Günay Karacaoğlu, ‘Aşk Ölsün’ adlı tek kişilik oyunuyla ikinci sezonda yine sahnede. ‘Basit Bir Ev Kazası’ oyununda canlandırdığı Songül adlı karakter, bu oyunda da aşkı arıyor, hayatı sorguluyor. Karacaoğlu’nun özellikle otogarda geçen ilk sahnedeki ‘tiksinme’ performansı muhteşem.
İNCİ DÖNDAŞ / İSTANBUL
Günay Karacaoğlu’nun 2008’den daha geçen yıla kadar oynadığı tek kişilik bir oyun vardı: ‘Basit Bir Ev Kazası’. Songül adlı bir kadın hayallerle gerçekler arasında gidip geliyor, umduğu aşkı bulamıyor, mutluluğu hayal dünyasında arıyordu. Oyunu Murat İpek yazmış, dekorunu Barış Dinçel yapmıştı. Bu üçlü şimdi ‘Aşk Ölsün’ adlı oyunda yeniden buluştu. Barış Dinçel bu kez yönetmen. Songül’ün mutluluk arayışı yolunda başına gelenler mizahi bir dille anlatılmaya devam ediyor.
Oyunun başına otogar tuvaletine elinde bavulla bir kadın giriyor. İflah olmaz temizlik takıntısını gösteriyor. Klozeti kolonyayla siliyor, bavulunu yere koyduğu gazetenin üzerine bırakıyor, her yeri siliyor, temizliyor, ondan sonra klozete oturup hayatına son vermeyi düşünüyor. İşte tam bu sırada Songül’ün geçmiş oyundan beri hala çok mutsuz olduğunu öğreniyoruz. Eşi Hayri’den boşandıktan sonra hayatına üç Hayri daha giren ama onlarda da aradığı mutluluğu bulamayan Songül kendini sorguluyor: “Nerede hata yaptım?” Sonra çaresizce yanıtını buluyor: “Ben önüme geleni yaşadım ama.” Sonra Hayrettin adında bir erkekle tanışıyor ama adı farklı olsa da onun da Hayriler’den pek farkı olmadığını anlıyor. O da Songül’ü mutsuz ediyor. Peki dışarıdan mutlu gibi görünen kadınlar ne kadar mutlu? Songül çok lezzetli çörek otlu ev poğaçası yapan kadının ne kadar mutlu olduğunu da sorguluyor. Son kapı ise hep mutsuzluğa açılıyor.
‘Aşk Ölsün’ eğlenceli bir oyun ama bir o kadar da sorgulayıcı. Örneğin sosyal medyanın hayatımızı nasıl ele geçirdiğinden de yakınıyor. O sosyal medyada hayatı doyasıya yaşayan kişilerin aslında ne kadar mutsuz olduklarını örneklerle anlatıyor.
SAHNEDE YALNIZ DEV BİR KADIN
Günay Karacaoğlu ‘Basit Bir Ev Kazası’ndan sonra ‘Aşk Ölsün’de de sahnede yalnız bir dev kadın. Bakmayın siz kendisini ‘kaşık kadar’ diye tanımlamasına; oyun içindeki dört farklı sahnede öyle dolu bir performans sahneliyor ki... Yaşadığı her duyguyu izleyiciye geçiriyor, onunla gülüp onunla hüzünleniyorsunuz. Özellikle oyunun otogardaki açılış sahnesindeki performansına şapka çıkarılır. Oyun boyunca gülüyorsunuz, bol bol düşünüyorsunuz, hayatınızdaki ilişkileri kafanızda değerlendiriyorsunuz...