Kahramanmaraş depremi 35 bin 418 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden oldu. Deprem konusunda uyarılara kulak asmayan iktidar, depremi 'asrın felaketi' olarak adlandırırken KARAR'a konuşan TMMOB Mimarlar Odası Başkanı Başkanı Eyüp Muhçu, depremin 'asrın ihmali' olduğunu vurgulayarak 'Büyük İstanbul Depremi' hakkında uyarılarda bulundu. Muhçu, beklenen 'Büyük İstanbul Depremi' nin Kahramanmaraş'taki depreme oranla 10 kat daha fazla binanın yıkımına neden olacağını duyurdu.
FURKAN UZUN | KARAR
Geçtiğimiz pazartesi günü Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan'da 04.17 ve 13.24'te meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem Türkiye'yi yasa boğdu. Gaziantep, Malatya, Batman, Bingöl, Elazığ, Kilis, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Muş, Bitlis, Hakkari, Adana, Osmaniye ve Hatay'ı yerle bir ederek adeta savaş alanına çeviren depremler 35 bin 418 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, 81 bini aşkın vatandaşımızın ise yaralanmasına neden oldu.
Türkiye'nin dört bir yanındaki vatandaşlar deprem bölgesine akın ederek depremzedelerin yaralarını sarmaya çalışırken afet bölgesinde arama kurtarma çalışmaları hız kesmeden sürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın "Dünyanın en büyük felaketlerinden biri" olarak tanımladığı deprem felaketi Türkiye'nin en büyük afetlerinden biri olarak tarihe geçti.
Dün akşam gerçekleşen Bakanlar Toplantısı sonrası AFAD Merkez Binası'nda açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem nedeniyle afet bölgesinde 19 bin binanın zarar gördüğünü belirterek çalışmaların son aşamaya geldiğini duyurdu. Erdoğan, "Enkaz haline gelen 19 bini aşkın binadan 15 bininin müdahalesi tamamlandı" dedi. Yıllardır yapılan uyarılara uyarılara kulak asmayan iktidar, 35 bin 418 vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve binlerce vatandaşımızın evsiz kaldığı Kahramanmaraş depremini 'asrın felaketi' olarak adlandırdı.
TMMOB Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu
"ÖNLEM ALINSAYDI BÖYLE BİR SONUÇ OLMAZDI"
KARAR'a konuşan Türkiye Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu ise Kahramanmaraş depreminin 'asrın felaketi' değil, 'asrın ihmali' olduğunu vurguladı.
Yıllardır beklenen 'Büyük İstanbul Depremi' hakkında da konuşan Muhçu, İstanbul'da meydana gelecek büyük bir depremin Kahramanmaraş depreminden 10 kat daha fazla binanın yıkımına neden olacağını duyurarak İstanbul'da 200 bin binanın büyük bir depremde yerle bir olacağını kaydetti.
İktidarın Kahramanmaraş depremi için herhangi bir önlem almadığını ve bu yüzden de ölü sayısının bu denli yüksek olduğunu vurgulayan TMMOB Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, "Bu deprem için önlem alınabilirdi. Birtakım planlamalar ve yapı üretim- denetim sisteminde yanlışlar yapılmasaydı bu ölçüde insan kaybı kesinlikle yaşanmazdı. Binalar yıkılmazdı, en azından insanları koruyabilirdik ve böylece ayakta kalabilirdik" diye konuştu.
Türkiye Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu
"ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI BİLİM VE TEKNİK İLE BAĞDAŞMIYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yıkılan binaların yerine afet bölgesinde bir yıl içinde TOKİ tarafından yeni binalar yapılacağını açıklaması hakkında da konuşan Eyüp Muhçu, Erdoğan'ın açıklamaları hakkında "bilim ve teknikle bağdaşmıyor" değerlendirmesinde bulunarak "Bu açıklama bilim ve teknikle bağdaşmıyor. Önümüzde 20 yıllık bir TOKİ deneyimi var. TOKİ bu 20 yılda 1.5 milyon civarında konut üretebildi. Bugün biz 1 milyon konuttan söz ediyoruz. Bir devlet başkanı 1 milyon konutu bir yıl içerisinde yapacağını iddia ediyorsa bunu kamuoyunun takdirine sunuyorum.
ZEYTİN BAHÇELERİ İMARA AÇILMIŞ
İktidar, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve TOKİ'nin yaptığı organizasyonlar üzerinden konuşmak gerekirse böyle bir yenileşmenin bir yıl içinde yaşanması mümkün değil. 20 yıldır benimsenen anlayış ile bunu sağlamak mümkün değil. Ama tabi dünyada bu konuda çok gelişmiş yapı sistemleri, teknoloji ve üretim olanakları mevcut. Bunu Türkiye'de olanaklı kılmak için yeni bir yapı üretim ve denetim sisteminin kurgulanması şart. Yapılmaz demiyorum. Yapamazlar diyorum. Bilim ve tekniği rehber edinerek esas alan yaklaşımla bu mümkün olabilir. Bugün baktığımız zaman imara açılmaması gereken yerler imara açılmış. Hatay'da zeytin bahçeleri, Malatya'da kayısı bahçeleri, başka yerlerde ise portakal bahçeleri imara açılmış. Bu tarım arazilerinin imara açılması yönündeki kararlar aslında bütün bu sürecin asıl sorumlusudur. Ardından yapı üretim- denetim sisteminin kendi sorunları geliyor. Cumhurbaşkanı'nın vereceği yer seçimi kararları ile süreç ilerleyecek ise en büyük felaket budur. Tepeden inme kararlarla yerleşime uygun olmayan bölgelerin, imara açılması yeniden ve daha büyük felaketleri doğuracaktır." dedi.
"TOKİ'NİN BİNALARI DENETLENMİYOR"
Afet bölgesinde zarar görmeyen TOKİ binaları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Muhçu, söz konusu binalar üzerinden TOKİ'yi değerlendirmenin doğru olmayacağını vurgulayarak TOKİ'nin belirsizlik taşıdığını dile getirdi.
Muhçu,"Toki bu bu bölgede yaygın bir konut üretimi gerçekleştirmedi. Var olan örnekler sınırlı. Dolayısıyla bu örnekler üzerinden yorum yapmamız olası değil. TOKİ'nin Türkiye'de ürettiği konutların ne kadar sağlam ve sağlıklı olduğu konusu tartışmalıdır. Çünkü bunun örnekleri var. Van'da TOKİ binaları hasar gördü. Samsun Canikli'de sel altında kaldı. Yine başka yerlerde başka sorunlarla karşı karşıya kaldı. Dolayısıyla TOKİ bu alanda rüştünü ispat etmiş değil. Bu nedenle 'TOKİ binaları sağlam ve güvenlidir' denemez. TOKİ binaları 4708 Sayılı Yapı Denetim Kanunu kapsamında dahi denetlenmiyor. Dolayısıyla TOKİ, bir muammadır, soru işaretidir ve belirsizliktir. TOKİ üzerinden bir yapı üretimi sistemini savunmak mümkün değildir." şeklinde konuştu.
"KİMSE GÖREVİNİ YAPMAMIŞ"
Hatay'da yerle bir olan Rönesans Rezidans hakkında da konuşan Muhçu, söz konusu binadaki sorunu 'zemin sorunu' olarak tanımladı.
"Belediyeler kağıt üzerinde bu binaları denetlemiş gözüküyor. Kağıt üzerinde herkes işini yapmış ve süreç doğru ilerlemiş gözüküyor. Bu binalara iskan verilmiş. Bu yıkım sonucunda anlıyoruz ki aslında kimse görevini yeterince yapmamış. Kapsamlı bir raporla ortaya koymak gerekir. Beton, malzeme analizi ve projenin incelenmesi gibi kapsamlı bir analize ihtiyaç var. Ama dışardan baktığımız zaman Hatay'daki bu binalar yıkılmış ve betonarme sistemi dağılmamış. Bu nedenle biz asıl olarak bir zemin sorunu olduğu kanısına varıyoruz. Yani bina ile zemin ilişkisi arasında bir problem var. Bu problemin nedeni de yer seçimi ve binanın zemin ile arasındaki ilişkidir. Ancak bu sürecin sağlıklı yürütülebilmesi ve yıkımın asıl nedeninin ortaya çıkması için yerinde bir araştırma yapmak gerekiyor. Bina sağlam değilse bina olduğu yere çöker. Ama eğer zemin problemi varsa ve bina sağlamsa binanın yan yatması ya da devrilmesi söz konusu olabilir"
"KAHRAMANMARAŞ'TAKİ BİNA KURALLARA UYGUN OLARAK YAPILDIĞI İÇİN ZARAR GÖRMEDİ"
Kahramanmaraş'taki depremden zarar görmeyen İnşaat Mühendisleri Odası Kahramanmaraş İl Temsilciliği binası hakkında da konuşan Muhçu, söz konusu binanın 'kurallara uygun olarak' yapıldığı için depremde zarar görmediğini söyleyerek "Depremde İnşaat Mühendisleri Odası Kahramanmaraş İl Temsilciliği binası yıkılmadı. Bizim de Mimarlar Odası olarak üç katlı binamız sapa sağlam. Bütün o enkazın arasında bu binalar sağlam kalabilmişler. Bunun sebepleri var. Birinci olarak projelendirme ve uygulamadaki özen. İkincisi bu binalar az katlı olarak kurallara uygun olarak yapıldı. Biz bu zeminler üzerinde 10-15 katlı yapılar yapmamalıyız. Başka bölgelere yapmalıyız. Bu bölgeler üzerinde eğer yapılaşma olacaksa da bu yapıların 3-4 katı geçmemesi gerekiyor." açıklamasında bulundu.
"İSTANBUL'DAKİ DEPREMDE 200 BİN BİNA YIKILACAK"
Beklenen 'Büyük İstanbul Depremi' hakkında da konuşan Muhçu, İstanbul'da meydana gelecek depremde 200 bin binanın yerle bir olacağını belirtti. Muhçu ayrıca kent genelindeki binaların yüzde 60'ının da risk altında olduğunu kaydederek şunları söyledi:
"Ne yazık ki İstanbul'da beklenen deprem konusunda olumlu bir şey söylemek mümkün değil. 17 Ağustos depreminden bu yana geçen 24 yıllık süre zarfında yapılması gerekenlerin hiçbiri yapılmadı ve hatta son 20 yılda kısa ve orta vadeli olarak yapılması gereken işler dahi yapılmadı. 2000'li yılların hemen başında İstanbul Deprem Master Planı hazırlanmıştı, bu plan son derece değerliydi. Ama bu plan rafa kaldırıldı ve kentsel dönüşüm adı altında güvenliği olmayan alanlara yapı izinleri verildi, çok katlı binalar özendirildi. Bunlar ruhsata ve iskana bağlandı. Kentsel dönüşüm uygulamaları rantın yüksek olduğu bölgelerde imar artışları sağlanarak gerçekleştirildi. Depremden etkilenebilecek bir kısım mahallelerin yıkılması ve buradaki yurttaşların bir program doğrultusunda başka bölgelere taşınması gerekiyordu bunların hiçbiri yapılmadı.
KENT GENELİNDEKİ BİNALARIN EN AZ YÜZDE 60'I RİSK ALTINDA
İstanbul'da az ve orta hasarlı pek çok bina boyanarak ya da yapı malzemelerinin de katkılarıyla halen daha varlıklarını sürdürüyor. Kentin asıl olarak bütün yapılarının envanterinin çıkartılması gerekirken 20 yılda bir envanter çalışması dahi yapılmadı. Tüm bunları göz önüne aldığımız zaman söyleyebiliriz ki İstanbul, 17 Ağustos 1999'daki depremin koşullarından daha ağır koşullar ile karşı karşıya. Bilimsel veriler gösteriyor ki İstanbul'da büyük bir deprem olacak ve bu büyük deprem olduğu takdirde arama kurtarma çalışmalarının yapılması için yeterli organizasyon dahi söz konusu olmayacak. Bu konuda yeterli bir hazırlık yok.
2000'li yılların henüz başında hazırlanan İstanbul Deprem Master Planı'nın verilerine göre; İstanbul'da büyük bir deprem olması halinde ilk etapta 200 bin bina yıkılacak ve kent genelindeki yapıların en az yüzde 60'ının da risk altında olduğunu biliyoruz.
İSTANBUL'DA ÇOK BÜYÜK KAYIPLAR YAŞANACAK
Büyük bir depremde 200 bin binanın yerle bir olması bekleniyor ve İstanbul'daki binalar Hatay, Malatya ve Kahramanmaraş'taki binalar gibi de değil. Konut sayıları çok fazla. Büyük bir deprem olması halinde çok büyük kayıpların yaşanması söz konusu olacak. Son dönemlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yapı envanteri çalışmalarını başlatması ve bazı konularda düğmeye basması, yetersiz de olsa bazı çalışmalar yapması önemlidir. Ama kaybedecek hiç zaman kalmadı. İstanbul'da meydana gelecek depremde yaşanacak kayıpların sayısı, Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremdeki kayıpların sayısıyla kıyaslanamayacak."
"ASIL SORUMLULARI YARGILAMAKTAN İMTİNA ETTİLER"
Muhçu, 35 bin 418 vatandaşımızın hayatını kaybettiği deprem felaketinde asıl sorumluların riskli alanlarda yapılaşma kararı veren yönetimler olduğunun altını çizdi.
Hatay'daki bir sitenin dört kat ile yapıldığını belirten Muhçu, daha sonrasında bu siteye üç kaçak kat çıkıldığını, yerel yönetimin bu kaçak yapıya göz yumduğunu ve söz konusu sitenin depremde yerle bir olduğunu ifade ederek açıklamalarını şu şekilde noktaladı:
"Enkazların kaldırılması kurallara uygun olarak yapılmıyor. Daha işin başında hatalar var ve ne yazık ki bu durum sürecin sağlıklı olarak sürdürülemeyeceği fikrini güçlendiriyor. Geçmişte tarım arazilerini, kıyıları, toplu alanları, yapılaşmaya açanlar ve bu kararları verenler yargılanmadı ve herhangi bir ceza almadılar. Aksine, buldukları mimar ve mühendisleri cezalandırma yoluna gittiler. Bir başka deyişle asıl sorumluları yargılamaktan imtina ettiler. Bugün de aynı anlayışın daha kötü bir şekilde yürürlüğe konduğunu görüyor ve bu durumdan endişe duyuyoruz.
DEPREMİN SORUMLUSU BU PLANLARI YAPANLARDIR
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve yerel yönetimler şehirlerde planlar yapıyor. Bu planları yapanlar, riskli alanlarda yapılaşma kararlarını verenler, yerel yönetimler, merkezi veya idari yönetimler her kim ise onların öncelikli olarak yargılanması ve sorumlu olması gerekir. Yıkım süreci yanlış plan kararlarıyla başlıyor. Zincirleme sorumluluklar var. Bu sorumlulukların asılı plan kararlarını verenlerdir. Kentsel dönüşüm uygulamalarını vererek bunları yürürlüğe sokanlardır. Ama bunlar ne yazık ki sorumluluğun dışında tutularak yargılanmıyorlar ve gerekli cezalara çarptırılmıyorlar.
KAÇAK YAPIYI KORUYANLAR SORUMLU DEĞİL Mİ?
Hatay'da iki blok ve dört kattan oluşan bir site yapılmış. Site, projeye göre yapılmış burada bir sorun yok. Ama daha sonrasında projeye üç kaçak kat ilave edilmiş ve bu binalar depremde yıkıldı. Bu kaçak katlar imar affıyla yasallaştırılmış. Burada sorumlu kim? Bu imar affını çıkartanlar sorumlu değil mi? Bu kaçak yapıyı koruyarak buna göz yumanlar sorumlu değil mi? İmar affını merkezi idare çıkartıyor, kaçak yapıya yerel yönetim göz yumuyor ve dolayısıyla bu sorumluluk çerçevesi içerisinde ne yazık ki binlerce insanımızı kaybediyoruz. Aileler ekonomik kayıplara uğradı ve bunun da telafisi mümkün değil."