Tüm bilim çevrelerinin ve muhalefetin itirazına rağmen ilk köprüsünün temelinin haziran ayında atılacağının açıklandığı Kanal İstanbul projesi güzergahında arsası olan vatandaşlar, "Kanal İstanbul, 'Talan İstanbul' oldu. Kanal İstanbul'un bize bir faydası yok. Bu Lozan'ı delme projesidir. Bırakın doğayla uğraşmayı, bizim gidecek yerimiz yok" diyerek isyan ettti.
İlk köprüsünün temelinin haziranda atılacağı söylenen Kanal İstanbul’un güzergahında yer alan Sazlıdere Baraj Gölü çevresinde oturan, bölgede tarım arazisi, evi olan vatandaşlar, seslerini duyurmak için mücadele ediyor.
'LOZAN'I DELME PROJESİ'
Kayabaşı köyünde ikamet eden ve arsası Kanal İstanbul projesine giden İsmail Yıldız, şunları ifade etti:
"Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu'nda görevliyim. Kayabaşı köyünde ikamet etmekteyim. Doğum yerim Kayabaşı Köyü. Ne yazık ki Kanal İstanbul demeyeceğim, Talan İstanbul oldu. Şimdi burada Kanal İstanbul'un bize bir faydası yok. Bu memlekete zararı olacak bir şeyler var. Efendim bu Lozan'ı delme projesidir. Benim gördüğüm, incelediğim kadarıyla Lozan'ı delme projesidir. Biz de buradaki halk olarak hiçbir şeyden yararlanamıyoruz. Şimdi ben size bir şeyler göstereceğim. Şimdi buyurun efendim bakın. Şu ara benim tapulu yerim. Tren yoludur burası. Kanal İstanbul projesine dahil. Şu alana komple okul alanı vermiş. Bir değiştirelim bir tanesini daha. Bu da Kayabaşı Köyü'nün içidir. Şu alan da bana aittir. Kayınpederin olarak bizlere aittir. Ama verilen imar planına bakın zemin+3 kat. Efendim Başakşehir, Kayaşehir, Kiptaş 20 kat. Bize neden bunları reva görüyorlar? Bunu anlamış da değiliz.
'MAĞDUR HALK KONUŞMAYA KORKUYOR'
Bunlara tabii ki itiraz ediyoruz. İtiraz etmeye de devam edeceğiz. Hukuki yönlerimizle arayacağız. Benim arsam burada okul alanına gidiyor. Ben tamamen mağdur oldum. Kayabaşı köyünün, halkının yüzde 90’ını tamamen mağdur. Bunlar da bir gerçektir. Ama halk korkuyor. Konuşmaya da korkuyorlar. Çekiniyorlar. Ne hikmetse ben de bunu anlayamadım. Valla bu insanların gidecek hiçbir yeri yok. Bu insanlar Selanik mübadilidir. 1924 Selanik Mübadili olduğundan dolayı Yunanistan da almıyor. Gidecek hiçbir yer yok. Artık ne olacak ben de bilmiyorum. Onun akıbeti kayıp. Zaman gösterecek bunları. Şimdi gitsen sorsan ki desen buralar neden böyle? Efendim herkes çekiniyor, röportaj vermeye çekiniyorlar, korkuyorlar. İtiraz etmek açısından ben bir ön ayak oldum. 180 kişi itiraz ettik. Ama burada 180 kişi değil bin 500 kişi var. Çoğu gelmedi. Efendim korkuyorlar. Birilerinden korkuyorlar. Korkmanın bir anlamı yok. Benim canım yanıyor. Benim canım yandığı için ben saldıracağım. Takdir kendilerinin."
'BENİM GİDECEK YERİM YOK'
Kayabaşı Köyü sakinlerinden Rasim Esen de Selanik göçmeni olduğunu ve dedesinden, babasından kalma evi dışında bir şeyi olmadığını belirterek, "Benim gidecek bir yerim yok, ben ne yapacağım" diye sordu. Esen, şunları söyledi:
“Yani öyle bir şey ki, şöyle söyleyeyim; TOKİ dediler, yapacağız dediler, 'Kayabaşı Köyü'nü güzelleştireceğiz' dediler maalesef. 'Yüzde 40' dediler yüzde 57 kestiler. Benim bir dönüm tarlamı kaydırdılar başka taraflara. Ne ekebiliyorum ne biçebiliyorum. Üstüne bir bina koyamıyorum, bir şey yapamıyorum. Ama Kayaşehir'de gördüğünüz gibi hani 20 kat 16 kat hani öyle bir yerler yapıyorlar ki biz bile şaşırdık. E dediler Kanal İstanbul. Kanal İstanbul yapacaksın; doğanın dengesini bozacaksın bir. İkincisi burada Şamlar Köyü var. Şamlar bizden eski. Bizim geldiğimizden eski. Şamlar'ı mağdur ettiler.
'BİZİMLE HERHANGİ BİR İLETİŞİME GEÇEN YOK'
Şimdi Kanal İstanbul'u yapacaklar bizimle herhangi bir iletişime geçen yok. 'Sizlere şunları sunduk' dediler, kağıt üzerinde bir şeyler yaptılar. Ama hiçbir devlet yetkilisi gelip de ne bizim muhtarımızla, bizim derneğimiz var, ne dernek başkanımızla; 'Kardeşim biz bunları yapıyoruz, bu insanları bu şekilde mağdur edeceğiz veya etmeyeceğiz' diye bir şey söyleyen yok. Ben buna inanıyorum ki, TOKİ'nin yaptığı gibi Kanal İstanbul'u yapacaklar. Bizim Kayabaşı Köyü, Şamlar Köyü buradan öte olan köylerin hepsini mağdur edecekler. Buna adım gibi eminim.
'BIRAKIN DOĞAYI, NE UĞRAŞIYORSUNUZ BİZ İSTEMİYORUZ KANAL İSTANBUL'U'
Bırakın ya bu doğayı, bırakın ne uğraşıyorsunuz Kanal İstanbul'la. Ben istemiyorum. Benim bu saatten sonra gidecek yerim yok. Babamdan dedemden kalan bir ev yerim var. Başka bir şeyim de yok. Ben nereye gideceğim? Dedemin geldiği yere gidemem ben. Hani bu kadar insafsızlık bu kadar şey olmaz yani. Kanal İstanbul'u yapacaksın, TOKİ dediniz Kayabaşı köyünü mağdur ettiniz. Şamları mağdur ettiniz. Bizi de hepten mağdur ediyorsunuz. Biraz ellerini vicdanlarına koysunlar, gelsinler bir baksınlar bu taraflara. Gelsinler otursunlar konuşsunlar. Bunun çaresine baksınlar. TOKİ'nin kurulduğu zamanlardaki gibi bizi mağdur etmesinler. Ben bunu istiyorum.”
'BU DOĞANIN HEPSİ BETON KANALINA DÖNÜŞECEK'
"Burada yapılacak olan bir Kanal İstanbul'la birlikte ne yazık ki Marmara Denizi'yle ilgili bütün bağlantılar yok olacak" diyen Başakşehir ve İBB Belediye Meclisi üyesi Hayrettin Özbakır da şunları söyledi:
"Burada gördüğünüz bu güzelim coğrafya, bu gördüğünüz doğa güzeli yer ne yazık ki Kanal İstanbul projesinde yer alan bir alan. Bu alandaki bütün doğa, bu görünen cennet gibi yerler ne yazık ki önümüzdeki süreçte, betona Ekrem İmamoğlu Başkanımızın dediği gibi Beton Kanalı'na dönmüş olacak. Bizler İBB Meclis üyeleri, Başakşehir Belediyesi Meclis üyeleri ve Millet İttifakı'nda yer alana paydaşlarımızla birlikte 'Ya Kanal ya İstanbul' mücadelesine hep birlikte varız. Biz bu güzelim coğrafyayı, bu doğayı çocuklarımıza torunlarımıza miras bırakmak zorundayız. Burada yapılacak olan Kanal İstanbul'la, yani İhanet Kanalı'yla birlikte İstanbul'a su sağlayan Sazlıdere Barajı ne yazık ki betona gömülecek.
'HİÇBİR BALIK VE CANLI YAŞAMAYACAK'
Burada yapılacak olan bir Kanal İstanbul'la birlikte ne yazık ki Marmara Denizi'yle ilgili bütün bağlantılar yok olacak. Marmara Denizi bir kokmuş yumurtaya dönecek. Ekolojik yapısını kaybedecek, hiçbir balık ve canlı ne yazık ki yaşamayacak."