Elif Çakır ve Yıldıray Oğur, günün haberlerini KARAR TV'nin yeni programı Bi'Karar Ver'de yorumladı. Yeni haftanın ilk konuğu ise Prof. Dr. Mustafa Öztürk oldu. Dinin işlevi ile ilgili dikkat çeken açıklamalar yapan Öztürk "Din, arkadan gelen bir şeydir. Duruşunuz yamuksa din de üzerinizde bozuk duran, yamuk duran bir kostüm gibi olur. Din, yamukluğu birden bire size dokununca düzelten bir şey olmuyor" dedi.
MELEK GEDİK | KARAR
Elif Çakır ve Yıldıray Oğur, Bi'Karar Ver'de günün öne çıkan haberlerini yorumladı, gündemin nabzını tuttu.
Programda Orhan Uğuroğlu'na saldırı soruşturması, İrfan Fidan'ın AYM üyesi olarak atanması, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül arasındaki atışmanın yankıları ve Türkiye'de hukuk sisteminin geldiği nokta masaya yatırıldı.
"SORUŞTURMAYA SAVCI ATANAMAMIŞ"
Yeniçağ yazarı Orhan Uğuroğlu'nun yazısını hatırlatan Yıldıray Oğur "Saldırıya uğrayan Orhan Uğuroğlu, polise ifade vermiş fakat savcılık henüz ifadesini almamış. Çünkü savcı yok, atanamamış. Yazısında da anlatmış, sebeplerinden birisi de başsavcı vekiline yönelik tehditler. Bunun üzerine bu olaya savcı bile atanamamış. Bu soruşturmanın henüz bir savcı bile yok. Ona saldıran 4 kişi de serbest bırakıldı" dedi.
"ÇOK YAZIK, DRAMATİK BİR ŞEY..."
"İçişleri Bakanı'nın tweet'i sonrası Soylu'nun annesine hakaret eden kişi yakalandı, tutuklandı. Fakat Cumhurbaşkanı'na hakaretten tutuklandı. Böylece bu mesele kendi aralarında çözmüş gibi oldu" diyen Elif Çakır, AİHM ve AYM kararları için de şunları kaydetti: "Sürekli AİHM kararlarının bağlayıcı olup olmadığını konuşuyoruz. Bunun tartışılması hatta soru haline gelmesi çok yazık, gerçekten dramatik bir şey. 2021'nin Türkiye'sinde AİHM ile AYM kararlarını tartışıyoruz hala."
Oğur, İrfan Fidan'ın Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanması ile ilgili "Prof. Dr. Kemal Gözler, Elveda Anayasa Mahkemesi yazısında önemli bir istatistik paylaştı. Yargıtay'dan gelen AYM üyelerinin görev süresi, İrfan Fidan'ın atanmasına kadar 9 yılın üzerindeymiş" bilgisini paylaştı.
"İRFAN FİDAN'A OY VERMESELERDİ NE OLURDU?"
Çakır da şöyle devam etti: "Vatanseverlik diyoruz ya... Hukukun en büyük koruyucuları yargıçlar, değil mi? Siyasetçiler seçiyor, peki hukukçular neden seçiyor? Diyelim ki, siyaset kurumu böyle bir şey yapıyor. Sen seçme, kardeşim. Ama seçiyorlar. HSK'nın bütün yerel mahkemeler üzerinde yaptırım gücü var. Yargıtay'ın üzerinden HSK'nın yaptırım gücü var mı? Yok. Diyelim ki, İrfan Fidan'a oy vermeselerdi ne olurdu? Hiçbir şey olmazdı..."
Oğur, Cihangir İslam'ın paylaştığı RTÜK'ün savunması için "RTÜK ile Halk TV arasındaki davada, RTÜK ilginç bir gerekçe sunuyor mahkemeye. Buna göre, bundan sonra programa alacağımız konukların söyledikleri şeyler çok önemli. Çünkü her an iktidarın yıkılmasına sebep olabilirler, söyledikleri bir cümle ile" yorumunda bulundu.
Haftanın ilk konuğu ise Prof. Dr. Mustafa Öztürk oldu. Dinin işlevi ile ilgili dikkat çeken açıklamalar yapan Öztürk "Din, arkadan gelen bir şeydir. Duruşunuz yamuksa din de üzerinizde bozuk duran, yamuk duran bir kostüm gibi olur. Din, yamukluğu birden bire size dokununca düzelten bir şey olmuyor" dedi.
Öztürk'ün açıklamaları şöyle:
"Din adına tarih boyunca ne katliamlar, ne cinayetler, ne kötülükler, ne zulümler işlendiğini herkes biliyor. Hz. Peygamberin naaşı daha toprağa defnedilmeden, koltuk kavgası başlamış. Daha sonra Cemel'de sahabe dediğimiz binlerce kişi, birbirini kesmiş. Daha ne söylenebilir ki... Bunların din ile ne alakası var?
İnsanlığın en büyük sınavı, vicdan ile ilgili. Dini, her şeyde kullanmamak lazım. Dini istismardan kurtarmak lazım.Benim başıma gelenler... En çok tepki gösterenler, Kemalistler ya da seküler değildi.
"YANLIŞ ANLADIK VE UYGULADIK"
Dini yanlış anladık, yanlış yorumladık ve yanlış uyguladık. Tedavi de yanlış oldu. Konu bence din değil. F-35 ambargosunu ABD değil, biz uygulasaydık... Bizim din de acayip olur, emin olabilirsiniz. Din, arkadan gelen bir şeydir. Duruşunuz yamuksa din de üzerinizde bozuk duran, yamuk duran bir kostüm gibi olur. Din, yamukluğu birden bire size dokununca düzelten bir şey olmuyor.
"KURUMSAL OLUNCA, GÜÇ ELE GEÇERSE..."
Muhalifken insan Che Guevara gibi konuşur. Ne zaman ki, kurumsal bir kimliğe, bir gücü eli altında tutmaya ve onu sürekli kılmaya dair bir pozisyonla karşılaşırsa, bu içinde bulunduğunuz pozisyonu koruma, sahip olunanları korumayabilme refleksi, sizi tırnak içinde sağcılaştırır, git giden muhafazakarlaştırır.
Almanya'da lisans derslerine girmeyeceğim, sadece doktora öğrencilere danışmanlık yapacağım. Yurt dışında yaşamaya alışkın bir insan değilim, fakat bu kez kendimi koşullandıracağım. Yapabilirsem, daimi olarak kalacağım."