe yok. F-35'leri attık buraya döndük diye bir durum da yok. 15 Temmuz kalkışmasında bazı basına da yansıyan açık bilgilerimiz var. Oraya yönelik bir tedbir olduğuna dair yorumu paylaştım. S-400'lerin akıbetiyle ilgili hala kocaman bir soru işaretine sahibim. Şimdi ABD'de F-35'ler var. S-300'ler gelişmiş bir füze. Orası çok karışık. AK Parti yöneticilerinin de bu konuda bilgileri aynı. ABD'nin S-400'lerle ilgili hassasiyetleri konusunda. Biz NATO, ABD, AB ile işbirliğini bir kenara koyduk Rusya ile işbirliği yapıyoruz, bu bir karardır. Bu da yok. Amorf bir durum var. Karışık bir durum. Bize güvenmeye devam edin, biz de sizin seçmenimizin, velinimet olması için elimizden geleni yapacağız. Güçlü bir ülke olmamız çok kolay, yeter ki ekonomide, demokraside, hukukta güven sağlansın. Teşekkür ediyorum bu fırsatı verdiğiniz için.