İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Marmara depreminin 23. yıl dönümünde düzenlediği basın toplantısında İstanbul'un depreme olan dayanıklılığı hakkında açıklamalarda bulundu. İstanbul'da belli bir kesimin çıkarları dışında projelere izin verilmediğini iddia eden İmamoğlu, "O bir avuç insanın çıkarına uygun olmayan hangi konuda talepte bulunursanız da, sizi dikkate almıyorlar. O bir avuç insanı buradan bir kez daha uyarmak istiyorum; başka İstanbul yok" diye konuştu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un depreme hazırlık ajandasını ve yeni çözüm önerilerini aktardığı basın toplantısı düzenledi. İstanbul’da 500 bine yakın orta hasarlı, 90 bine yakın ağır ve çok ağır hasarlı bina bulunduğunu aktaran İmamoğlu, İstanbul ormanlarından elde edilen 85 milyar doların deprem için kullanılmadığını belirterek “318 binayı acilen yıkıp, 3 bin 99 aileye, 3 bin 450 tl kira yardımı yapacağız” dedi. İstanbul'da belli bir kesimin çıkarları dışında projelere izin verilmediğini ileri süren İmamoğlu, "O bir avuç insanın çıkarına uygun olmayan hangi konuda talepte bulunursanız da, sizi dikkate almıyorlar. O bir avuç insanı buradan bir kez daha uyarmak istiyorum; başka İstanbul yok" dedi.
KİPTAŞ’ın deprem odaklı olarak toplam 16 milyar liralık yatırım gerektiren 10 bine yakın yeni konutun yapımını sürdürdüğünü söyleyen İBB Başkanı “Altını çizerek söylemek isterim ki, bu bir TOKİ modeli değil. Yani fakirin elinden alıp, bir avuç zengine aktarmıyoruz. Tam tersine, dar gelirlinin deprem sorununu çözmeyi hedefleyen, maliyetine bir konut üretimi sistemini ortaya koyuyoruz” diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un depreme hazırlık ajandasını ve yeni çözüm önerilerini aktardığı basın toplantısı düzenledi. Sütlüce’deki Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen 'İstanbul’un Yeni Çözüm Adımları' başlıklı toplantıda konuşan İmamoğlu, üzerinden 23 yıl geçen 17 Ağustos 1999 depremini tüm Cumhuriyet tarihinin en büyük trajedisi olarak niteledi.
“Büyük depremin üzerinden 23 yıl geçti ama biz, ülke olarak bu zamanı doğru kullanamadık” diyen İmamoğlu, “23 yılın 20 yılında hem İstanbul’u hem de Türkiye’yi yöneten anlayışın depreme hazırlık konusunu dönem dönem ciddiye aldı, ama ne yazık ki çoğu zaman o ciddiye alışın arka planında başka işlere öncelik verdiğini hep birlikte yaşadık.
Örneğin; göreve geldiğimizde, önümüze konan veriler, İstanbul’da deprem durumunda yaklaşık 48 bin binada ağır ve çok ağır, 146 bin binada ise orta hasar yaşanabileceğini ortaya koyuyordu. Önümüze konmuş olan veri, son derece endişe vericiydi. Ama çok geçmeden detaylı bir çalışma yapınca gördük ki, bu rakamlar doğru değil. Yaptığımız tespitlerden sonra ağır hasar görebilecek binaların 1.8 kat, orta hasar görebilecek binaların ise 3.3 kat daha fazla olduğunu bize gösteren sonuçlar elde ettik” bilgilerini paylaştı.
“İSTANBUL’DA 500 BİNE YAKIN ORTA HASARLI, 90 BİNE YAKIN ÇOK AĞIR HASARLI BİNA VAR”
İstanbul’da 500 bine yakın orta hasarlı, 90 bine yakın ağır ve çok ağır hasarlı bina bulunduğunu aktaran İmamoğlu “Riskli yapısını dönüştürmek isteyen İstanbullular için, teknik ve finansal garantörlük sunan, anahtar teslim sürecini içeren ‘İstanbul Yenileniyor Platformu’nu hizmete açtık. Vatandaşımızdan bugüne kadar; 38 ilçe, 584 mahalle ve 127.996 bağımsız birimi kapsayan 5.452 başvuru aldık” bilgilerini paylaştı.
İBB iştiraki KİPTAŞ’ın da tamamlanan projeler yanında, deprem odaklı olarak toplam 16 milyar liralık yatırım gerektiren 10.000’e yakın yeni konutun yapımını sürdürdüğünü kaydeden İmamoğlu, “Altını çizerek söylemek isterim ki, bu bir TOKİ modeli değil. Yani fakirin elinden alıp, bir avuç zengine aktarmıyoruz. Tam tersine, dar gelirlinin deprem sorununu çözmeyi hedefleyen, maliyetine bir konut üretimi sistemini ortaya koyuyoruz” diye konuştu.
“3 BİN 450 LİRA KİRA YARDIMI YAPACAĞIZ”
Tarama çalışmaları sonucu, özellikle İstanbul’un batı yakasında tespit ettikleri 318 bina çok ağır derecede çürük olduğunu tespit ettiklerini aktaran İmamoğlu “Biz, D ve E sınıfındaki o 318 binayı bir an önce yıkacağız. Çünkü o binalarda yaşayan 3.099 aile var. Bu hanelerin çok ağırlıklı bölümü kiracı. Bu insanlarımızı tabutta yaşatmayacağız. Bu yıl ‘Kentsel Dönüşüm Daire’mizde bulunan 100 milyon liralık bütçeyi, bu süreç için kullanacağız.
Biz, bu hanelerin içinde oturanları, ‘kira mahiyetinde maddi yardım’ yaparak çıkaracağız. Maddi yardım sınırı 1.150 lira olsa da İstanbul şartlarında ailelere, bu rakamın tam 3 katını ödemek için meclisimize teklif getireceğiz. İnanıyorum ki bu teklif, meclisimizden oy birliğiyle çıkartacaktır. Gelecek yıl için ise bu bütçeyi 5 katına kadar artıracağız” ifadelerini kullandı.
“İSTANBUL’UN GÖBEĞİNDEKİ ÜNİVERSİTE ALANLARINI KONUTA, TİCARETE AÇIYORLAR”
“Korunmuş askeri alanlarımızı lüks konuta ve ticari alanlara çevirip, milletin malı üzerinden çevrelerini zengin ettiler” diyen İmamoğlu “6306 sayılı Afet Riski Yasası’nı kullanarak, İstanbul’un göbeğindeki üniversite alanlarını konuta, ticarete açıyorlar. Ve yasanın tüm sınırlarını kullanarak, iptal edilen plana karşı yeniden plan yaparak, ısrar ediyorlar. Bu zihniyetin 20 yıllık eserini, bu eşsiz şehri nasıl bir beton yığınına çevirdiğini görmek için Esenyurt ve Esenler’e bakmak yeterlidir” ifadelerini kullandı.
“İstanbullunun 85 milyar doları, bu yöntemlerle ne yazık ki paylaşıldı” diyen İmamoğlu, “Buralarda kimler oturuyor? Depreme dayanıksız evlerde yaşayan çocuklarımız mı? Karınca kararınca tasarruf yapıp, başına sokacak bir evi olsun isteyen, düşük veya orta gelirli İstanbullular mı? Maalesef hayır. Aksine bu alanlar; lüks, israf ve yeni kentsel yük alanları oldu. Bu ‘hançer projeler’, kente yeni altyapı ve trafik yükü getirdi. Onlar, bir avuç çıkar grubu, 85 milyar dolarlık rantı paylaştılar.
“85 MİLYAR DOLAR DEPREM İÇİN KULLANILSAYDI ÇÜRÜK BİNA KALMAZDI”
Gördük ki; 130 proje, 78 donatı alanı ve tam 7 orman alanından 85 milyar dolar gibi inanılmaz bir rant elde edilmiş. Ne yazık ki; kamu arazileri, kamu kaynakları depremle mücadele için harcanmadı. Bu özel yasalar kullanılarak, satıldı veya imara açıldı. Oysa ki, kamu arazileri ve bu yasalar, bu kentin deprem toplanma alanları, yeni sosyal konut alanları ve çürük yapı stokunun yenilenmesi için kullanılabilirdi. Bu inanılmaz tutar ne İBB’ye kaynak olarak gelmiş, ne depreme dayanıklı konuta harcanmış. Tam 85 milyar dolarla şu anda İstanbul'da depreme dayanıksız ev bırakılmaz, hepsi yenilenirdi” diye konuştu.
“HALA YAĞMACI ANLAYIŞLA ŞEHRİ BETONA SÜRÜKLEMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ”
İstanbul’un, depreme önlem alıyor gibi yapıp, yeşili betona, kamusal alanı ranta çeviren zihniyetle 20 yıl kaybettiğini kaydeden İmamoğlu, “Yani 20 yıldır iyi bildiğimiz, vatandaşlarımızın deprem korkusunu istismar eden, rant uğruna insan canını hiçe sayabilen zihniyet” dedi.
İstanbul’un askeri alanları, ormanlar ve mezarlıklar gibi, koruma altında tutulması gereken arazilerinde de aynı tablonun görüldüğünü dile getiren İmamoğlu, “Çınarköy, Dikimevi, Haliçport , Maslak 1453, Ormanköy ve daha niceleri. Sadece 7-8 örnekte 3.226.041 metrekare yapılaşma elde edildi. Sadece bu metrekareyle bile, İstanbul'da rantı yüksek olan bu alanlardan milyonlarca metrekare yeni konut alanı elde edilebilir ve insanlarımızın deprem riski bertaraf edilebilirdi.
Askeri alanların yapılaşmaya açılması ve satılmasında, 15 Temmuz 2016’daki alçak darbe girişimi bile kullanıldı maalesef. Esenler’de bir askeri alanı, kentsel dönüşüm diyerek imara açıyorsunuz. Bu on binlerce metrekarelik alanı, sadece Esenler'e tarih vererek, geri kalan ilçeleri görmezden gelip, kendi istediğiniz yerden nasıl ve ne şekilde dönüştüreceğinizin belli olmadığı bir modelle iş yapıyorsunuz ve bunu da ‘İstanbul'un dönüşümü’ olarak İstanbullulara yutturmaya çalışıyorsunuz. Hala yağmacı, kayırmacı ve torpilci bir anlayışla, bu şehri daha da betona karanlığa sürüklemeye çalışıyorsunuz. İmar Planında; eğitim, sağlık, kültürel tesis gibi kamusal kullanıma açılması öngörülmüş araziler, Etiler Polis Okulu arazisindeki gibi, ‘özel proje’lere dönüştü” bilgilerini paylaştı.
“KARŞIMIZA TAM BİR YETKİ KARMAŞASI ÇIKIYOR”
“İstanbulluların güvenliğinden birincil derecede sorumlu belediye yönetimi olarak, şehrimizi deprem riskine karşı güçlendirmek istediğimizde, karşımıza tam bir yetki karmaşası çıkıyor” diyen İmamoğlu “İstanbul’un imarıyla ilgili kararlarda etkili olan 24 kanun, 11 yönetmelik ve 19 kurum var” bilgisini paylaştı. İstanbul’u yönetmenin, şehri depreme hazırlamanın hem bütüncül bir iş hem de seferberlik işi olduğuna vurgu yapan İmamoğlu “Ama bu kadar mevzuatın, bu kadar kurumun uyum içinde nasıl çalışacağını gözeten yok.
Yönetici insanlar istese bile, aslında bağlı oldukları sistem ve onları baskı altında tutan anlayış ne yazık ki bunu gerçekleştirme iradesini onlara vermiyor. Dahası; bunu isteyen de yok. Zira bu karmaşayı yaratan aklın, bu karmaşadan faydalanmaktan başka bir düşüncesi de yok. Örneğin; Avcılar’da aldığımız bir yıkım kararı, ta Ankara’dan, düğmeye basar gibi, anında bozulabiliyor. Daha yeni, Marmara Denizi’ndeki müsilajla mücadele için çıkarıldığı söylenilen ‘Özel Çevre Koruma Bölgesi’ ilanı ve bu bölgedeki yetkiyi bakanlığa almaları, bunun bir başka örneği” dedi.
“O BİR AVUÇ İNSANI UYARIYORUM: BAŞKA İSTANBUL YOK”
“Bu yetkiyle, şu an İstanbul’un tüm kıyı alanlarındaki belediye yetkisinin kullanılmasına pervasız bir biçimde müdahale ediliyor” diyen İmamoğlu, Avcılar örneğini verdi. Avcılar’da sahili vatandaşın kullanımına açmak istediklerini aktaran İmamoğlu, “Oradaki işgalleri yıkarak, sahilin kullanımını İstanbullulara açmak istiyoruz.
Ama bakanlık, müsilajla mücadele için çıkarılan ‘özel çevre koruma bölgesi’ yetkisiyle, bunu durdurmakta kullanıyor. Bütün bu mevzuat ve kurumlar, sadece bir avuç insanın çıkarı söz konusu olduğunda uyumlu hale getiriliyor. O bir avuç insanın çıkarına uygun olmayan hangi konuda talepte bulunursanız da, sizi dikkate almıyorlar. O bir avuç insanı buradan bir kez daha uyarmak istiyorum: 24 kanun, 11 yönetmelik, 19 kurum var; ama başka İstanbul yok” diye konuştu.
“AFETİN SİYASETİ OLMAZ, MÜCADELESİ OLUR”
“Gelecek yıl seçimlerden sonra, Millet İttifakı iktidarında, İstanbul Deprem Konseyi’nin kurulmasını sağlayarak, meseleyi kökünden ve hızlıca tam katılımcı bir modelle çözeceğimizin taahhüdünü veriyorum. Amacımız; dünyanın benzersiz metropollerinden İstanbul’un, hızlı ve sağlıklı bir dönüşüm sürecinde yol almasıdır” diyen İmamoğlu “Ülke olarak içinden geçmekte olduğumuz ekonomik koşullar belli” dedi ve ekledi:
“Ekonomik zorluklar ve yüksek faiz oranları, pek çok işletme için kredi bulma zorluğu demek. Kredi bulsanız da maliyeti çok yüksek. Bu nedenle günümüz koşullarında, şehrimizde her kademede deprem riskine karşı hazırlanmak için özel şartların oluşturulması şart. Bilhassa, bu iş için özel bir finans modelinin geliştirilmesi şart. Biz, işte tüm bu nedenlerle İstanbul’da tam yetkili bir ‘Deprem Konseyi’ kuralım demiştik? Görüyoruz ki, bu önerimiz savsaklanıyor.
Oysa ki, 23 yılda geldiğimiz nokta ortada. 23 yılda ortaya konan hızla gidersek, İstanbul’u deprem riskine karşı koruyabilmek için bize 100 yıl yetmez. 100 yıl içinde de şimdi sağlam olan konutlarımızın büyük bölümü riskli hale gelir. O yüzden ana aktörün Şehircilik Bakanlığı’nın olmadığı, İstanbul’un deprem meselesini birinci elden çözecek, icra kabiliyeti yüksek bir kurul olarak ‘İstanbul Deprem Planlama ve İcra Kurulu’nun kurulmasının şart olduğunu duyuruyoruz. Millet İttifakı ve altılı masanın gelecek yıl seçimlerden zaferle çıkmasıyla, İstanbul Deprem Konseyi’nin öncelikli olarak kurulması için çalışacağız. Afetin siyaseti olmaz, afetin mutlak mücadelesi olur. O mücadeleyi, kayıtsız-şartsız veriyoruz; vermeye devam edeceğiz. Kaybedecek vaktimiz yok, ama yapmamız gereken çok iş var. Fırsatçılığa, kentin talan edilmesine, kentsel dönüşüm ve depremle mücadele arkasında başka işler çevrilmesine de asla bu anlamda müsaade etmeyeceğiz. Hukuki tüm haklarımızı kullanmaya devam edeceğiz.”