CHP lideri Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nı kuracaklarını belirterek "Türkiye, Irak, Suriye ve İran dahil olacak. Akılcı politikalarla Ortadoğu'ya yeniden barış getireceğiz" ifadelerini kullandı. Dış politikayı da eleştiren Kılıçdaroğlu "Defalarca söyledim. Ne işimiz var Ortadoğu bataklığında? Şimdi Hindistan'ı karşısına alıyor. Bir dilini tut kardeşim" diye konuştu.
Ankara İl Kongresi'nde konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin beş temel sorunu olduğunu belirterek "Cumhuriyet tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyoruz. 7 milyona yakın işsizimiz var. On binlerce üniversite mezunu işsiz" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin ikiye bölündüğünü de savunan Kılıçdaroğlu "Bir halkın Türkiye'si var, bir de Saray'ın Türkiye'si var. Biz Saray sosyetesine yol verip, halkın yanında olan bir parti olacağız" diye konuştu.
Dış politikayı da eleştiren Kılıçdaroğlu, "Defalarca söyledim. Ne işimiz var Ortadoğu bataklığında? Şimdi Hindistan'ı karşısına alıyor. Bir dilini tut kardeşim" dedi. CHP iktidar olduğunda Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kuracaklarını açıklayan Kılıçdaroğlu "Türkiye, Irak, Suriye ve İran dahil olacak. Akılcı politikalarla Ortadoğu’ya yeniden barış getireceğiz" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"Bütün CHP'li kardeşlerime şunu söylemek isterim, nereye giderseniz gidin, nerede oturursanız oturun, ister kahvede, tarlada, caddede, sokakta, lokantada nerede olursanız olun sorunlardan söz ettiğinizde çözümünden de söz edeceksiniz. Şu eleştiriyi hep bize yaparlar, 'Şu CHP var ya CHP, hep eleştirir hiç çözüm söylemez.' Nerede bir sorun varsa o sorunun en sağlıklı, tutarlı çözüm adresi CHP'dir. Hiç kimse şunu söyleyemez, 'Efendim sorun var ama nasıl çözüleceğini bize söylemediniz.' Bütün arkadaşlarıma söylüyorum, sorunu dile getireceksiniz arkasından çözümü de dile getireceksiniz.
"TÜRKİYE'NİN 5 TEMEL SORUNU VAR"
Şunu unutmayın Türkiye’nin beş temel sorunu vardır: Demokrasi, eğitim, dış politika, toplumsal barış ve ekonomi. Kimseyi ama hiç kimseyi kimliği, inancı, yaşam tarzı dolayısıyla ötekileştiremeyiz. Türkiye bugün derin bir kriz yaşıyorsa ekonomide, sosyal alanda siyasetini din, inanç, etnik kimlik ve yaşam tarzı eksenli yapmasıdır. Bütün bu alanları düşündüğümüzde bize düşen görev yani CHP'lilere düşen görev hiç kimseyi inancı, kimliği, yaşam tarzı dolayısıyla ötekileştirmemektir. CHP'liler olarak, tarihin bize yüklediği sorumluluğun gereği olarak 82 milyonu hiçbir ayrım yapmadan inanç, kimlik ve yaşam tarzı dolayısıyla kucaklayacağız.
Bizden farklı düşünebilirler, farklı inançları, kimlikleri olabilir ama aynı bayrağın altında aynı vatan toprağı içinde yaşıyorsak, aynı havayı teneffüs ediyorsak herkesin sorunun çözmek ve o insanlara güven vermek zorundayız. Toplumsal barışı biz sağlarız, biz güçlendiririz. Hiç kimseyi ayırmadan ötekileştirmeden...
"DEMORASİDEN KİMSE VAZGEÇEMEZ"
Demokrasisi gelişmemiş hiçbir ülke büyümemiştir. Türkiye büyüyecekse, dünyada söz sahibi olacaksa, Türkiye'de barış ve kardeşlik olacaksa, herkes düşüncelerini özgürce ifade edecekse bunun yolu demokrasidir. Başka bir yolu yoktur bunun. Çanakkale savaşlarını, Çanakkale Destanını düşünün. Bütün yedi düvelin Çanakkale Boğazını geçmek için verdiği mücadeleyi düşünün. Yedi düvel Çanakkale'yi geçemedi. Cumhuriyetin ön sözü Çanakkale Savaşları'nda yazıldı. Nasıl oldu da aynı yedi düvel Çanakkale'den tek kurşun atmadan geldi ve İstanbul'u işgal etti. Niçin? Tek adam rejimi vardı, bir kişinin imzası vardı. Bir kişi dedi ki 'Bırakın düşman donanması gelsin, İstanbul'u işgal etsin.' dedi. Tek adam rejiminin bir ülkeye getirdiği felaketi bundan daha iyi bir örnekle anlatamazsınız. Demek ki demokrasilerde güçlerin ayrımı, güçler dengesi vardır. Yasama, yürütme, yargı. Daha çağdaş demokrasilerde medya da dördüncü bir güç olarak ortaya çıkar. Aynı zamanda demokrasilerde kadın-erkek eşitliği, yargı bağımsızlığı vardır. Adalet tecelli eder.
Düşüncesini ifade edenlerin üniversitelerden atıldığını görüyoruz. Kanun hükmünde kararnamelerle toplumun baskılandığını görüyoruz. Tarihin bize yüklediği görev, çözümün birinci adresi demokrasidir, demokrasiyi güçlendireceğiz. Kim olursa olsun bizim gibi düşünmeyen insanlar için de demokrasiyi getireceğiz. Bizim gibi düşünmeyen insanlar da düşüncelerini özgürce ifade edecekler.
"SOSYAL DEVLETİ İNŞA ETMEK ZORUNDAYIZ"
Bir insan gidip de TBMM'nin bahçesinde, Hatay'da valiliğin önünde kendisini yakıyorsa çaresizliğindendir. Bize düşen görev nedir? Halka umut olmaktır. Çaresizliği değil, umudu besleyeceğiz. Bu sorunların tamamı çözülebilir. İşsizliği önlemek için fabrikaları satmayacaksınız fabrikalar kuracaksınız. Yurt genelinde dengeli kuracaksınız. Neden istihdam alanını yaratmıyorsun? 17 yıl oy verdiniz geldi sizin fabrikalarınızı sattı. Demek ki sizin de sorgulama zamanınız geldi. Biz her yerde fabrika kuracağız. İşsizlik belasını çözeceğiz.
Toplumsal barışı dinamitleyen temel şeylerden biri işsizliktir. Bu sorunların tamamı çözülebilir, işsizlik sorunu da çözülebilir. Politikalarınızı istihdam üzerinde inşa ederseniz bütün bunlar çözülebilir. Kısa dönemli değil, uzun dönemli kararlı politikalarla yola devam etmek gerekiyor. Üreteceğiz ve hakça bölüşeceğiz. Güçlü bir sosyal devlet olacağız. Hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı bir sosyal devleti inşa etmek zorundayız. Bugün EYT’liler var. Prim ödeme gün sayısı dolunca işi olsa dahi işinden ayrılmak zorunda çünkü emeklilği doluncaya kadar çalışsa yani yaşı da doldursa daha fazla prim ödeyecek daha uzun süre çalışacak, kadere bakın daha az emekli maaşı alacak.
"FAİZCİLERE, TEFECİLERE KARŞIYIZ"
Tefecilere en büyük hizmeti yapanlar bunlardır. Mahkemeye verecekler belki, vermezseniz namertsiniz. Türkiye, yabancılara 1 saniyede 563, 1 dakikada 33 bin 821, 1 saatte 2 milyon 29 bin, 1 günde 48 milyon 703 bin, 1 ayda 1 milyar 461 milyon 105 bin, 1 yılda 17 milyar 533 milyon 270 bin dolar faiz ödüyor. AK Parti iktidarları döneminde yabancılara ödenen toplam faiz 175 milyar 609 milyon dolar. 1 ayda 1 milyar 461 milyon dolar faiz ödüyorsunuz, Tank Palet Fabrikasını Katar ordusuna peşkeş çekerken milletin önüne çıkıp '50 milyon dolar bulamadık, o nedenle biz peşkeş çektik' diyorsunuz. Bunu söyleyenler vatansever değildir, bunu söyleyenler kendi ülkelerine ihanet edenlerdir.
"TÜRKİYE İKİYE AYRILMIŞ VAZİYETTE"
Türkiye ikiye ayrılmış vaziyette. Bir halkın Türkiye'si var, bir de Saray'ın Türkiye'si var. Biz Saray sosyetesine yol verip, halkın yanında olan bir parti olacağız. Burada lüks, israf, şatafat ve saray sosyetesi var. Burada da yoksulluk, fakirlik, işsizlik, bir sürü dertle boğuşan bir vatandaş kitlesi var. Biz, saray sosyetesine son verip, halkı bilinçlendirip, demokrasiden yana oy kullanıp, halkın, Türkiye'nin sorunlarını çözebilecek bir siyasal partiyi iktidara getirmesi için mücadele ediyoruz.
"DİLİ DURMUYOR BEYEFEDİNİN..."
Dili durmuyor beyefendinin. Dilini tut kardeşim, otur bir düşün. Devasa bir Dışişleri Bakanlığını devre dışı bıraktılar. Dışişleri Bakanlığı yok bu işin içinde, saray sosyetesi var. Bir grup oturuyorlar, 'Şöyle yapalım, böyle yapalım.' Bir Allah'ın kulu da çıkıp 'Beyefendi, siz bunu diyorsunuz ama şu sakıncaları var' diyemiyor, söyleyemiyor. Söylese sarayın dışına atılacak. O da saraydan nemalanıyor, söylediği zaman 'Beyefendi çok haklısınız, nereden buldunuz bu düşünceyi? Derhal gidelim, bak 24 saatte Emevi Camisi'nde namaz kılabiliriz.' Haydi hücum... Ne oldu Suriye meselesi? 24 saatte Emevi Camisi'ne gideceklerdi, 3 milyon 600 bin Suriyeli Türkiye'ye geldi. 24 saatte Emevi Camisi'ne gideceklerdi, Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırmak zorunda kaldılar. Türbeyi kaçırırken de kendilerini kahraman ilan ettiler. Hainden kahraman olur mu? Niye hain diyorum onu da söyleyeyim, kendi toprağını, bayrağını terk eden adama hain denir. Orada taşı ve toprağı ne olursa olsun kanımın son damlamasına kadar mücadele ederim, toprağımı terk etmem. Sen kaçıyorsun. Süleyman Şah Türbesi benim topraklarım, benim bayrağım dalgalanıyor orada. Onu kaçırdılar, sonra bunu kahramanlık diye millete satmaya başladılar.
"GAZETECİLİK DE ÖLDÜ"
"Emevi Camisi'ne kim gitti? Biz gidecektik, Putin gitti. Şimdi İdlib'de sıkıştılar, sağa dönüyorlar olmuyor, sola dönüyorlar olmuyor. Kahramanlık yeri, 'Asacağız, keseceğiz, vuracağız...' Arkadaş, sen dilini tutamıyor musun? Yine gelirken uçakta bir sürü havuz medyasının gazetecileri var, soru soruyorlar 'Kılıçdaroğlu böyle dedi, ama şöyle olması lazım değil mi?' Yani hem soru var, hem cevap var içinde. Çünkü olur ya farklı bir soru sorarsa, Erdoğan 'Nasıl bu soruyu bana soruyorsun?' diyecek. Hiç kimse şunu sormuyor, 'Efendim, Kılıçdaroğlu diyor ki 10 binlerce kişi çöp konteynırlarından, pazar artıklarından geçiniyor. Bu doğru mudur? Ne diyorsunuz buna?' Bunu soran yok. 'Kılıçdaroğlu, Süleyman Şah Türbesini kendi topraklarından kaçıranlara hain denir diyor, siz ne diyorsunuz buna?' Bunu da kimse soramıyor. 'Kılıçdaroğlu, FETÖ'nün siyasi ayağı sensin, çünkü toplu halde Yargıtay'a, Danıştay'a hakim tayin etmek için kanun tasarısını sen gönderdin diyor. Ne diyorsunuz?' demiyorlar. Ne diyorlar? 'Kılıçdaroğlu diyor ki hava bulutlu... Tamam hava bulutlu ama Kılıçdaroğlu güneşi görmüyor.' Buna benzer uyduruk sorular. Gazetecilik de öldü.
"ORTADOĞU'YA BARIŞI BİZ GETİRECEĞİZ"
Şimdi genelde ikinci etabı tamamlayacağız. 2023'te Allah'ın izniyle, bu milletin ferasetine güvenerek Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız. Bu, bizim çocuklarımıza vaadimizdir. Hiçbir ayrım yapmadan, kimlik, inanç, yaşam tarzı ayrımı yapmadan, bütün vatandaşlara şunu söyleyeceğiz, bize güvenin, biz kul hakkı yemeyiz, biz yolsuzluk yapmayız, biz bir yerde bir çocuk aç yatıyorsa o gece rahat uyumayız. Biz, her evde mutluluk, huzur, bereket olmasını isteriz. Mutfaklarda yangın değil, bereket olsun isteriz. Biz, bunun mücadelesini veriyoruz. Bu barış, refah toplumun her kesimine yayılsın. Bütün komşularımızla barış içinde yaşayacağız. Göreceksiniz, Orta Doğu'da akan kanı biz durduracağız, Orta Doğu'ya barışı biz getireceğiz. Avrupa Birliği'ne tam üyeliği biz sağlayacağız. Demokrasiyi biz büyüteceğiz ve derinleştireceğiz."