Demokrat Parti lideri Uysal, iktidara yönelik eleştirilerde bulunarak Türk seçmeninin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a mutlak gücü verdiğini belirtti. İktidarın verilen güç karşısında usulsüzlük ve yolsuzluklarla dönüş yaptığını söyleyen Uysal, "Türk milleti ve Cumhuriyeti, dört nala felakete gidiyor." dedi.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, dün Burdur’da partisinin Bucak ilçe kongresine katıldı. Uysal burada yaptığı konuşmada iktidara yönelik eleştirilerde bulunarak "Mazeret bırakmayacak şekilde Türk seçmeni, Sayın Erdoğan’ın şahsında bu iktidara güç vermiş. Güç yetmemiş, mutlak güç istemişler, onu da vermiş. O da yetmemiş, ‘Dilimizden dökülenler kanun haline gelsin’, işte adına ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ dedikleri, onu da vermiş şaibeli de olsa. 20 yıllık zaman kendilerinden önceki tüm Cumhuriyet hükümetlerinin sarf ettiğinden daha büyük bir bütçeyi vermiş. Ama bugün geldiğimiz noktada, şunun altını açık yüreklilikle kalın çizgilerle çizmek isterim; Türk milleti ve Cumhuriyeti, dört nala felakete gidiyor." ifadelerini kaydetti.
Gültekin Uysal'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Hayrı aradığımız, hayrı temenni ettiğimiz bu bir araya gelişimizde, ben de bu büyük millet için, bu büyük devlet için, memleketimiz için, milletimiz için güzel şeyleri, hayırlı şeyleri temenni ediyoruz. Nereden geldiğimizi biliyoruz, bilmeyenlere inat. Bir var olma-yok olma çizgisinden çıkarak bu vatan toprağını bize emanet etmiş şühedanın emanetinin de ne manaya geldiğini biliyoruz, bilmeyenlere inat. ‘Eski Türkiye’ diyerek, ‘Yeni Türkiye’ diyerek bu memleketi zihinlerde bölmeye çalışan; bu ülkeyi, dününü yok varsayanlara inat bu ülkenin varlığını iyi biliyoruz.
'KRAVATLI SOYGUNLA YAĞMALADILAR'
Bugün, tarihi bir eşikteyiz. Toplumların, devletlerin, milletlerin hayatında kriz dönemleri, bunalım dönemleri, buhran dönemleri olur. Açık yüreklilikle ifade etmek isterim ki tarihimizde zaman zaman adına Fetret Dönemi dediğimiz böyle bir dönemi, Cumhuriyet tarihi yazılırken işte son 20 yılına Türkiye Cumhuriyeti’nin, ‘Fetret Dönemi’ diye yarın tarihe kayıt düşeceklerdir. Niçin? ‘Bu devleti ele geçireceğiz’ diyerek yola çıkanlar, bu ülkenin kaynaklarını adeta bir parti olma hüviyetini yitirerek tabandan tavana, yukarıdan aşağı bir kravatlı soygunla yağmalamak için organize bir akılla hareket edildi, kurumları çökertildi, kaynakları yağmalandı; işte onun için.
'DÖRT NALA FELAKETE GİDİYORUZ'
Şimdi çıkmışlar, hep mazeret, hep mazeret. Sanki 20 yıldır bu ülkeyi başkaları yönetiyor. Yüce Türk milleti daha ne yapacaktı? Cumhuriyet kurulduğu andan itibaren bakalım, çok partili hayat 46’da başlamış, o dönemden bu yana bakalım. Allah kime nasip etmiş 20 yıl, 4 tane 5 yıllık kalkınma planı uygulayacak bir zaman dilimi. Mazeret bırakmayacak şekilde Türk seçmeni, Sayın Erdoğan’ın şahsında bu iktidara güç vermiş. Güç yetmemiş, mutlak güç istemişler, onu da vermiş. O da yetmemiş, ‘Dilimizden dökülenler kanun haline gelsin’, işte adına ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ dedikleri, onu da vermiş şaibeli de olsa. 20 yıllık zaman kendilerinden önceki tüm Cumhuriyet hükümetlerinin sarf ettiğinden daha büyük bir bütçeyi vermiş. Ama bugün geldiğimiz noktada, şunun altını açık yüreklilikle kalın çizgilerle çizmek isterim; Türk milleti ve Cumhuriyeti, dört nala felakete gidiyor.
'ÜLKENİN KAYNAKLARI HEBA OLUYOR'
20 yıldır sistematik bir şekilde kaybeden çiftçimize, kaybeden esnafımıza, kaybeden dar gelirli vatandaşlarımıza ses vermek, onların sesi olmak mecburiyetindeyiz. Şairin ‘Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye tam bir pul’ dediği gibi, bugün Türkiye’nin kaynaklarını, bir Meksika sınırı çizmişler, o sınırın iktidar tarafında kalanlarına her şey hak, ama muhalefette kalanlarına lütfedildiği kadar hak. İşte itirazımız bunadır.
Biz, bu ülkede lütfedildiği kadar demokrasiyi, lütfedildiği kadar hukuku, müsaade edildiği kadar hakka razı olmadığımızı; bu ülkede 85 milyonun nimetlerini de külfetlerini de eşit ve ortak paydada paylaşan her bir vatandaşımızın hakkını savunmak mecburiyetindeyiz. Bu ülkenin kaynakları her birimize yeter, yeter ki namuslu ellerde olsun. İşte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bütçemiz görüşülüyor. Dün ile mukayese edince bugün hatırı sayılır büyük bütçelerimiz var. Ama maalesef kurulan bu çarpık düzen dolayısıyla ne adli denetim ne idari denetim ne siyasi denetim ne kamuoyu denetimi yapılamadığı için usulsüzlük, yolsuzluk çemberinde bu ülkenin kaynakları heba olup gidiyor. Üzüntümüz bunadır.
'GENÇLER KENDİ TOPRAKLARINDA GELECEK HAYALİ KURMUYOR'
"Türkiye’de, bir demografik tehdide dönüşmüş milyonlarca insanı barındırmak mecburiyetinde kalıyoruz"
Bu ülkede bugün, kendi doğduğu topraklarda insanımız bir gelecek hayali kuramıyorsa bunun sorumluları bellidir; bugünkü iktidar sahipleridir. Ama kendi yetişmiş insan gücüne, doktorlarına, mühendislerine ‘Giderlerse gitsinler’ diyenlerin açık kapı politikasıyla bugün Türkiye’de, bir demografik tehdide dönüşmüş milyonlarca insanı barındırmak mecburiyetinde kalıyoruz. İşte bu apaçık gerçeği ifade etmek mecburiyetindeyiz. Herhalde bir ülke için bundan daha büyük felaket olmaz. Kendi gençlerinin doğdukları topraklarda gelecek kuramadığı bir ülkeden daha büyük felaket olmaz. Bunu, kader diye sunanlara inat, kader olmaktan çıkartmak mecburiyetindeyiz.
'TEK BİR HEDEF VAR BİR KİŞİNİN AİLESİNİ TEMİNAT ALTINA ALMAK'
Cumhur İttifakı’nın tek bir hedefi var; bir kişinin, o bir kişinin ailesinin ve şürekasının geleceğini teminat altına almak. Başka bir kavgaları var mı? Şimdi sorsak, milletimiz bir 5 yıl daha bu iktidarda olan arkadaşlara yetki verse; 20 yılda yapamadığınız neyi yapacaksınız? Ülke, sistematik her cephede çöküş yaşıyor.
Bu yıl ilk defa 10 binlerce gencimiz, ülkenin yaşadığı ekonomik altüst oluş dolayısıyla, hayat pahalılığının ölçüsüz bir şekilde artmış olması dolayısıyla İstanbul başta çok daha yüksek puanlarla girebileceği üniversitelere gidemez hale gelmiş. Sebebi, kiradan tutalım inşasına varıncaya kadar. Bunun müsebbibi kim?
Şimdi 20 yıldır iktidarda olup, 2002 yılında uluslararası küresel kapital finans sisteminde bir tarafında siyasi olarak, diğer tarafında iktisadi olarak Sayın Erdoğan, bir rol aldı. Siyasi olarak bir de marifetmiş gibi bunu millete deklare ettiler. Ne dediler; ‘Biz, Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanıyız’. Hani dillerine çok pelesenk ederler, ‘şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler’ diye. Ayıbını, marifet diye anlatıyorlar. Diğer tarafta da 80 yıllık Cumhuriyet’in tarım başta olmak üzere kurduğu iktisadi altyapıyı tasfiye etmek için bir rol aldılar ve gereğini yaptılar. Nasıl gereğini yaptılar? Birliklerinden başlayarak Türk tarımını tasfiye ettiler.
"TÜRKİYE’DE BİR SANAL REFAHI 20 YILDA TÜKETTİK"
Bugün soruyorlar, ‘Gübre niye yüzde 300-500 arttı?’ Sadece bir kalemde örnek versek Anadolu’nun mümbit arazilerinde, işte Bergama’ya gitsek orada yazar değil mi; ‘Dünyanın en uzun lifli pamuğu burada üretilir’ diye. İşte Bergama’sında, Salihli’sinde, Amik Ovası’nda, Harran Ovası’nda, Çukurova’da, Antalya’da, Serik’te, ilçe başkanımız bilgi verdi, maiyetini bile karşılayamaz hale getirmişiz. Kendi Türk çiftçisine vermediğinizi… 2021 yılında 2 milyar doların üzerinde sadece bu ülke pamuk ithalatı yaptı. İşte bunun eseri. Hani diyelim ki ‘Yüksek teknoloji ürünlerine ihtiyacımız var, üretemiyoruz bunları, yurt dışından ithal edelim’… Bu ülkede adamı diksen adamın yetişeceği bu topraklarda pamuk üretemez hale gelmişsek bunun müsebbibi kim? Müsebbibi sizsiniz. Üretim istikrarını sağlayacak, fiyat istikrarını sağlayacak politikaları ortaya koymayarak şimdi çaresizlik içerisinde Tarım Bakanı diyor ki ‘Bize müsaade edin biraz’. Peki de sizden öncekiler acaba bir başka hükümetin mi, bir başka siyasi partinin mi bakanlarıydı? Hepimiz biliyoruz, dış konjonktürle beraber insanımızı, ülkemizi borçlandırarak Türkiye’de bir sanal refahı 20 yılda tükettik. Şimdi bunun faturasını, maalesef kendileri ödeyeceklerine Türk milleti öder hale geldi.”