Kendi imkanlarıyla memleketi Sivas'tan İstanbul'a gelerek önce üniversite okuyan, daha sonra gazetecilik mesleğine başlayan Metin Göktepe, özellikle işçilerin hak arama mücadelelerini yerinde takip ederek haberleştirdi. 1996 yılında gözaltına alındıktan sonra polisler tarafından dövülerek öldürüldü. İşte, Metin Göktepe biyografisi...
İstanbul'da haber için gittiği Alibeyköy'de olay yerine girmek istediği için polis tarafından gözaltına alınan Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde emniyet güçleri tarafından işkence edilerek 27 yaşında öldürüldü. Metin Göktepe, gözaltında öldürülen gazeteciler içinde katilleri yargılanan ilk gazeteci oldu. Fakat 5 yıl sonra ceza alan polisler, 1 yıl 8 ay cezaevinde kalıp tahliye edildi.
METİN GÖKTEPE'NİN HAYAT HİKAYESİ
10 Nisan 1968 tarihinde Sivas'ın Gürün ilçesine bağlı Çipil köyünde dünyaya geldi. Metin Göktepe aslen Kürttür. 7 kardeşi vardır.
İlkokulu memleketi Çipil köyünde, ortaokulu İstanbul Esenler'de okudu. Bakırköy İbrahim Turhan Lisesi'nden mezun oldu. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye bölümünde tamamladı.
1979 yılında annesi ve babasından önce küçük kardeşi Aziz ile birlikte İstanbul'a yerleşti. Eğitim hayatı boyunca yaz tatillerinde çalışarak harçlığını çıkardı.
Metin Göktepe, fabrikada çalışan ablası, abisi ve sosyal faaliyetler için gittiği dernek aracılığıyla siyasete ilgi duydu. Üniversitede öğrenci eylemlerine katıldı.
Gazeteciliğe 1992 yılında 'Gerçek' adlı dergide başladı. 1995 yılında da Evrensel gazetesinde muhabirlik yapmaya başladı.
METİN GÖKTEPE'NİN ÖLÜMÜ
Metin Göktepe, Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek üzere 8 Ocak 1996 tarihinde Alibeyköy'e gitti ancak, basın kartı olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. Haber takibinde ısrarcı davranınca gözaltına alındı.
Gözaltına alınan 1000 kişiyle birlikle Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü. Gözaltındayken "Gazeteciye özel muamele" diyen polis memurları tarafından dövülerek öldürüldü.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Metin Göktepe'nin gözaltına alınmadığını; Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan ise gözaltına alındığını sonra çay bahçesinde otururken fenalaşarak sandalyeden düştüğünü öne sürdü.
Dönemin İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan, 11 Ocak 1996 tarihinde 32. Gün programında, "Konuyla ilgili tam bilgim yok. Ancak son gelen bilgiler, Metin Göktepe'nin duvardan düşerek öldüğü şeklindedir" diye bir açıklama yaptı.
22 Ocak 1996 tarihinde ise dönemin başbakanı Tansu Çiller, Göktepe'nin duvardan düşmediğini, gözaltına alındığını açıklamak zorunda kaldı.
Dönemin İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan, savunduğu tez çürütülünce Metin Göktepe'nin annesi Fadime Göktepe'den özür diledi, fakat Fadime Göktepe bu özrü kabul etmeyerek sorumluların yargılanmasını istedi.
METİN GÖKTEPE DAVA SÜRECİ
Açılan dava 3 yıl boyunca İstanbul'dan Aydın'a, oradan Afyon'a taşındıktan sonra Şubat 1999'da gerçekleşen duruşmada alınan kararla, 11 memurdan 6'sı hakkında 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
5 Mayıs 1999 tarihinde Yargıtay, 6 sanıktan cezası onayladı, 5 emniyet amiri hakkındaki hükmü esastan bozdu. Kamuoyunda 'Rahşan Affı' diye bilinen afla şartlı tahliyeden yararlanan polisler, toplam 1 yıl 8 ay hapis cezası hüküm giydiler.
Metin Göktepe, o tarihe kadar gözaltında öldürülmüş bütün gazeteciler arasında, katillerinin suçu mahkeme kararı ile onaylanan ilk gazeteci oldu.
Metin Göktepe'nin mezarı, İstanbul'un Esenler ilçesindeki Kemer Kabristanı'nda bulunuyor.