Halep’in düşüşüyle beraber en çok merak edilen konu bundan sonra ne olacağı. Suriye üzerinde önemli otoritelerden E. Magnier’a göre Halep’in rejime geçmesi, Suriye için bölünme senaryolarının da sonu anlamına geliyor. Savaşın daha ne kadar süreceği ise ABD’nin yeni başkanına bağlı.
VOLGA KUŞÇUOĞLU
Suriye’de Halep’in Esad rejimi ve müttefiklerinin eline geçmesi, üç ay sonra altıncı yılını dolduracak iç savaşta bir kırılma noktası olarak değerlendiriliyor. “Peki bundan sonra ne olacak?” sorusu çerçevesinde savaşın gidişatının nasıl değişeceği, Halep’in düşmesinin Suriye’de savaş bittikten sonra oluşacak düzen için ne anlama geldiği, ülkenin kontrol ettiği bölgeleri birleştirmek isteyen PYD ve Bab kentini alarak buna engel olmak isteyen Türkiye arasındaki mücadelenin nasıl şekilleneceği ve yeni başkanı önümüzdeki ay göreve başlayacak ABD’nin Suriye politikasının Halep’ten nasıl etkileneceği en çok merak edilen konular arasında. Ortadoğu’da 30 yıla yakın bir süre savaş muhabirliği yapan, şu anda ise Kuveyt merkezli el-Rai medya grubunun dış politika şefi olan Elijah J. Magnier, konuyu Karar için değerlendirdi:
Halep’in düşmesiyle beraber, Suriye’nin önemli şehirlerinin büyük çoğunluğu artık ABD, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye tarafından desteklenen güçlerin elinde değil. Bu stratejik gelişme, Rusya’nın Suriye’de ABD’ye karşı üstünlük kurduğunu gösteriyor. Suriye’deki savaş sona ermekten hala uzak, ancak sonun başlangıcındayız. ABD’nin Suriye’deki iç savaşa ilişkin hedefi, ülkenin birkaç parçaya bölünmesiydi. Halep’in alınmasıyla birlikte bu daha az olası hale geldi. Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke’den, IŞİD’in merkezi olan Rakka’ya uzanan alan bunun için bir istisna olabilir. Bu alanda, Cizir kantonuyla bağlantısı dışında Kürtlerin gerçek bir çıkarı yok. Bu ‘federasyon rüyasının’ somut hale gelmesi, Türkiye’nin Cerablus’tan el-Bab’a kadar kendi birlikleriyle Suriye’ye müdahil olarak ‘Kürt Federasyonunu’ ikiye bölmesi nedeniyle artık mümkün değil. Türkiye, el-Bab’ı alma konusunda Rusya ile anlaştı.
Suriye’de yabancı askerlerin bulunduğu bu alanlar, bu şekilde adlandırmak istiyorsak, Suriye’nin uygun bir şekilde bölünmesi olarak görülemez. Kürt bölgesinde ABD üslerinin varlığı göz önünde bulundurulduğunda, savaş biteceği zaman, ABD kuvvetlerinin Irak’takine ve hatta Lübnan’da 1983 yılında çok uluslu güçlerin uğradığına benzer saldırılara maruz kalması kuvvetle muhtemel. Geçmişte Amerikalılara saldıran güçlerin Iraklı Şii milisler ve Hizbullah olduğu ve bunların şimdi Suriye’de faaliyet gösterdiği akılda tutulmalı. Ancak hala Trump’ın bu üslere yönelik politikasının ne olacağını görmemiz gerekiyor. Suriye’deki savaşın gidişatı, yeni ABD Başkanı Donald Trump’ın kararına göre şekillenecek. Eğer Trump, söylediği gibi Obama yönetiminin bugüne kadar uyguladığı rejim değiştirme ve terörizmi destekleme (el-Kaide ve IŞİD) politikalarını reddederse, Suriye’deki savaşın bir yıldan uzun sürmeyeceğini söyleyebiliriz. 2017’nin sonuna kadar, IŞİD ve el-Kaide küçülerek yeraltı örgütleri haline gelecek ve hükümetle uzlaşmaya istekli isyancı güçleri de içeren bir siyasi çözüm süreci başlayacaktır. Türkiye ve ABD’nin kontrolündeki alanların, devletler arasında müzakere edilmesi gerekecektir. Suriye hükümetiyle birleşmek istemeyen isyancılar Türkiye’ye gidecektir.
TRUMP BELİRLEYECEK
Eğer Trump dış politikada Obama’yla aynı yolu takip etmek isterse, savaş daha uzun yıllar sürecektir: Ortadoğu ülkeleri İdlib’de ve ülkenin kuzeyindeki kırsal bölgelerde el-Kaide’ye silah temin etmeye devam edecek, IŞİD vur-kaç taktiklerini (Palmira) uygulamayı sürdürecek ve Rakka’da bizimle daha uzun süre boyunca kalacaktır.
Obama’nın son birkaç haftasında isyancılara ve cihatçılara uçaksavar füzeleri de dahil yardım sağlanması yönünde kararlar çıkarmasının bir anlamı yok. Cihatçıların ve isyancıların Halep’teki 1070 konutları ve 3000 konutlarına yaptığı son saldırılarda Rus Hava Kuvvetleri duruma müdahale etmedi. El-Kaide’ye karşı Hizbullah, Iraklı milisler ve Suriye ordusu arasında sadece karada yapılan bir savaştı. Muhaliflerin kısa süre önce edindiklerini açıkladığı omuzdan atılan uçaksavar füzeleri bir fark yaratmazdı. Sahadaki savaşçıların hangi silahlara sahip olduklarını değil, ne kadar kararlı olduğuklarını görmek önemli. Doğu Halep’te geride tonlarca silah bırakıldı. Bunların isyancılara ve cihatçılara bir faydası olmadı. Obama, ABD’nin 80’lerde Afganistan’da el-Kaide’yi silahlandırdığı gibi, cihatçıları ve isyancıları silahlandırmaya devam edecek, ancak bu fazla bir şey değiştirmeyecektir. Rusya, Suriye’deki savaşı kazanmaya kararlı, Şam ve müttefikleri de öyle. Suriye’nin önemli şehirleri Suriye hükümetinin elindeyken, cihatçıların elinde daha fazla silah olması süreci erteleyebilir, ancak değiştiremez.