Son olarak Erzincan Orduevinde bir askerin yavru kediye yaptığı akılalmaz işkence ve bu eziyete tepkiler gündemdeki yerini korurken, akademisyenler ise olayın psikolojik ve hukuki boyutlarına dikkat çekerek uyarıyor.
Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt, hayvanlara uygulanan şiddetin mutlaka dikkate alınması gerektiğini belirterek, hayvana şiddet uygulayanların, insanlara da şiddet uygulama ihtimallerini arttırdığının bilindiğini vurguladı.
Hayvan hakları hukuku üzerine çalışmalar yapan Adalet Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Burcu Dönmez de hayvanların “mal değil, can” olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, caydırıcılıktan çok uzak olan bu cezaların kamu vicdanını tatmin etmediğini söyledi.
Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt hayvana şiddet uygulayan kişilerle ilgili yapılan çalışmalarda, “hayvanlara uygulanan şiddetin yeterince dikkate alınmadığının” ifade edildiğini belirterek, “Literatürde, hayvana şiddet uygulanması, bunu yapanların, insanlara da şiddet uygulama ihtimallerini artırdığını gösteriyor” dedi.
''RUHSAL BOZUKLUK''
Hayvan tacizi ve hayvana şiddet uygulamanın suç olarak ele alınmasının önemini vurgulayan ve bunun aile içi şiddetin bir göstergesi olduğunun altını çizen Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt, “Çocukluk döneminde şiddet görmek, kötü muameleye, ihmale maruz kalmak ve toplumsal şiddete şahit olmak, ileride hayvana şiddete dönüşebilmekte. İnsanlar bir vakumda yaşamıyorlar, çevrelerinde şiddet gördüklerinde ya da şiddete maruz kaldıklarında onlar da çevrelerine bunu uyguluyorlar. Evde şiddet uygulandığını gören ya da maruz kalan kişiler, öfke ve kızgınlıklarını güçsüz gördükleri canlılara ya da kişilere yöneltiyorlar, özellikle de hayvanlara ve çocuklara. Travmatik çocukluk geçirenler arasında hayvana yönelik şiddetin daha yaygın olduğu görülmekte” diye konuştu.
Özyurt, hayvanları taciz etmenin, onlara kötü davranmadın davranış bozukluğu olarak bilinen bir ruhsal bozukluğun semptomlarından bir tanesi olduğunu da vurguladı.
''MAL DEĞİL CAN OLARAK KABUL EDİLMELİ''
Yaşar Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Burcu Dönmez de 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu Değişikliği Taslak Metni henüz TBMM’den geçip yasalaşmadığı için sahipsiz hayvanları öldürmek ya da işkence etmenin hala “kabahat” kapsamında değerlendirildiğini belirterek, “Her şeyden önce hayvanların sahipli ya da sahipsiz birer mal değil can olduklarını, yasalarımızla da kabul etmeliyiz” dedi.
''YAPANIN YANINA KAR KALMAMALI''
Doç. Dr. Dönmez, “Sahipsiz bir hayvanı öldürmenin ya da işkence yapmanın cezası, yalnızca Kabahatler Kanununa göre idari para cezası. Yasa değişikliğinin taslak metninde, sahipli ya da sahipsiz olmasına bakılmaksızın hayvanları kasten öldürmenin cezası, 4 aydan 3 yıla kadar hapis veya adli para cezası olarak öngörülüyor, fiilin işkence yapılarak işlenmesi halinde ceza yarı oranda arttırılabiliyor. Hayvanlara işkence yapmak, cinsel ilişkide bulunmak suçlarına da hapis cezası öngörülüyor. Ancak mevcut uygulamaya baktığımızda, genellikle üst sınırdan ceza verilmediğini görüyoruz. Hükmün açıklanması geri bırakılıyor, ceza erteleniyor ve bu suçu işleyenin sabıkasına işlenmiyor. Yasa bu haliyle bile çıksa, hayvanı öldürenin yanına kar kalma ihtimali oldukça yüksek. Canavarca, tasarlayarak insan öldürseniz, ağırlaştırılmış müebbet alırsınız. Ancak bunu başka bir canlıya yaptığınızda, yalnızca şikayet ve hayvanın sahibi varsa para cezası alıyorsunuz” dedi.
Hayvanlara kötü muamelenin önüne; hapis cezası ve alternatif olarak “kamu hizmetinde çalışma” gibi seçenek yaptırımlarla geçilebileceğini savunan Dönmez, “Sahipli veya sahipsiz bir hayvana kötü davranan, döven, tecavüz eden, işkence eden, yaralayan veya ölümüne sebep olan bir kimsenin hapisle ve ağır para cezasıyla cezalandırılması, yeni yasada temel olmalı. Ancak tüm bunlara karşın ceza hukuku son çare olarak görülmeli. Cezai yaptırımlardan önce, ailede ve okullarda, hayvanlara nasıl davranılması gerektiğini doğru anlatmalıyız. Kamu vicdanını rahatlatmak açısından seçenek yaptırım imkanları da var. Hayvanlara karşı suç işleyenler, hayvan koruma derneğinde çalıştırılabilir, kamu hizmeti yaptırılabilir, psikolojik tedavi görmesi istenebilir. Böylece bu insan empati kurabilir, kamu vicdanı da rahatlar. Dünyada bunun örnekleri var” diye konuştu.
İSTANBUL/İHA