Kılıçdaroğlu: Bahçeli koalisyonu bozmak istiyor olabilir

Kılıçdaroğlu: Bahçeli koalisyonu bozmak istiyor olabilir

Numan Kurtulmuş'un "HDP'yi kapatmak çözüm değil" açıklamasına yönelik Bahçeli'nin "Makul görülecek bir şey değil" değerlendirmesini yorumlayan Kılıçdaroğlu, "Belki de koalisyonu bozmak istiyor. Çünkü MHP'nin oylarında çok ciddi bir düşüş var" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Olay TV'de gazeteci Murat Yetkin'in canlı yayında gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HDP'nin kapatılması yönündeki açıklamasının ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'tan gelen, "Parti kapatmak çözüm değil" MHP lideri tepki göstermişti. Bahçeli, isim vermeden yaptığı açıklamada Kurtulmuş'u hedef alarak, "Türk devletinin ihaneti beslemesi, mermi, bomba, mayın, keleş masraflarını karşılaması olacak ve makul görülecek şey midir?" ifadelerini kullanmıştı. 

AK Parti ve MHP arasındaki bu görüş ayrılığını değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Belki de ayrılma zemini arıyor Bahçeli. Çünkü MHP oylarında ciddi bir düşüş var. O alana çok girmek istemiyorum ama Bahçeli Kabine’de parti olarak yer almamasına rağmen iktidarı ve kadrolarını yöneten kişidir. Bütün haksızlıkları da yöneten kişidir. MHP tabanı yolsuzluklar, haksızlıklar karşısında ses çıkaran insanlardır. O taban vatansever, Atatürk’ü seviyor. Ama yapılan uygulamalar bu söylediğim kuralların tamamen dışındadır. Ama Bahçeli "bunları destekleyeceğim" diyor” ifadelerini kullandı.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tablosunda bugün yer alan vefat sayısına ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, gerçek vefat sayılarının resmi rakamdan daha fazla olduğunu öne sürdü. Rakamın düşük gösterilmek istendiğini savunan Kılıçdaroğlu, iktidarın halka doğru bilgileri vermemesinin kabul edilemeyeceğini söyledi. Gelişmiş ülkelerin Türkiye'nin verdiği bilgilerin doğru olmadığını bildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Niye siyasetçi vefat sayılarını açıklıyor? Bilim Kurulu var. Niye açıklamıyor?" sorusunu yöneltti.

CHP'li 11 büyükşehir belediyesinin açıkladığı "salgın hastalıktan ölenlerin sayısı"yla Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı koronavirüsten ölenlerin sayısı arasındaki farkı değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Bilim Kurulu adına yanlış bilgiler deklare edildiği zaman orada görev alanların buna itiraz etmesi, gereği yapılmıyorsa da çekilmesi gerekir" diye konuştu. Danışma kurulunun bir sözcüsü olması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Bilim Kurulu üyeleri arasında bir çelişki varsa hangisi doğruyu söylüyor biz bilmiyoruz. Ama Bakan saraydan aldığı talimatla açıklamalar yapıyor. Bu açıklamalar inandırıcı değil çünkü bizim söylediğimiz rakamlar 11 büyükşehirde..." diye konuştu.

"Denklemin bir ucunda kamu sağlığı var diğer ucunda da ekonominin yaşatılması gereği var. Bunlar arasındaki denge nasıl bulunur?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "15 gün, 20 gün veya 1 ay kapattığınızda piyasa, ekonomi duracak. Buna devletin katkı vermesi lazım." yanıtını verdi.

Kılıçdaroğlu, sanayiciye, esnafa, çiftçiye, sendikaya devletin "Benden ne istiyorsunuz" sorusunu yöneltmesi gerektiğine değindi. Ekonomik Sosyal Konsey'den söz eden kimsenin olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Kovid-19 çıktığında çağrı yaptım, 'Ekonomik Sosyal Konseyi süratle toplayın, bir araya gelin. Bir sorun. Siz hangi sorunları yaşıyorsunuz? Devlet olarak biz bu sorunları çözmek için ne yapabiliriz?' Aklın yolu bir. Yapmadılar." şeklinde konuştu.

"DERHAL EKONOMİK SOSYAL KONSEYİ TOPLARDIM"

"Salgının yayıldığı belli oldu, bir gün içinde hasta sayısı meğer üç katmış. Siz olsanız ne yaparsınız?" sorusuna Kılıçdaroğlu, şu cevabı verdi:

"Derhal Ekonomik Sosyal Konseyi toplarım. 'Arkadaş durum çok ciddi, şu anda biz Avrupa'da birinci duruma geldik kayıplar, vaka sayıları açısından. Bir önlem almamız lazım. Biz hükümet olarak bu önlemi aldığımızda sizin için hangi sorunlar çıkacak ve bizden ne bekliyorsunuz?' Ama şunu unutmamanız gerekiyor. Bu iş tek başına devletin bütçesiyle yani ortaya çıkacak ekonomik sorunların tek başına devletin bütçesiyle karşılanması çok zor" 

Bu gerçeğin iş dünyasına anlatılması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "'Şu kadar borcumuz var, topladığımız vergi bu kadar, şu kadar sorun yaşanıyor. Ne yapmalıyız?' diye soracak. Diyecek ki hatta 'Bir gün size izin vereyim, bizim dışımızda siz kendi aranızda oturun, konuşun, bir görüş birliğine varın, neyi çözmemiz gerekiyorsa bana gelin.' Sermaye kesimi ya da iş dünyası ne kadar katkı verir vermez bilmiyorum. Ama her türlü imkansızı aşmak mümkün" diye konuştu. 

Merkez Bankası'nın gerektiğinde bu gibi durumlar için para basması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu sözlerine şöyle devam etti: 

"56 milyar bastınız. 156 milyar basın ama topluma güveni vereceksin. Bu güveni verdiğiniz takdirde sorun çözülür. Ekonomik Sosyal Konseyde işçisi, işvereni, esnafı, çiftçisi geldi konuştuk kararlar aldık. derhal parlamentoda grubu olsun olmasın siyasi partilerin genel başkanlarını davet ederim."

"SALGINLA MÜCADELEDE TABLO HALA İYİ DEĞİL"

Hükümetin Kovid-19 sürecini yönetemediğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Niye yönetemiyorlar? Hiç kimse karar alacak pozisyonda değil. Ne Sağlık Bakanı ne Hazine Maliye Bakanı. Hiç kimsenin karar alma iradesi yok. Bir kişinin iradesi var, o da Erdoğan. Sayın Erdoğan'a buradan çağrı yapalım. Ekonomik Sosyal Konseyi topla. Ekonomik Sosyal Konseyi topladıktan sonra bu işle ilgili bakanların yanında olsun. Sorunu yaşayanları bir dinlesinler. Hangi çözümleri beklediklerini de dinlesinler. Sonra Bakanlar Kurulu oturur konuşur, bu talepleri biz nasıl karşılayabiliriz ne kadar karşılayabiliriz. Bunu yapalım, bunu yapsınlar. Hala tablo iyi bir tablo değil."

Ekonomide ne tür reformlar beklediğine ilişkin bir soruya karşılık Kılıçdaroğlu, "Reform yapamazlar. Yapmalarını çok isterim. Merkez Bankasının bağımsızlığını sağlayacaklar mı? 'Merkez Bankası'nın bağımsızlığını yeniden inşa edeceğiz' diye bir şey söyledi mi? Diğer bağımsız kurumlarla ilgili onların bağımsızlığını sağlayacaklar mı? Hayır." dedi.

"Ekonomik veriler bizim vatandaşlara saydam bir şekilde aktarılıyor mu? Sosyal Güvenlik Kurumunun açığı ne kadar?" sorularını yönelten Kılıçdaroğlu, bütçenin açıkları karşılayamayacak durumda olduğunun söyledi. İsrafı olağan karşılayan bir yönetim olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Erdoğan'ın neden 13 uçağı var? Bu bir israf." dedi.

İsrafın devleti itibarsız kılan temel olgu olduğuna değinen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Yaşamı boyunca itibar eksikliğini hisseden kişiler, devletin mal varlığını güç olarak kabul edip kendilerine itibar kazandırdıklarını sanırlar." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, "İsraf nedir? Örnek vereyim. Milletvekilliğinden emekli oluyorsunuz. Bir, iki, üç, dört, beş kurumdan da ayrıca aylık alıyorsunuz. Dışarıda milyonlarca işsiz aç insan var. O parayı niye oraya vermiyorsunuz?" diye sordu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Devletten elde ettiğiniz haksız gelirle hasenat işi mi olur. Bu ahlaki değil. Dinimize, inancımıza aykırıdır. Kendin çalışırsın alın terinle para kazanırsın oradan hayır yaparsın eyvallah." değerlendirmesinde bulundu.

"DEVLETİN İTİBARI SIFIRLANDI"

Şehit babasına verilen maaş tartışmalarına ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, şehit ailelerine verilmek üzere halkın 52 milyon lira bağış yaptığını hatırlatarak, "52 milyon lirayı vermediler, 192 lira veriyorlar. Peki o 52 milyon lira ne oldu?" dedi.

Tek adam rejiminde devlette liyakat olmayacağını, her şeyin bir kişiye sorulduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Doğu Akdeniz'de, Libya'ya giden bir gemimizi durdurdular, 4 saat Ankara'dan yanıt beklediler. Sonra Roma Büyükelçisinin ricası üzerine bir saat daha beklediler. Gemi aranacak helikopterle inilecek bizim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kelepçelenecek ve gemide arama yapılacak. 5 saat kimse Erdoğan'a ulaşamadığı için indiler arama yaptılar. Türkiye için hayati bir konu. Eğer bilgi gelmiş 4 saat içinde kendisine ulaşılamamışsa, görevden alması lazım o bakanı. Niye almıyor? Sen Türkiye'yi rezil ettin. Niye almıyor? Alması lazım. Devletin itibarını sıfırladılar. Erdoğan kibirli bir insan. Dolayısıyla o kibrin aşağıya da aynı ölçüde yansıdığını düşünüyorum." 

Kılıçdaroğlu, konuk olduğu programda şu başlıklara değindi:

HAVUZ MEDYASI BASIN-İLAN KURUMUNU SOYUYOR: Havuz medyası beyan ettikleri kadar satmıyor. Bütün gazeteciler biliyor. 250-300 bin TL tirajımız var diyorlar ama 25 bin TL tirajları bile yok. 350 bin TL tiraj üzerinden basın-ilan kurumunu soyuyorlar. Fuat Oktay’a hangi gazetenin gerçek tirajı nedir onu denetletin diyoruz. Biz de gerçekten görelim. Havuz medyası iktidarın gölgesi altında devleti soyuyor. Devlet dediğimiz kurum, yani Saray, buna çanak tutuyor. Fakir fukaranın parası yeniyor.

ERDOĞAN’A 5 SAAT ULAŞILAMADI: Doğu Akdeniz’de Libya’ya giden bir gemiyi durdurdular Ankara’dan 4 saat haber alamadılar. Roma Büyükelçisi’nin ricasıyla 1 saat daha beklettiler. 5 saat kimse Erdoğan’a ulaşamadığı için arama yaptılar. Bu, Türkiye için hayati bir konu. Erdoğan, kibirli bir insan.

DEVLET NEDİR BİLMİYORLAR: Beşiktaş katliamında hayatını kaybedenlere, şehit ailesine bağlanan yardım 192 lira 50 kuruş. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay bundan habersiz. Halk, şehit aileleri için 52 milyon TL bağış yaptı. O paraya ne oldu? Devletin bilgilerine hakim değiller. Emekli sandığının bağladığı maaştan haberleri yok. Devlet nedir bilmiyorlar çünkü Saray’da oturuyorlar. Liyakatli bir bürokrasi anlayışını tamamen bıraktırlar. Tek adam rejiminde her şey bir kişiye soruluyor.

UZLAŞMA İÇİN ERDOĞAN'IN DEMOKRASİYE İNANMASI LAZIM: Erdoğan’ın demokrasiye inanması lazım. Hukukun üstünlüğüne inanması lazım. Her şey benden sorulur anlayışını bırakması lazım. Devlette kesinlikle liyakati egemen kılması lazım. Bu anlayışı ben kabul ediyorum derse reform yapılır tabi. Yani onlar geldi de efendim biz güçlendirilmiş parlamenter sistem istiyoruz. Bakanlar parlamentoya gelmeli her türlü hesabı vermeli, bütçe sorgulaması yapılabilmeli, devletin rakamları doğru dürüst açıklanabilmeli, başbakan parlamentoya karşı sorumlu olmalı. Cumhurbaşkanı sadece devletin sigortası olarak sınırlı yetkilerle bütün Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil edebilmeli. 

YABANCI SERMAYE CAN GÜVENLİĞİ OLMADIĞI İÇİN GELMİYOR: Yabancı sermaye, can güvenliği olmadığı için gelmiyor. Hükümet ekonomi reformu yapamaz. TUSİAD ve TOBB,  hepsi “can ve mal güvenliğimiz yok” demiştir.  Konuştuğum çok sayıda iş insanı bunu söylüyor. Hukuk reformu yaptınız mı, düşünce, medya özgürlüğünü sağladınız mı ki ekonomi reformu olsun?

İSTİHDAM YARATILIYORSA EKONOMİ BÜYÜR: Bir ülkenin yönetiminin ekonomide başarılı olup olmadığını belirleyen temel unsur, istihdam yaratıp yaratmamasıdır. Ekonomi politikaları istihdam yaratıyorsa ülkenin ekonomisi büyür. Ekonomi birileri için çok hızlı büyüyor. Yol, köprü, dolar garantili paralar… Peki esnaf? Esnaf perişan vaziyette. Ekonomide reform yapacaksanız, liyakatli kadroları bulup yetiştireceksiniz. Siz öyle yüz kızartıcı bir iş yaptınız ki, rüşvet aldığı bilinen kişileri getirdiniz, Büyükelçiliğe atadınız. Bu bir yüz karası işlemdir.

DPT OLMADAN REFORM YAPILAMAZ: Devlet Planlama Teşkilatı’nı ekonomide yeniden inşa etmeyeceklerse, ne reformu yapacaklar? Ülkelerin 5 yıllık 10 yıllık 20 yıllık hatta 50 yıllık planlaması yapılır, bizde planlama kalmadı. Devlet Planlama Teşkilatı’nda toplumun en yetkin insanları gelir görüşme yaparlardı. Sivil Toplum Kuruluşları ile, meslek kuruluşlarıyla tartışmalar yapılırdı. Bir ülkenin geleceğini planlayamıyorsanız, liyakati sonlandırmışsanız siz neyin reformunu yapacaksınız?

İRADELERİNİ SARAY’A KİRALAYAN HAKİMLER VAR: Yargı reformu ne demektir? Yargının siyasi otoritenin veya bir başka otoritenin etkisinde olmaması demektir.  İrfan Fidan’ı, bir Yargıtay kararında dahi imza atmamış bir kişiyi,  Anayasa Mahkemesi’ne göndermek için 101 Yargıtay üyesi imza atıyor, bir merkezden aldıkları talimatla. Benzer olay FETÖ döneminde de yaşanıyordu. Orada, bir kanun çıkardılar, 101 militan atadılar. Aynı tablo bugün de var. İrfan Fidan iddianamelerinde intihal yaptı. Suçlu olan bir adamı, Anayasa Mahkemesi gibi bir makama nasıl getiriyorsunuz? İradelerini Saray’a kiralayan insanlar bunu yapıyor. Anayasa’ya göre, hiç kimse hakime talimat veremez. Ama, Anayasa, askıda ekmek gibi askıda. Hakim talimatı alıyor, gereğini yapıyor.

HUKUK REFORMU: Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu, 'Cendere' kitabında açıkça anlatıyor. Erdoğan’ın hakimleri nasıl özel bir yere götürüp 'kararı önce biz görelim belki düzeltiriz' diye açıklamalar yaptığını. Cumhurbaşkanı avukatları neden yargıya bu kadar giriyorlar? Anayasa Mahkemesi kararını uygulayamayan hakimler neden el üstünde tutuluyorlar? Hukuk reformu yapacak olanlarda önce bir adalet duyusu olması lazım. Reformdan kasttetiği “benim dediğimi yapacak hakimler gelecektir” demek. Reform demesinin tek nedeni var: Avrupa Birliği bize yaptırım uygulamasın."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN