Kurban bayramı nedir? Kurban bayramı ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Kurban Arefesinde olduğumuz bugün en çok merak edilen konulardan biri de Kurban bayramı ile ilgili ayet ve hadisler oldu. Kurban bayramı nedir ve hadisler nelerdir diye merak edenler haberimizden tüm detayları görebilirler.
Kurban bayramı nedir? Kurban bayramı ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Bugün Kurban bayramı Arefesi yarın (21 Ağustos) bayramın birinci günü idrak edilecek. Müslümanların en değer verdiği iki büyük bayramdan biri olan Kurban bayramı nedir, kurban bayramıyla ilgili ayet ve hadisler nelerdir? şeklindeki sorular sıkça merak ediliyor. Sizler için hazırladığımız haberimizden bu soruların yanıtını detaylı olarak görebilir, Kurban bayramı hakkındaki açıklamaları inceleyebilirsiniz.
KURBAN BAYRAMI NEDİR? KURBAN BAYRAMI AYET VE HADİSLERİ NELER?
Kurban, kurban bayramı günlerinde ibadet niyetiyle belli hayvanlardan birini keserek yapılan bir ibadettir. Buna Arapça’da “Udhiyye” denir. Kurban, Allah Teâlâ’nın ihsan buyurduğu varlığa bir teşekkürdür. Kurban ibadeti İslâmiyetten önce de vardı. Cenâb-ı Hakk’ın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir Peygamber olan İbrahim aleyhi’s-selâm bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu takdirde onu Allah’a kurban edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman içerisinde oğulları olmuş ama o,adağını nasılsa unutmuştu. Rüyada oğlunu kurban ediyor görmüş ve irkilmişti. Tefsirlerde ifade edildiğine göre Hz. İbrahim bu rüyayı üç ayrı gece görmüştür. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi onlar tarafından yapılan tabirleri de vahiydir. İbrahim aleyhi’s-selâm da rüyasını, oğlunu kurban etmesi gerektiği şeklinde tabir etmiş ve böylece bu tabir de vahiy olmuştur. Artık Hz. İbrahim bu vahyi yerine getirmesi gerekiyordu. Elbette bu çok zordu ama Allah’tan aldığı vahye uymaması daha zordu. İbrahim aleyhi’s selâm büyük bir imtihan karşısında olduğunu anladı. Hiç tereddüt etmeden Allah’a teslim oldu ve durumu oğlu İsmail aleyhi’s-selâm’a açmaya karar verdi. Şimdi konu ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerîm’in açıklamalarını dinleyelim.
Allah Teâlâ buyuruyor: َّ ْ َيع ُ الس َه َع َ م َغ ل َ َّا ب َم َل ٍ. ف َ ۪ليم ٍ ح َُلام بِغ ُ َاه ن ْ شر َّ َ َب الصالِ ۪ح َني. ف َّ َ َ ْب ۪ يل ِ من َ ّبِ ه ر َ ِت آ اَب َ َ َال ي ٰى ۜق َر َ َاذا ت ْ م ظر ُ ْ َان ُ َك ف َح ٓ اَْذب َ ِام اَّ۪ين َن ٰ ِى ىف ْ الم ٓ اَر ِّ۪ين ين ا ََُّ َا ب َ َال ي ق َ الصابِ۪ر�ن َّ َ ُ ِ من َ ّٰ اهلل شآء ِ ْن َ ٓ ا د۪ين ُ َ ِج َت ُ ۘس َر ُ ْؤم َا ت َ ْل م ْا
ِن ا ۚ ا َ ْي ء ُّ دْق َت الر َّ َ َ ْد ص ُ ۙق ۪هيم ٰ ْر ِب آ ا َ ُ اَ ْن ي َاه ْن ي َ َاد ن َ َ ۪ب ِني ۚو ُ لِْلج ه َّ َل ت َ َا و َم ْ ل َّآ اَس َم َل ف ٍ َ ۪ظيم ٍ ع ْح بِِذب ُ َاه ْن ََدي َف ني. و ُ ُ ۪ب ۬ ْ ا الم ؤ ٰلُٓ َ َ ْ الب و ُ ٰ َذا لَه ن ه َِّ ْ ِس ۪ن َني. ا ُح ْ ِز ْي الم َج َ ٰذلِ َك ن ك ُ ه َّ ِن ْ ِس ۪ن َني. ا ُح ْ ِز ْي الم َج َ ٰذلِ َك ن َ. ك ۪هيم ٰ ْر ِب ٓ ا ٰىل َ ع ٌ َ َلام َ. س ِه ِ ىف ْ ٰ الا ِخ ۪ر�ن ْ َي َل َا ع ْن ك َ َر ت َ و ُ ْؤِم۪ن َني. َ ْ ا الم َ ِادن ْ ِ عب ِمن
“(İbrahim) ‘Ey Rabbim, bana iyilerden (bir oğul) ihsan et’ dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince, “Ey oğlum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?” dedi. (İsmail) ‘Babacığım, sana ne emrolunuyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.’ dedi. Her ikisi de Allah’a teslim oldular (Allah’ın emrine boyun eğdiler). İbrahim, oğlunu şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: ‘Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.’ dedik ve ona (İsmail’e karşılık) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nam bıraktık. Selâm olsun İbrahim’e. İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü O, bizim mümin kullarımızdandır.”194 Görülüyor ki, Kur’an da Hz. İbrahim’in gördüğü rüyanın vahiy olduğu-- nu teyit etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak kendisine seslenirken: “Ey İbrahim, gördüğün rüyaya gerçekten sadakat gösterdin.” buyurmuştur.,
İbrahim aleyhi’s-selâm Allah’ın emrine boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı üzerine yatırınca Cenâb-ı Hakk İsmail’in yerine bir koyun kurban etmesini emretmiştir. Bu, Allah’ın insanlığa büyük bir Iütfudur. Allah, insanları Hz. İbrahim’in aracılığı ile insan kurban etmek-- ten korumuş olmasaydı muhtemelen insanlar “İnsan kurban etme” gibi korkunç bir geleneğe sahip olabilirdi ve insanları bu korkunç gelenekten kimse de kurtaramazdı. İbrahim aleyhi’s-selâm oğlu yerine Cenâb-ı Hakk’ın kendisine gönder-- diği koç’u kurban etmiştir. Böylece kurban Hz. İbrahim’den sünnet olarak bize intikal etmiştir. Kurban, insanın Allah’a yaklaşmasına ve O’nun rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. “Kurban” kelimesinde bu mana vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim aleyhi’s-selâm gibi Allah’a ve O’nun emirlerine bağlılığını, gerekirse O’nun rızasını kazanmak için her fedakarlığa katla-- nacağını göstermiş olur. Değerli müminler, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve ihlâs esastır.
Bakınız bu konuda Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyuruluyor: .ۜ ْ كم ُ ْ ٰ ِى من التْقو َّ ُ ه ُ َال َن ْ ي ٰ� ِكن َ َا و ؤه َآُ َلا ِ دم َ َا و ه ُ وم ُ ُح َ ل َ َال ّٰ اهلل َن ْ ي لَن “
Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır.”195 Esasen Allah Teâlâ ancak takva sahiplerinin yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Mâide sûresindeki şu ayet-i kerimeler bu konuyu bir örnek vererek açıklıyor .
Allah Teâlâ buyuruyor: َْمل َ َا و َ ِدِهم ْ اَح ّ َل ِ من قِب ُ ُ َت ًا ف َان ب ْ ا قر ُ َ ب َّ َر ِْذ ق ا ِّۢ َق َ بِ ْالح َم َْ ْين ٰ اد اَ اب َ َب ْ ن ْهِم َي َل ل ع ُ ْ َ�ت و سبْط َت ت۪ق َني. لَِ ْنئ َ َ َّ ُ َ ْ الم ُ ِ من ّٰ اهلل ل ُ َّ ََقب َت َا ي َّم ِن َ َال ا ن َك ۜق ََّ ُل ْقت َ َ َال َ لا َ ْ ٰ الاَخِر ۜق َّ ْل ِ من ََقب ت ُ ي
َّ َ َ ر اف ّٰ اهلل ُ ٓ اََخ ِّ۪ين َ َك ۚا ُل ْقت َ ْ َك ِ لا ِلَي ِدَي ا َ َ ِاس ٍط ي بِب ۬ َا َآ اَن َ۪ين م ُل َ ْقت ََدَك لِت يل ي ََِّ ا َالَ ۪م َني. ْا
“(Ey Muhammed) onlara Adem’in iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen ötekine): —Seni öldüreceğim, demişti. Diğeri ise: —Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder dedi ve devam etti: “Allah’a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”196 dedi. Görülüyor ki, kurban kesenlerden biri iyi niyeti ve Allah’tan korkması sebebiyle sunduğu kurban kabul görmüş, diğeri ise kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul edilmemiştir. Sevgili Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur: ٰى. َو َا ن ْ ِرٍئ م ك ِّل ام َا �ُِ َّم ِن َ ا َّ ِ ات و ِــي ّ ال بِا لن ُ َ ْم َع َ ْا الا َّم ِ
“Âmellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.”197 Kurban, İslâm’daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın bir başka örneğidir. Her gün dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve hayır kurumları istifade eder. Kurban Meşrû Bir İbadettir. Kurban bir gelenek değil, kitap ve sünnetle meşrûiyeti sabit olan bir ibadettir. Kurban da zekât gibi Hicretin ikinci yılında meşrû kılınmıştır. Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyuruluyor: ّٰ اهلل ْم ُو� اس كر ُ َ ْاذ َ َ ا خري ٌْ ۗف ْ ۪ فيه كم َُ� ِ ّٰ اهلل آئِِر َ شع َ ْ ْ ِ من كم َا �َُ َاه ْلن َ َع ُ ْدَن ج َ ْ�لب و َّۜ َْرت ُع َ ْ�لم َ و ُ ْ و� الَقانِع َْطِعم � َ َا و ْه ل ِ و� من كُ ُ َ َا ف وهب ُ ُ ن ُ َ ْت ج َب َج َِذا و َا ف ۚف َّ ٓ� َ َو َا ص ْه َي َل ع ُ َون. كر ُ ْ َ ْ شت كم ُ َّ � َ ْ لَع كم َا �َُ َاه ن ْ خر َّ َ َ ٰذلِ َك س ك
“Kurbanlık deve ve sığırlar, Allah’ın size olan nişanelerinden (Allah’ın size verdiği dinin alâmetlerinden) kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O halde onları ön ayaklarından biri bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları yere yaslandığı (yani canları çıktığı) vakit onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki, şükredesiniz.”
Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır : .ٍ َم َِة د َ�ق ِر ْ ا ل ِ من َّ َ َج ز و َّ َ ِ ع ِ َيل ّٰ اهلل ب ا َّ َ اَح ً َلا َم ْ ِر ع النح َّ َ ْم َو َ ي َم ُ ٰ اد ْن َ ِمَل اب َا ع م َ ُ ِ من ََقع َ لَي الدم َّ ن َِّ �َ َا و َ ِاره َ ْشع �َ َا و ِه َ ْ�ظَلاف َا و ُ ِوهن قر َِة بُِ َام َ ْ الِقي ْم َو ْ ِيت ي أ َ ُ لَي ه َّ ِن �َ و ًا. َْفس َا ن ُ ِ و� هب َِطيب ْ ِض ف َر ٰ َىل ْ الا َ َ ع ََقع ْ َل اَ ْن ي َب َك ٍان ق َ ل بِم َّ َ َج ز و َّ َ ِ ع ّٰ اهلل
“Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz o kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin.”199 Peygamberimiz kurbanı tavsiye ederlerken kendileri bizzat kurban keserek de örnek olmuşlardır. Müslim’in rivâyetine göre Enes (ra.) şöyle demiştir: “Allah’ın Resûlü, beyaz renkli iki koç kurban ederdi.”
KURBANIN HÜKMÜ
İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.
İmam A’zam Ebû Hanife’ye göre kurban vaciptir. Delili de: ۜ ْ َر ْح َ�ن ِ َك و ّ ب َ َ ِّل لِر َص ف “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes”201 ayet-i kerimesinin delâletiy-- le Peygamberimizin: َا ن َّ َلا ص ُ ن م ََّ ب َ َْقر َ ي َلا ِّ ف ُ َضح َْمل ي َ ة و ٌَ َع ُ س ان لَه َ َ ْ ك َن م “Kimin hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın.”202
Hadisindeki vaîd (korkutma)dır. Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani İmam A’zam demek istiyor ki, kurban vacip olmasaydı Peygamberimiz onu terkedene böyle bir tehditte bulunmazdı. Şafiî, Malikî ve Hanbeliler ile Hanefilerden İmam Ebû Yusuf’a göre ise kurban vacip değil, sünnet-i müekkededir.203
Kurbanın sünnet olduğunu söyleyenlerin dayandıkları delillerin bir kısmı aşağıdaki hadis-i şeriflerdir: Ümmü Seleme (ra.) den rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurmuş-- tur: َلا َ ً� و ْر شع ن َ خَذَّ ُ ْ أ َ َلا ي ّيح ِ َ ف ض َّ ُ �د اَ ْن ي ُ ُِر ة ي ٌَّ ا ْضِحي ُ ُ ْ َده َ ِعن و ُ َ ْشر َ َخ َل ْ الع َِذا د ا .�ً فر ظُ ُ ن َّ َ ِم َْقل ي
“Bilinen on gün girdiği vakit elinde kurbanı olup kurban kesmek iste-- yen kimse (Bedeninden) asla bir kıl almasın, tek bir tırnak kesmesin.”204 Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz kurbanı kişinin isteğine bırakmıştır. Bu ise onun vacip olmadığını gösterir.
ى ُّ الضح ة َُ َ لا َص و ُ ْ ر َ َّ �لنح و ُ ْر ع: اَْلِوت ٌ ُّ ََطو ْ ت كم ن �َُ َّ ُ َه ض و َر�ئِ ٌ ىل ف َََّ ن ع َّ ُ ث ه ٌ َ َلا ث
“Üç şey vardır, bunlar bana farz, size nafiledir. Onlar da vitir, kurban ve kuşluk namazıdır.”205
Kurbanın hükmü yani vacip mi sünnet mi olduğu hakkındaki bu farklı görüş ve içtihatlar sebebiyle; bir kimsenin zekât, hac, sadaka-i fıtır, yemin keffareti ve kurban borcu olduğu halde vefat edip bu borçlarının ödenmesi için malının üçte birini vasiyet etse (ki ancak malının üçte birini vasiyet etmeye mezundur) malının üçte biri yeterse borçlarının tamamı ödenir. Malının üçte biri borçlarını ödemeye yetmediği takdirde önce zekât borcu ödenir. Çünkü borçları içerisinde en önemli olanı zekâttır. Bu borcu ödendikten sonra malı artarsa haccı yaptırılır. Bundan sonra sadaka-i fıtır borcu ödenir. Daha sonra da yemin keffareti verilir ve en son malı kalırsa kurban borcu ödenir.
KURBAN KİMLERE BORÇTUR
Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır nisabına malik olan her kadın ve erkek Müslümana vaciptir. Bu tariften şu anlaşılıyor: Müslüman olmayan, seferde bulunan Müslü-- mana ve fakir olana kurban vacip değildir.
Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında kurban kesme-- mişlerdir. Şayet seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban ken-- disine vacip olduğu için değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde sorumlu olmaz. İmam A’zam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf’a göre kurbanın vacip olmasın-- da akıl ve ergenlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani mali güce sahip olan küçük çocuklar ve akıl hastaları adına kanuni temsilcileri kurban keserler. İmam Muhammed ile İmam Zufer’e göre kurbanın vacip olması için akıl ve erginlik çağına gelmiş olmak şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuk-- larla akıl hastası mallarından kurban kesilmez.206 Fetva da bu görüşe göredir, yani zengin de olsalar çocuklarla akıl hastalarının kurban kesmesi gerekmez.207
ZENGİNLİĞİN ÖLÇÜSÜ
Herhangi malî bir ibadetin borç olması için öngörülen zenginlik ölçüsü Nisap kelimesi ile ifade edilmektedir. Kurban nisabı, kişinin temel ihtiyaçları olan oturacak evi, evinin yeter derecede eşyası, binek için olan hayvanı, üç kat elbisesi, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık nafakalarından ve borcundan fazla 80,18 gr. Altın veya bunun kıymeti para ve eşyaya malik olan kimse kurban kesecek kadar zengin demektir. Bu kimseye yılda bir defa kurban günlerinde kurban kesmek vacip olur. Bu ölçü aynı zamanda zekât için de geçerlidir. Ancak zekât nisabında malının artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmiş bulunması şarttır. Kurban nisabında bunlar aranmaz. Kurban kesme günlerinde zengin olan kimseye kurban kesmek vacip olur.
HANGİ HAYVANLAR KURBAN EDİLİR
Kurban edilecek hayvanlar; koyun, keçi, deve, sığır ve manda’dır. Bu hayvanlardan devenin 5, sığır ile manda’nın 2 ve koyun ile keçinin bir yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak koyunlar altı ayı tamamladıkları halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olurlarsa bunlar da kurban edilebilir. Bir koyun veya keçiyi ancak bir kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. Ortakların tek veya çift olmalarında bir sakınca yoktur. Ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılmak durumundadır. Meselâ ortaklardan biri vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı bir diğeri de nafile kurbanı niyet edebilir. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri her hangi bir ibadet değil de et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz, diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş sayılmazlar.
KURBAN NASIL KESİLİR?
Hayvan incitilmeden kesilecek yere götürülür. Devenin dışındakiler kıbleye karşı sol tarafları üzerine yavaşça yatırılır. Kolaylık olması için üç ayağı da bağlanır. Sonra kesecek olan: “Allahü ekber, Allahü ekber, lâilâhe illallahü vellahü ekber, Allahü ekber ve lillahilhamd. Bismillâhi Allahü ekber” der, ara vermeden büyük ve keskin bir bıçakla keser. Sadece “Bismillâhi Allahü ekber” diye kesse de olur. Usûlüne göre bir kesim yapmış olmak için, hayvanın yemek ve nefes boruları ile iki şah damarının kesilmesi gerekir. Kurban kesildikten sonra sahibi, Allah rızası için iki rekat namaz kılar, sonra da dua ederek Cenâb-ı Hak’tan dileklerde bulunur.
KURBAN ETİNİN TAKSİMİ
Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri ortaklar arasında tahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir. Ancak bir ailenin ferdleri için kurban edilen hayvanın etini taksim etmek gerekmez. Bunun gibi ortaklaşa kurban kesenler kurban etini tamamen yoksullara veya bir hayır kurumuna verecek olurlarsa yine kurban etini taksim etmeleri gerekmez. Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve çoluk çocuğu için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim edip, birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile yemektir.
Kurban etinden Müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir. Şayet kurban kesen kimsenin çoluk çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok iyi değilse bu takdirde kurban etini sadaka ve hediye olarak dağıtmayıp, tamamını çoluk çocuğu için alıkoyması daha uygun olur. Çünkü kan akıtmakla kurban vecibesi yerine getirilmiştir. Bayram, Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicretlerinin ikinci yılında meşrû kılınmıştır. Peygamberimiz Medine’ye hicret buyurduklarında Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı. Peygamberimiz: “Bu günler ne oluyor?” diye sorduğunda, onlar “Biz cahiliyette bu günlerde oynayıp eğlenirdik.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Bunların yerine Allah Teâlâ size daha hayırlı iki gün verdi: Ramazan bayramı, Kurban bayramı”211 buyurdu. Ramazan bayramı namazı gibi Kurban bayramı namazı da vaciptir ve Cuma namazının şartlarına tabidir.
Yani Cuma namazını kılmakla yükümlü olanlar, Bayram namazını kılmakla da yükümlüdür. Ancak Cuma namazı farz, Bayram namazı ise vaciptir. Bayram namazı, güneş doğduktan ve kerahat vakti çıktıktan sonra, öğleye kadar kılınır. Her hangi bir sebeple ilk günü kılınamazsa ertesi günü kılınır. Bayram namazı Cuma namazı gibi ancak cemaatle kılınır. İki rekattır. Şöyle niyet edilir: “Niyet ettim Allah rızası için Kurban bayramı namazını kılmaya, uydum imama.’’ Bundan sonra tekbir alınır. Birinci rekatta “Sübhaneke” okunur. Sonra imam tarafından açıktan, cemaat tarafından da gizlice üç defa “Allahü ekber” diye tekbir alınır. İlk iki tekbirde eller yukarı kaldırılır, sonra yanlara salıverilir. Üçüncü tekbirin peşinden eller yanlara salıverilmeyip bağlanır. İmam Fatiha ve sûre okur, cemaat dinler. Sonra diğer namazlarda olduğu gibi rukû ve secde yapılır. İkinci rekata kalkıldığında imam önce Fâtiha ve sûre okur. Sonra birinci rekatta olduğu gibi üç defa tekbir alınır. Her üç tekbirde de eller yukarı kaldırılıp yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rukûa gidilir ve secdeler yapılarak oturulur, tahiyyât ve salli barik okunur, sonra selâm verilir.