Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, Merkez Bankası Başkanı Ağbal'ın görevden alınmasının asıl amacının eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın geri dönüşünün yolunu açmak için olduğunu söyledi: Damat, klik savaşlarından galip çıkacak, Saray içi darbeyle geri gelecek diye yaşadığımız üçüncü büyük ekonomik kriz bu!
Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, partisinin gündeme ilişkin görüş ve önerilerini kamuoyu ile paylaştı. Burada önemli açıklamalarda bulunan Serkan Özcan'ın gündeminde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Naci Ağbal'ın görevden alınması ve ekonomideki sert hareketler vardı.
Merkez Bankası'na çekilen operasyonun eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın geri dönmesi için yapıldığını iddia eden Özcan, "Damat, klik savaşlarından galip çıkacak, saray içi darbeyle geri gelecek diye yaşadığımız üçüncü büyük ekonomik kriz bu! Verin yetkiyi görün doları, faizi diyenler, ülkeyi uçuracağız deyip doları ve faizi uçurdular! “Verin oyları şirket gibi yöneteceğiz” dediler, aile şirketine döndürdüler ülkeyi. Babalarının çiftliğinde at oynatan mirasyediler gibi oldular" dedi.
Serkan Özcan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Ülkemizde gün geçmiyor ki yeni bir siyasi kriz yaşanmasın, bir ekonomik deprem kapımızı çalmasın. Ucube Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçtiğimiz günden bu yana 3. büyük ekonomik krizi de birkaç gün önce yaşadık. Öyle böyle bir kriz değil bu. Daha ilk gece verdiği zararlar bir yana, esas büyük bedelleri zaman içerisinde yaşayıp göreceğimiz bir kriz maalesef.
'NE İŞİN VAR O ZAMAN O KOLTUKTA?'
Hepimiz, Merkez Bankası başkanlığına yapılan atamayla ilgili olarak “neden, niçin?” sorularını sorarken yeni atanan Merkez Bankası başkanı aklımızla alay eden açıklamalarda bulundu. “Merak etmeyin, hiçbir değişiklik olmayacak!” dedi. Hatta daha da ileri gidip “ilk toplantıda faiz indirmeyebilirim bu kadar da çok üzerime gelmeyin” dedi. Yaşadığı korku ve panik ile, aslında atandığı görev için gerekli niteliklere sahip olmadığını tüm dünyaya ilan etmiş oldu ilk günden. Madem korku ve panik ile “bakın vallahi faizleri indirmeyeceğim” diyecektin, ne diye geldin bir gece kararnamesi ile. Ne işin var o zaman o koltukta?
Yoksa bir önceki Başkan buharlaştırılan 128 milyar dolarlık rezervin akıbeti için bir süreç başlatmıştı da onu mu durdurmaya geldin? Sahi, bunca gürültü, bunca yaygara, milyarlarca liralık zarara ne içindi girildi? Sen panikle gidip, uluslararası ajanslara “faiz indirmeyebilirim” beyanatı ver diye mi?
Olan tek şey şudur değerli arkadaşlar: Bu koalisyon iktidarı Türkiye’yi en az 20 yıl geriye götürmüştür. 20 yıl önce ekonomimizi iflasa götüren ne yapılmışsa bugün de tekrar etmektedir, 20 yıl önce bankalarımızı boşaltan, ekonomimizi çökerten, dövizin yükselmesiyle köşeyi dönen 21 Şubat zenginleri vardı.
'22 MART VURGUNCULARI ORTAYA ÇIKTI'
Millet can derdindeyken, paramız bir gecede pul olmuşken 21 Şubat 2001’de birileri de vurgun yapıyordu. Aradan geçti 20 yıl ama hiçbir şey değişmedi, 28 Şubatçıların Türkiye’sinde 21 Şubat vurguncuları vardı. Bu koalisyon iktidarının Türkiye’sinde de 22 Mart vurguncuları ortaya çıktı.
Bunlarda zerre devlet ciddiyeti kalmadığı gibi asgari ahlaki sorumluluk da kalmadı, bunların yaşanan tüm krizleri, kendi menfaat operasyonlarını örtmede kullandıklarını sağır sultan bile biliyor artık! Kriz çıkardıkları günün ertesi, Kanal İstanbul’un imarı için basıyorlar imzayı. Yeşil alanları vakıflara devrediyorlar, Merkez Bankası Başkanı’nı gönderdikleri aynı gece kadına şiddeti önleme amacı taşıyan uluslararası bir sözleşmeyi iptal ediyorlar. Siz bunların operasyonlarında hala neyin mantığını arıyorsunuz? Mantık, vicdan, ahlak hak getire.
'DAMATÜ KLİK SAVAŞLARINDAN GALİP ÇIKACAK'
Damat, klik savaşlarından galip çıkacak, Saray içi darbeyle geri gelecek diye yaşadığımız 3.büyük ekonomik kriz bu! Verin yetkiyi görün doları, faizi diyenler, ülkeyi uçuracağız deyip doları ve faizi uçurdular! “Verin oyları şirket gibi yöneteceğiz” dediler, aile şirketine döndürdüler ülkeyi. Babalarının çiftliğinde at oynatan mirasyediler gibi oldular.
'GERİ DÖNÜŞÜNE HALILAR DÖŞENMESİNİN KAYNAĞI BU SİSTEMDİR'
Ekonomik, sosyal, siyasi tüm krizleri başımıza saran bu sistemin ta kendisidir! Berat Albayrak’ın ülkenin üzerine bir karabasan gibi çökmesini beraberinde getiren bu sistemin ta kendisidir! Yeniden cilalanarak geri dönüşüne halılar döşenmesinin kaynağı bu sistemdir."
'22 MART KRİZİNİN ÜLKEYE MALİYETİ 525 MİLYAR LİRA'
22 Mart krizinin, ülkeye ilk maliyeti tam 525 Milyar TL oldu. Yıllık ilave 150 Milyar TL faiz yükü de kapımızda! 33 ayda 4 MB Başkanı’nı değiştirir, akıl dışı keyfi kararlara imza atarsanız adı reform değil millete zulüm olur! Damadınızın sattığı ve hesabı verilmesin diye ülkeye operasyon çektiğiniz 128 milyar dolar kadar daha rezervimiz olsa yine yetmez sizi doyurmaya.
Bu kara gecenin 525 milyarlık zararıyla bu ülkede neler yapabilirdik: 1.2 milyon esnafa 1 yıl boyunca ayda 5 bin TL hibe verebilirdi. 2 Milyon çiftçiye 1 yıl boyunca ayda 5 bin TL destek verebilirdi. 13 Milyon emekliye 1 yıl boyunca ayda bin TL pandemi desteği verebilirdi 81 adet yepyeni hastane yapılabilir, tüm öğrencilere tablet verip sınırsız internet erişimi sağlayabilirdi. Kalan parayla da yardıma muhtaç 10 Milyon kişiye 8.500 TL verilebilirdi.
'KANAL İSTANBUL KREDİSİ İÇİN UYGURLARA ZULME LAL KESİLDİLER'
Bunların yaşanan tüm krizleri, kendi menfaat operasyonlarını örtmede kullandıklarını sağır sultan bile biliyor artık! Kriz çıkardıkları günün ertesi, Kanal İstanbul’un imarı için basıyorlar imzayı. Yeşil alanları vakıflara devrediyorlar. Ellerinde olanı halkla paylaşmadıkları gibi, paylaştıklarını da yalanlarla bezeli açıklamalarının mezesi yaptılar. Hala “itibardan tasarruf olmaz” diyerek kamuya lüks araç alımı ihaleleri açmakla meşguller! Hala “inadına” Kanal İstanbul demeye devam ediyorlar. O kanala aradıkları kredinin karşılığı olarak, Uygur kardeşlerimize yapılan zulümlere “onursuz bir yalnızlık” içinde lal kesildi bunlar!
'BIRAKIN HAYALİ İNTİKAMLARI, GÖZÜNÜZÜN ÖNÜNDEKİNE EL UZATIN'
Uygur soykırımına sessiz küçük ortak dün yine aklınca Türklük dersleri verdi. Zaten ne zaman sorumluluktan kaçsalar, bir şeyleri maskeleme ihtiyacı olsa, Türklüğün ya da milletin manevi değerlerinin arkasına saklanırlar. Sanki Türklük bunların telif ürünü, sanki patentli malı. Hem suçlu hem güçlü! Uygur meselesi de kendi tekellerindeymiş gibi konuşuyorlar. Kimse bunlara Uygurlara nasıl sahip çıkılacağını öğretemezmiş! Sahip çıkanların derdi de Washington’a hizmetmiş! Sn. Bahçeli! Birincisi mesele sadece Türklük değil, insanlık meselesi! Uygurlar her şeyden önce insan! İkincisi, diyelim ki dünya samimi değil; bu o insanların zulüm altında inlemediklerini mi gösterir? Sessizliğinizi, tarihe kara leke olarak düşülen tarafgirliğinizi örter mi? Bırakın “Washington, emperyalizm” falan deyip kapı arkasına saklanmayı, hayali-tarihi intikamlardan bahsetmeyi de gözünüzün önünde olan bitene el uzatın!
'İÇİŞLERİ BAKANI MİLLETVEKİLLERİNE ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERİYOR'
Sn. İçişleri Bakanı pudra şekeri konusunu yine bir alacak-verecek işine bağladı. Ne yapalım yani? Bunca haramı, batağı, fırıldağı, düzeneği bir kenara bırakıp şantajcıya mı kızalım? Yoksa bizi şantajcıların şeffaflığına mecbur eden bu düzene mi? İçişleri Bakanı’nın görevi, suçlunun mazeretlerini kamuoyuna duyurmak mıdır? Daha önemlisi İçişleri Bakanı milletvekillerine aba altından sopa nasıl gösterir? Hem de ne sopa! Bakan açıkça istihbarat marifetiyle mahrem bilgileriniz elimde, ileri gitmeyin saçarım bunları ortalığa diyor. Kamu düzenini sağlamaktan, mahremiyeti korumaktan sorumlu Bakan bizzat vatandaşları, milletvekillerini tehdit ediyor.
Soruyoruz: Sayın İçişleri Bakanı, ne yapmak istiyorsunuz ya da ne yapacaksınız eğer bu pudra şekerci büro elemanınızla ilgili tartışma bitmezse? Uyuşturucu kullananları mı deşifre edeceksiniz, kasetler mi saçılacak ortalığa, hesap cüzdanları mı dökülecek, işlenen suçlar mı ifşa edilecek? Ne olacak lütfen söyleyin, elinizde hangi mahrem bilgiler var? Siz o makama atanmış birisiniz, nasıl olur da vatandaşların hakkındaki mahrem bilgileri tehdit olarak kullanırsınız? Siz tehdit ederseniz; vali, kaymakamlar vatandaşı aşağılamaktan geri kalır mı?
'CUMHURBAŞKANI NE ZAMAN KONUŞACAK?'
Böyle bir ülke olabilir mi arkadaşlar? Meclisteki 3. Büyük partiye kapatma davası açılmış. Bahçeli “andımız” konusunda esmiş gürlemiş, bir sürü 28 Şubat sloganı atmış, faizler yüzde 19’a çıkmış, Dolar uçmuş ama Cumhurbaşkanı hala bu konularda bir tek cümle etmemiş. Bir Cumhurbaşkanı’nın ülkesindeki en temel hem de çok yakıcı, siyasi, ekonomik ve toplumsal başlıklara dair konuşmaya bile cesareti yoksa bu ülke yönetilmiyor demektir. Cumhurbaşkanı bugün dahi susuyorsa ne zaman konuşacaktır?"