KARAR TV ekranlarında yayınlanan Gündem Özel'in konuğu DEVA Partisi lideri Ali Babacan oldu. İktidarın ekonomi politikaları ile ilgili açıklama yapan Babacan, "Mehmet Bey'in iyi niyetli çalışmalarını takip ediyorum ama çalışma alanı çok dar. Sadece ekonomideki çalışmalarla da ekonomi düzelmez. Yargı, hukuk sorunu varken, bu ülkeye ciddi yatırımcı nasıl gelir. "Kafayı bana takarlar, ben iş yapamaz hale gelebilirim" diyebilir yatırımcı." şeklinde konuştu.
BÜŞRA AKDAŞ
Youtube üzerinden yayınlanan KARAR TV'de KARAR yazarları Taha Akyol ve Elif Çakır'ın yorumuyla Gündem Özel programının bu akşamki konuğu DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan oldu.
Babacan, Akyol ve Çakır'ın sorularını yanıtlayarak gündeme özel açıklamalarda bulundu. Altılı Masa'nın artık ikili ilişkiler şeklinde devam ettiğini söyleyen Babacan, "Artık Altılı Masa diye bir şey yok. Ama biz o gün altına imza attığımız Anayasa çalışmasının arkasındayız" dedi. Bakan Şimşek'in çalışmalarını takip ettiğini söyleyen Babacan, çalışma alanının çok kısıtlı olduğunu ifade etti.
Babacan, son günlerde gerçekleştirdiği TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve önümüzdeki günlerde İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ile yapacağı görüşmelere değindi.
Özgür Özel ile geniş bir konu skalasında görüşme yaptıklarını söyleyen Babacan, Kurtulmuş ile yeni Anayasa çalışması hakkında konuştuklarını açıkladı. Kurtulmuş'un attığı adımların bir usul ve yöntem arayışı olduğunu söyleyen Babacan, "Yeni Anayasa'yı zaten biz yazmışız dört buçuk yıl önce Sayın Kurtulmuş'a da takdim ettik. Ve Kurtulmuş, 'Ben bunlara yüzde 100 katılıyorum' dedi" şeklinde konuştu.
Suriye ile olan normalleşme sürecine de değinen Babacan, "Arap coğrafyasında Osmanlı döneminde kalma bir Türkiye endişesi vardır. Bunu aşmak çok önemli. Benim bakanlık döneminde biz bunu aşmıştık. Başka ülkelerin siyasetlerine bazen başka ülkeler karışır. Ama bunu açıktan yaptığınızda bu başka bir meseledir. Bunu hem teorik olarak hem de Türkiye'nin sıkıntısı olarak söylüyorum. Sağlam bir demokrasi kurduk artık bu ülkeye bir şey olmaz' diye düşünmek çok yanlış" dedi.
İktidarın ekonomi politikaları ile ilgili de konuşan Babacan, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in etki alanının çok dar olduğunu ifade ederken, "Mehmet Bey'in iyi niyetli çalışmalarını takip ediyorum ama çalışma alanı çok dar. Sadece ekonomideki çalışmalarla da ekonomi düzelmez. Yargı, hukuk sorunu varken, bu ülkeye ciddi yatırımcı nasıl gelir. "Kafayı bana takarlar, ben iş yapamaz hale gelebilirim" diyebilir yatırımcı." şeklinde konuştu.
Altılı Masa ile ilgili sorulara da yanıt veren Babacan, ilişkilerin ikili bir şekilde devam ettiğini Altılı Masa'nın bir arada olmadığını söylerken, "İkili bazda devam ediyor. Ama artık Altılı Masa diye bir şey yok. Ama biz o gün altına imza attığımız Anayasa çalışmasının arkasındayız" ifadelerini kullandı.
Babacan'ın cümlelerinin satırbaşları şöyle:
Elif Çakır: Dün Numan Kurtulmuş'u ziyaret ettiniz, bugün Özgür Özel'le bir görüşme gerçekleştirdiniz. Pazar günü de İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu ile bir araya geleceksiniz. Ne oluyor?
Dün sayın Kurtulmuş'u ziyareti kendi teklifi üzerine gerçekleşti. Konu ise yeni Anayasa ziyareti oldu. Bugün Sayın Özel'e olan ziyaret ise bir hayırlı olsun ziyareti oldu. Hem de bir iade-i ziyaret oldu. Hem annemin hem de babamın vefatında iki kere taziye ziyaretine geldi. Seçimler dolayısıyla henüz yeni gidebildik. Tabii Özgür Bey ile gündem biraz daha genişti, Ekonomi, sığınmacı, Suriye, Anayasa konularını konuştu.
Müsavat Bey'le olan ziyaret ise bir hayırlı olsun ziyareti olacak. Birkaç partiye daha ziyaretimiz daha olacak. Diyalog kanallarının açık olması için.
'ÖZGÜR ÖZEL'LE ALTILI MASA KONUSU AÇILMADI'
Elif Çakır: Altılı Masa konusu gündeme geldi mi?
Hayır, Sayın Özel'le olan görüşmede o konu hiç açılmadı. Çünkü artık yarınlara bakmamız lazım.
Taha Akyol: Numan Kurtulmuş ile olan görüşmeyi önemsiyorum. Çünkü yeni Anayasa meselesi. Sayın Cumhurbaşkanı'nın yeni Anayasa ile ilgili neler söylediği belli. Mesela hiç kuvvetler ayrılığını ağzına almıyor. Sistem değişikliği, yargı bağımsızlığı gibi konularına hiç değinmiyor. Sayın Numan Kurtulmuş'la görüşmenizde Anayasa konusunda partilerin bir araya gelip ortak müzakere yapabileceği gibi bir kanaat oluştu mu?
Sayın Kurtulmuş'un şu andaki yaptığı çalışma aslında bir usul ve yöntem arayışı. Anladığımız kadarıyla siyasi partilerle ilk teması oluşturmak. Eylül-ekimden itibaren çalışmayı başlatmak, bir yıl içinde de çalışmayı tamamlayım bir Anayasa taslağı hazırlamak. İktidar bir taslak getirecek mi yoksa beyaz sayfalarla mı başlayacak süreç diye sordum. Bizim çalışmalarımız zaten hazır olduğu için. Yine hukukun üstünlüğünün merkezinde bir Anayasa. Güçler ayrımı oldu. Güçler ayrımında da en önemli konu yargının bağımsızlığı aynı zamanda tarafsızlığı. Ben bunları söyledim kendisi de, "Yüzde 100 katılıyorum" dedi.
Taha Akyol: 'Parlamenter Sistem'e ve kuvvetler ayrılığına katılıyorum' dedi mi?
Parlamenter Sistem ayrı. Kuvvetler ayrılığına katılıyor. Aynı zamanda yargı reformuyla alakalı bizim 198 maddemiz var. Her birinin standartı yükseltildi. Şimdiki yargı paketlerini standartı yok. Bizim 22 nolu eylem planımız: Temel Haklar Eylem Planı. Hiçbir şeyi dışarıda bırakmadık. Yeni Anayasa'yı zaten biz yazmışız dört buçuk yıl önce Sayın Kurtulmuş'a da takdim ettik.
Taha Akyol: Kurtulmuş'un bu ilkeleri benimsediğini ifade ettiniz. Çünkü yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ve şeffaflık kelimelerini bugüne kadar Sayın Cumhurbaşkanı'ndan duymadık. Bu partinin genel başkanı da o. Bu fikirler sadece Kurtulmuş'un ifadeleri mi diye düşündüm.
"Yeni bir Anayasa çalışması olacaksa biz dünden hazırız" dedim. Çünkü biz dünden hazırız. Aynı zaman da şunu da söyledim; bu tür çalışmalarda şu önemli; ülkeyi yöneten zihniyet gerçekten kendisini Anayasa'ya bağlı hissediyor mu? "Uygulamada ciddi sorunlar görüyoruz" dedim. Anayasa kararlarına saygı duymuyor, görmüyor. Bu şekilde yeni Anayasa çalışmasının bir anlamı var mı?
Elif Çakır: Altılı Masa'da zaten bir Anayasa çalışması vardı. Yeni Anayasa'dan neler beklediğiniz ortada. Peki onlar neyi kastediyor, beklentileri neler?
Benim saydığım temel ilkeleri sayın Kurtulmuş tasdik etti. Ama Parlamenter Sistem bir ilk değil biliyorsunuz. Benim uygulamayla ilgili endişelerimi dile getirdi. İlerisi için ciddi kaygılarımız var, süreç nasıl işler emin değiliz" dedim. O da Meclis Başkanı olarak cevap vermedi. Vermesi doğru da değil zaten.
Taha Akyol: Sizin bakan olduğunuz dönemde AK Parti içerisinde kuvvetler birliğini savunan oldu mu?
Tabii ki oldu.
Elif Çakır: Sizin bakanlığını ya da Başbakan Yardımcılığı döneminizde, dönemin Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan'ın, "Güçler birliğini biz koyalım" dediğini ama sizin de buna itiraz ettiğiniz iddia edildi. Bu doğru mudur?
Yıl 2001. AK Parti kuruldu. Ben kurucularından birisiyim. Parti politikalarını yazanlardan birisiydim. Bütün seçim beyannameleri, bütün programların içinde ya da başındaydım. Bu duyumlarınız doğru. Bunu beyannameye yazalım denilmiştir. Ama benim ve benim gibi düşünen arkadaşlarımın şiddetli itirazları sonucu girmemiştir. Biz, demokrat görüşümüzün sağlam olduğuna inanıyoruz. 'Sağlam bir demokrasi kurduk artık bu ülkeye bir şey olmaz' diye düşünmek çok yanlış. Demokrasinin savunucuları, koruyanları lazım. AK Parti'nin kurulduğundan ayrıldığımdan neleri savunduysam aynılarını savunuyorum. Bu düşüncelerim de değişmeyecek. Biz ülkeyi yönetme sorumluluğunu yaşamış insanlarız. Şu anki muhalefet çizgimizde de bu ülkenin sorumluluğunu sırtımızda hissediyoruz.
Bugün Sayın Özel'e dedim ki, "Esad'la bir görüşmeniz olacak. Çok önemsiyoruz". Çünkü ortak görüş, şu anki tablo Birinci ve İkinci Dünya Savaşı öncesine çok benziyor. Bunu önleyici şeyler yapmamız lazım. Bir an önce Suriye ile sorunlarımızı çözmeliyiz. Bu sadece iktidarın işi değil. Sayın Erdoğan ilişkileri bozdu, canı istiyor ilişkileri korudu, mesela bu değil. Kendi komşularımızla sorunları çözmeye çalışmak bir ön hazırlıktır. En azından yakın çevremizi bir barış çizgisine alırsak olası risklerden Türkiye'yi koruyacaktır.
Mesela 10 Ada meselesi önemlidir. İlişkilerimiz kuvvetlendirir.
Elif Çakır: İktidarın Suriye politikaları başından beri eleştirildi. Hatta Ahmet Davutoğlu üzerinden de eleştirildi. Numan Kurtulmuş'un bu bağlamda Davutoğlu'nun partiden ayrılmasıyla, "Ben zaten bu Suriye politikalarını savunmuyordum" gibi açıklamaları da oldu. 8 yıl da çok değişen bir şey de olmadı. Ensar-muhacir söylemiyle yola çıkılan ama bugün Türkiye'de mültecilerden kurtulmak isteyen bir iktidar da var. Erdoğan'ın Suriye politikasındaki değişikliğini ne olarak değerlendiriyorsunuz?
Aslında sığınmacıların ülkelerinde can güvenliği yaşamaları ve kaçmaları bir sonuç. Aslında Suriye'de ne olduğuna ve bizim komşu ilişkilerimize bakmamız lazım. Sorunları silahları alıp çözelim. Ülkeler arasında finansman ve ticareti geliştirmek lazım. Güvenlik sınırları yoksa hudutları sınırları anlamsızlaştırmak lazım. Birbirinden farklı sınırları aşmak aynı değil. Güvenlik var ise bu yapılmalı. Her şeyden emin olmak lazım. Arap coğrafyasında Osmanlı döneminde kalma bir Türkiye endişesi vardır. Bunu aşmak çok önemli. Benim bakanlık döneminde biz bunu aşmıştık. Başka ülkelerin siyasetlerine bazen başka ülkeler karışır. Ama bunu açıktan yaptığınızda bu başka bir meseledir. Bunu hem teorik olarak hem de Türkiye'nin sıkıntısı olarak söylüyorum. Sağlam bir demokrasi kurduk artık bu ülkeye bir şey olmaz' diye düşünmek çok yanlış. Demokrasinin savunucuları, koruyanları lazım. İktidarın Suriye sınırının bir miktar ötesinde bir güvenlik şeridi oluşturup hem göçü önlemek hem de Suriye kaynaklı teröre karşı adımı doğru bir adım olarak görüyorum. Risk varsa hududun bir miktar ötesine geçilebilir. Bunun geçici olduğunu çok iyi anlatmak gerekir.
'SURİYE SORUNUNDA DİYALOG KURMAK ÖNEMLİ'
Elif Çakır: 'Katil Esed', 'Sayın Esad'a' dönüştü. Beşar Esad rejimi hala uluslararası yaptırımlara tabii bir savaş suçlusu. Burada iktidarında belirgin bir tutarsızlığı var. Çünkü Esad değişmedi. Hala savaş suçlusu. Bir gazeteci arkadaşımızın da sorusu bu; DEVA Partisi, uluslararası suçlara karşı nasıl bir normalleşme öneriyor?
İşleri çözüm yoluna sokmak için konuşuyor olmak gerek. Ama bu şu an mümkün değil. Diyalog o yüzden önemli. Suriye rejimin eski Sovyet döneminden bir bağı, çıkarı var. Takvim verildi demi şu tarihte şunu yapacağız diye. Şimdi tamamen tepetaklak olmuş, kendi vatandaşlarına savaş açması Rusya'dan aldığı güçle oldu. Şu andaki rejimin en önemli teminatı Rusya. Amerika, YPG-PYD'yi vurdu. Buradan bir şeyler yapabiliriz diye. Bir Esad'la konuşuyor olabilmek lazım. Rusya'nın buna bir yeşil ışık yakması lazım. İran'la konuşmadan da çözüm zor olabilir. İnsanların güvenmesi lazım. Küresel ölçekte ciddi riskler varken yanıbaşımızdaki Suriye sorununu çözmek için acele etmeliyiz.
'MEHMET BEY'İN İYİ NİYETLİ ÇALIŞMALARINI TAKİP EDİYORUM AMA ÇALIŞMA ALANI ÇOK DAR'
Taha Akyol: Daha önce dediniz ki; önümüzdeki aylar bu aylardan daha zor olacak. Mehmet Şimşek göreve geldikten sonra da, "Şimşek çok değerli bir arkadaşımızdır. Ama kendisine verilen yetki çok sınırlıdır. İpler elinde olmadığı için başaramaz." Halbuki Şimşek başarmaya başladı. Sizin buna itirazınız var mı? Bunlar başarı mı? Başarıysa Türkiye düze çıkıyor mu?
Mehmet Şimşek'le tanışmamız benim Hazine Bakanlığı dönemim. Çok yakın mesai yaptık. Türkiye ekonomisinin en parlak dönemlerinde yakın mesai arkadaşıydık. Şu anki yönetim sistemleri ve o zamanki yönetim sistemleri çok farklı. O dönemde görevlendirmeler mutlaka bakanın imzasıyla olurdu. Ama şu anki sistemde bakan tek imzayla görevlendiriliyor. Tek yetki Cumhurbaşkanı'nda. Eskiden bakanların siyasi sorumluluğu vardı. Bakanların hemen hemen hepsi milletvekiliydi. Vatandaşa sözler verilirdi. Şu anki bakanların hiçbir siyasi sorumluluğu yok.
Türkiye'de enflasyon dünyanın en yüksek enflasyonlarından birisi. Çünkü Erdoğan, "Ben ekonomistim" dedi. Merkez Bankası'nın bağımsızlığını yok etti. Verdiği yanlış talimatlarla da ülkedeki enflasyonu patlattı. Savaştaki Ukrayna'da bile enflasyon yüzde 4'e yakın Rusya'da yüzde 8. Bize ne oluyor da yüzde 70? Yıl sonunda yüzde 40 olursa başarı ilan edecekler. Burada en önemli mesela enflasyonu başımıza açan Sayın Erdoğan.
Sayın Erdoğan, "TÜİK, Merkez Bankası bağımsız" dedi mi? "Nas" dedi. Bir başarı olursa, "Ben yaptım, başarısız olursa, "Bunlar beni dinlemedi" deyip yerine başka birini getirecek. Erdoğan'ın, "Ben hata yaptım" demedi lazım. Şu an susuyor. NATO'ya giderken 4 uçakla gidiyor, burada bütün ülke kırılırken.
Şu anki programın yapısal reform ve sosyal ayağı yok. IMF'den alınacak taksitler ve ödenecekler vardı. Benim dönemimde biz daha fazla ödemiştik, ödediğimizden daha az borçlanmıştık. IMF'den öyle kurtulduk.
Benim olduğum 11 yıl boyunca emeklide, asgari ücrette, işçide, memurda herkes ama herkes en az gerçek enflasyon kadar zam aldı artı refah payı aldı. Mutlaka bir ara zam verdik. İlk defa asgari ücrette 1 Temmuz pas geçiliyor. Rağbet var, fiyat artıyor. Türkiye'deki enflasyonun ana kaynağı maliyet. Maliye arttı, vergi fiyatları arttı. Mehmet Bey'in iyi niyetli çalışmalarını takip ediyorum ama çalışma alanı çok dar. Sadece ekonomideki çalışmalarla da ekonomi düzelmez. Yargı, hukuk sorunu varken, bu ülkeye ciddi yatırımcı nasıl gelir. "Kafayı bana takarlar, ben iş yapamaz hale gelebilirim" diyebilir yatırımcı. Şirketler dövizden TL'ye döndü Merkez Bankası'nın rezervi yükseldi. Sayın Erdoğan bunu söylüyor değil mi? Niye yükseldi. Çünkü Türk lirasında dünyanın ikinci yüksek faizi var. İnsanlar faizi almak için geliyor. Faiz 1 trilyon 250 milyar. Bu yüksek faizin bedelini bütün toplumca vergi olarak ödüyoruz. Hukuk ve adalet olmayınca, yargıda bu kadar sorun varken... Şu andaki Anayasa'ya uyulmadığı için yargı böyle.
Sık sık biz basın toplantısı, sahici basın toplantısı yapardık. Diyorum ki; Sayın Şimşek de keşke böyle hür basın toplantısı yapsa. Siz de ona sorular sorabilseniz. Güven böyle oluşur. Ama ben Sayın Şimşek'in de içinde bulunduğu sorunları gayet iyi anlıyorum. Bugün ülkede iktidar ortağının elini eğilerek öpen bir güvenlik gücünün başındaki isim var. Tabloya bakan yatırımcı, Bu nasıl ülke?" diyor.,
Bu ülkede Ankara'nın göbeğinde Sinan Ateş öldürüldü. Duruşma salonunda o isimlerin tavırlarını bir görseniz. Bunu gören masum insanlar mı korkar, yoksa çeteler mafyalar mı korkar?
Elif Çakır: Taha Bey dedi ki; " 'Bu kurallar içerisinde siz başarılı olamaz' dediniz. Ama şu alanlarda Şimşek başarı gösterdi. Ekonomi de düzeliyor." Siz Şimşek'in performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada makro göstergeler daha iyi görünüyor. Ama mikro göstergeler aşağıda. Bugün bir daire alan bir kişi görüyor ki ödediği ve tapu değeri farklı. Bu bir sır. İnşaat ve gayrimenkuldeki kayıt dışılığı önlemek için hiçbir şey yok şu andaki pakette. Çünkü oralar siyasetin en büyük finansmanı. Bir rant alanı. Siyaset buradan finanse edildiği için bunun düzelmesini istemiyor. Yok işte berber EFT hareketi falan... Berber 300-400 lira fazla alsa ne? Asıl önemli olan bu alanlar.
Taha Akyol: Yanlış hatırlamıyorsam 2014 yılında sizin yaptığınız bir konuşma var. Diyorsunuz ki; "Gayrimenkul o kadar çok rant getiriyor ki artık sanayiciler de işi bırakıp gayrimenkul sektörüne giriyorlar. Bizim ranta vergi koyup oradan gelen gelirle sanayi ve tarımı desteklememiz lazım." Buna Sayın Erdoğan'ın itirazı vardı. Sizin o tartışmanız neydi?
"Bu Türkiye'nin ekonomisinin zirvede olduğu yıllardı. O dönemde biz şunu gördük; Yılların sanayicileri, "30 yılda kazanamadığımı üç yılda kazandım." Bunlar hep konuşulmayan sırlardır. O geliri de bedava vermiyorlar. Şuna şuna ödeyeceksin diyorlar. Bu yanlış kaynağın düzgün dağılımı bozuyor bu. Rant rüzgarı Sayın Davutoğlu'nu da ayrılmaya itmiştir. En büyük sebeplerden biri sanıyorum ki budur. Bugün yine aynı sorunlar var.
'YAP-İŞLET-DEVRET MODELİ DOĞRU MODELDİR AMA ŞEFFAFLIK OLMASI GEREK'
Elif Çakır: Size yapılan eleştirilerden bir tanesi de; Yap-İşlet-Devret yönteminin sizin döneminizde imzalandığı... Sizin bu imzaya bir itirazınız oldu mu?
Yap-İşlet-Devret modeli, kamu-özel modeli doğru modeldir. Gelen talep üzerine ben bu modeli bir gece DAVOS'ta anlattım. Sorun uygulamak. Çünkü bu Yap-İşlet-Devretler uygulama sırasında açık ihale ile verilmedi. Normal projelerde nasıl kapalı yönetildiyse bunlar da öyle yapıldı. Model doğru ama uygulama yanlış Orada şeffaflık olması gerek.
Elif Çakır: DEVA ve Gelecek'ten AK Parti'ye geçecek isimlerin olacağı söyleniyor. Partinizden AK Parti'ye geçecek isim var mı?
Öyle bir şey yok kesinlikle. Bunu bilerek söylüyorum. Bizim AK Partiden ayrılma sebeplerimiz var. Kök sebepler orada durduğu sürede neden geri dönülsün ki. Biz bu vicdani yükü kaldıramadığımız için ayrıldık. Ben biliyorum şu an AK Parti'nin içinde olup da bu vicdan azabını çeken bir çok isim var. Ayrılma aşamasına gelemeyenleri anlıyorum. Ama bizde bu durum yok. Partiden gidişi bırakın herhangi bir iş birliği bile mümkün olamaz burada. Kim nereye gidiyor. Öyle bir şey yok. Başkalarıyla sürekli bir karıştırılma halindeyiz. Sayın Erdoğan, artık bir şeyleri düzeltmek istiyorsa, somut adım atması lazım. Mesela Avrupa Birliği Kamu İsrafı'nı uygulayalım. Devlet 1 liralık malı 4 liraya alıyor. Deprem konutlarında bile...
Sayın Erdoğan bir yılda, "650 bin konut yapacağım" dedi. Bir buçuk yıl oldu biten konut sayısı 76 bin. Saydıkların ortada yokken biz neden tekrar neyi konuşalım? Hele dönme falan böyle bir şey yok.
Ülkeleri bir araya getiren ortak paydalar olur. Türkiye'nin Avrupa Konseyi ile en önemli ortak paydası yüksek demokrasi standartlarıdır. Ya da Türkiye Avrupa Birliği'ne katılımcı ülkedir. NATO'da bir güvenlik şemsiyesidir ama aynı zamanda NATO, çok partinin olduğu ülkeler grubudur. Bazen gözden kaçıyor ama Türkiye'de çok partili demokratik hayat NATO Üyeliği ile başlamıştır. Bundan önce tek partili hayat vardı. Bu tür birlikteliklerde ortak bir paydayı yakalamanız lazım. Türkiye'nin BRICS ile ortalık çabası oldukça önemlidir. Şimdi "Ben NATO'nun tam üyesiyim aynı zaman da Şanghay'ın da tam üyesi olmak istiyorum" deyince biraz kafa karışıyor. "Sen galiba bu işleri karıştırmışsın" derler.
Elif Çakır: İzleyicilerimizden şu geliyor: Ülkenin bu kadar sorunu var. Ana muhalefet partisi de mitingler yapıyor. DEVA Partisi de böyle mitingler yapacak mı?
Yapılabilir. Farklı kesimlerin sorunlarını daha iyi anlatabilmek için. Am önemli olan sonuç odaklı olmak. Vatandaşın derdini anlatmak önemlidir.
'ARTIK ALTILI MASA DİYE BİR ŞEY YOK'
Elif Çakır: Altı lider arasında iletişim devam ediyor mu?
İkili bazda devam ediyor. Ama artık Altılı Masa diye bir şey yok. Ama biz o gün altına imza attığımız Anayasa çalışmasının arkasındayız.