KARAR TV yayınına katılan Kılıçdaroğlu, “İktidar Millet İttifakı’nı bozmak için her operasyona başvuruyor. Belli kişilere, kurumlara ciddi paralar veriliyor. ‘CHP’de bulunmuş kişileri finanse ederek ayrı parti kurdurtabilir miyiz’ çabası var” dedi.
Gündem Özel programında Taha Akyol ve Elif Çakır’ın konuğu olan Kılıçdaroğlu canlı yayında açıkladı: Bize ulaşan bilgilere göre iktidar çevreleri bürokrasinin bazı unsurlarını da kullanarak operasyon yapıyor. Onlar aracılığıyla belli kişilere, kurumlara ciddi paralar teklif ederek ittifakı bozmak istiyorlar. İYİ Parti de FETÖ suçlamasıyla dağıtılmak istendi ama başaramadılar. ‘CHP’de veya geçmişte ittifakta yer alan kişilere ayrı parti kurdurtabilir miyiz’ çabası var. HDP üzerinde de bir çalışma var. Kürtler’e ayrı bir parti kurdurmak istiyorlar.
ÇÖZÜM ERKEN SEÇİM
Ekonomide ciddi bir deprem var. TL güneş altındaki kar gibi eriyor. Türkiye sorunları aşabilmek için erken seçime gitmek zorunda.
CHP ARŞİVİ BULUNDU
CHP’nin 12 Eylül’de yok edildiği bilinen arşivi Devlet Arşivleri’nde ortaya çıktı. İki bürokrat ‘yanmadı bizde’ dedi, kopyasını aldık. Erdoğan ‘CHP Kur’an’ı yasaklattı’ diye belge gösteriyor. Onun devamı var. Yanlış basıldığı için yasaklanmış.
ABD SEÇİMİNİN ANLAMI
Kim seçilirse seçilsin, diplomatik nezaketten uzak mektup krizinde yaşananlar bir daha yaşanmasın.
İTTİFAK’I BOZMAK İÇİN PARA DEVREDE
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KARAR TV’de Gündem Özel programında Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, iktidarın, Millet İttifakı’nı bozmak için bazı kişi ya da kurumlara para verdiğini, yeni parti kurdurma çabasında olduğunu, partisine yakın medyaya ise ‘Kılıçdaroğlu’nu eleştirin’ teklifi götürdüğünü söyledi. “CHP Kur’an’ı yasakladı” iddialarına da ilk kez duyurduğu bir bilgiyle yanıt verdi.
Yakıldığını zannettikleri parti arşivinin bulunduğunu açıkladı: İki bürokrat geldi. ‘Yanmadı bizde’ dedi. ‘Bize verin’ dedik ama vermediler. Sonra kopyasını alabildik. Belgede gerekçe var. Yanlış yazılmış, yasaklanmış. ‘Mevlid yasaklandı’ deniyor ama belgeye göre portakal suyu bile Mevlid’in içine girmiş.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KARAR TV’de Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularıyla, siyasi parti liderlerinin gündemi değerlendirdiği Gündem Özel’de önemli açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, iktidarın, Millet İttifakı’nı bozmak için bazı kişilere ya da kurumlara para verdiğini, CHP’ye yakın medyaya ise ‘Kılıçdaroğlu’nu eleştirin’ teklifi götürdüğünü iddia etti.
İktidarın Millet İttifakı’nı bozmak için türlü ‘operasyonlara’ başvurduğunu belirten Kılıçdaroğlu “İktidar çevresi bürokrasinin bazı unsurlarını da kullanarak operasyon yapıyor. Onlar aracılığıyla belirli kesimler ya da belirli kişiler üzerinde çalışmak, onları bir anlamda ajite etmek için belirli kişilere, kurumlara gerçekten ciddi paralar vermek, teklif etmek ve bu çerçevede ittifakı bozmak istiyorlar” dedi ve şöyle devam etti: “Bunu biliyorum ama buna karşın önce ittifak üzerinde ‘Acaba İYİ Parti’yi dağıtabilir miyiz?’in üzerinde durdular.
FETÖ suçlaması şeye benziyor beğenmedikleri insanı eskiden PKK’lı diye suçluyorlardı şimdi de en taze suçlama aracı FETÖ oldu. Bir siyasetçinin suçlayıcı konuma düşmesi zayıflığını gösterir. ‘Ben çok zayıfım, yapacak hiçbir şey yok, suçlayamıyorum, ben bunu suçlayayım vatandaş da bunu FETÖ’cü olarak görsün.’ İktidarı yöneten kişi karşısındaki kişiyi FETÖ ile suçluyor ama elinde hiçbir delil yok. İYİ Parti üzerinde oynadılar burada da beklediklerini bulamadılar.”
İktidarın ‘havuz medyası’nda muhalefet aleyhine yazılan haberlerin hiçbir etkisinin olmadığını görmesi ile yeni bir taktik geliştirdiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, bazı basın kuruluşlarına “Tamam bizi eleştiriyorsunuz dozunda eleştirin ama mutlaka Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi de eleştirin” talimatının gittiğini söyledi: “İYİ Parti üzerinde oynadılar, burada da beklediklerini alamadılar.
KILIÇDAROĞLU KARAR TV'DE KONUŞTU:
Tabii kurultaydan sonra İYİ Parti’ye yönetimde yer alamayan arkadaşlar itiraz ettiler, orada da sağ duyu egemen oldu ve o arkadaşlar genel başkanlarına durumu ilettiler. Bizim üzerimize oynadılar, oynamaya çalıştılar, oynuyorlar da. Şöyle bir taktik izliyorlar. Bize ulaşan bilgilerden... ‘Biz şu Kılıçdaroğlu’nu bir şekilde halletmemiz lazım. Nasıl halledeceğiz?’ Kendi medyalarında yani bizim ‘havuz medyası’ olarak tanımladığımız medyada yazılanların hiçbir etkisinin olmadığını gördüler. ‘O zaman biz CHP’lilerin okuduğu ya da dinlediği medya üzerinden bir şey yapabilir miyiz?’ diye şöyle bir önerinin belli kesimlere belli kişilere, belli gruplara gittiğini biliyorum.
‘Ya tamam bizi eleştiriyorsunuz dozunda eleştirin ama mutlaka Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi de eleştirin.’ Böylece oradan bir şey yapabilir miyiz yani partinin içerisinde bir şey yapabilir miyiz diye bir arayışın içine girdiklerini de biliyorum. Buradan da bekledikleri sonucu alamayacaklar. Neden biliyor musunuz? Ya biz haklıyız. Gerçekten haklıyız.”
‘UÇAK BİLETİN HAZIR’ DEDİLER
“Acaba ittifakı dağıtmak için geçmişte ittifakın içinde yer alan kişilere ayrı parti kurdurabilir miyiz, şimdi bu çabaları var. İttifakın içinde yer alan belli kişileri finanse ederek, ayrıca ayrı parti kurdurabilir miyiz gibi bir çaba içindeler. Hatta bu kişilerden birinin doğrudan doğruya kişileri arayarak, uçak biletin her şeyin hazır dediğini biliyorum.
HDP üzerindeki çalışma da şöyle: Kürtlere ayrı bir parti kurdurmak istiyorlar. Ben bu ülkede yaşayan insanların ferasetine güveniyorum. Bizim insanınız o kadar kararsız değil, aslında yapılanları görüyor. Kimin hangi hareketi hangi gerekçe ile yaptığını görüyor. Ben bütün çabalara rağmen Millet İttifakı’nın büyüyeceğine inanıyorum. Bütün sorunları Millet İttifakı çözecektir. ”
‘MUHBİR MİLLETVEKİLİ’
CHP’nin yasaklandığı dönemde yok edildiği bilinen parti arşivinin Devlet Arşivleri’nde ortaya çıktığını ilk kez duyuran Kılıçdaroğlu “İki bürokrat geldi. ‘yanmadı bizde’ dedi. Bize verin dedik ama vermediler. Sonra bir kopyasını alabildik” dedi.
Belgelerin birçok konuya ışık tuttuğunu ifade eden Kılıçdaroğlu “Erdoğan, belge gösteriyor, ‘CHP Kur’an’ı yasaklattı’ diye. Bakıyorsunuz belgede gerekçe var. Yanlış yazılmış, yasaklanmış. Mevlid yasaklandı deniyor ama belgeye göre portakal suyu bile Mevlid’in içine girmiş. Bu yüzden yasaklanmış...
Bir ülke nasıl kurulmuş? Yabancı devletlerle yazışmalar, Meclis tutanakları vs. gibi çok değerli belgeler var” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin yargı ve adalet sorunuyla ilgili konuşurken de “Osman Kavala ve Demirtaş’ın tutuklu olmasına Meclis’te itiraz ettiği için hakkında fezleke düzenlendiğini belirterek “Bir de muhbir milletvekilleri çıktı. Olacak şey değil. Bir vekilin konuşma özgürlüğü olmaz mı?” dedi.
DAVUTOĞLU VE BABACAN’LA ORTAK PAYDALARIMIZ VAR
“Sayın Babacan ve Sayın Davutoğlu ile ortak paydalarımız var. Pek çok evrensel kavramlar üzerinde ortaklaşıyoruz. İki parti kuruluş aşamasında markada değeri olarak ortaya çıkmaları lazım. Belli bir zaman diliminde bunlar da gerçekleşir.
Zaman ne gösterir onu da göreceğiz. Şunu da biliyoruz. Seçim kanunu üzerinde çalışmalar yapılıyor. Millet İttifakı daha çok oy alsa da iktidarı nasıl koruruz kaygısı ile bir çalışma içerisinde olunduğunu biliyoruz. Ben halka rağmen nasıl burada kalırım arayışı. Biz bunu da aşacağız. Bu konuda bir şüphem yok.”
SARAY’DAKİ İYİ İNSANLAR DA GİDİŞATTAN MEMNUN DEĞİL
“Bu bütçenin önümüzdeki yıl topluma hangi avantajları sağlayacağı anlatılırdı. Bütçenin ekleri 3-4 gün sonra Meclis’e gönderildi. Bürokrasi tamamen yok edildi. Saray’da bir çevre var ve onun içinde iyi insanlar da var. Onların da gidişattan memnun olmadığını biliyorum.
Ancak sayın damat da dahil kimse Erdoğan’a gerçekleri anlatmıyor. Bu toplumun daha büyük dramlarla karşılaşmaması gerekiyor. Gençler umudunu yitirmiş noktaya geldi. Onlara sakın umudunuzu yitirmeyin diyoruz. Siz büyük bir güçsünüz ve bir araya gelin diyoruz. Gençler, kendilerini işsiz bırakanlara oy vermemeli. Ben gençlere güçlüsünüz ve gücününüz farkına varın diyorum.”
ERKEN SEÇİM ÇAĞRISININ NEDENİ EKONOMİK DEPREM
Kılıçdaroğlu, yaptığı erken seçim çağrısına yönelik bir soru üzerine “Temel çağrıda bulunma gerekçem şu, gerçekten ekonomide çok ciddi bir deprem var aslında. Dolara bakın, avroya bakın nerede, sterline bakın nerede, bizim Türk lirası güneş altındaki kar gibi eriyor. Ciddi bir devalüasyon yaşıyoruz. Yara daha çok sıcak, önümüzdeki günlerde fatura çok ağır olacak” dedi.
Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunları aşması için erken seçime gitmek zorunda olduğunu tekrarlayan Kılıçdaroğlu, ekonomide yaşananların her geçen gün topluma olan maliyetinin artacağını özellikle de bundan fakir kesimin etkileneceğini söyledi.
VARLIK FONU BORÇ BULAMIYOR
“2020 yılına geldik artık bir kriz yok, bir buhran içindeyiz. 10 milyon işsiz var” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “Türkiye Varlık Fonunu kurdular. Bütün büyük kamu şirketlerini buraya topladılar dediler ki, ‘bakın bütün kamu şirketleri burada biz istediğimiz yerden borç alabiliriz.’ Varlık Fonu eylül ayında iki yabancı şirketi yetkilendirdi, dediler ki ‘bize borç para bulun’ kimse borç para vermedi.
13 Ekim’de daha büyük yabancı grupları, bankaları yetkilendirdiler yine borç alamadılar. Aynı dönemde bir grup çıktı ‘ben borç istiyorum’ dedi, istediğinin 4 katı talep geldi. Bir tarafta devletin en önemli kurumlarının olduğu Varlık Fonu, bir yanda Ülker grubu. Olağanüstü zarar ediyor. Kısa vadeli borçları 2017’de 26 milyar 502 milyon lirayken, 2019 yılında 951 milyar 482 milyon liraya çıkıyor. Nereye gitti bu para? Üstelik dünyada negatif faiz varken.
Düşünün Yunanistan binde 9’la borçlanıyor. Biz, yüzde 6 veriyoruz ama kimse bize para vermiyor. Eğer bu ülkeyi seviyorsak, insanımızı seviyorsak, bu ülkedeki insanlar daha büyük yükler altına girmesin istiyorsak bu iktidarın gitmesi lazım.”
MÜLTECİ KARŞITI DEĞİLİZ AMA ÜLKELERİNE GİTMELİLER
Grup toplantısında, Suriyeli mültecilere harcanan parayla depremzede mukayesesi yaptığı hatırlatılarak, ne demek istediğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, izlenen dış politika yanlışının Türkiye’ye çıkardığı faturayı anlatmak istediğini belirtti:
“İzlenen dış politika yanlış, o yanlışın ortaya çıkardığı bir fatura var. Suriyelilere 50 milyar dolar para harcadık. 50 milyar doları Suriye ile çok iyi geçinerek kendi ülkemizde bütün bu yaraları sarabilirdik. Dolayısıyla yapılan her hatanın topluma bir maliyeti var. O maliyete dikkat çekmek istedim. Elbette mülteciler var, bunlar aç ve açıkta kalacak değil, bunlara bakmak zorundayız. Ama biz dünyayla olan ilişkilerimizi kopardığımız için ordan da yardımlar gelmedi ama Suriye ile süratli bir şekilde barışıp tekrar bunları kendi ülkelerine göndermemiz gerekiyor. Biz mülteci karşıtlığı yapmıyoruz.”
İZMİR’E KONUT TALİMATI
172 hanenin bulunduğu binaların çöktüğünü, 356 hanenin de bulunduğu apartmanların oturulamayacak durumda olduğunu belirten Kılıçdaroğlu “Toplam 528 hanenin, kendi evlerine ya da oturdukları yerlere yerleşme imkanları yok. Büyükşehir belediye başkanımıza da söyledim, ‘528 hanenin her birine tek tek konut bulacaksınız’ dedim. Hiç kimse kendisini aç ve açıkta, yalnız hissetmeyecek. 528 hanenin, hem bir yıllık kiraları ödenecek hem buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makinası sağlanacak” diye konuştu.
TRUMP’IN TÜRKİYE’YE BAKIŞI DERİN SARSINTILAR YARATTI
ABD seçimlerinin Türkiye’yi nasıl etkileyeceğine dönük soruya Kılıçdaroğlu “seçimleri herkes gibi kendisinin de büyük bir dikkatle izlediği, CHP ABD temsilcisinin belli aralıklarla kendisini bilgilendirdiği” yanıtını verdi.
Donald Trump’ın agresif olmasının çok tartışıldığını bunun pek çok çevrede rahatsızlık yarattığını aktaran Kılıçdaroğlu, Amerikan kurumlarının ise çok güçlü yapıları olduğunu, kurumların bu durumdan çok etkilenmeyeceğini vurguladı.
Kılıçdaroğlu, kim seçilirse seçilsin, diplomatik nezaketten uzak olarak yazılan mektup krizinde yaşananların bir daha yaşanmamasını beklediklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu “Otoriter liderlik kaybedeceği beklenirken, kazanmaya gidiyor” şeklindeki soru üzerine ise şunları kaydetti:
“Ben, otoriter liderliğin Amerika’da yükselebilir ama dünyada yükseleceğini öngörmüyorum, düşünemiyorum. Dünyada aslında sosyal devlet algısı giderek büyüyecektir. Trump ve Biden’in kendine ait özellikleri var. Trump’ın agresif olması, ifadelerini saldırganca dile getirmesi rahatsızlık yarattı. Amerikan medyası da bu rahatsızlığı zaman zaman dile getirdi. Sonuç ne olursa olsun Trump’ın Türkiye’ye bakışı bizde çok derin kaygılar yaratmanın ötesinde derin sarsıntılar yarattı. Erdoğan’a gönderilen mektup, tamamen diplomatik nezaketten uzak.
Böyle bir endişe var, Erdoğan cephesinde de böyle bir endişe var. Trump ile damatlar arasında bir ilişki var, bu ilişkinin boyutlarını bilmiyoruz ama bu kaygıların Amerikan yönetimine aktarıldığını da biliyoruz. Bir devleti yöneten kişilerin, devletlerin kaderleri ile ilgili kararları tek başlarına almalarının o ülkeye ve dünyaya felaket getireceğine inanan bir insanım. Eğer bir insan devleti gerçekten yönetmek istiyorsa, liyakat süzgecindeki kişileri dinledikten sonra harekete geçirmesi taraftarıyım.”
AVRUPA’YA İSLAMOFOBİ ÇIKARMASI YAPARDIK
Avrupa’da İslamofobinin artması hatırlatılarak “iktidarda olsanız siz ne yapardınız?” yönündeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi yönetmiş olsa öncelikle Avrupa’daki bütün devlet başkanlarından “İslamafobi” sözcüğünü kullanmamalarını isteyeceğini aktardı:
“İslam’ın bütün dinler gibi bir barış dini olduğunu, dolayısıyla bir İslam karşıtlığı üzerinden bir politika yapmanın ne kadar yanlış olduğunu onlara ifade ederdim. Türkiye bu konuda çok açık, çok net bir tavır takınmalı. Batı’nın bütün politikacılarına bunu anlatmalı. Gerekirse bunun için her partinin milletvekillerinden oluşan bir ekip gönderilmeli, İslamiyete nasıl baktığımızı, teröre nasıl baktığımızı oturup anlatmalıyız onlara.
Bu konuda Türkiye, terörden en büyük mağduriyeti yaşayan tek ülke. Terörün din adına, kimlik adına yapılmış olması hiç önemli değil, önemli olan burada terörün tümüyle yok edilmesi. İnsanlık olarak hep birlikte bu teröre karşı ortak mücadele etmeliyiz.”