CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun çıkışından sonra uzun bir süredir siyaset sahnesinde devam eden başörtüsü tartışmasına Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek'te katıldı. Başörtüsü sorununun 35 yıldır gündemde olduğunu hatırlatan Çiçek, konunun kanunla değil siyasilerin uzlaşması ile çözülmesi gerektiğini söyledi.
Başörtüsü serbestliği "yasa ile mi anayasa değişikliği ile mi güvence altına alınsın" tartışmasına ANAP iktidarında da hükümette yer alan Cemil Çiçek de katıldı. 1988-2008 yılları arasında başörtüsü serbestliği konusunda Meclis gündemine gelen 3 kanun değişikliğinin hazırlanmasında görev yapan Çiçek, Hürriyet yazarı Sedat Ergin'e yaptığı açıklamada, geçmiş deneyimlerini anlattı, konunun uzlaşma ile çözülmesi gerektiğini belirtti.
Önceki denemelerde AK Parti'ye kapatma davasına kadar uzanan bir veto süreci yaşandığını hatırlatan Çiçek, şöyle konuştu:
"1988’de başlayan süreç giderek kartopu gibi başka problemleri beraberinde getirdi.
'SORUN ÇÖZÜLEMEYİP KANGREN HALİNE GETİRİLDİ'
"Bakın 1988’den 2008’e kadar geçen süre içinde Türkiye’de maalesef bu konu çözülemeyip kangren haline geldiği için kamplaşmalara, kutuplaşmalara, hak mağduriyetlerine sebebiyet verildi. Devlet dairelerinde görevden atılmalar oldu, üniversitelerde kayıtlar silindi. İmkânı olanlar ancak yurtdışında okuyabildiler. Büyük bedeller ödenerek bu sorun devam etti. Kanun çıkarmak yerine keşke Turgut Bey’in dediği gibi uzlaşma ve el sıkma şeklinde yapabilseydik."
'BİZ SİYASETÇİLER DÜNDEN DERS ALMAK İSTEMİYORUZ'
"Bir konuda haklı olmak yetmiyor. İş yapış tarzınız da önemli. İşinizi haklılığınıza hak verdirecek bir usulle yapmak, onu daha kolay ve daha kalıcı kılar.
Başörtüsü konusunda yaşadıklarımızla ilgili geriye dönük olarak baktığımda bunları görüyorum. Biz hiçbir meseleyi bugün yeni bir durum olarak yaşamıyoruz. Biz siyasetçiler dünden ders almak istemiyoruz. Şu anlattıklarımız... Keşke bunları düşünerek, hatırlayarak bu gibi konuları gündeme getirebilsek; memlekete o takdirde daha büyük hizmet yapmış oluruz, toplumun da huzurunu kaçırmamış oluruz.”
