İçişleri Bakanlığı'nın İstanbul'da yaşayan yabancı sayısını 1 milyon 87 bin 17 olarak açıklamasının ardından İBB Başkanı İmamoğlu, Metro İstanbul bröve töreninde, "Ben 2 milyonu aşıyor diyorum. Birileri rakam veriyor, 1 milyon 53 bin. Kendileri de inanmıyor. İlçe belediyelerinin rakamlarını toplasınlar veri daha da yukarı çıkar." diye konuştu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Metro İstanbul bröve töreninde yaptığı açıklamada İstanbul'da yaşayan mültecilerin sayısına ilişkin çarpıcı bir ifade kullandı. İmamoğlu, "Ben 2 milyonu aşıyor diyorum. Birileri rakam veriyor, 1 milyon 53 bin. Kendileri de inanmıyor. İlçe belediyelerinin rakamlarını toplasınlar veri daha da yukarı çıkar." dedi.
İmamoğlu, Almanya’da yaptığı konuşmada İstanbul’da 2,5 milyona yakın sığınmacı olduğunu belirtmesinin ardından açıklama yapan İçişleri Bakanlığı İstanbul'da yaşayan yabancı sayısını 1 milyon 87 bin 17 olarak kaydetmişti.
"ARZU ETMEDİĞİMİZ SEVİYEDE"
"İlçe belediyelerinin rakamlarını toplasınlar veri daha da yukarı çıkar" diyen İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"İstanbul'da resmi olarak 16 milyona yakın bir nüfus var. Ama ne yazık ki arzu etmediğimiz seviyede gelenler de var. Öğrenciden, turistten bahsetmiyoruz. Bu 1 milyonu aşan aynı anda şehrimize gelen insan sayısı var ki onla beraber 17 milyonu zaten aşıyoruz. Arzu etmediğimiz derken bazı zor koşullardan kaçan insanların da geldiği bir ülkeyiz. Bunda bir kısım dış politikanın yanlış yönetilmesinin de aşırı sayılarda var. Ben 2 milyonu aşan var. Birileri rakam veriyor, 1 milyon 53 bin. Kendileri de inanmıyor. İlçe belediyelerinin rakamlarını toplasınlar veri daha da yukarı çıkar. "
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan İmamoğlu, geçen haftaki Almanya temaslarına değindi. Geçen 22 Nisan’da Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in İstanbul ziyaretini anımsatan İmamoğlu, şöyle konuştu:
“Bugüne dair mülteci meselesinin ne kadar derin bir meseleye dönüştüğü, uluslararası anlamda bunu yönetemediğimiz iyi noktasında da verilerle karşı karşıyayız. Bu kapsamda oldukça geniş İstanbul ve ülkemiz ekseninde de başta mülteci meselesi olmak üzere yatırımlarımız, iki ülke ilişkileri, şehirlerin kardeş ilişkileri üzerinden sohbetlerimiz olmuştu. Daha sonra o masada bulunan Maliye Bakanı ile de bir görüşme yapmamızı özellikle şehrimizdeki yatırımlardan bilgi vermemiz söz konusu olacağından bahsetmiştik. Bu seyahatte denk gelen Maliye Bakanı’yla olan randevumuza aynı zamanda Dışişleri Bakanı ve Ekonomi ve Yatırımdan Sorumlu Devlet Bakanı gündemi eklendi. Tabii bunlara ilave olarak 35’inci kardeş şehir ilişkisini kutladığımız Berlin Belediye Başkanıyla olan randevumuz, yine bir başka kardeş şehrimiz Köln Belediye Başkanı, Düsseldorf Belediye Başkanı ve Milli Takım maçını izlemeye gittiğimiz Dortmund şehrindeki Dortmund Belediye Başkanı, görüşmelerimizin bu kurumsal karşılığı oldu. Yanı sıra Almanya’nın en büyük iş dünyası kuruluşu, iş dünya çerçevesi olan bir BDİ diye anılan iş dünyası kurumunun başkanı ve yönetim kuruluyla bir araya geldik. Malumunuz Türkiye’mizde çok ciddi sayıda tamamı Alman sermayeli olan, yatırımları olan şirketler var ve bu şirketlerin en üst düzey temsili olan firmayı, daha doğrusu kurumu ziyaret ettik ve orada da İstanbul’umuzun bir yatırım odağı kent olduğunu hatta BDİ’nin dünya ekseninde birkaç şehirde temsilcisinin olduğunu ve bir tanesinin de İstanbul’da olmasını arzu ettiğimizi dile getirdik.
''İSTANBULUMUZA YAKIŞAN İTİBARLI BULUŞMALAR SİLSİLESİYDİ''
Buna ilave olarak da tabii ülkemizde, şehrimizde kazandırma hayalini en güçlü şekilde hissettiğimiz HIZ-RAY’ın yapımıyla ilgili ve buna talip olmayı düşünen yine uluslararası bir firmanın test tren sürüş alanını ziyaret ettik. Orada hızlı treninin test sürüşüne eşlik ettik. Hatta ben de bir miktar kullanma zevkine sahip oldum. 180 kilometreye kadar çıkmayı arzu ettiğimiz HIZ-RAY’ın Sabiha Gökçen’den Beylikdüzü’ne 75 kilometreyi 50-55 dakikada alacağı bir ortam. Gezimizin kapsamı bu. Çok kolay bir şey değildi. Ciddi kilometreler aldık. Keyifliydi de. Bence İstanbul’umuza yakışan itibarlı bir buluşmalar silsilesiydi. Ben hem Alman hükümetinin değerli bakanlarına hem belediye başkanlarına çok teşekkür ediyorum. Kaldı ki hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hem de Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı kimliğimle daha önce yapmayı düşündüğümüz ama farklı sebeplerle yapamayıp iptal ettiğimiz Türk-Alman kardeş şehirleri buluşmasıyla ilgili de öncü fikrimizi başta Berlin ve Köln kardeş şehrimizle paylaştık. Umut ediyoruz 2025’te de böyle güçlü bir buluşmayı ülkemizde yaparak hem Almanya hem Avrupa Birliği’yle ilgili ilişkilerimizde tamir edilmesi gereken alanları en güçlü şekliyle tamir etmeyi ve ikili ilişkilerin ticari, teknik, siyasi, her alanda çok itibarlı ve çok güçlü bir seviyeye kavuşmasını diliyorum. Zira biliyorsunuz ki dünya ekseninde en fazla yurttaşımızın yaşadığı ülke Almanya. Almanya’yla olan her olumlu, düzeyli ve itibarlı ilişkinin orada yaşayan insanlarımızın yaşamına da pozitif yansıyacağına inanmıyorum. Kimin ne yazdığının önemi yok.”
''GENEL BAŞKANIMIZIN KENDİ ŞAHSİ FİKİRLERİDİR''
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş aday olsaydı şu anda Erdoğan Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmuyordu” şeklindeki değerlendirmesinin hatırlatılmısa üzerine İmamoğlu, ''10-11 gün bayram ve Almanya seyahatimle ilgili süreçte açıkçası ülkemizin içinde mevcut olunan bu tür muhabbetleri ya da röportajları, siyasi münazaraları pek duyamaz, ilgilenemez oldum. Bu kapsamda Sayın Genel Başkanımızın değerlendirmeleri, elbette kendi şahsi düşünceleri ve fikirleridir. Muhtemelen benden ziyade kendisine sorulması daha doğru olabilir” dedi.
HALK EKMEK’E ZAM: UZUN SÜREDİR DAYANDIĞIMIZI DUYURALI 9-10 AY OLDU
Halk Ekmek’te satılan 250 gram ekmek fiyatlarının yüzde 60 zamla 5 liradan 8 liraya yükseltilmesine ilişkin de İmamoğlu, şöyle konuştu:
“Biz aldığımız un bitene kadar ülkede etkilendiğimiz maliyet koşullarından vatandaşlarımız etkilenmesin diye bitene kadar eski fiyattan satışa devam ettik. O da bugüne kadar sürdü ama dehşet bir buğday, un fiyatı var. Yani şu anda belki de tarifsiz, yani enflasyonla kıyaslanmayacak derecede yüzde 130’ları bulan yıllık artışlara sahip. Buğday, maya vesaire gibi süreçleri yine en minimumda hareket ediyoruz. Bizim gönlümüz elbette zammı arzu etmiyor. Uzun süredir dayandığımızı ve dayanacağımızı duyuralı neredeyse 9-10 ay oldu. Yani geçen sene eylül, ekimden beri zam yapmayacağız, kış koşullarına giriyoruz diyerek o koşullarda zam yapmadan insanlarımızın yanında olma gayretinde olduk. Ramazan ayında zam yapmadık. Ramazan ayı öncesi fiyatı düzenlemeyle ilgili çok yoğun baskı geldi bize Halk Ekmek’ten, yani zarar ediyoruz şeklinde. Mevcutta geçmişte aldıkları unu kendimize bir avantaj olarak kabul ettik. Yani geçmişte ödenen paranın para maliyetini hesaba katmadan bugünlere geldik. Bugünden itibaren sürdürülebilir bir işletme sürecini devreye almamız gerekiyor. Yapılan hesaplamalar ve ortaya konulan zam fiyatı bir kâr hedefiyle konan değil, uzun süreli bugünden itibaren kâr etmeden işletmenin insanlarımıza sağlıklı ekmek sunabilme fırsatını yakalayabilme gayretidir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin her konuda sürdürülebilir hizmet verme ama bir yanıyla da vatandaşını koruma mecburiyeti vardır.”
KILIÇDAROĞLU İLE GÖRÜŞECEĞİ İDDİALARINA YANIT
CHP 7'inci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşeceği yönündeki iddialara ilişkin soruya da İmamoğlu, şu yanıtı verdi:
“Sayın önceki dönem genel başkanımızla Kurban Bayramı’nda bayramlaştık. Bayramlaştığımız esnada da ben artık Ankara’ya da geliyorum. Muhtemelen daha sık geleceğim, Türkiye Belediyeler Birliği görevimden ötürü ve geldiğimiz bu esnada da olabilirse bir yemekte sohbet etmeyi arzu ederim, dedim kendisine. O da ‘memnuniyetle’ dedi ama net olarak şu tarih bu tarih yok. Bunun farklı şekillerde basına yansıması, tarihin hatta gündemin, içeriğinin aktarılması ya da birilerinin bunu bir şekilde çatır çutur farklı anlamlara çekerek yazmasını hayretle izliyorum. Yani benim tek arzum var. Önceki dönem genel başkanımızla aramızdaki münasebetin yanlış anlaşılmalardan uzak, samimi bir ilişkide yürüdüğünü ve bunu da bir yemek yiyerek gayet samimi bir ortamda toparlama girişimiydi. Bu hafta müsait olur muyuz, bilmiyoruz. Olursam zaten ararım. Haftaya da olabilir, bir sonraki hafta da olabilir. Yani bu, iki ülke cumhurbaşkanının görüşme muhabbeti değil. Bir arada görev yapmış olan önceki dönem genel başkanıyla İstanbul Belediye Başkanı arasındaki bir dost muhabbeti.
''BU KADAR MERAK EDİLMESİNİ DE GARİPSİYORUM''
Bu kadar merak edilmesini de garipsiyorum. Bunun bu şekilde basına yansıtan aklı da şaşarak izliyorum. Zaten bu tür kurulan diyaloglar ve yapılan perdelemeler, bazen parti içi muhabbetlerin de kötü şekliyle deşifre edilmesini sağlıyor kamuoyuna dönük. Yazık ediyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki ilişkileri ben, siyasi yaşamım boyunca dışa dönük hiçbir zaman ne deşifre ettim ne bununla ilgili cümleler kurdum. Tekrar son cümlemi kurmuş olayım. Önceki dönem saygıdeğer genel başkanımızla bayramlaştım. Her zaman her bayramda bayramlaştığım gibi. Kendisiyle de bir yemekle buluşma arzumu dile getirdim. Ankara’ya geldiğimi söyledim ama o bu geliş de mi olur, bir başka geliş de mi olur; kendisiyle telefonda konuşur, karar veririz, sizlere de haber vermeden yemeğimizi yer, sohbet ederiz.''
ADALAR'DAKİ 'AZMANBÜS' EYLEMLERİ
Adalar'da vatandaşların "Azmanbüs" adını verdikleri minibüslere ilişkin başlatılan eylemler hakkında değerlendirmelerde bulunan İmamoğlu, "Adalar halkıyla olan üst seviyede olan samimi diyaloğumuza zarar getirecek hiçbir davranışa ne ben ne de çalışma arkadaşlarımız bulunamaz. Adalar'dan atların görmüş olduğu zulmü gidermek adına Adalar'daki faytonların kaldırılma sürecinde ne kadar halkçı, katılımcı bir model yönettiğimizi en iyi Adalar halkı biliyor" ifadelerini kullandı.
"Bizim siyaset anlayışımızda tepkiyi gösteren insanları duymak en önemli fıtratımızdır. Tepkiyi elbette duyuyorum, anlıyorum" diyen İmamoğlu, şöyle devam etti:
“Adalar halkıyla olan üst seviyede, samimi diyaloğumuza zarar getirecek hiçbir davranışta ne ben ne bir çalışma arkadaşım bulunmaz, bulunamaz. Adalar halkıyla, Adalar’ı çok düşünen ve karşılıklı diyaloğunda hep şeffaf, onların ne hissettiğini anlamaya çalışan bir süreci işlettik. Adalar’dan faytonlardaki atların görmüş olduğu zulmü gidermek adına Adalar’daki faytonların kaldırılma sürecinde ne kadar halkçı, katılımcı ve aynı zamanda emekçisinden oradaki insanların ne düşündüğüne kadar fikirlerini alan katılımcı bir model yönettiğimizi en iyi Adalar halkı biliyor. Bizim siyaset anlayışımızda tepkiyi gösteren insanları duymak en önemli fıtratımızdır, tavrımızdır. Ben, Adalar halkının ya da orada bir kısım vatandaşımızın tepkisini elbette duyuyorum ve bunu hissediyorum, anlıyorum. Bir kere tespiti sağlam yapmak lazım. Adalar’da faytonları kaldırdıktan sonra buradaki toplu taşımayı sağlama mecburiyetimizin olduğunu, yani Adalar toplu taşımasız olmaz. Adalar’ın neredeyse yüzde 70 küsuru orta yaş ve orta yaş üstü vatandaşlarımızdan oluşuyor. İnsanlarımızın toplu taşımadan faydalanma mecburiyeti var. Artı, Adalar epeyce ciddi bir alandır. Başta Büyükada olmak üzere Heybeliada da bunlardan birisi. Buralarda mezarlıklara erişim, hastaneye erişim, sağlık ve kamu kurumlarına erişim gibi mecburiyetler var. Tatil günlerinde bazen 60 bini aşan Adalar’a giden misafirimiz var. Dolayısıyla Adalar’da bir toplu taşıma zarureti var.
“L TİPİ ARAÇLAR ŞU ANDA ÜLKEMİZDE RUHSATLANABİLEN ARAÇLAR DEĞİL”
Peki, toplu taşımayı nasıl yapacaksınız? Değerli hemşehrilerime buradan seslenmek istiyorum. Toplu taşımada tanımlı araçlar var. Bu tanımlı araçların dışında bir aracı siz lisanslayamıyorsunuz ya da ruhsatlandıramıyorsunuz. Biz o dönemde geçici bir ruhsatla, daha doğrusu geçici bir izinle ki ben ta o dönemin İçişleri Bakanı’yla gidip buluştum, saatlerce toplantı yaptım. Hatta o dönem bu iznin çıkmasıyla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı’nın onayına bile ihtiyaç duyuldu o masada. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da katılımıyla ‘peki, buna geçici izin verelim’ çünkü araç yok henüz ortada. Faytonu kaldırdık, araç yok. L tipi araçlarla orada hizmet etmeye başladık. L tipi araçlar şu anda ülkemizde ruhsatlanabilen araçlar değil. Geçici izinle bize hizmet eden araçlar ve biz o günden bugüne araçların dizaynıyla ve araçların Adalar’a uygun bir araç üretimiyle ilgili yoğun bir çaba içerisinde olduk. Ülkemizin o günde masada söz verdiğimiz üzere yerli üretimle bu işi ayarlamaya dönük adımlar attık. En nihayetinde şunu söyleyeyim. Biz ülkemizde yeni tip bir aracın, ruhsatlı bir aracın dizaynıyla ilgili farklı ihalelere çıkmamıza rağmen, farklı birtakım sistemleri devreye sokarak buna katılımı teşvik etmemize rağmen ne yazık ki biraz ekonominin düzeninin bozuk olması, dönemsel birtakım zorluklar ve de buna hazır olduğunu görmediğimiz birtakım kurum ve kuruluşlardan ötürü katılım olmadı.
“LİSANSLANABİLEN TEK ARAÇ BUYDU”
En nihayetinde bizim 30 Nisan 2024, yani bundan iki ay önce taşımayla ilgili o verilen geçici iznin süresi doldu. Bir an önce araç almamız gerekiyordu ve tek lisanslı araç olan M tipi araç dediğimiz ama çevreye duyarlı, elektrikle çalışan, sessiz ve güvenlik koşullarını sağlayan ve lisanslanabilen tek araç tipi buydu. Bu araç Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı destekli. ASELSAN lisanslı ve KARSAN ortak imalatıyla yapılmış yerli üründür. Biz bu araçları satın aldık çünkü bizim orada lisanslı bir biçimde toplu taşımayı sağlama mecburiyetimiz var. Bazı alanlarda toplu taşıma mecburiyeti vardır. Yani İstanbul’da ben toplu taşıma yapmıyorum diyemezsiniz. Adalar’da da diyemezsiniz ve yapmak zorundasınız. Halka o hizmeti sunmak zorundasınız. Şu anda o araçlarımızla orada hizmetimizi sunuyoruz. Elbette ki bizim daha farklı, daha farklı bir dizaynla, daha farklı bir sistemle lisanslanabilir bir aracın üretimi konusunda Ar-Ge çalışmalarımız sürüyor ama şu anda böyle bir imkan yok. Artı, bizim orada bu toplu taşımayı sunmayla ilgili çabamız olmak zorunda. Yasal zorunluluğumuz var. Yani biri şikayet etse bu konuda biz yargılanırız.
“TEPKİLERİ SAYGIYLA KARŞILIYORUZ”
Bu bağlamda oradaki mevcut araçların ne şekilde oluştuğu, ne şekilde olgunlaştığıyla ilgili başta Adalar Belediye Başkanımız Sayın Ercan Akpolat olmak üzere İETT Genel Müdürümüz halka şeffaf bilgilendirme toplantılarını yapıyor ve büyük oranda halkla uyumlu bir şekilde bu süreci karşılıyorlar ama dizayn hassasiyeti, estetik hassasiyeti olan bir kısım vatandaşlarımızın tepkileri var. Bunu da saygıyla karşılıyoruz. Buna karşı ‘bizim niye böyle yapıyorlar’ diye bir tepkimiz yok. Adalar halkına dönük de bir açıklamam, bir beyanım olacak. Kendilerine bütün bu bilgileri bir sunumum da olacak. Bu bağlamda çalışmalarımız sürüyor ama orada toplu taşıma olmak zorunda. Farklı bir yere dikkat çekmek isterim. Bu konuda mülki, idari noktalarını emniyet olmak üzere de katkılarını en üst seviyede talep ediyoruz. O da şu; şu anda toplu taşımanın eksikliğinin var olduğunu gören ya da bunu fırsat bilen ve inanılmaz ruhsatsız taşımacılık yapan, Adalar’ı esas çirkin gösteren bir kısım elektrikli araçlar. İki, üç, dört tekerlekli şarjlı cihazlarla orada asla ve asla ulaşım hizmeti veremeyecek bir kısım araçlar iş görür durumda ve acayip sayısı artmış. Bunların tümünün toplatılması şart. Hangi araçların, hangi bireysel ihtiyaçlara hizmet edeceği de Adalar’da belli.
“HİZMETE SUNDUĞUMUZ ARAÇLAR FLORANSA’DA, ROMA’DA DA KULLANILIYOR”
Bu bağlamda hem emniyetin hem kaymakamlığın hem valiliğin bir kısım birimleriyle de görüşüyoruz. Bunları temizlememiz lazım. Adalar’ı esas çirkin gösteren husus budur. Şu andaki mevcut toplu taşımamızın belli hassasiyetler ve belli zaman dilimleri gözetilerek hizmet edilmesinin sağlanması lazım. Buna lütfen hemşehrilerim engel olmasınlar. Seslerini duyuyoruz ve bu hassasiyeti de takip ediyoruz. İnşallah ilerleyen zaman diliminde ruhsatlanabilir birtakım elde edeceğimiz bir yeni dizaynla ruhsatlanabilir bir araç oluşturduğumuz takdirde hızlıca da o aracın teminine ya da üretimine geçmek istiyoruz. Bu arada şunu da söyleyeyim. Şu anda bizim orada hizmete sunduğumuz M tipi araçlar Floransa’da, Roma’da ve bunun gibi bir kısım tarihi şehirlerin tarihi bölgelerinde kullanılan araçlardır. Yani bu araç öylesine hani sadece Adalar için getirilmiş bir araç değil. Özellikle dünyanın tarihi alanlarda taşımayla ilgili, toplu taşımayla ilgili insanların hizmetine sunulan Floransa, Roma, Bordeaux gibi Avrupa’nın çok önemli tarihi şehirlerinde kullanılan araçlardır. Bizim de bu konuda hassasiyetimizin olduğunu hemşehrilerimiz bilsinler.”