80’li yılların kaotik ortamına ‘Kuyu’ ve ‘Külhan’ romanları ile dikkati çeken Adnan İslamoğulları’nın üçüncü romanı ‘Müntehir’ polisiye türünün genel özelliklerine uymayan farklı bir polisiye... Gerçekte iç içe iki kitap, bazen ‘bilinç akışının’ bazen de ‘olay örgüsünün’ döngüsünde, korkunç bir cinayetle, sıra dışı bir intihar arasındaki bağlantıyı aramıyormuşçasına gelişen sürükleyici bir roman. Gerek kurgusu, gerek akıcı üslubuyla bu yılın en ilgi çekici polisiye romanı...
BESİM DALGIÇ
Kuyu romanı 2020’de, Külhan romanı 2023’te okurla buluşan yazar Adnan İslamoğulları’nın Eylül 2024’te çıkan ‘Müntehir’ romanı kısa sürede ikinci baskıyı yaptı.
Kapak arkası yazıdaki “Kusursuz bir cinayet yoktur ama kusursuz intihar vardır” açıklamasından Adnan İslamoğulları’ndan piyasa işi olmayan ama geleneksel bir polisiyeyle karşılaşacağınızı düşünürseniz benim gibi ters köşe olursunuz. Neden derseniz artık sinemada ya da romanda olsun birbirinin benzeri entrikalarla işlenmiş polisiye türüne pek ilgim kalmadı. Lakin yine de yıllar önce okuduğum ‘Maigret’li, ‘Poirot’lu hatta piyasa işi ‘Mayk Hammer’li kitaplardan duyduğum hazzı hâlâ anımsıyorum. Arslan Başer Kafaoğlu’nun da tutkulu bir polisiye okuru olduğunu 70’li yıllarda çalıştığım Demirtaş Ceyhun’un Harbiye’deki kitabevinde şahit olmuştum. Bildiğim başka bir tutkulu polisiye okuru ise Taner Ay... Geçmişin hatırına klasik bir polisiye okuma umudundaydım. Ancak dediğim gibi ters köşe oldum. ‘Müntehir’ hiçbirine benzemiyordu.
Adnan İslamoğulları’nın kitabını okumadan önce bu yazıya polisiye romanların küçük bir tahlilini de yaparak başlama düşüncesindeydim. Ancak okumam ilerledikçe yanıldığımı anladım. Düşündüklerimi çöpe attım. Kitap tasavvufçu ‘Hüsn-ü Aşk’ı ya da intihara teşvik eden yanıyla ‘Genç Werther’in Acıları’nı hatırlatıyordu. Tefekkürcü tasavvuf ile Epikur’un, Platon’un, David Hume’un sorgulayıcı felsefeleriyle kaynaşan bir anlatımla karşılaştım.
80’li yıllar öncesinde her gün sağdan soldan birçok genç öldürülüyor, yaratılmış bu girdap ortamından birilerinin çıkarlarına yarayacak bir yapının olgunlaşması bekleniyordu. Adnan İslamoğulları bu kaotik dönemi ‘Kuyu’ ile ‘Külhan’ romanlarında yazmıştı. Bu romanlarda da polisiye duygusu veren yanlar vardı. Polisiye türündeki yeni çıkan ‘Müntehir’ onun üçüncü romanı. Yine Ötüken Neşriyat’tan.
VAHŞİCE ÖLDÜRÜLEN LEYLA, ŞİZOFREN HASTASI TAHİR İPEK: ‘Müntehir’ polisiye türünün genel özelliklerine uymayan farklı bir polisiye... Romana konu olan karakterler ise, cesedi Beykoz ormanlarında bulunan vahşice öldürülmüş Leyla Sarıcakaya adlı bir kadın... Sıra dışı intiharıyla bir şizofren hastası Tahir İpek... Tahir İpek’in psikiyatri doktoru Canip Adalı...
Bütün bu olayları sosyal medyadan izleyip haber değeri olabileceğine hükmeden eskinin idealist, yeninin konformist gazetecisi Aylin Güven...
Gerçekte iç içe iki kitap, bir yönüyle bazen ‘bilinç akışının’ bazen de ‘olay örgüsünün’ döngüsünde, korkunç bir cinayetle, sıra dışı bir intihar arasındaki bağlantıyı aramıyormuşçasına gelişen sürükleyici bir romandan, başka bir yönüyle ise, ‘Müntehir’ yani intihar eden Tahir İpek’ten kalan defterdeki metinlerde sık sık kullanılan “Ey sevgili” hitabının ardındaki gizden anlaşıldığı üzere, ‘vuslatsız’ bir aşkın, intihar ederek ‘Vahdet-i vücûd’ olmasıyla tasavvufçu teslimiyetten, kötülükleri ortadan kaldırmayan ya da insanın yaradılışını tamamlamayan tanrıyı sorgulayan Epikuros’un ‘Kötülülükler Paradoksu’nu ya da David Hume’un Tanrı’nın iyiliği, güçlülüğü, yetersizliği üzerine düşünceleriyle de felsefenin sorgulayıcılığına geçiyor.
Stocı Platon’un seçkinci ‘Devlet’ yönetimi anlayışı ise Aylin’in ‘ulicesi’ babasının fikirleriyle tekrar karşımız çıkıyor. Sanki Beckett’in ‘Solo’ adlı kısa oyununda geçen Şadan Aydın’ın çevirisindeki “Doğumu ölümü oldu. Bir daha. Sözcükler çok az. Onlar da ölüyor. O zamandan beri, yüzünde ceset tebessümü. Ölümüne kadar sürecek bu” alıntısındaki sözleri de hatırlatırmışçasına, Tahir İpek intiharını simgesel olarak zamanın olmadığı saatin 00.00’a geldiğinde gerçekleştirmesiyse tam bir nihilizm...
“Kusursuz bir cinayet yoktur ama kusursuz intihar vardır” diyen saraylı Frankofon doktor Canip Adalı, köşkündeki envai çeşit saatleriyle bir saat sever olarak Göktürk Ömer Çakır’ı bile kıskandıracak kadar gizem dolu biri... Tahir İpek’in gizli defterini ilk okuyan, o defterde yazılanlarla bütünleşmesiyle merak edilmesi gereken şaşırtıcı bir şahsiyet...
‘Hüsn ü Aşk’ kadar etkileyiciliğiyle ‘Müntehir’, gerek kurgusu, gerek akıcı üslubuyla bu yılın en ilgi çekici polisiye romanı...
SEÇKİNLERE KAFA TUTAN GAZETECİ AYLİN
Romanın karakterlerinden Aylin Güven ise siyasal dengelerin değişmesiyle tek ses haline getirilmiş medya düzeninden dışlanmış ünlü gazetecilerden... Bir milyona yakın takipçisi olan bir dijital platforma reytingi yüksek magazin ağırlıklı ‘Güven Haber’ programını sunuyor. Aylin Güven hakikatle ilişkisinin kalmadığını, bu konularla bir derdinin olmadığını düşündüğü, sadece simülasyonları tercih eden bu toplum için hiçbir sorumluluk duymuyor, hiçbir şeyi dert etmiyor. Oysa haberin peşinde koşan, tuttuğunu koparan biri olarak geçmişi öyle değil. Ancak haber sitelerine “Sıra dışı bir intihar” spotuyla düşen Tahir İpek’in olayının üzerine gitmeye karar verince tekrar eski Aylin’e döner. Ancak sıra dışı ama basit bir intihar gözüyle bakılıp, zaten kısa sürede unutulacak olan bu olayı araştırma sürecinde nasıl bir süprizle karşılaşacağını bilmiyordu. Leyla Sarıcakaya ise seçkin kişilerin, seçkin siyasetçilerin de işin içinde olduğu bir kurban...