Mesele Lozan değil Batı Trakya Türkleri

Mesele Lozan değil Batı Trakya Türkleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan’a tarihi ziyareti, Lozan tartışmasıyla dünya gündemine oturdu. Lozan Antlaşması imzalandıktan 93 yıl sonra iki ülkeyi karşı karşıya getirdi. Tarihçiler meselenin antlaşmanın güncellenmesi değil, Batı Trakya Türkleri ile ilgili maddenin uygulanmaması olduğunu vurguluyor.

 

HİLAL ÖZTÜRK / İSTANBUL

Türkiye’nin 65 yıl sonra Cumhurbaşkanı seviyesinde Yunanistan’a yaptığı ilk ziyarete “Lozan” tartışması damgasını vurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunan mevkidaşı Prokopis Pavlopulos ile görüşmesinde başlayan, ardından Başbakan Aleksis Çipras ile ortak basın toplantısında da devam tartışma, sınırların yeniden belirlenmesi algısı üzerinden okundu. 1923’te imzalanan anlaşma 93 yıl sonra iki ülkeyi yeniden karşı karşıya getirdi. Liderler arasında alışılmadık bir restleşmeye neden olan tartışmayı tarihçilere sorduk:

TÜRKİYE SINIRLARA SAYGILI

Sabancı Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Karar Yazarı Hakan Erdem: Sayın Cumhurbaşkanının söylemek istediği Lozan’ın hudut konularını tartışmaya açmak değil. Lozan’da, Türkiye-Irak sınırı hariç, bugünkü Türkiye Cumhuriyetinin nihai hudutları ve Yunanistan’ın sınırları da belirleniyor. Yurtdışında Türkiye sınırlar üzerine olan bir antlaşmayı yeniden sorguluyor gibi yorumlar yapıldı. Bu doğru değil. Lozan sadece hudutlardan ibaret değil. Lozan’ın içinde bugün uygulanmayan maddeler de var. Mesela Türkiye’nin Bozcaada, Gökçeada gibi adalara bir nevi özerklik vereceği, yerel yönetime ağırlık vereceği, özel muhtarlık gibi bir meselesi uygulanmıyor. Adaların silahlandırılmaması gerekir ama Yunanistan silahlandırmış durumda. Batı Trakya’daki cemaatin kendi liderini seçmesi gerekiyor bu da uygulanmıyor. Burada söylenmek istenenin hudutlar olmadığı, Batı Trakya’daki cemaat üzerine olduğu aşikar. Dolayısıyla şöyle bir şey var; Lozan’da buradakiler müslüman azınlık olarak geçti. Türk oldukları söylenmedi. 1924 mübadelesine baktığınızdan etnisite değil dinin temel alındığını görüyorsunuz. Türkiye’de mesela Türkçe konuşan Karamanlı hristiyanlar da gitti, Rumca konuşan Girit müslümanları geldi. Yanya’dan Rumca konuşan müslümanlar geldi. Ama Lozan’da etnik boyut yok diye oradaki insanların kendi etnik kimliğini inkar etmeleri beklenmemeli. Yunanistan antlaşmanın bu noktasına geldiği zaman Lozan’a referans veriyor. Dünya değişiyor, kimlikler değişiyor. Batı Trakya’daki azınlık kendisini ne olarak niteliyorsa bu kabul edilmeli. Türk olarak nitelemesi müslüman olduğunu söylemesine engel değil. Kimliğine kurumlarına Türk adıyla başlayan isimler vermek istiyorsa buna izin verilmeli. Yunanistan işine geldiği zaman Lozan’ı harfiyen uygulama taraftarı, işine gelmediği zaman da hiçbir maddesini uygulamama taraftarı. Türkiye’nin de bu tarz tasarrufları olabilir. 90 sene sonra anlaşma niye konuşulmasın. Mesele yeniden Lozan konferansı toplansın, Portekiz, Japonya’nın da aralarında olduğu devletler davet edilsin değil ki. Yunanistan ve Türkiye’nin kendi aralarındaki meselelerini konuşmaları gerekiyor. Heybeliada da Batı Trakya da karşılıklı konuşulur. Lozan’ı kaldırmak, iptal etmek değil ki mesele. Şunu vurgulamak gerekiyor Türkiye sınırlar konusunda saldırgan bir politika izlemiyor. Özellikle devlet katında böyle bir politika asla izlenmiyor.

ATİNA İHLAL EDİYOR

Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr, Vahdettin Engin: Güncelleme kavramı yerli yerine oturmadı ya da farklı anlaşıldı. Burada kavram üzerinden gitmek yerine esas meseleye bakmak gerekir. Lozan Antlaşması 143 maddeden oluşuyor ve bunlar somut şeylerdir. Bir kısmı Ege adalarıyla ilgili bir kısmı da Batı Trakya Türkleriyle ilgili. Aslında Lozan Antlaşması’nda Türkiye’nin ve Batı Trakya’da kalan Türklerin hakları da savunuluyor. Mesele işleyip işlememesidir. Çünkü Lozan Antlaşmasının Yunanistan tarafından ihlal edilmesi söz konusudur. Yunanistan, Adalar ve Batı Trakya Türkleri’ne verilen haklar konusunda antlaşmayı ihlal ediyor. Burada ihlalin kaldırılması meselesi var. Lozan Antlaşmasının hükümlerinin Yunanistan tarafından uygulanmasının sağlanması diyebiliriz. Lozan Antlaşması imzalanmadan önce iki toplum arasında mübadele yapılmasına izin verildi. İstisna olarak Batı Trakya Müslümanları ile İstanbul Rumları bu mübadelenin haricinde tutuldu. Burada mütakabiliyet unsuru geçerliydi. Yani bu insanların her iki ülkede eşit haklardan yararlanması kuralı getirildi.  Türkiye bunu yaptı, İstanbul Rumları’na azınlık olduklarını hissettirmedi. Ancak Yunanistan bunu yapmadı. Batı Trakya Türkleri’ne eğitimde zorluklar çıkarıldı, isimlerinin nüfus kağıtlarına Türkçe olarak yazılmasına izin vermedi, müftülerini kendileri seçemediler. Hatta Yunanistan’ın uygulamalarıyla bu bölge dönem dönem yarı açık cezaevine döndü. AB’ye geçtikten sonra belirli bir rahatlık olsa da Yunan vatandaşlarına tanınan haklara hala sahip olamıyorlar. Esas mesele bu. Ege adaları için de aynı durum söz konusu. Yunanistan Lozan’da tanınmamış yetkileri kullanarak Adaları silahlandırıyor. Kendisine bırakılmamış adaları kendisininmiş gibi kullanıyor. Burada aslında güncelleme değil, Lozan Anlaşması hükümlerinin Yunanistan tarafından uygulanması sağlanmalıdır.

 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN