İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, İmamoğlu'na verilen siyasi yasak ve hapis cezasına ilişkin verilen kararın Erdoğan'ın kararı olduğunu söyleyerek, yıllar önce Erdoğan'ın söylediği 'bu şarkı burada bitmez' sözlerine atıfta bulunarak "İmamoğlu için de bitmez sadece olayı 16 milyon ile sınırlandırırsanız o şarkı orada biter" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Fox TV'de İlker Karagöz ile Çalar Saat programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Akşener, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilen siyasi yasak ve hapis cezasına ilişkin kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a verilen kararla özdeşleştirerek, "Erdoğan bu şarkı burada bitmez dedi, bitmedi. Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi sayın İmamoğlu’nunki de bitmeyecek. Sadece İstanbul çerçevesine koyarsanız bu şarkı biter. Bakın tecrübe konuşuyor." ifadelerini kaydetti.
İYİ Parti lideri Akşener ayrıca dün asgari ücreti açıklama toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepkilerin odağında olan "Herkesin her söylediğiyle adım atacak halimiz yok. Çünkü bizim sırtımızda küfe var. Sırtında küfe olmayanlar rahat konuşuyor ama bizim sırtımızdaki küfe 85 milyonun taşındığı bir küfe." sözlerini sert bir şekilde eleştirerek "Küfe vatandaşın sırtında. Küfe 10 yaşındaki kızına meyve toplayan ve işsiz olan, plastik ve karton toplayarak geçinmeye çalışan babanın sırtında. Sayın Erdoğan beceremiyorsa gitsin. Hani ver yetkiyi gör etkiyiydi? Varsa bir küfe kendiniz aldınız siz." dedi.
Akşener, ülkedeki derin yoksulluğa da dikkati çekerek ziyaret ettiği ailelerin durumunu anlatıp Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vatandaşla bağının tamamen koptuğunu söyledi.
Akşener'in konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:
Asgari ücret, Ocak ayında tekrar açlık sınırına düşecek. Gıdaya erişim, ısınma, elektrik büyük problem. Çocukların durumu çok kötü. Yoksul ailelerin çocuklarında bodurluk başladı, proteinsiz beslenmeden.
Biz çocuklar için hiç değilse bir öğün yemek verilsin dedik ama olmadı.
Ben köyden çıkıp geldim, Erdoğan Kasımpaşa'dan geldi. Eğitimle sınıfsal geçirgenliği sağladık bizim gibiler bunları unutmamalı. Ama Sayın Erdoğan Saray'a gitti. Saray kendi içinde ayrı bir dünyadır.
Ben gezerken beş farklı emekli maaşı vardı. Hem SSK'nın hem BAĞKUR'un dedik ki en düşük emekli maaşı asgari ücret kadar olsun, o oldu. Ama aynı zamanda işverenin de yükünü siz ödeyin hiç değilse yarısını ödeyin ama tamamının ödenmesi çok daha faydalı.
Maliyet yükseldi, kiralar uçtu, elektrik, doğal gaz uçtu, bütün maliyetler uçtu ve buna karşın alım gücü düştü.
'VİDALARI SIKIŞTIRMAYA SARAYDAN BAŞLAYIN'
Ulaştırma bakanının aldığı maaşla asgari ücretlinin aldığı maaş, hatta 2 asgari ücret koyun; büyükşehirde asgari ücretle kira ödesin de görsün. 1 yıl önce 15 bin lira olan kira şu anda 30 bin lira. Ama o ailenin maaşı 15 bin liradan 30 bin liraya artmadı.
Pazarcı esnafının da durumu berbat. Bu konuyu anlatmam mümkün değil. Devlet tarifinde açını doyurur, çıplağını giydirir. Vatandaşınızı aç bırakamazsın, açıkta bırakamazsın. Bu sosyal hak meselesini bir lütuf olarak çevirdikten sonra birçok konuda eksikler var.
Siz vidaları sıkıştırmaya önce saraydan başlayacaksınız sonra Ulaştırma Bakanlığı'ndan başlayacaksınız.
Motorlu taşıtlar vergisine zam yapılmadı dediler ama yüzde 62 zam yapıldı.
KÜFE TARTIŞMASI
Küfe vatandaşın sırtında. Küfe 10 yaşındaki kızına meyve toplayan ve işsiz olan, plastik ve karton toplayarak geçinmeye çalışan babanın sırtında. Sayın Erdoğan beceremiyorsa gitsin. Hani ver yetkiyi gör etkiyiydi? Varsa bir küfe kendiniz aldınız siz. Acayip lüküs hayat var. 13 tane uçak var. Kardeşim 2 tanesi neyinize yetmedi?
Bu seyahatlere özel arabalar uçakla öncede gönderiliyor. 28 yıldır aktif politika yapıyorum pek çok hükümetle çalıştık, acayip eleştirdik ama böyle bir şeyi anlatmam mümkün değil.
Biz İYİ Parti olarak eleştirilerimizi dile getiriyoruz sonra çözümlerimizi üretiyoruz. Al sen yap oyları da sen al. Herkes pandemide sandalyesinde otururken ben şehir şehir gezdim. Oralarda bir tane partiyi eleştirmedim, kendi partimi övmedim. Somut çareler ürettik ve kamuoyu ile paylaştık. Bir kısmını yaptılar, alın size yazsın dedik.
Gerçekten vatandaşın derdi çok yüksek. Gıda fiyatları, kiralar uçtu gitti. Deniliyor ki Avrupa’da da uçtu gitti. Avrupa’da da pandemi sonrası pahalılık var ama bizde en ufak artış yüzde 110’da olmuş, onlarda en yüksek artış yüzde 70’lerde. Ben nerede yanlış yaptım diyeceksiniz. Muhalefete suçu atmak çare değil ki.
'5 MÜTEAHHİDE VERDİKLERİNİZİ YOKSULLARA VERSENİZ NE OLURDU?'
Sandıkta göreceksiniz. Bir de ‘onlar’ diye bir kavram var. Onlar diye bir şey yok. Bu millet için çalışıyoruz. Vergiler yüzünden sizin de maaşınız gitti. Bu vergileri ayarlamak gerekmiyor mu? Biz öneriyoruz, yapmıyorlar. Somut probleminize çözüm üretiyoruz, siyaset budur. Parmak sallayan pis dil sonuçta Saraylara tıktı, her şeyi ben yapayım oldu. Ama görüyoruz ki sayın Erdoğan vatandaşı ile tamamen koptu.
20 Ocak 2020’de başlamışım, bugün aralık ayının sonundayız. O zamandan bu zamana en sert AK Partili kardeşlerimizden en doğru bilgileri aldık. Düşmanca bir kullanmadan dertleri dinlediğiniz zaman en doğru önerileri onlardan aldık. Bu zamana geldiğimizde o esnafların büyük bir çoğunluğu AK Parti’den koptu, dükkanlarını kapattı. İkinci turda gördüğüm kadarıyla 10 işçi çalıştırılıyorsa yarısı gitmiş. Diyorlar ki alım gücü düştü. Pandemide maliyeti 50 liraysa 75 lira oldu. Ama vatandaşın alım gücü böyle değil.
Bunların tamamı çözülür. İsrafı, yandaş kayırmayı bırakacaksınız. Kur korumalı mevduat sistemine gidecek para 200 milyar dolar. Merkez Bankasına maliyetini sorduk, atanmış memur cevaplamadı.
Çocuğunun yanına öğlen yemeği koymakta zorlanan aileler var. Ne olurdu o 5 müteahhide verilen paralar yerine o çocuklara beslenme verseydiniz?
Bizimki Katar'a gitti. Futbol seviyor tamam, Arjantin şampiyon oldu. Oranın devlet başkanı evden izledi, incileri mi döküldü.
Türkiye'nin imkanları var. Dövüşüp duruyoruz. 7 trilyon dolar hacim var burada, burayı ekonomik olarak değerlendirsek çok değerli bir yer. Niye kavga ediyoruz biz? Beni seviyor mu sevmiyor mu? İşte şahsım devleti yaparsanız böyle olur. Vahim olan kişisel sempati ya da antipati üzerinden yürümesi. Ülkeler arasındaki ilişki kurumsaldır.
İMAMOĞLU'NA VERİLEN SİYASİ YASAK VE HAPİS CEZASI
Millet iradesine çak yapıldı aslında. Millet iradesine uzanan o eli millet sandıkta kırar. Nitekim 31 Mart seçiminde İmamoğlu 13 bin 500 oy farkıyla kazandı. Bunu iptal ettiniz, ve sonra yeniden sandığa götürdünüz. Ne oldu 805 bin oy farkla yeniden yenildiniz. Dolayısıyla bu abudik gubudikler sayın Erdoğan'a yaramadı. İmamoğlu'na ahmak diyen Soylu, iade eden İmamoğlu.
Erdoğan'ı akıllı bulmuşumdur. Çak mevzusunu şimdi sizin yayınızda gördüm. Durum çok vahim. Şimdi Erdoğan Türkiye'den kopmuştu, dünyadan da kopmuş. Yahu arkadaş siz 1998'i hatırlasanıza 1998'de oradan giderken ki yüz ifadeni hatırlasana. Biraz empati yapsana. Dolayısıyla orada çak olmaz teselli olur. Benim İmamoğlu'na sarılma nedenim bu, düşmeyeceğiz.
Bu ceza İstanbul'a çökmek için verilen bir ceza. Bu Türkiye'de yargının hukukun gerçekten can çekiştiğini gösteriyor.
'BU KARAR ERDOĞAN'IN KARARI'
AK Partili bir vekilin bir açıklaması var. Bu durumun rahatsız ettiği yönünde. Biz bir kanun teklifi verdik. Biz diyoruz ki yapılan bir yanlış, biz bunu düzeltelim. Bakalım AK Partili vekiller buna ne diyecek. Bir çok gruba sayın Erdoğan ‘terörist’ dedi. Binali Yıldırım’a mı oy vereceksiniz Sisi’ye mi diye sordu. Bu çok çirkin bir dil. Ben de Denizli’de çıkıp ‘Merhaba teröristler’ dedim. Erdoğan da beni hapse atmakla tehdit etti. Ben de çantamla çıktım çünkü eskiyi hatırlattım. Sen hapishane giderken herkesin elinde çanta vardı. Bende de çanta var, elinden geleni ardına koyma dedik.
Bir yargı problemi var Türkiye’de. Bu böyle olamaz. Bu karar sayın Erdoğan’ın kararı. Bu bir seçim gündemi. Seçime giderken muhtemelen İstanbul’a çökme kararı. 16 milyonu ilgilendiren bir bütçe var ve o bütçe sistemin dışına çıktı.
Bunlar gelirse her şeyi keserler dediler, Millet İttifakı belediyeleri bunun önüne geçti. Millet ittifakı belediyeleri pandemide vatandaşın yanında oldu. 16 milyon İstanbullunun ürettiği bir değer bu. Şimdi mamalar kesildi, şimdi bir taraftan da İstanbul’a çökme işi bu.
'SARAY BÜTÜN MANTIĞI ATTAYA GÖTÜRDÜ'
Köprüyü nasıl yıkarız böyle bir şey mümkün mü? Buna cevap verilemez İlker Bey. Elimizde kazma köprüyü yıkıyoruz hayal etsenize sayın milletim kazmayla yıkıyoruz. Saray bütün mantığı attaya götürdü.
Ankara ve İstanbul’u kaybetmenin koma hali var. İçişleri Bakanlığı hemen terör soruşturması başlattı. Ben eski bir İçişleri Bakanı olarak söyleyeyim. Pek çok FETÖ iltisaklısı çıktı. Bunları işe almada imza sahiplerine ne oldu? Güvenlik soruşturmasında eksik bilgi varsa sorumlu sizsiniz, işe alan değil. Habur’da mahkemeler kuruldu, rahatsızlık olmasın diye devlet dairelerinde Atatürk resmi kaldırıldı. Şimdi görülüyor ki devran değişti. Aldığınız kararların sonuçlarının sorumluları vardır.
Kardeşi hakkında soruşturma var, İçişleri Bakan Yardımcısı’nın haberi yok. Gerçekse ben gece uyuyamam. Bu gece hiç uyumayın sayın milletim bu gerçekse. Haberi yoksa çok daha vahim. Gerçekse nelerin olabileceği belli değil. Dümense anlarım orada sorunu göremiyor. Çeşitli iftiralarla karşı karşıya olduğumuz için Türkiye’de en çok temkinle giden biziz.
Ben aday adaylarını sordurdum, hala Ergenekon’dan suçsuz olduğu halde sicili düzelmeyenler çıktı. Ben ilettikten sonra prosedür tamamlandı.
'TEK ADAM DEVLET ARŞİVİNİ KALDIRDI'
Sayın Çataklı kardeşinden dolayı suçlu olamaz ama bize gelince biz her konuda suçluyuz. Benim çok geniş bir ailem var. Benim 13 halam var, kuzen sayısını anlatmam mümkün değil. Benim babamın babası yörenin en önemli din alimlerinden biri. Ben hep FETÖ’cülükle suçlandım. 7 göbek sülalemde 1 tane çıksın ben siyaseti bırakırım. Bunu bu ülkede söyleyebilecek bir insan yok. Size bu kadar baskı yapılırsa ve sizin kardeşiniz kaçaksa bu olmaz. Haberiniz yoksa bu çok vahim.
Sandık geldiğinde bu işi kazanmalıyız, kazanacağız. Bu tek adam sistemi Türkiye’nin devlet arşivini ortadan kaldırdı, yazıktır.
16 milyon İstanbullunun iradesine uzanmış bir el var. Bu milli iradeye el uzatma hadisesine karşı 84 milyon senin yanında mesajı verdim. Bu Türkiye’nin milli iradesine çökmedir. Sadece İstanbullunun meselesi, İmamoğlu’nun meselesi olarak bakarsak yanılırız. Dünün vesayetçileri Sayın Erdoğan’a yapmıştı.
'ERDOĞAN İÇİN TAZMİNAT ÖDEDİM'
Benim Emine hanımla olan sistemimiz başka. Başından beri Sayın Erdoğan’a yapılan haksızlığın karşısında olmuş bir kişiyim. Şiirin suç olmadığını söyledik. Ben o zaman DYP’de Genel Başkan Yardımcısıydım. Bizim hakkımızda fezlekeler verildi. Ben 2 defa tazminat verdim. Refah Partisi’ne açılan kapatma davasına karşı olan çok sert beyanatı ilettik. Sonra bize tazminat davası açıldı. Hem onun için hem de Erdoğan için tazminat ödedim. Ben çok tazminat ödedim. O zamanki parayla yanlış hatırlamıyorsam her biri için 3,5 milyar lira tazminat ödedim. Benim eşim yazar her şeyi, paraları o ödediği için. Bu bir dayanışma meselesi. Anayasa Mahkemesi kapatma davası açmış, sayın Erdoğan hapse girmiş, DYP’nin Genel Başkan Yardımcıları bu karşı tutum almış.
'SADECE İSTANBUL ÇERÇEVESİNE KOYARSANIZ BU ŞARKI BİTER'
Dünün mağduru bugünün vesayetçisi oldu. Şimdi sayın İmamoğlu’nunki de bitmeyecek. Sadece İstanbul çerçevesine koyarsanız bu şarkı biter. Sayın İmamoğlu çerçevesinde söylemiyorum. Bakın tecrübe konuşuyor.
Erdoğan tek adam olmak için tüm Türkiye’yi bozdu. Bu işin suçlusu Sayın Erdoğan.
Biz sayın Davutoğlu ile saat 11.00’da görüştük. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nu aradım. Ben aradığımda telefonu kapalıydı. Ben Almanya meselesini unuttum. Sonra öğrendim ki o sırada programdayız. Birlikte güç almak için sayın Gültekin Uysal’ı aradım. İzin almak için aramadım, öyle bir durumunuz yok. Söyleyene de fena çarparım. Bu belediye başkanları 2 partinin oylarıyla seçildi. Bu arkadaşlarımızın iyi yaptığı işlerden biz mesulüz, kötü yapılanlardan da. Bizim izin almak gibi bir durumuz yok. O sırada büyük saygısızlıklarla kaşılaştık. Sayın Uysal ağır grip geçiriyormuş. Babacan'ı aradım, basınla ilgili bir programdaymış. Temel beye ulaşamadık, kendisi hastanedeymiş. Kendi seçtiğimiz belediye başkanı için niye izin alayım. Bir kalabalık güç gösterisi yapabilelim diye aradım.
Burada gümbürtüye Tayyip Erdoğan gitti. Bir kesim de siyasi nezakete uymuyor dedi. Sonra siyasi terbiyesizliğe döndü. Demek ki Sayın İmamoğlu’nu orada yalnız bırakmak siyasi terbiyeymiş. Ben böyle bir ahmaklık görmedim. AK Parti’nin Meral Akşener’in bilgisi var trollüğü üzerinden yürümeye çalıştılar. Rol çalma gibi falan zannedildi. İmamoğlu'nu orada sap gibi bıraksaydınız... Ben de o otobüste bekledim. Demek ki keşke o otobüsün üzerinde yapayalnız konuşaydı...
'KILIÇDAROĞLU'NUN SÖZÜ BENİ VE ARKADAŞLARIMI İNCİTTİ'
İkili bir sistem o. Normalde sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği söz oraya gitmekle alakalı değil. Oraya giden söz genellikle tırnak içinde kurmaylardan geldi. Bu beni ve arkadaşlarımı incitse bile kenara koyduk. Sayın Kılıçdaroğlu’nun gazetecilerle yaptığı toplantıda sorulan soru aslında sayın Kılıçdaroğlu’na söylediğim ve kamuoyu ile paylaştığım bir söz. O nedenle bu söz yeniden ortaya çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu da içişlerine karışmakla ilgili bir söz söyledi. Burada içişlerine karışmak yok. 6’lı masa toplandı ve Cumhurbaşkanı adaylığı liderlere bırakıldı. Sayın Kılıçdaroğlu’na şunu görevden alın şuraya koyun dersem bu içişlere karışmak olur. Aday tespiti konusunda herkes hür ve bağımsız.
İmamoğlu çökme işiyle karşı karşıya. Kaldı ki o masadan bir aday çıkacağına göre ve hiç konuşulmadığı için bunu burada konuşmak doğru değil.
Her kararı biz partide ortaklaşa alıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu bir açıklama yaptı, kanun teklifi verdi, sonra anayasa teklifi geldi. Şimdi sayın Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin Genel Başkanı olarak yaptığı bir eylem bu. Bu konuda ne yapılacağına CHP’lier karar verecek. Başörtüsü konusunda hakkında fezleke verilen tek siyasetçi benim. Bu işin tarafı olmuş, iki yeğeni başörtülü olduğu için acı çekmiş bir hala olarak söyledim.
Bizim GİK’te toplanıp bu konuda karar verme yetkimiz yok. Bir temayül çıktı ortaya. Çoğunluk evet vermek durumundayız dedi. Şimdi milletvekillerini toplayacağım. Parti içinde adayla ilgili çalışma yapmadık.
Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmelerde tıkanıklık yok. Sayın Kılıçdaroğlu ile sayın İmamoğlu arasındaki ilişkiye saygı duyarım. Ama burada belden aşağı vuran sayın Erdoğan. Benim evim basıldı. Ben haksızlığa uğrayan herkesin yanında olmuşumdur. Beni evim basıldıktan 2 gün sonra Saadet Partisi Genel Başkanı dışında arayan olmadı. Eşimle çok büyük bir iş yaptığımı söyledi.
İsmail Kahraman bana ‘Meral Kılıçdaroğlu’ dedi. Bu çok ağır bir söz, o zaman da beni kimse aramadı. Mahkeme süreçlerini tek başıma yürüttüm. Ben yalnızlığı seviyorum.
'13. CUMHURBAŞKANI MASADAN ÇIKACAK'
Masa kazanacak. 13. Cumhurbaşkanı masadan çıkacak göreceksiniz. Benim kırgınlığım yok. Siyaset ya da kurumsal hayat böyle bir şey değil. İlkeler ya da kurallar üzerinden yürür. 6’lı masanın kurulma meslesi 3 meseleden kuruldu. Birincisi parlamenter sisteme geçiş, ikincisi seçim güvenliği, üçüncüsü ise seçilecek adayın yolculuğunda kullanması gereken işler. Sorasında biz siyasi partiler bir araya gelip nasıl bir iş birliği yapacağız o ayrı bir konu.
Hala başbakan olmak istediğimi söylüyorum. 31 Mart’ta CHP’ye gidip İstanbul ve Ankara’yı birlikte alma teklifim fedakarlıktı. Ben bu haktan 1,5 yıl önce feragat ettim. Biz 2018’de farklı adaylarla gitti ama olmadı. Ben aday değilim diyerek seçmenime benim söylediklerim samimidir. Biz tek adayla gitmeliyiz ve kazanmalıyız diyorum. Üçkağıtçılık yapmıyorum. Bunun karşılığı da Başbakanlıktı. Kimseyle pazarlık yapmadım, onun kararını millet verecek.