Sandığın isyanı
23 Haziran’da kurulan sandık siyasal tarihin unutulmaz kilometre taşlarından birisidir. Sadece İstanbul seçimi değildir. Ekrem İmamoğlu açık farklı bir zaferle birlikte, belediye başkanlığından fazlasını kazanmıştır. Sonuçtan bağımsız olarak demokrasinin kazandığını kabul etmek lazımdır.
AK Parti ise İstanbul belediye başkanlığını 31 Mart gecesi seçim verilerinin kesildiği anda kaybetmişti. Nitekim sabaha karşı seçim sonuçları bunu gösterdi. Tartışmalı, yanlış ve kesinlikle adil olmayan bir kararla seçimin iptal edildiği 6 Mayıs’ta da 23 Haziran kaybedilmişti. 23 Haziran sandığı öncelikle iptal kararının ne kadar büyük bir hata olduğunu göstermiştir.
Peki bu, öngörülemeyecek, tahmin edilemeyecek, gidişatı farkedilemeyecek bir sonuç muydu? Hayır. Ne zaman siyasete karşı ve siyasetin tabiatına, geleneğine aykırı bir iş yapılırsa millet bunu sandıkta mutlaka düzeltir. Bunu da en iyi AK Parti ve AK Parti’nin içinden geldiği siyasi gelenek bilir. Yakın geçmişten de uzak tarihten de bu tecrübeyi yaşamış bir siyasi hareket bunu bilmeyecekti de neyi bilecekti?
Buna rağmen nasıl böyle bir hata yaptılar? Hem seçim iptali gibi onlarca yıl bu hareketin ve takipçilerinin asla müdafaa edemeyecekleri bir yanlışı nasıl yapabildiler? Nasıl oldu da devamında bir de o hatayı akıl almaz propaganda hatalarıyla zihinlere kazıdılar? AK Parti hangi iştahla, hangi akılla kazanacak olsa bile vicdanları ikna edemeyeceği bir seçim için siyasi itibarını böyle tehlikeye atabildi?
Bu soruların cevapları var ve önümüzdeki günlerde herkesin bunlarla kaçmadan, açıkça yüzleşmesi gerekecek. Hem iptal kararına nasıl gidildiği, hem de kimlerin olabilecekleri umursamadan koskoca bir kitleyi, “milli iradeyle övünen bir siyasi geleneği” bu hallere düşürdüğü sorgulanacak…
Bir şey olmamış gibi davranılmaya devam edilirse siyasi bedelin daha ağır olacağı aşikardır. Soracağız, konuşacağız, tartışacağız ve umuyoruz olup bitenlerin sebebini öğreneceğiz….
Ekrem İmamoğlu büyük bir zafer kazanmıştır. Aldığı yüksek destek gösteriyor ki muhafazakar kitlede yazılmamış kural olan “CHP’ye oy verilmez” anlayışını yıkarak kazanmıştır. İmamoğlu, gösterişsiz ama takdiri hak eden bir kampanyayla ve sabırla zafere ulaştı. Bunu sadece rakip siyasi liderlerin yaptığı akıl almaz hatalar sağladı demek haksızlık olur. Evet iktidar kanadı tepeden aşağıya her kademede büyük hatalar yaptı ama İmamoğlu da siyasi becerisiyle bu hataları ustalıkla değerlendirdi. Topluma umut aşıladı ve en önemlisi de kavgadan bıkan kitlelere aradığı şeyi verdi; suküneti…
Daha iyi kavga yapabilirdi yapmadı, daha artistik polemiklere girebildi, kendisini tuttu girmedi; hatta mazbatası elinden alındığında yeri göğü inletebilirdi, tevessül etmedi. Yaklaşan büyük ödülü ve sonrasını gördü, bekledi ve kazandı. Hem de siyasi tarihimizde unutulmayacak bir hikaye yazarak.
Ortadaki fark, seçmenin demokrasiye ve hukuka sadakatini olduğu kadar, haksızlığa ve orantısız devlet gücüyle siyaset yapma pervasızlığına karşı tepkisinin eseridir. Lam’sız cim’siz… Bir siyasi mesaj bu kadar net ve açık verilebilirdi. Seçmen, 31 Mart’ta söylediğini anlamayanlara, anlamak istemeyenlere isyan etti. Sandık bu kez konuşmadı, haykırdı.
31 Mart İstanbul’un seçimiydi, 23 Haziran Türkiye’nin seçimi oldu…