Özgür Özel'den Bahçeli'nin elini öpen Özel Harekat Başkanı Karadeniz'e tepki: Yanlış devletin eline sarıldın

CHP lideri Özel, Emniyet Özel Harekat Başkanlığı'nı ziyaret eden Devlet Bahçeli'nin elini öpen Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz'e tepki gösterdi. Özel, "Sen, devletin polisi olmanın gereğini yanlış anlamışsın. Devletin elini öperek yanlış bir tavır sergilemişsin" diyerek eleştirdi. Ayrıca, "Bu ülkenin polisleri devlet adına görev yapar, siyasetin herhangi bir tarafını temsil etmek gibi bir sorumlulukları yoktur" dedi.


CHP lideri Özel, Emniyet Özel Harekat Başkanlığı'nı ziyaret eden Devlet Bahçeli'nin elini öpen Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz'e tepki gösterdi. Özel, "Sen, devletin polisi olmanın gereğini yanlış anlamışsın. Devletin elini öperek yanlış bir tavır sergilemişsin" diyerek eleştirdi. Ayrıca, "Bu ülkenin polisleri devlet adına görev yapar, siyasetin herhangi bir tarafını temsil etmek gibi bir sorumlulukları yoktur. Üniforması ve yetkileriyle donanmış birinin siyasi figürlere meyilli olması, el öpmesi kabul edilemez" şeklinde konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.

CHP lideri Özel, geçtiğimiz gün, Ankara'daki Emniyet Özel Harekat Başkanlığı'nı ziyaret eden Devlet Bahçeli'nin elini öpen Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz'e tepki gösterdi. Özel, "Sen devletin polisi olmayı yanlış anlamışsın, yanlış devletin eline sarılmışsın" ifadelerini kullanırken, "Bu devletten maaş alan, bu milletin tamamı için görev yapması gereken, üzerinde üniformasıyla, yetkisiyle olan birilerinin bu ülkede siyasetin bir kısmının, küçük bir kısmının temsiline eğilmesini, el etek öpmesini asla kabul etmiyoruz" dedi.

El öpme' skandalında yeni görüntüler... Özel Harekat Başkanlığı'nı ziyaret eden Bahçeli'nin elini öpmek için sıraya girmişler! - Son Dakika Siyaset Haberleri | CumhuriyetÖzel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz'in Devlet Bahçeli'nin elini öptüğü an

Özel'in konuşmasından satır başları şu şekilde:

15 Temmuz'da halkın iradesine kastedenler, demokrasiye vurdular ve geri püskürtüldüler. CHP hiç şüphesiz anılan terör örgütüyle, anılan cemaatle tarihsel husumeti olan bir yapıdır. Yıllarca biz bunlarla mücadele ettik, tehlikelere dikkat çektik. Bu meclisin tutanakları, başta rahmetli Kamer Genç olmak üzere, yapılan yanlışlara işaret eden uyarı konuşmasıyla mevcuttur. Karşılığında duyduklarımız, bugün hatırlatmanın ne bie ne de başkasına faydası olmayan ama o çarpık yapıyı sahiplenen, o hain yapıyı sahiplenen ifadelerle doludur. Bugün geldiğimiz noktada, 15 Temmuz'da yapıla darbe girişiminde, ki bütün darbeler doğası gereği iktidara yapılır, bütün ülkenin, bütün dünyanın dönüp muhalefete baktığını ve ana muhalefetin gözünün içine baktığını hatırlatmak isterim.

O gece 16 arkadaşımızla genel merkezde toplandık ve "Bugün Meclis kapalı, açılmasını talep edelim. Gidelim sahip çıkalım" dedik. Biz Meclis'in açılmasını teklif edenler, Sayın İsmail Kahraman da Meclis'i açan olarak burada buluştuk. Hep birlikte Meclis'e giren, darbeye direnen, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, çok geç ve güç olarak İstanbul'a indiğinde ona ulaştığımızda da onun tavrıyla darbeye karşı en net tavrı gösteren grup bizdik. Bülent Tezcan, 'Vakit demokrasiye sahip çıkma vaktidir, tankların üzerine çıkma vaktidir' dedi CNN'in canlı yayınına bağlanarak. Levent Gök, Tekin Bingöl darbeye direnme çağrısı yaptılar. O gün orada bulunan tüm milletvekillerimiz ve illerindeki tüm milletvekillerimiz demokrasiye, Meclis'e, halk iradesine sahip çıktı. Çünkü biliriz ki, bu ülkede biri tek adam olacaktıysa, bütün yetkileri kullanacaktıysa, onu hak edebilecek, mazur görülebilecek tek kişi vardı, 7 ülkenin istilasındaki Anadolu'yu önce kurtuluşa ikna eden, sonra kendisi ölümü göze alıp kurtaran, sonra bu ülkeyi yeniden kuran Mustafa Kemal'e sordular, 'padişahlı k mı, Yıldız Sarayı'ndan devam mı, yoksa krallığı mı ilan edeceksiniz ya da ABD tipi başkanlığı mı benimseyeceksiniz?' O, kurtuluştan önce kurduğu meclise, 23 Nisan 1920'ye atıfta bulundu ve bu ülkeye tek adam rejimini değil, bugün bütün aksaklıklarına rağmen sahip çıkmaya çalıştığımız demokrasiyi, halkın iradesini getirdi. Atatürk'ün tenezzül etmediği hiçbir şeye bu ülkede hiç kimse tenezzül edemezdi. Bunu yapan Fethullah Gülen de olsa fark etmez, tek adam olmak isteyen kim olursa olsun fark etmez; karşısındayız, demokrasinin arkasındayız.

'CHP'NİN VAZMEÇMEDİĞİ PARLAMENTER SİSTEMDİR'

Zaman zaman diyorlar ki; CHP artık güçlendirilmiş parlamenter sistem demiyor mu?' Açık söylüyorum, her konuda bu ülkeyi nasıl yöneteceğimizi, işçiler, emekçiler, gazeteciler, basın özgürlüğü için, en üst düzeylerde demokratik standartlarda hak arama mücadelelerine destek vermek için, tarım, milli eğitim, dış politika, savunma sanayii için bu partinin önerileri vardır, bu ülkeyi nasıl yöneteceğini hem kademe kademe önümüzdeki seçime doğru tüm şeffaflığıyla vurgulayacaktır. Bu ülkenin yönetim sistemi için de CHP'nin vazgeçmediği tercihi, güçlü bir parlamentodur, parlamaenter sistemdir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

'SEN DEVLETİN POLİSİ OLMAYI YANLIŞ ANLAMIŞSIN, YANLIŞ DEVLETİN ELİNE SARILMIŞSIN'

15 Temmuz'da hiç asılmayan binalara Atatürk resimleri asanlar, hata yaptık, sadakata baktık liyakata değil diyenlerin, şimdi aynı hataları tekrar ettiklerini görüyoruz. O yüzden, iyi yetişmiş, liyakatlı kadroların ve kesinlikle cemaatlere, partilere, kiş ilere değil, devlete olan sadakatin öneminin altını çiziyorum. Dün gördüğüm bir şaşkına da ş unu söylüyorum ki; sen devletin polisi olmayı yanlış anlamışsın, yanlış devletin eline sarılmışsın. Bir siyasiye saygı gösterilmesi eyvallah. O siyasinin bunu nasıl karşıladığı, neye ne kadar izin verdiği kendi tercihidir. Ama bu devletten maaş alan, bu milletin tamamı için görev yapması gereken, üzerinde üniformasıyla, yetkisiyle olan birilerinin bu ülkede siyasetin bir kısmının, küçük bir kısmının temsiline eğilmesini, el etek öpmesini asla kabul etmiyoruz, nokta.

'ÖLÜMÜN BU KADAR KOLAY OLDUĞU BAŞKA ÜLKE YOK'

İzmir’de gencecik iki kardeşimizi kaybettik. Bu ülkede ihmaller ölenin kimliğine göre, sorumluluğu olanın pozisyonuna göre değerlendirdikçe mesele düzelmez. İ zmir Büyükşehir Belediyesi'ne talimat verdik; sorumlu tespit edilecek, gereği neyse yapılacak.

Ölümün bu kadar kolay olduğu başka ülke yok.

Görüntülere hiçbirimizin kalbinin dayanamadığı akıl almaz bir ihmal sonucunda gencecik iki evladımızı kaybettik. Özge Ceren Deniz’in babası Ahmet ağabey ile uzun konuştum. Gencecik İnanç Öktemay... Ağabeyi Gökhan beyle konuştum.

İki tarafın da söylediği şu; ‘Yüreğimize su serpen şey, CHP’nin bu işin siyaseti olmaz, ucu nereye giderse gitsin, soruşturulacak demesidir.’

Biz pozisyonumuzu tekrar söylüyoruz. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’na talimatımız şu oldu; sorumlu kimse, belediye personeliyle belediye, dağıtım şirketiyle dağıtım şirketi, savcılarla iş birliği içinde bu mesele nasıl olmuş, cezaların çekilmesi üstümüze düşen ne varsa yapılmasında kati bir tutum içinde olacağız dedik. Bu özgüvenle meseleyi takip ediyoruz. Bu konuda kusuru olan kim varsa cezalandırılacak. Adalet arayışının önünde engel olanlardan değil, ailelerin yanında adaleti arayanlardan olacağız. CHP Genel Başkanı olarak hepinizin önünde söz veriyorum.

Bu konuda Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için teklif vereceğiz. Bir kaza olunca, aman ucu bize dokunacaksa diye her şeye hayır diyenlere, AKP ve MHP'ye sesleniyorum. Belki ucu bize dokunacak. Kaldırın elleri, engelleyelim ölümleri. Kurun şu komisyonu.

Ölümlü iş kazalarında dünya birincisiyiz. Gerimizde ne Eritre var, ne Fas, ne Mozambik. Birinciyiz. İş kazasından ölümde de Malezya'dan sonra ikinciyiz. Dünyanın hiçbir ülkesinde hayat bu kadar ucuz, ölüm bu kadar kolay değil. yazın serinlemek için, kışın ısınmak için ölmüyor kimse. Trafikte, sokakta, kaldırımda, balkonda ölüm kol geziyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde soba gazından insanlar zehirlenerek ölmüyorlar. Yılda 800 kişinin boğularak öldüğü başka ülke yok. Şofbenden sızan gazdan ya da sahte alkolden yılda 500 kişinin öldüğü ülkede bu durumu izah etmek mümkün değil. Dünyanın hiçbir ülkesinde minibüste viyadükte insanlar boğulmuyor. Hayatın bu kadar ucuz olduğu, ölümün bu kadar kolay olduğu bir başka ülke yok.

'İĞNEADA DAVASINDA MAĞDURLARIN ARKASINDAYIZ'

İğneada'da Sisli Vadisi'nde 6 vatandaşımız sel geldi boğularak öldüler. 10 aydır bir hukuk mücadelesi var. Tesisin kaçak olduğu, yıkım kararı olduğu ama uygulanmadığı öğrenildi. Kamu görevlilerinin yargılanmalarına izin verilmiyor. Biz ailelerin yanında olacağız. İğneada davasında mağdurların sonuna kadar arkasındayız.

Maalesef bir başka mağduriyet deprem bölgesindeki adalet mücadelesi, her seferinde dile getiriyorum, buradan kalkan apartman isimleriyle anılan davalarda belli ilerlemeler kaydediliyor. Bugün de altı bloktan oluşan birinci kısım Emlak Bank Evlerinin yakınları burada. Bu evler depremin 10’uncu saniyesinde çöktü 6 blok birden 370 kişi yaşamını yitirdi. Bu evleri yapan Mehmet Özat kaçtı ailelerin yer bildirmesiyle Ankara’da yakalandı. Ortaklardan biri tutuklu geri kalan şirketin ortaklarından bir başka Mehmet var nerde mahkemede değil cezaevinde değil, taraf ama yargılanıyor değil. Çünkü ev yapılırken ortakmış sonradan ayrılmış. Peki şimdi nerede Hatay’da işinin başında ne yapıyor. Emlak Bank Evleri’nin ortağı Mehmet İhsan Aydeğer, depremden sonra 1200 deprem konutunun yapıp ihalesine girmiş almış toplam bedeli 3,7 milyar ile şu anda kendi yapıp yıkılan evlerdeki insanları eline verilecek konutlar için 3,7 milyar lirayı cebine koymuş deprem konutu yapıyor. Yazıklar olsun bu düzene yazıklar olsun adaleti sağlamayanlara bu adamlara bu imkanı tanıyanlara.

'ÇEVRE BAKANI BUMERANG GİBİ MİLLET ATIYOR GERİ GELİYOR'

Hafta sonu, çiçeği burnunda Çevre Bakanı bumerang gibi millet atıyor geri geliyor, İstanbul’a gitti geldi, Bumerang Bakan. Çıktı inanılmaz açıklamalarda bulundu. Erdoğan 650 bin konut söz verdi 1,5 yılda 76 bin konut yaptılar. Şimdi çıkmış 2025 sonu bütün konutlar bitecek diyor. Seni atayan dolma kalemin sahibi 1 yıl sonra olacak oyu bana verin dedi. İnsanlar yetki verdi. Sen diyorsun ki 3 yıl sonra bitecek. Yani daha 1,5 yıl daha toz toprak konteyner. İşi bilenler diyor ki bu iş 6-7 yıl sürer. Bugün de söylüyorlar bu yıl daha 5 yıl daha devam eder.

Elazığ Eti Krom işçileri 'Yetiş CHP' dedi. Bir patron var. Devletten ihaleyle krom madenini almış. En son 70'lerin sonunda rahmetli Deniz Baykal özelleştirdi. Anayasa'da yazıyor; madenler bizim. Bunlara işletme hakkı veriyorlar ki Anayasa'nın arkasından dolaşmaktır. Bu şirket 60 dolara krom çıkarıyor. Gidiyor bin dolara yurt dışında satıyor. Bu şirketin yurt dışında dünya kadar malı var. Ve bu şirketin çalışanları temmuz ayı gelince enflasyon zammı istediler. Eylem yaptılar. 60 dolara hepimizin kromunu alıp bin dolara satıp zenginleşen Ali Rıza Yıldırım, işçileri azarlıyor. "Kapatırım aç kalırsın" diyor. Sen kimin madenini kapatıyorsun. Seni kim şımarttı böyle. Yarın görüşme var. O küstah Ali Rıza Yıldırım'a diyorum; Ya işçilerin hakkını verirsin ya da senin alnını karışlarız.

CAN ATALAY TEPKİSİ

Gezi davasında 5 kardeşimiz içeride... Hepimizin yerine yatıyorlar. Hiç utanmadan sıkılmadan bir kez daha söylüyorum; Gezi biziz kardeşim. Gezi bizim onurumuzdur. Sen Taksim’deki yeşil alandaki ağaçları keseceksin, 31 Mart meselesine kendince atıf yapmak için oraya Topçu Kışlası dikmeye niyetleneceksin, AKM’yi yıkıp AVM yapmaya kalkacaksın, sen bunlara karşı önce duracaksın, ne ülkeye gelme diyen var, ne hükümet istifa etsin diyen var; orada orantısız güç kullanımıyla FETÖ’cülerin tertipleriyle çadırları yakacaksın, işin üstünden yıllar geçince mahkeme kararlarına rağmen içeride tutacaksın...

Bunlardan biri Can Atalay, 14 Mayıs’ta Hatay milletvekili seçildi. Millet git diyor, salmıyorlar; Meclis komisyona seçiyor, kabul etmiyorlar. Ardından mahkemeye başvuruyor, Yargıtay tahliye başvurusunu reddediyor. AYM ‘hak ihlali’ diyor. Yargıtay 13. Ceza Dairesi bu işlemi yok sayıyor. AYM ikinci kez hak ihlali kararı veriyor. Yargıtay bir daha direniyor. ‘Elimden geleni yapacağım.’ diyen Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un tüm sözlerine rağmen bırakılmıyor. Bunun üzerine 30 Ocak günü böyle söyleyenler hiç sıkılmadan kararı okutup, Can Atalay’ın milletvekilliğini düşüyürlar.

Can Atalay için AYM’ye süresi dahilinde başvuruldu, mahkeme süresi dahilinde karar verdi ve hepimiz biliyoruz ki mahkeme dedi ki; ‘Ben buna nasıl bakayım. Yapılan işlem tümüyle usulsüz...’ O gün bu gün gerekçeli karar bekleniyor. Birileri gerekçeli kararı yazmıyor ya da birileri yazdırtmıyor.

'ŞİMDİ BU TUĞRUL TÜRKEŞ’E MHP NE DİYECEK?'

Son olarak Osman Kavala ile ilgili Tuğrul Türkeş açıklama yaptı. Tuğrul Türkeş kimdir? Alparslan Türkeş’in yani bugün milliyetçi hareketten gelen herkesin başbuğ dediği Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Türk heyetinin başkanıdır. ziyaretimde bana şunu dedi. Kavala orada tutuklu biz burada hapisiz. Biz Terkiye yararına çalışmak istedikçe karşımıza bu dava gelmektedir. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına bu konseyin 75 yıl önceki kurucu üyelerinde Türkiye uymadıkça her zaman bu duvara tosluyor. Saat desek ne saat Kavala çıkmadan ne saat soruyorsun diyorlar. Meselenin özü, bu insanların hiçbiri Kavala’yı tanımaz ama sembol davadır. AİHM kararına uymayı bu Anayasa taahhüt ediyor. Buna uygun seçilen hakimde cumhurbaşkanı da buna uymak saygı duymak zorundandır. Tuğrul Bey emek verdi, dünya kadar çaba sarf etti olmadı. bugün açıklama yapmış Kavala’yı ziyaret edeceğim. Hangi Kavala’yı biz söyleyince vatan hainlerinin adını anıyorsunuz dedikleri Kavala. Biz söyleyince CHP ajanları savunuyor dedikleri Kavala’yı Tuğrul Türkeş ziyaret edeceğim diyor ve gerçek milliyetçilik bunu gerektirir diyor. Şimdi bu Tuğrul Türkeş’e MHP ne diyecek?

Tuğrul Bey babasının mezarına gidince kirletti diye gül suyu dökenler topyekûn koşup AKP’nin arkasına dizildiler. Ama Gezi Davası’nı inadına sürdürmek, Tuğrul Bey’in dediği gibi bu işte ne Türkiye’nin menfaati var, biz mazlumu sahiplenmeye devam edeceğiz. Pozisyonumuz budur.

Büyük bir insan hakları dramından bir hayvan hakları meselesine, bir büyük tehlikeye değinerek devam etmek isterim. 17 maddelik kanunu Meclis’e koydular, güya hayvan hakları kanunu. Evet Türkiye’de bir başıboş köpek sorunu var. Ama bunun çözümü için insancıl akılcı bilimsel yöntemlerin uygulanması gerekirken, muğlak ifadelerle öldürmeyi meşrulaştıran ve çözümü tamamen belediyelere uygulayıcıların inisiyatifine bırakan, bakımevi açma zorunluluğunu 2028’e kadar eterleyen, hayvan hakları derken, hayvanların yaşam hakkını tehdit eden bir ölüm yasasını getirdiler. Yıl 2020 hayvan hakları raporu, diyor ki hayvan hakları fonu kurulmalı, yaygın ve etkin kısırlaştırmayla barına hizmetleri karşılanmalı. Fon parayı nereden alacak? At yarışı, Milli Piyango ve bazı vergilerin küçük kısmı. Bu yıl bu sorun çözülebilecekken sorun tamamen ortada bırakılıyor. Öyle bir şey yapacaklar ki yabani hayvanlarla şehir yaşamı arasındaki en önemli bariyeri kaldırıp kuduzun insanlar için tehdit olmasına sebep verecekler, aşılı hayvanların kurduğu bariyeri ortadan kaldıracaklar. Çamaşır suyuyla öldürmek gibi saatler süren acılı bir süreci başlatacaklar. Hepimizin, evlatları torunları hayvan hakları meselesine hepimizden duyarlılar. Onların gözü önünde milyonlarca kedi, köpeği öldürttüğünüzde bir kuşakta bir travma yaratacaksınız. Bu memleket halen, köpeklerin bir adada ölüme terk edildiği ayıbı taşırken, hepimiz Osmanlı’yı geçmişte ziyaret edenlerin sokak köpekleriyle halkın ilişkini öve öve bitiremediği Türk insanın hayvan severliği kaldırmaya kalkıyorlar. Hayvan severlere hangi görüşte olursa olsun herkese söylüyorum. Bu hayvan hakları yasası diye getirilen ölüm yasasına bu grubumuz tarihi bir direniş gösterecek.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN