Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde yakınlarının akıbetini öğrenmek isteyen Uygur Türklerini ziyaret eden HDP'li Gergerlioğlu, "Meclis'te çok kez gündeme getirdik. Uygurların uğradığı zulmü dünya biliyor" dedi. Bekleyişini sürdüren Uygur Türkleri yaşadıklarını Gergerlioğlu ile paylaşırken, yapılan basın açıklamasında, "Milyonlarca insanın sesi olmaya çalışıyoruz. Çin, bütün dünya senden korksa biz dimdik ayakta duracağız" denildi.
Çin yönetimi tarafından kamplarda zorla tutulan Uygur Türklerinin İstanbul'da yaşayan aileleri, yakınlarından haber alabilmek için Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde sürdürdükleri bekleyiş devam ediyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Uygur Türklerine destek olmak için başkonsolosluk önüne gitti.
"MECLİS'TE ÇOK KEZ GÜNDEME GETİRDİK"
Başkonsolosluk önünde konuşma yapan Gergerlioğlu, Uygur Türklerinin yakınlarını aradıklarını belirterek, "Bu konuya çok duyarlıyım ve Meclis’te de çok kez gündeme getirdik gördüğünüz gibi ve kardeşlerimiz hala bir çözüm bulamıyorlar" dedi.
"TÜRKİYE'YE ZİYARETE GELMELERİ SUÇ SAYILIYOR"
Bekleyişlerini sürdüren Uygur Türklerinin "Toplama kamplarına götürülen Uygur kardeşlerimizi serbest bırak" çağrılarını hatırlatan Gergerlioğlu, şöyle konuştu: "Türkiye’ye sizi ziyarete gelmesi bir suç olarak görüyorlar. Birçok ailede de bu böyle biliyoruz. Biz bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de birçok konuşma yaptık. Çin Devleti’ni eleştirdik, Türkiye’nin Çin Devleti’ne karşı yeterli eleştiriyi yapmadığı konusunda da eleştirilerimiz oldu."
"DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI'NA SORU ÖNERGELERİ VERDİK"
Birçok Uygur Türkünün kendilerine başvurduğu bilgisini paylan Gergerlioğlu, "Bununla ilgili Dışişleri Bakanlığı’na başvurular yaptık. Cevlan Şirmehmet için, Kuvanhan Aimuzu için, birçok kardeşimiz için soru önergeleri ile de Dışişleri Bakanlığı’na da sorduk konuları. Maalesef böyle birçok vaka var, inanılmaz bir olay 21.yüzyılda dünyada Çin Devleti, Türkiye’deki yakınlarını ziyarete gelen Uygur’lu insanları suçluyorlar ve onları birtakım gerekçelerle cezaevlerine, toplama kamplarına atıyorlar" dedi.
"ÇİN BÜYÜKELÇİLİĞİ BİZİ İKNA ETMEYE ÇALIŞTI"
Gergerlioğlu, Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde devam eden bekleyişi desteklediğini ifade ederek, şöyle devam etti: "Sizin içinde bulunduğunuz durumla ilgili olarak çok yoğun gündem yaptığım için Çin Büyükelçiliği yetkilileri bizi 2 kez ziyaret edip, bizi ikna etmeye çalıştılar. 'Çin’de hiçbir şey yoktur, güllük gülistanlıktır. Uygurlar çok mutlu yaşıyorlar' gibi sözlerle bizi ikna etmeye çalıştılar.
"SİZİ DESTEKLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Kendilerine kaybolan profesörler, doktorlar, mühendisler, bilim insanlarının durumları hakkında soru sorduğumuzda somut bir cevap veremediler. Sorularımıza cevap veremeyip sadece 'Uygurların bölücülük yaptığını, dış güçlerin işleri olduğunu, dış mihrakların işleri olduğunu' gibi kelamlar ile bize açıklama yapmaya çalıştılar. Biz bunlara çok yabancı değiliz, böyle devletlerin böyle kelamları çok olur ama biz bilin ki sizi desteklemeye devam edeceğiz."
"UYGURLARIN UĞRADIĞI ZULMÜ DÜNYA BİLİYOR"
Böyle bir zulmün 21. yüzyılda kabul edilemeyeceğinin altını çizen Gergerlioğlu, "Uluslararası insan hakları kuruluşları, çeşitli Birleşmiş Milletlerdeki ülkelerin imzaları sonucunda ve yapılan protestolar ile Uygurların uğramış oldukları Doğu Türkistan’ın uğramış olduğu bu zulüm dünya tarafından biliniyor. Biz Türkiye iktidarının da bu konuda etkin bir rol oynaması için elimizden gelen her türlü siyasi baskıyı da yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Ben size Allah yardım etsin diyorum. Sizi yalnız bırakmayacağız, elimizden gelen her türlü desteği vereceğiz" diye konuştu.
"ANNEME BAKMAK İÇİN GİTTİ AMA DÖNEMEDİ"
Gergerlioğlu, başkonsolosluk önünde bekleyişlerini sürdüren Uygur Türkleri ile konuşarak, bilgi aldı. Medine Nazlı, 15 senedir Türkiye'de yaşadığını belirterek, "Fotoğraftaki benim kız kardeşim. 34 yaşında bir çocuk annesi. İstanbul Üniversitesi’nin İşletme bölümünden mezun olan, 4 dilde konuşabilen eğitimli hanımefendi ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Çin’e annemin hastalanmasından dolayı bir evlat olarak vazifesini yapmak için geri gitmişti, ancak şu ana kadar dönemedi" dedi.
"SESİNİ DUYMAYALI 4 SENE OLDU"
Nazlı, kız kardeşinin 2017'nin sonunda toplama kampına alındığını 2019 Mayıs'ta ise serbest bırakıldığını ancak 12 Haziran 2019'a kadar Türkiye'de okuduğu ve yaşadığı için "bölücülük" suçlamasıyla tutuklandığını söyledi. "O günden bu yana ben kardeşimden haber alamıyorum" diyen Nazlı, "Kardeşimin sesini duymayalı 4 sene oldu. Onun hayatta olup olmadığını, sağlığının nasıl olduğunu hiçbir şeyini bilmiyorum. Şu anda nerede, nasıl bir acı çekiyor bilmiyorum. Bana o kadar ağır geliyor ki" diye konuştu.
"ONU ÇİN'İN KARANLIK ZİNDANLARINDAN ÇEKİP ALIN"
Kendisinin ve kardeşinin de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu söyleyen Nazlı, hükümete seslendi: "Benim kardeşimin de diğer anneler gibi çocuğu ile mutlu, mesut bu ülkede yaşamaya hakkı var. Onun da diğer hanımefendiler gibi kendi ayaklarının üzerinde durup, güzel bir hayat yaşamaya çok hakkı var. Lütfen buna sahip çıkın. Onu Çin’in karanlık zindanlarından çekip alın."
"KİMSE BANA NEDEN GELDİN DİYE SORMADI"
Nazlı, kardeşini bulmak için verdiği mücadeleden ise şöyle bahsediyor: "Dışişleri Bakanlığı’na, Pekin Büyükelçiliğimize bu durumdan bahsettim, dilekçelerimi gönderdim ve milletvekillerimize de dilekçe yazıp gönderdim ancak şu ana kadar kardeşim hakkında hiçbir bilgi alamadım. ve Çin demiş ki 'Eğer Ankara Büyükelçiliği’ne ya da İstanbul’daki konsolosluğa başvuru yaparlarsa kardeşi hakkında bilgi veririz.' Bugün tam 15 gün oldu. Kimse çıkıp bana 'Neden geldin? Ne istiyorsun? Ne işin var?' diye sormadı."
"ÇİN HANGİ HAKLA TÜRKİYE VATANDAŞINI TUTSAK EDİYOR?"
Nazlı, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Ben şunu sormak istiyorum. Çin benim ülkemin topraklarında hangi hakla bu ülkenin vatandaşını tutsak edip ve bu ülkenin vatandaşına cevap vermiyor neden? Eğer Çin Türkiye’de olan diplomatik ilişkilerinde, ekonomik ilişkilerinde gerçekten samimi ise neden başta kardeşim olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçen Uygur Türklerini hala o toplama kamplarında tutuyor? Neden onları serbest bırakıp ülkesi olan Türkiye’ye geri gelmesi için adım atmıyor? Ben Çin’in buna cevap vermesini istiyorum. Pekin Büyükelçiliğimiz her seferinde benim yazdığım maillere cevap veriyorlar, elinden gelen çabayı gösteriyorlar ancak onun şu anda pek yeterli olmadığını düşünüyorum ve daha fazla çaba göstererek, daha da fazla şeyler yaparak, diplomatik girişimlerde bulunarak kardeşimin geri getirilmesini talep ediyorum."
"NE OLUR BİZİM SESİMİZE SES OLUN"
Soyadını vermek istemeyen Şemsiye, 2012'de Türkiye'ye geldiğini belirterek, anne ve babasının kendisini Türkiye'de ziyaret ettiği için 20 sene hapis cezası verildiğini söyledi. Annesinin 68 yaşında ve babasının ise 70 yaşında olduğunun altını çizen Şemsiye, teyzesinin de 22 Aralık 2017'de Çin'e döndüğü sırada havaalanından alınarak toplama kampına götürüldüğünü ifade etti. Anne, baba ve teyzesinin bırakılmasını isteyen Şemsiye, "Türk halkının da sesime ses olmasını istiyorum. Ne olur bizim sesimize ses olun. Ne olur buna izin vermeyin. Ev hanımıyım, eşim ve çocuğum burada. Ben burada ailemi arıyorum" diye konuştu.
"DUYDUĞUM KADARIYLA BÜYÜK KIZIMA 20 YIL HAPİS VERMİŞLER"
Soyadını vermek istemeyen Enver, kızlarının kendisini görmek için Türkiye'ye geldikleri ve döndüklerini belirterek, "Duyduğum kadarıyla şu an büyük kızıma 20 sene hapis vermiş. Kendisi anne. Şu an bunu duyduk, çok üzüldük. Bunların toplumda yankı olması, bir ses olması için burada Türk Milleti’nden, Türk hükümetinden destek istiyoruz. Şu an net olarak bizde bir bilgi yok. Şu an telefon alma şansımız yok. Çin Konsolosluğu’na soruyoruz. Bunlar nerede? Nasıl eğitim veriyorsunuz? Neden temas edemiyorlar? Biz neden temas edemiyoruz?" diye sordu.
"DİN ÖĞRETTİKLERİ İÇİN ALİMLERİ İÇERİ ALMIŞLAR"
Merdan Sıddık, başkonsolosluk önünde elinde tuttuğu fotoğraftaki kişilerden şöyle bahsediyor: "Fotoğraflardaki büyük üstatlarımız, dini alimlerimiz üçü de. Bunları içeri almışlar 2016’da. Duyduğumuz kadarıyla 20 seneye kadar hapis cezasına çarptırılmış din öğrettikleri için. Açıklama yapmıyorlar" dedi.
"GEREKÇE DE İLETİŞİM DE YOK"
İsmini paylaşmak istemeyen bir Uygur Türkü, 5 yıldır annesi, babası ve eşinden haber alamadığını belirterek, "Dilekçe versek, onlar da bizim akrabalarımızın nerede olduğu bilgisini verseler, kampta mı yoksa nerede yaşadıklarını bilmek için buradayız. Hiçbir bilgi yok. Gerekçe yok. İletişim yok."
"KIZLARIMIN SESİNİ 3 BUÇUK YILDIR DUYAMADIM"
Ömer Faruk, 4 ve 5 yaşlarındaki kızları Zahide ve Zerife'nin fotoğraflarını göstererek, "Ben kızlarımın 3 buçuk senedir seslerini bile duyamadım. Dışişleri Bakanlığı’na defalarca başvurdum. Türk vatandaşıyım, çocuklarım da Türk vatandaşı ama Çin 6 aydır hiçbir bilgi vermedi. En son 2 hafta önce Türkiye’deki büyükelçilikten bir mesaj geldi. Çin Dışişleri Bakanı demiş ki, 'Bizim dış temsilciliğimize gitsin, biz cevap vereceğiz.' Dilekçe ile Çin’ce yazıp getirdim buraya, 2 haftadır kimse dilekçemi almadı. Güvenlik de diyor ki, 'Sen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısın, niye buraya geliyorsun.' Ama orası da bana mesaj gönderip buraya gelmemi söylüyor, buraya geldim 2 haftadır hiçbir kâğıt almıyorlar. Dilekçemi de almadılar" dedi.
"KARAKOLA ÇAĞRILDI VE BİR DAHA HABER ALINAMADI"
Abdulaziz Sabitoğlu da, 1996'dan beri Türkiye'de olduğunu ve Türk vatandaşı olduğunu belirterek, amcasının, kuzeninin ve dayılarının 10 senelik hapis cezasına çarptırıldığını söyledi. Sabitoğlu, 2017 yılında Çin'de Arapça tercümanlık yapan kuzeninin karakola çağrıldığını ifade ederek, o tarihten itibaren haber alamadıklarını dile getirdi. Amcalarının çiftçilik yaptığını, hiçbir bölücülük faaliyeti ile alakalarının olmadığının altını çizen Sabitoğlu, şöyle devam etti: "Onlar da 10 senelik hapse çarptırılmışlar. Haberlerini alamıyoruz. Dışişleri Bakanlığı’na müracaat ettik, amcam ve yengem var müracaat ettiler ama cevap alamadılar."
TÜRK VATANDAŞI OLANA DA OLMAYANA DA CEVAP YOK
Ceylan Şirmehmet konuşmadan önce Gergerlioğlu, Şirmehmet hakkında bildi verdi. Gergerlioğlu, Şirmehmet'in kendisine başvurduğunu ve kendisi hakkında Dışişleri Bakanlığı'na soru önergesi verdiğini söyleyerek, şu bilgileri paylaştı: "Uzun süredir durumunu takip ediyorum. Dün de kendisini aradım telefonda çünkü Dışişleri Bakanlığı’ndan Cevlan Şirmehmet’in başvurusu ile ilgili bana bir cevap geldi. Dışişleri Bakanlığı, 'Bizim vatandaşımız değil, o yüzden biz bu konuda bir şey yapamayız' dedi ama biz burada görüyoruz ki Türk vatandaşı olanların da hiçbir sorununa çare bulunmuyor."
"AİLELERİMİZ ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞANA KADAR..."
Gergerlioğlu'nun ardından konuşan Şirmehmet, Çin Başkonsolosluğu'nun dilekçelerini kabul etmediğini belirterek, "Annemin toplama kampından sonra cezaevine transfer edildiğini duydum ama şu anda onunla ilgili bilgi yok. 5 sene hapis cezasına çarptırıldığını öğrenmiştim ama onlar haber vermiyor. Sadece tutuklu olduğunu biliyorum. Ailelerimiz özgürlüğüne kavuşana kadar mücadelemize devam edeceğiz. 15 gün oldu ister 150 gün olsun fark etmez, biz devam edeceğiz" dedi.
"BABAMIN ÖLÜMÜNÜ 6 AY SONRA ÖĞRENDİM"
Nur Abdullah, babasının 30 seneden fazladır muhtar olduğunu belirterek, 2018'in mart ayında babasının toplantıya çağrıldığını ve toplantıdan dönerken hayatını kaybettiğini öğrendiğini 6 ay sonra öğrendiğini söyledi. Annesi ve kardeşiyle konuşamadığını ifade eden Abdullah, "Annem ve kız kardeşim de 2.5 senedir toplama kampına girmiş. Şu an dışarıda ama neredeler ya da köle olarak mı çalışıyorlar bilmiyorum" dedi.
"BABAANNEM TOPLAMA KAMPINDA İŞKENCEDEN ÖLDÜ"
Üniversite öğrencisi olan Martile Emin, abisinin Türkiye'den döndükten sonra hapis cezasına çarptırıldığını belirterek, "Suçu Türkiye’yi ziyaret etmek. Babaannem ve amcam Türkiye’ye gelmişti hacca gitmek için, Türkiye’den döndüklerinde Çin’in toplama kampında her türlü işkenceye maruz bırakılarak babaannem öldürüldü. Amcam Çin’in toplama kampında şu an. Her türlü işkenceye maruz bırakılıyor. Konuşamıyor, yürüyemiyor. Suçu Türkiye’yi ziyaret etmek, kardeşi ile görüşmek. Böyle bir suçla Çin’in toplama kampında" dedi.
"ÇİN BİR İNSANLIĞI YOK EDİYOR"
Mirza Ahmet İlyasoğlu, "Kardeşim, Muhammed İlyas, eniştem Abdurrahman Kurban, arkadaşlarım 2 karı koca çift. İkisi de üniversiteyi Çin’de bitirip buraya yüksek lisans yapmak için gelmiş ve 2016’da Çin’e dönüp orada normal hayatına devam ederken 2017’de toplama kampına alındı" dedi. Bugüne kadar hiçbir haber alamadıklarını söyleyen İlyasoğlu, "Çin bir insanlığı yok ediyor, oranın topluluğu, oranın yerli gerçek sahibi olan toplumu orayı kontrol altına almak adına, Çin’e karşılık vermeyen insanları, Çin yasasına karşı hiçbir şekilde suç işlememiş olan insanları toplama kampına alarak bunu yok etmeye çalışıyor" diye konuştu.
"BU İNSANLIK SOYKIRIMINA DUR DEYİN"
İlyasoğlu, son olarak insanlara şöyle seslendi: "Lütfen bu insanlık soykırımına dur deyin. Dini, inancı ne olursa olsun herkesin yaşama ve akrabalarının akıbetini öğrenme, onlarla iletişim kurma, birbirlerini ziyaret etmesi en temel hakkıdır ve bu haklarımızı sormak için Çin’in Konsolosluğu’nun önündeyiz. 15. günümüz ve insanlıktan, bu insanlığa karşı işlenen cinayete dur demesini istiyorum."
"MİLYONLARCA İNSANIN SESİ OLMAYA ÇALIŞIYORUZ"
Başkonsolosluk önünde yapılan basın açıklamasında ise, Çin'deki yakınlarının akıbetini öğrenmek için dilekçe hazırladıkları ve kendilerine bunu yapmaları gerektiğini Çin'in söylediği belirtildi. Çin'in sözünde durmadığının belirtildiği açıklamada, "Burada her gün en az 30 kişi, 100 kişiye yakın kendi akrabalarını arıyor, kimisinin elinde bir tane fotoğraf varsa, kimisinin elinde 10-15 tane fotoğraf var, yani buradan en az 400-500 kişinin ailesi kayıp. Buraya daha gelmeyenler, yurtdışında hiç akrabası olmayanlar, sesini kimseye duyuramayan, karanlık zindanlarda Allah’a nida etmekten başka hiçbir çaresi kalmayan milyonlarca insanın sesi olmaya çalışıyoruz ve Çin buna cevap vermiyor" denildi.
"ÇİN BUNUN HESABINI VERECEK"
Çin’in Türkleri ve Müslümanları ayaklar altına almasının kendilerini vicdanına dokunduğunun belirtildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Lütfen sesimize ses olun ve Çin bunun hesabını verecek ve vermesi için de biz kapısına dayanmış durumdayız. Bunun hesabını sormadan da hiçbir yere gitmeyeceğiz.
"OLANLARA YALAN DİYORSANIZ BİZ BURADAYIZ"
Çin bunlara cevap verdiğinde az öncede bahsettiğim gibi bu insanlarımız çoktan ölmüş olabilir çünkü o toplama kamplarında Kur’an’ı tercüme yapmış olan Muhammed Salih hocamız şehit düştü. Ankara Üniversitesi’nden mezun Ekrem kardeşimiz o toplama kampında gencecik iken şehit düştü. Kimi insanlarımız oradan felçli olarak dışarı çıkıyorlar. Ey Çin’in muhasebesini yapanlar gelin buraya biz buradayız, olanlara karşı eğer yalan diyorsanız biz buradayız hiçbir yere gitmiyoruz. Neden bunun cevabını vermiyorsunuz?
"BÜTÜN DÜNYA SENDEN KORKSA BİZ DİMDİK AYAKTA DURACAĞIZ"
Ey Çin hani o televizyonlarda 'Uygurlar güllük, gülistanlık yaşıyor' Diyordun, çıksana bunlara cevap versene nerede bizim kardeşlerimiz? Nerede bizim annelerimiz? Biz Uygurlar olarak Beyazıt’ta basın açıklaması yaparken şunu demiştik: 'Biz Uygur Türkleri ciğersiz bir toplum değiliz. Bütün dünya senden korksa da biz dimdik ayakta duracağız ve bizim Türklüğümüzü, bizim insanlığımızı, bizim Müslümanlığımızı elimizden alamayacaksınız.' Bunu bütün dünyanın önünde hesabını vermek zorundasın. O basın açıklamasında şunu demiştik: 'Ey Çin gözlerimizin içine bak asla ve asla bizim gözlerimizde korku göremezsin.' Asla göremezsin çünkü biz Satuk Buğra Han’ın çünkü biz Kürşat’ın evlatlarıyız ve bu namusları biz omuzlarımızda taşıyıp, yataklarımızda uyumak bize haramdır.
"ÇİN KENDİNE BÜYÜK DEVLET DİYORSUN AMA..."
Ey Çin biz sana sadece insanlık adına bizim anne babamız nerede diye sorduk, sen kendini büyük devlet diye çağırıyorsun ama kendi vatandaşın olanların bile cevabını vermiyorsun. Sana 35 sene memurluk yapan şu alim Mehmet abimiz var, 2018’de Çin’in toplama kampına girdi ve kardeşi Abdurrahman Mehmet var, o da çalıştığı yerden toplama kampına alındı, bugüne kadar hiçbir haber yok. Benim kardeşim kendisi işletme sahibi, eniştem mimar, 4 tane arkadaşım Çin’in en iyi gelen üniversitelerinden mezun olarak Türkiye’ye geldi ve yüksek lisansını yaptı ve Çin’e gitti. Ey Çin sana güvenerek oraya döndü, sen ne yaptın? Sen bunları toplama kampına aldın ve bunun ismine de 'Burası eğitim merkezi' dedin. Aydınların, profesörlerin, yüksek lisans yapmış olanların, 92 yaşındaki dedelerin, 65 yaşındaki annelerin orada ne işi var? Ey Çin bunun hesabını vereceksin, verene kadar da biz burada devam edeceğiz."