CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztunç, CHP MYK'sına sunduğu raporda Marmara Denizi'ni aylardır etkisi altına alan müsilaj ve Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin değerlendirmelere yer verdi. Raporda Kanal İstanbul'un Küçükçekmece gölü ve kanal kazıması sırasında kirlenmiş malzemenin akıntı ve rüzgar etkisiyle çözünmüş besin iyonları, metallerin ve organik madde Marmara Denizi kıyısal alanında kirlilik yaratacağı belirtildi.
Cumhuriyet Halk PARTİSİ (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, Marmara Denizi, Kanal İstanbul Projesi ve çevre kirliliği ile ilgili gelişmeler hakkında rapor hazırlayarak CHP MYK’ya sundu.
Raporda Marmara Denizi'nin aylardır mücadele ettiği deniz salyası olarak da bilinen müsilaj sorunu hakkında da değerlendirmeler yer aldı.
Kanal İstanbul Projesi'nin Marmara Denizi'ni daha fazla kirleteceği belirtilen raporda "Deniz tabanında beklenenden daha geniş bir alanda ekosistem tahrip olacak. Yüksek miktarlardaki çamur boşaltım faaliyeti nedeniyle oluşacak bulanıklık akıntı ile daha geniş alana yayılacak. Bu konuda hiçbir bilgi ve öneri yok" ifadeleri yer aldı.
Müsilajın etkisini sürdürdüğü belirtilen raporda İstanbul, Yalova, İzmit, Bandırma Körfezi ve Bursa Mudanya sahilinde beyaz bir tabaka halinde görüldüğü ve krililik yarattığı vurgulandı.
'KENTSEL KİRLİLİK MÜSİLAJ NEDENLERİ ARASINDA'
Raporun devamında "Bu kapsamda, kirlilik ve kokunun çevreyi rahatsız ettiği ve balıkçıların iki aya yaklaşık bir süredir avlanmaya ara vermek zorunda kaldığı ifade edilmiştir. Marmara Denizi’ndeki deniz salyası sorununun temel nedenleri arasında; bölgedeki kentlerdeki endüstriyel kirlilikler, deniz derin deşarjı, termik santral projelerinden kaynaklı kirlilikler, kentsel atıkların denize bırakılmasından kaynaklı kirlilikler gerekçe gösterilmektedir. Aynı biçimde, kıyı kent ve yerleşim alanlarındaki deniz dolgularının kıyı ekosisteminde yarattığı ekolojik etkilerin de deniz salyasına yol açtığı aktarılmaktadır” ifadeleri kullanıldı.
Kanal İstanbul Projesi ile Marmara Denizi’nin daha da kirleneceği vurgulanan raporda TÜBİTAK’a dayandırılan şu görüşe de yer verildi:
“Deniz tabanında beklenenden daha geniş bir alanda ekosistem tahrip olacak. Yüksek miktarlardaki çamur boşaltım faaliyeti nedeniyle oluşacak bulanıklık akıntı ile daha geniş alana yayılacak. Bu konuda hiçbir bilgi ve öneri yok. Binlerce ton organik madde yükü ile Marmara Denizi’nin oksijen dengesini olumsuz yönde etkileyecek, su dolaşımının zayıf olduğu bölgelerde oksijeni tamamen bitirecek. Boşaltılacak madde, Marmara Denizi su kolu ve dip canlıları açısından, akut ve kronik etkilere yol açma riski taşıyor. Küçükçekmece gölü ve kanal kazıması sırasında kirlenmiş malzemenin akıntı ve rüzgar etkisiyle çözünmüş besin iyonları, metallerin ve organik madde Marmara Denizi kıyısal alanında kirlilik yaratacak.”
Öztunç’un raporundaki öneriler ise şöyle sıralandı:
-Marmara Denizi’ndeki deniz salyası sorununun nedenleri ve Marmara Denizi üzerindeki kirlilik yükü ivedilikle tespit edilmelidir.
-Marmara Denizi İçin Acil Eylem Planları hazırlanmalıdır.
-Marmara Bölgesi’ndeki tüm planlara esas olacak Marmara Havzasındaki kirlilikle mücadeleye yönelen ve kümülatif etki değerlendirmesi ve sağlık etki değerlendirmesi raporlarında yer alan tespit ve önerileri karşılayan, havza ölçekli bir planlama yapılmalıdır. Yürürlükteki alt ve üst ölçekli planlar, bu koşullara göre revize edilmelidir.
-Sanayi ve evsel tüm atıklar için derin ya da değil denize her türlü deşarjdan vazgeçilmelidir. Bölgede, deniz deşarjı projeleri, termik santral projeleri, liman, tersane, kimyasal depolama alanları, kıyı dolgu projeleri gibi yeni projelere izin verilmemeli, mevcuttakilere de üretim ve kapasite artış izni verilmemelidir.
-Kanal İstanbul projesinden vazgeçilmelidir.
-Dere ıslahlarıyla kaçak deşarjlara son verilmeli, vahşi atık depolamaları, tarım ilaçları nedeniyle yer altı sularının kirletilmesi engellenmelidir.
-Tersanelerdeki silikatla kumlama ve kimyasal kirleticilere izin verilmemelidir.