Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın Merkez Bankası'nın buhar olan 128 milyar dolarla ilgili "Yöntem eleştirilebilir ama hiç kimsenin yolsuzluk yapması söz konusu değil" açıklamasını değerlendiren Gelecek Partili İbrahim Turhan, "Kuyruğunu kovalayan kedi gibiydiler. İnkar bitti, kabullenme aşamasına az kaldı" dedi.
SEDA ÇAKIR | KARAR
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, 128 milyar dolarlık rezerv tartışmasıyla ilgili "Yöntem eleştirilebilir ama hiç kimsenin burada bir yolsuzluk yapması söz konusu değildir. Ben bu verilerin yayınlanmasında fayda görüyorum, tabii ki takdir Merkez Bankasının" dedi.
Bakan Elvan’ın buhar olan 128 milyar dolarla ilgili açıklamalarını ise Gelecek Partisi Kurucular Kurulu Üyesi ekonomist İbrahim Turhan değerlendirdi.
"128 milyar dolar rezerv satışı konusunda her kafadan bir ses çıkıyor" diyen İbrahim Turhan'ın açıklamaları şöyle:
“Bilançoya bakarsanız görürsünüz, hesaplar ortada, satılan dövizin karşılığında TL alındı, vs...” gibi söyleyenlerin kendilerinin bile inanmadığını vücut dillerinden açıkça gördüğümüz tutarsız, anlamsız sözler.
'YAPILAN İŞ DEHŞET VERİCİ'
Sürekli bir açıklama yapma çabası içinde lafı dolaştırıp duruyorlar. Sürekli geri oynayan, kendi yarı sahasında top çeviren futbol takımı gibi bir halleri var. Neden mi? Yapılan iş dehşet verici de ondan...
Ne yapıldığını olabildiğince basit anlatayım.
Ekonominin gerçeklerinden kopuk, piyasa dengelerine aykırı bir biçimde, önyargıları ve saplantıları doğrultusunda faizi talimatla indirmeye kalktılar. Hükümetin popülist harcamalarını ve yine zorlamayla yaptıkları kredi genişlemesini Merkez Bankası kaynaklarından finanse ettiler.
128 milyar dolar rezerv satışı konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. “Bilançoya bakarsanız görürsünüz, hesaplar ortada, satılan dövizin karşılığında TL alındı, vs...” gibi söyleyenlerin kendilerinin bile inanmadığını vücut dillerinden açıkça gördüğümüz tutarsız, anlamsız sözler.
— Ibrahim M. Turhan (@ibrahimmturhan2) April 19, 2021
'ATEŞE BENZİN DÖKME ETKİSİ YARATTI'
Ekonomi politikaları piyasa gerçeklerinden ve akılcılıktan uzaklaştı. Yatırımcı güveni kalmadı. Siyasal gerilimlerin de etkisiyle dış finansman sıkıntısı baş gösterdi. Böyle bir ortamda genişlemeci kamu maliyesi ve para-kredi genişlemesi ateşe benzin dökme etkisi yarattı.
Talebin, ithalatın ve cari açığın artması, yurt dışına sermaye çıkışı, TL’ye güveni kalmayan yurt içi yerleşiklerin birikimlerini dövizde tutması, döviz borcu olan firmaların, zorunluluktan ya da kurdaki hareketlerden korkup borçlarını azaltması döviz talebini körükledi.
'REZERV SATARAK KURU BASTIRABİLECEKLERİNİ SANDILAR'
Kur artışı hızlanınca panik oldular. Faiz ve parasal genişleme konusundaki takıntıları yüzünden uyarılara kulak asmadılar. Rezerv satarak kuru bastırabilecekleri yanılgısına düştüler. Piyasada dengeyi sağlayabilecek tek şey olan fiyat (kur) mekanizmasının işlemesini engellediler.
Oysa denge fiyatının altında düşük faizle (yani ucuza) verdikleri TL’nin, yine denge fiyatının altında bastırılmış kurdan (yani yine ucuza) sattıkları dövize ilave talep oluşturması fizikteki yerçekimi yasası kadar açık ve kesin bir şeydi.
'KUYRUĞUNU KOVALAYAN KEDİ GİBİYDİLER'
Kuyruğunu kovalayan kedi gibiydiler. Ama bir sorun vardı. Dövizi Merkez Bankası'nın sattığının bilinmesini istemiyorlardı. Zira rezerv satışı piyasayı daha da bozacak, ülke risk primini artıracaktı. Tarihte ilk kez TCMB kendisi kotasyon girerek değil kamu bankaları aracılığıyla (arka kapıdan) döviz satmaya başladı.
Bu arada yurt dışı TL swap piyasasını fiilen kapattılar. Bankaları, ellerindeki bütün dövizi; döviz mevduatının zorunlu karşılığı, rezerv opsiyon mekanizması kapsamında TL yerine ya da swapla Merkez Bankası'na getirmeye mecbur bıraktılar. Arka kapıdan sattıkları döviz, ön kapıdan borç olarak geri geliyordu.
Sistem şöyle işliyordu; sahibi olduğun döviz rezervini kamu bankaları aracılığıyla sat. Alanlar bankaya yatırsın. Bankalar dövizi borç olarak (ZK veya swap) geri getirsin. Aynı dövizi bir daha sat.
'2 YIL KABUL ETMEYİP YOK SAYDILAR'
Olağan dışı işlemler yapıldığı kısa zamanda işin uzmanları tarafından fark edildi. @Burumcekci @ugurses @kerimrota @TurkWonk gibi kişiler bu konuyu defalarca gündeme getirdi ama bu kadar gıllıgışlı işleri kamuoyuna açıklayamayacakları için 2 yıl boyunca kabul etmeyip yok saydılar.
Oysa bir açmaza düşmüşlerdi. Kur artmasın diye yaptıkları satış, bizatihi yeni talebi kışkırtıyordu.
Dövizi (rezervleri) ucuza sattıkça normalde yapılmayacak ithalatın önü açılıyor, normalde çıkmayacak yabancı çıkıyor ve yerliler ucuz buldukça daha fazla döviz alıyordu.
'AMOK KOŞUSU DEVAM ETTİ'
Tepeden tırnağa saf ‘ego’ olan üst yönetici de dealer kafasıyla finansal mühendislik tasarımları icat ederek üstlerinin gözüne girmeye çalışan bürokrat da makroekonomi ve para politikası konusunda bilgisizdi. Kibirleri ve bilgisizlikleri bu vahim hatayı görmelerine izin vermedi.
2019 Mart’ından 2020 Eylül’üne kadar bu “amok koşusu” devam etti. Merkez Bankası eksi rezerv düzeyine gelip döviz talebi hâlâ devam edince panik halinde yine arka kapıdan faiz artırdılar. Fiilen yüzde 15’e çıkan faiz de bir işe yaramadı. Artık mızrak çuvala sığmıyordu.
'İNKAR SONA ERDİ, KABULLENMEYE AZ KALDI'
7-8 Kasım 2020’de yaşananlar, bu tezgahın çöktüğünün örtük de olsa itirafı oldu. İnkar sona erince öfke aşamasına geçildi. Hükümet yetkilileri bağırıp çağırdı, sayılara savaş açacak kadar trajikomik durumlara düşüldü. Bugün yavaş yavaş pazarlık aşamasına geçildiği anlaşılıyor.
Bu arada “depresyon” hükümette olmasa bile piyasalarda uzun süredir kendini hissettirdiği için o aşama atlanabilir.
Merak etmeyin... Kabullenme aşamasına az kaldı."