“Taciz insana bunu yapıyor işte. Beni her şeye dönüştürdü. Hayatımdaki bütün ucubeleri toplayan yapışkan bir banda, tiksinecekleri açık bir yaraya” Donny Dunn’ın kendine bile söyleyemeye korktuğu bu korkunç itirafı artık herkes biliyordu…
GÜLCAN ASLAN
Netflıx’in son zamanlarda büyük ilgi gören mini dizisi “Baby Reindeer”, izleyicileri derinlemesine bir psikolojik deneyime sürüklüyor. Yedi bölümlük bu dizi, sosyal anksiyete, toplumsal kabul, bağımlılık, özgüven eksikliği, istismar ve cinsel kimlik arayışı gibi karmaşık temaları işliyor.İzlerken ağlıyor, gülüyor, öfkeleniyor ve uzun uzun düşünüyorsunuz…
Dizi, Donny, Martha, Teri ve Darrien isimli dört ana karakter üzerine kurulu. İskoç yazar Richard Gadd, kendi hayatından esinlenerek yarattığı bu yapıtta, Jessica Gunning’in canlandırdığı saplantılı Martha, Nava Mau’nun hayat verdiği trans kadın Teri ve Tom Goodman Hill’in oynadığı manipülatif senarist Darrien karakterleriyle dikkat çekiyor. Bu karakterlerin en büyük ortak özelliği ise içsel çatışmalarıyla yüzleşmekte zorlanmaları. Ve kaçış.
Donny, komedyen olma hayalleriyle dolu genç bir adam. Londra’da bir pub’da çalışmaya başlar ve part time da komedyenlik yapar. Tek istediği ‘komik olmak’ olan Donny’in hayatı bara gelen saplantılı kadın Martha’dan sonra başka bir boyuta taşınır.
40 yaşlarında ve oldukça kilolu olan Martha, Avukat olduğunu ve ünlü isimlerle çalıştığını söyler. Ama Martha’nın çay alacak parası bile yoktur. Donny, onun hasta olduğunu anlar. Martha’ya ısmarladığı çay ise hayatını değiştirir. Ve hikaye şöyle başlar ‘Ona acıdım. O an hissettiğim tek duygu buydu’
Dizi, ilk bölümde komedi gibi görünse de aslında gerilim ve dram ağırlıklı bir yapıya sahip. Donny’nin hayatı, manipülatif senarist Darrien ile tanışmasıyla karanlık bir döneme girer, Martha ile tamamlanır.
Hayalleri uğruna Dannier tarafından önce duygusal sonra fiziksel istismara maruz kalan Donny, bu durumla yüzleşmek istemez ve içsel bir öfke biriktirir. ‘Vücudumu ezip geçen çok ağır kafa karışıklığı yaşıyordum. Geçeceğini düşündüm ama bu çok büyük bir özgüvensizliğie dönüştü. O içimde büyük bir öfke yarattı’ diyen Donny’nin kendisiyle yüzleşmesini ve herkesten sakladığı istismarı itiraf etmesini ‘sapığım’ dediği Martha sağlayacaktı.
Martha için ‘Özgüvensizliğimin en karanlık köşelerini aydınlığa kavuşturdu’ diyen Donny, aslında Martha’nın ilgisinden memnundu. Martha ona kaybettiği ‘erkeksi’ duygularını geri aşılıyordu.
Donny, korkunç bir şekilde Martha tarafından her gün yüzlerce e-posta alıyordu. Martha’nın yolladığı e-postaların sonunda ise ‘İPhone’umdan gönderildi’ notu dizide ki ayrı bir detaydı. Çünkü Martha’nın İPhone’u yoktu. Martha bazen düzgün bir İngilizce bazense oldukça kötü yazım hatalarının olduğu mailler atıyordu.
Martha, sevgi ve ilgiye muhtaç, yalnız, dışlanmış ve sosyal çevrede ötekileştirmiş bir kadın. Çocukluğunda yaşadığı travmalar onu hem savunmasız hem de tehlikeli bir kadına dönüştürmüştü. Nesnelere anlam yükleyen Martha’nın gülüşü yaşadıklarını kamufle eden bir araçtı. Çöp eve dönen apartman dairesi ise Martha’nın ruhsal durumunu özetler nitelikteydi.
Tramvalarıyla yaşayan Martha, korktuğunda çocukluğunda sarılıp ağladığı Bebek Ren geyiğini yani Donny’i bulmuştu.Martha’nın saplantılı hali dizide gerilimin dozunu artırırken, savunmasız halleri ise izleyicide acıma duygusu yaratıyor.
Donny’nin fazla ‘iyilikseverliği’ ve acıma duygusu, Martha’da bağımlılık kaynağına dönüşür. Martha, Donny’nin çalıştığı bara sürekli giderek ve onun evinin yakınında bekleyerek takıntısını korkutucu boyutlara taşır. Bununla yetinmeyen Martha, Donny’nin ailesine kadar ulaşır. Aslında Donny, kendini bu bağımlı ve saplantılı kadınla yeniden var etmeye çalışıyordu. Çünkü Martha, onu onun istediği gibi görüyordu.
Dizi, karakterlerin kendi içsel mücadeleleri ve birbirleriyle olan etkileşimleri üzerinden ilerlerken, her birinin kendiyle yüzleşme sürecini de gözler önüne seriyor. Martha’nın Donny’e sürekli ‘Bir erkek mi canını yaktı?’ demesi Donny’nin kendiyle yüzleşme anlarıydı. Bu sözler cinsel istismarın yıkıcı etkilerini, beden ve zihinde bıraktığı o kalıcı hasarı iliklerimize kadar hissettiriyor.
Dizideki trans bireyi oynayan Teri ise kendiyle barışık bir karakter. Donny, yaşadığı duygu durum bozukluğunu Teri’nin pozitif, anlayışlı ve sakin yapısıyla aşmaya çalışıyordu. Donny, Teri’yle olan ilişkisini, duygu karışıklığını ve kendine olan nefretini şöyle ifade ediyor:
’Kendime olan nefretim ona olan sevgimden fazlaydı’
Donny’nin komedyen olma isteği babasından kaynaklanıyor olabilirdi. Babası Katolik kilisesinde büyümüş sert, yüzü donuk bir adamdı. Donny, belki de onu güldürmek istemişti hep…
Dizinin can alıcı sahnesi ise baş rolün itirafıydı. Çünkü hiçbir acı sonsuza kadar sürmez. Hayat acımızı yaşayacak kadar uzun bir zaman vermiyor bize maalesef.
Son bölümde yaşadığı istismar, kaçış ve psikolojik buhranı sahnede itiraf eden Donny, şöyle diyor:
“Taciz insana bunu yapıyor işte. Beni her şeye dönüştürdü. Hayatımdaki bütün ucubeleri toplayan yapışkan bir banda, tiksinecekleri açık bir yaraya”