Gelecek Partisi Sözcüsü Özcan yaşanan son felaketlere ilişkin açıklamasında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay'ın "Artık dere yatağına ev yapılmasın" sözlerine tepki gösterdi. "Siz önce dönüp bir aynaya seslensenize. Dönüp de devlete, cezalandırmadığınız sorumlulara yapsanıza bu uyarıları. Vatandaşa o izinleri veren sorumlulara, hesabını sorsanıza" dedi.
Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, bugün yaptığı basın açıklamasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yaşanan son felaketlerle birlikte Türkiye’nin afetlere hazırlıklı olmadığının görüldüğünü kaydetti.
"Hükümet her alandaki yönetim krizini, kifayetsizliğini burada da serdetmiştir" diyen Özcan, "Ne afet öncesi koruyucu tedbirler, ne ekipman, ne organizasyon, ne de yerel yönetimlerle işbirliği konularında doğru adımlar atılmamıştır" ifadelerini kullandı.
Doğru düzgün bir kriz yönetimi oluşturulmadığı, afetlerle mücadelede de sınıfta kalındığını belirten Özcan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bir ortak aklın yokluğu da, istişare kanallarının kapalı tutulması da, koordinasyon birimlerinin zamanında harekete geçemeyip dağınıklık arz etmesi de, kurumların yok sayılması da, bu kez afetlerde kendisini ağır bir tabloyla ortaya koymuştur.
'YİNE BİLDİKLERİNİ OKUYORLAR'
Karadeniz’i sarıp sarmalayan sel felaketlerinin bilançosu, bize facianın resmini de çizmiştir. Dere yataklarından HES’lere, imar sorunundan rant alanlarına kadar, tıpkı orman yangınları meselesinde olduğu gibi, bir dizi kriz ile yüzleştik. Elbette burada da iklim değişikliği anormal yağışları tetikledi.
Peki iktidar önceden uyaranları dinledi mi? Hayır. Gerekli tedbirleri aldı mı? Hayır. Uzmanlar yıllar öncesinden; 'Dere yatağı ve taşkın yatağı ayrı kavramlardır. Taşkın yatağı dereye yüzlerce metre uzakta olabilir. Dere yatağına da taşkın yatağına da yerleşim olmamalıdır. Su havzasına yapılan her bina yüzeysel akışı arttırır' diye uyarmadılar mı? Yine bildiklerini okuyorlar."
'AYNI DERE YATAKLARINA EVLER DİKİLMİŞ'
Giresun'un Dereli ilçesinde selden sonra inşa edilen evlere işaret eden Özcan, "Daha üzerinden 1 yıl geçmiş. Yine bir facianın habercisi. Yine aynı dere yataklarına, aynı arazilere evler dikilmiş. Hiç ama hiç ders alınmamış. Yarın Allah korusun aynı felaketlerle karşılaştığımızda, yine 'kader, iklim, yoğun yağış, doğa' diye bahaneler öne sürecekler" dedi.
Özcan'ın konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
"Peki bu sorumsuzluk, cahillik midir, yoksa tamahkarlık ve rant hırsı mıdır? Hani Afet Yönetimi bu işin neresinde söyler misiniz? Üstelik vatandaşın evlerine biçilen değerler konusunda da hem şikayet hem de spekülasyonlar var. Dereli halkı TOKİ’den alacağı evlerin üzerine ciddi bir yekûn eklemek, ödemek zorunda. Alın bu da size cabası. Dahası bu TOKİ evleri yine dere yatağına yapılmış.
'AFETLERDE ARA VERİN RANT SEVDANIZA'
Şimdi de Sayın Fuat Oktay çıkmış vatandaşa sesleniyor: 'Artık dere yatağına ev yapılmasın' diyor. Yahu siz önce dönüp bir aynaya seslensenize. Dönüp de devlete, cezalandırmadığınız sorumlulara yapsanıza bu uyarıları. Vatandaşa o izinleri veren sorumlulara, hesabını sorsanıza. Bu ruhsatları kim, neden, neyin karşılığı olarak vermiş, soruştursanıza. Hadi geçtik çevre ve doğa katliamlarınızı, hiç olmazsa yangın ve sel gibi afetlerde ara verin bu rant sevdanıza. Hiç olmazsa yaşadığınız utanç, tedbir almanıza vesile olsun.
'BAŞKANLIK SİSTEMİNİN BİZE ETTİĞİ BUDUR'
Ama kime konuşuyoruz ki? Bırakın iyileştirme yapmayı daha yangınların dumanı tüterken, bir konsorsiyumun araçları arsızca ağaçları kesmeye dadanıyor. Direnen köylüler darp ediliyor, suçlanıyor. Bizler bırakın insanları, bir ağacın bile yasını tutarken, Yangının kül edemediklerine de rantçılar musallat oluyor. 'Açılın şöyle; afetin yıkamadıklarını biz kesmeye geldik' diyorlar. İşte ehliyet-liyakat sahiplerini bile canından bezdiren, başkanlık sisteminin bize ettiği tam olarak budur. Dur-durak bilmeden halkın ümüğüne çöreklenen akbabalar gibi, kaldıkları yerden devam etmeyi marifet bilenleri, koruyan bir sistem bu. Madenleri, Enerji sektörünü, üniversiteleri, barajları, HES’leri, göletleri, toplamda tam 50 bin 555 işletmenin kurulmasına izin vermişler.
Bunlar tam 340 bin hektar orman arazisinin üzerine kurulmuş. Dünyanın hiçbir yerinde Ormanlara böylesi bir müdahale yok!
'EN BÜYÜK 500 SANAYİ ŞİRKETİ LİSTESİNDE 1 ŞİRKET VAR'
Özellikle son 3 yıldır, yani Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtiğimiz günlerden bu yana, hemen her konuda elin yabancısını kıskandıracak rekorlar kırmakta üstümüze yok. Dünyanın en büyük 250 uluslararası müteahhit listesine Türkiye'den 40 firma girmiş. Dile kolay, büyük başarı. Lakin dünyanın en büyük 500 sanayi şirketi listesinde Türkiye’den sadece 1 şirket var.
'DÜNYANIN EN İYİ 500 ÜNİVERSİTE SIRALAMASINDA 9 ÜNİVERSİTEMİZ VAR'
Her şehri üniversitelerle donattık ama, dünyanın en iyi 500 üniversite sıralamasında sadece 9 üniversitemiz var. Durum bu. Rant, talan, imar rantı, ihaleler yoluyla zenginleştirme ne ararsan var.
Ama bilgi, bilim, üniversite, katma değerli üretim deyince halimiz ortada. Tıpkı insan hakları ve adalet karnemiz gibi, bu konularda da bolca kırık nota sahibiz. 'Orta sınıf hayali'ne, ülkenin ekonomik ihtiyaçlarına dönük verilerle değil, popülist yaklaşırsanız her şehre üniversite açarsınız.
'SORUNUN SEBEBİ ÇARPIK DÜZEN'
Ama o üniversiteler 'işsizlikle yüzleşmeyi erteleme kampına' dönüşünce de, sorunu sonraki iktidarlara yüklemek için baraj puanını indirirsiniz. Halimiz bu maalesef. Siyasetten çarpık kentleşmeye ve çevreye,
şeffaflıktan siyasi etiğe kadar yaşadığımız birçok sorunun sebebi, işte bu çarpık düzen ve bu çarpık zihniyet."