DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Polatlı Ticaret Odası Ekonomik İstişare Toplantısında konuştu. Dövize endeksli mevduat ile ilgili yorum yapan Babacan, 'Erdoğan konuştu, kur düştü' dedirtmek için Kamu bankaları cayır cayır döviz satıyorsa; bununla ilgili açıklama yapmaları gerekiyor. Yeni kararlar, kısa vadede olumlu gelişme olarak görülse de ileriye dönük hazineye borç olarak yansıyacağını belirtti.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Polatlı Ticaret Odası Ekonomik İstişare Toplantısında, dün akşamki Bakanlar Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı kararlara ilişkin konuştu. Yeni 'Dövize endeksli mevduat' ile ilgili yorum yapan Babacan, Kamu bankalarının, 'Erdoğan konuştu, kur düştü' dedirtmek için döviz sattığını dile getirdi.
Dolar, düşse de Eylül ayındaki 8,30 civarına göre değerlendirildiğinde yine yüksek olduğunu hatırlatan Babacan; iktidarın Hazine'yi borçlandırdığını ve böylece bunu vatandaşa vergi olarak yansıtacaklarını ama bunu da 'nasılsa gidiyorum' diye düşünerek gelecek nesillere bırakacaklarını vurguladı.
'ÖLÜMÜ GÖSTERDİLER SITMAYLA KARŞI KARŞI BIRAKTILAR'
Babacan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
''Son 3 aydır yapılan büyük hatalar yüzünden büyük bir krizden geçerken dün akşamki açıklamalarla bambaşka bir gündem oluştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün akşamki açıklamasıyla vatandaşımızın kafası epey karıştı. Çünkü açıklamayla eşzamanlı olarak döviz kurundaki yükseliş duruldu ve bir miktar aşağıya indi. Herkes ne oldu diye soruyor. Dün akşamdan beri tüm Türkiye merak içinde.
Doların düşmesi vatandaşı sevindirdiyse de unutmayalım ki düşmüş hali bile Eylül'e göre yine yüksek. Yani ölümü gösterip sıtmayla karşı karşıya kaldık. Eylül başında Dolar, 8,30'du. 12'ye, 132e düştü diye seviniliyor. Eylül başına göre hala yüksek! Cumhurbaşkanı'nın açıklamasıyla beraber kamu bankalarının ciddi orandan döviz sattığı konuşuluyor. 'Erdoğan konuştu, kur düştü' şeklinde söylentiler var. Eğer bu doğru ise bunu dedirtmek için dolar düştüyse ve kamu bankaları cayır cayır döviz satıyorsa bunun açıklanması lazım. Bankacılar arasında bunlar konuşuluyor.
HAZİNENİN BORCU ARTIYOR
Yeni kararlar, dövizi kısa vadede olumlu etkilese de ileriye dönük Hazine'nin Merkez Bankası yükümlülüklerini olağanüstü artıracak. Bu mevduat garantisi metodu kamu yükünü artıracak, hazinenin borcunu artıracak. Ortada tehlikeli bir oyun var. Bankalardaki toplam mevduatın yüzde 60'ından fazlası döviz mevduatı olmuştu. Dün gece alınan kararla alınan mevduatın TL mevduatının dövizdeki getirisinin artışa eşitlenmesinin yolu açılmış oldu. Kur ne kadar artarsa artsın vatandaşa farkı ödeyecekler. Bugünkü döviz artışını düşük gösterirken farkı da Hazine'ye ödetmenin yolunu açtılar. Hazine farkı nereden ödeyecek? Vatandaştan toplanan vergilerle ödeyecek. Bu nedir biliyor musunuz? Ülke ekonomisini dolarizasyona götürmektir.''
'ALGI OPERASYONU'
Babacan, bu kafayla burada bir bakkal açsınlar, yönetemezler ifadesiyle iktidarın ekonomi politikalarına yönelik eleştirilerine böyle devlet yönetilmez sözlerini ekleyerek devam etti:
''Devlet, kendi vatandaşına dövizle borçlanır mı? Mevduata döviz vermek mi? 1970'lerde hacı muratlar vardı, 80'lerde şahinler ve doğanlar vardı. Şimdi de dünkü açıklama ile o döneme geri götürüyor bizi. açıklanan kararlar, örtülü faiz artırımıdır.
Algı operasyonu yapmak nedir? 'Mış' gibi yapmak... Bu iktidar bunu yapıyor. Yanlışı yapmayacaksınız, yanlış varsa dönüp onu düzelteceksiniz. Örtülü faiz artırımına gidilmiştir. Hazinenin sırtına yük binmiştir. Faiz lobilerine çalışmak budur. Bunun faturasını memurumuz, çiftçimiz, sabit gelirli vatandaşımız ödeyecektir. Şu anda olan ve önümüze gelecek olan bunun bir örneğidir.''
'ERDOĞAN'IN YAPTIKLARI ÜLKEYİ BATAKLIĞA SÜRÜKLÜYOR'
Babacan, iktidarın faturalarını gelecek iktidar ve gelecek nesil ödeyecek diyerek bahsedilen ekonomik modelin bugünden iflas ettiğini şu sözlerle vurguladı:
''Benden sonrası tufan diyerek hareket ediyor. Zaten benden sonra gelecek iktidar faturasını öder, gelecek nesiller öder düşüncesiyle hareket ediyorlar. Erdoğan'ın bahsettiği, övündüğü ekonomik model daha bugünden iflas etmiştir. Unutmamalıyız ki hukuka uymadan, dürüst kadrolarla çalışmadan değil ülke ekonomisi, bir bakkal bile işletemezsiniz. Erdoğan'ın yaptıkları bu ülkeyi bataklığa sürüklüyor.
ALDANAN DA ALDATAN DA DEĞİLİZ
Bizler vatandaşın aldatılmasına müsaade etmeyeceğiz. Olanı biteni vatandaşla paylaşacağız. Bizler ne aldanan, ne de aldatan olamayız. Son birkaç yıldır yaşananlar güçlü bir ülkede olacak şeyler değil. Bu ülkede asgari ücret eriyip bitti. Yüzde 50 zam bile işe yaramayacak. Açıklandığı andan itibaren eriyor.
Ülkemizde öyle bir enflasyon var ki, yüzde 100 zam bile yapılsa kurtarmayacak. Şu anki açıklanan rakam gelecekle ilgili bir şey söylemiyor. Mart sonu bir bakacağız ki asgari ücretin en az yarısı bitecek. Zam yetmedi, yetmeyecek. Bakın bunlar, yüksek enflasyonun ürünü...
34 sene sürekli enflasyon altında ezildik. Enflasyon yüksek, maaş yüksekti. Kur her seneye artırarak devam eder. Maaşların şiştiği ama alım gücünün düştüğü dönemlerden geçti ve kronik bir döneme girdi. Enflasyon zikzaklar çizer mi ya? Son bir ayda yaşadıklarımız dünyada eşi benzeri olmayan durumlar, ülkede istikrar bırakmadılar. Dolar 18'e çıkıp sonra bir gece 11'e düştü. Bu olmaz.''
Merkez Bankası'nın bağımsız olması gerektiğine değinen Babacan, güven kavramının altını şu sözlerle çizdi:
Merkez Bankası bağımsız olmalıdır. Hukuku çiğnemeyi de huy edindiler. Hukukun olmadığı bir ülkede güven olmaz. Güven olmayan bir ülkede ihracat olmaz. Kabile devleti gibi ülke yönetilmez.
ÜLKEMİZİN DURUMU KÖTÜ VE DAHA DA KÖTÜLEŞİYOR
Polatlı, ülkemizin ekonomisi için önemli bir ilçe ama ekonominin durumundan dolayı ne yazık ki olumsuz etkileniyor. Bazı çiftçilerimiz ekmeyi, dikmeyi bırakacağını söylüyor. Sadece traktör parası mı? Gübre... Gübre alamıyorlar. Gübre kullanmaktan vazgeçiyorlar, güçleri yetmiyor. Üretimdeki maliyetin yarısı en az gübre olmuş durumda. Ülkenin desteğine bakıyoruz yüzde 1'ini 2'sini bile karşılamıyor.
Bütçe şimdiden çöp oldu. Eylül'den bugüne hazinenin faizi artmış gidiyor. Döviz borcunun faiz ödemesini de aynı bütçeden yapılacak. Faizle mücadele ancak güvenle olur, anlamıyorlar.
Koskoca ülkenin gıda ve üretimine ayrılan bütçe yüzde 3-4. Hem kendi kendimize yetmemize engel oluyorlar hem de dışa bağımlı hale getiriyorlar.
Biz eylem planımızı açıkladık. Sulama yatırımlarını ilk yılımızda tamamlayacağız. Tüm sulama tekniklerini hesapladık, bir Kanal İstanbul maliyeti yapmıyor. Biz önceliği tarıma, toprağa vereceğiz. Her üründe ithalat başladı.''
'EKONOMİK GÜVENLİĞİN SAĞLANMASI NASIL OLUR?'
Babacan, basın mensuplarının sorularını da yanıtlarken, iktisadi güvenlik nasıl sağlanacağı sorulduğunda şöyle yanıtladı:
İktisadi güvenliğin sağlanması için önemli unsurları var. Hem kara, hem deniz, hem de hava kuvvetleriniz olacak. Ekonomide de güvenlik sağlayacaksınız. Bankalar batınca maliyeti çok büyük. Hazinenin borcunu sıfırlayacaksınız. En önemli savunma hattı Merkez Bankası'nın döviz rezervleridir. Şu an kale çökmüş. Her türlü çalkantı geliyor vuruyor. Formül çok kolay: Rahat olun diyeceksiniz, sivil toplum kuruluşları konuşabilsin, çiftçiler derdini anlatabilmeli, meslek odaları sindirilmiş durumda, kendilerini rahat anlatabilmeli. TÜİK gibi kurumların bağımsızlaşması lazım. Organizasyon şemasında değişiklik, dürüst kadro ve bağımsızlaşma ile TÜİK doğruları söyler. Hukuk ve adalet temeli, sağlam değilse ekonomi düzelemez. Hükümet, bizim taslağımızı alıp okusa zaten zor anlar. Biz atacağımız her adımın bütçesini hesap ederek hareket edeceğiz. 1000'den fazla bir eylem planımız var. Ülkemizin ihtiyacı var ve bütün planlarımızı yazdıkça açıklıyoruz. Yapın diyoruz ama yapamazlar çünkü öyle bir kadroları yok. Bu ülkenin gerçekliğinden kopuklar. Sanki burada yaşamıyorlar.
'İKTİDAR PARTİSİNE ÜYE OLAN DEĞİL HERKES EŞİT OLACAK'
Sosyal politikalara ilişkin çalışmalarını vurgulayan Babacan şunları söyleyerek sözlerini noktaladı:
Hazırlanıyoruz. Bu durumların sebebi kötü yönetim... Kriz yönettiğim için bunu rahatça ifade edebiliyorum. Fırsat eşitliği ve adaletle ülke yöneteceksiniz. Rekabet çalışacak, yarışma çalışacak. Parti ülke üyelik kartı olanların kazandığı, karşısındakilerin kaybettiği bir yönetim olamaz. Bizim asgari gelir geçimi planlamamız olacak. Her ailenin aile hekimi gibi, sosyal danışmanı olacak. Ailenin geliri ne, asgari gelir eksiği ne diye bakarak aradaki farkı devletin ödemesi şeklinde bir yöntem olacak ama bu danışman, yalnızca maddi değil, manevi de destek ve inceleme yapacak. Psikolojik bir problemi olan varsa, engelli olan varsa ya da okula gönderilmeyen bir çocuk varsa tespitini ve desteğini sağlayacağız.''