Türkiye; son yıllarda afetleri felaket boyutunda yaşamaya başladı. Bilim insanları, milyonlarca yıllık habitatla birlikte canların yitirildiği acı tabloya ‘iklim krizi’ bahanesiyle yaklaşılmasına karşı çıktı, plansızlığa işaret etti: Tedbir, uyum yok. Taşkında su seviyesi artacak ama afet konutlarına bodrum kat yapılıyor.
Küresel iklim kriziyle birlikte selden orman yangınına, heyelandan kuraklığa doğal afetlerin sonuçları çok daha yıkıcı hale geldi. On binlerce hektarlık alanın kül olduğu orman yangınlarına müdahaledeki yetersizlik ve Bozkurt’u yutan seldeki ihmaller zinciri soruna dair acil adım atılması gerektiğini gösterdi. Afet sonrasına değil öncesine yönelik plansızlık bilim çevrelerinin tepkisi çekti. Son olarak İTÜ’den Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, taşkın bölgelerine yapılan evlerde aynı hataların tekrarlandığına işaret etti.
‘HER SENE AYNI FELAKET’İN NEDENİ YENİ YAPILAŞMA
Artık derelerin taşkın yataklarındaki su seviyesinin daha yüksek olacağını söyleyen Kadıoğlu, uyarılarını sıraladı: Almanya ve Hollanda’da da sel var ama aynı yerde her sene olmuyor. Bizdeki problem aynı yerde her yıl can ve mal kaybı yaşanması. Bu da yeni yapılaşmayla ilgili. Yeni konutlarda yine sıfır giriş, bodrum kat yapılıyor. Büyük hata, yapmayalım. Canlarımız gitmesin. İklim değişikliği deyip onu günah keçisi olarak atıyoruz kenara ama tedbir yok. Bizim de değişmemiz gerekiyor.
İKLİM KRİZİ BAHANE NE UYUM VAR NE PLAN
Türkiye’de yaşanan sel ve yangınlar felaket boyutuna ulaştı. Onlarca kişinin yaşamını yitirildiği afetlere karşı iklim değişikliğine uyum sağlanmadığını ve ‘günah keçisi’ olarak kullanıldığını vurgulayan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, plansızlığa dikkat çekti. Önlem çağrısı yapan Kadıoğlu “Taşkında su seviyesi artacak ama dere yataklarına, dağın tepesine yapar gibi bodrum katlar yapıyoruz” dedi.
Küresel iklim değişikliğinin Türkiye’ye yansıması tehlikeli boyutlara ulaştı. Son 60 yılda, neredeyse üç Van Gölü büyüklüğünde 70’e yakın doğal göl kurudu. Kuraklıkla beraber sel felaketleri ve orman yangıları da birçok kentte can ve mal kaybına neden oldu. Yurdun güney sahillerin kül eden orman yangınlarına müdahaledeki yetersizlik tartışılırken Karadeniz’i vuran sellerde ihmaller zinciri faciayı büyüttü.
Geçtiğimiz yıl Giresun’un Dereli ilçesindeki sel felaketinde 11 kişi yaşamın yitirdi, dere yatağındaki binalar yerle bir oldu. Ancak bunca acıya rağmen değişen bir şey olmadı. Selzedeler için 216 konut ve 72 işyeri, yine riskli bölgeye inşa edildi. ‘Aklımız sonradan da başımıza gelmiyor’ yorumları yapıldı.
Uzmanlar ise acı tabloya ‘iklim krizi’ bahanesiyle yaklaşılmasına karşı çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetim Merkezi ve Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da afetlerdeki plansızlığa dikkat çekti. Kadıoğlu, sel ve heyelanların Karadeniz’in bir parçası olduğunu fakat afete dönüşmesinin son yıllarda arttığını söyledi.
Kadıoğlu “Almanya ve Hollanda’da da sel oluyor ama aynı yerde her sene sel olmuyor. Bizdeki problem, aynı yerde her sene neredeyse sel olması ve insanlara zarar vermesi, can ve mal kaybı olması. Bu da yeni yapılaşmayla ilgili bir olay. Köylerde neresi heyelan bölgesi veya sel yatağıdır, bilinmiyor. Bu bilinmezlik içinde bir de derenin o anki durumuna bakarak derenin sanki yatağı taşkın yatağı orasıymış gibi dereyi pek adam yerine koymuyoruz ve oraya öyle bina yapıyoruz ki sanki dağın tepesine yapar gibi sıfır giriş. Bir de bodrum kat yapıyoruz” diye konuştu.
Doğal afetlere karşı iklim değişikliğine uyum sağlanmadığını ve ‘günah keçisi’ olarak kullanıldığını belirten Kadıoğlu, şunları söyledi:
“Yerleşimlerde benim gördüğüm; bu binaları yaparken buna onay veren insanlar o binanın yapıldığı yeri dere olarak kabul etmiyor. Derenin sahibi yok, derenin ne olduğu belli değil büyük bir yanlış bu. Yeni yapılan binaların da mutlaka 500 yıllık taşkın seviyesine göre yapılması lazım.
Eskiden 100 yıla, 200 yıla göre yapılıyordu, ben 500 diyorum. Hani her şeye ‘iklim değişikliği’ diyorlar ya al sana iklim değişikliği işte. Burada dikkate almak gerekiyor iklim değişikliğini. ‘İklim değişikliği’ deyip onu ‘günah keçisi’ olarak atıyoruz bir kenara ama ona karşı uyum, tedbir yok. Bu da bizim samimi olmadığımızı gösteriyor. İklim değişirken bizim de değişmemiz gerekiyor.
İklim değişikliğinin günah keçisi olarak boş laf olmaktan çıkarıp dikkate almamız gerek. İleriki yıllarda iklim değişikliğiyle beraber derelerin taşkın yataklarında daha büyük değişim olacak, su seviyesi daha yüksek olacak. Biz de su basman seviyemizi ona göre daha yüksek yapalım tedbiren, diye düşünmek lazımken, şu an yapılan afet konutlarında yine sıfır giriş olduğunu görüyoruz. İnşallah doğru hesaplanmıştır. Burada büyük bir hata yapmayalım. Tekrar canlarımız gitmesin.”