AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı Anadolu Yayıncılar Derneği tarafından düzenlenen Anadolu Sohbetleri programına katıldı. Yazıcı Millet İttifakının henüz aday çıkaramamasını “Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına aday çıkarmak kolay mı ? Biz onların üzerinde baskı oluşturuyoruz” dedi.
Anadolu Sohbetleri programının konuğu olan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Yazıcı 6’lı masanın hazırladığı ortak mutabakat metni hakkında ““6’lı masaya dönük kamuoyunda çok yoğun bir eleştiri vardı. Eleştiri haklıydı. 11. Toplantı yaptılar bir yıldır toplanıyor dağılıyor, toplanıyor dağılıyor her halde onun ezikliği içerisinde nereden ne bulmuşsa onları toparlamış bir program şeklinde takdim ettiler. Bunlar rutin şeyler diye düşünüyorum. Bunun ilginç tarafı da henüz ortada aday yok ama uygulayacağı program var bu da ilginç.
Bunu kamuoyu değerlendirecek çünkü aday önemli. Kaptan olmadan onun uygulamasına yönelik hazırlanmış bir metni kamuoyu ile paylaşmak ve onun eline tutuşturmak etik de değil rasyonel de değil. Uygulama alanı demek ki olmayacak mevcut ortamı da görünce biraz hayal peşinde olduklarını değerlendiriyorum” dedi.
Yazıcı sözlerine şu şekilde devam etti:
'ADAYLARI YOK, ÖNCÜLERİ YOK'
Baskı uyguluyoruz herhâlde. Aday Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderin karşısına aday bulacaklar kolay bir iş mi? Nasıl bulacaklar? Süre presleyince Bir tanesi aday olarak çıkacak veya anlaşamayacaklar her biri ayrı ayrı aday çıkaracak. Bizim çok fazla gündemimizde yok. Sadece bu işler bir adayla yapıldığı için neden adayları yok, öncüleri yok diye takip edip biz de sorguluyoruz. Eninde sonunda bir aday çıkaracaklar Bir mi yoksa her biri ayrı ayrı mı aday çıkaracaklar bunları göreceğiz.
'BİZİM SEÇİM BEYANNEMELERİMİZ KAPSAYICIDIR'
Bizim bir strateji ekibimiz var Bu çalışmalar seçim beyannamesini de hazırlamak suretiyle somut bir çalışması var bu çalışmaları da cumhurbaşkanımızın hazır olduğu platformda biraz daha genişleterek değerlendiriyoruz. Bu çerçevede 2 toplantı yapıldı Cumhurbaşkanımızın başkanlığında. Yakında bir toplantı daha yaparız. Seçim Beyannamemiz belirli başlıklar itibariyle belirleniyor son şekli verilecek. Ama bizim siyaset tarzımız kapsayıcıdır biz boşluk bırakmayız. Türkiye’nin her sorunu her konusu bizim gündemimizdedir. Kapsayıcı siyasi bakışımızla bu perspektifle biz de beyannameyi kamuoyuyla paylaşacağız. Biz 2002 yılından bu yana her seçim döneminde beyannamelerimize bakacak olursanız çok kapsayıcıdır. Bunları da hükümet programı şekline dönüştürecek eylem planları şeklinde uygulanabilir şekline dönüştürüyoruz.
'CUMHURBAŞKANIMIZIN ADAYLIĞI KONUSUNDA LAFÜ GÜZAF YAPIYORLAR'
Hukuk öyle pozitif bilimler gibi 2+2 4,3+3 9 bu mantıkla hareketle kendilerine göre bir argüman üretiyorlar. Ama hukukun belirlenmiş kuralları üzerinde yorum yapmak suretiyle bu konuyu başkalaştırmak mümkün değil. Cumhurbaşkanımızın değişen anayasa kurallarına göre konumu bellidir. 2017 Anayasa referandumuyla Türkiye yeni bir yola girmiştir. Cumhurbaşkanımızın pozisyonu, görev ve yetki alanları yeniden belirlenmiş görev ve sorumlulukları yeniden belirlenmiş, parlamento ile ilişkileri yeniden belirlenmiş. Bütün bunlar bir yana burada verdiğimiz cevap Cumhurbaşkanının adaylığı diye eski anayasada 102. Madde vardı. 101. Maddede Cumhurbaşkanının nitelikleri ve bulunması gereken şartlarını taşıyordu 101 ve 102. Madde. 2017 Anayasa değişikliğinde bu maddelerin ikisi tek maddeye dönüştürülmüş o madde 101. Madde onun başlığı da Cumhurbaşkanının adaylığı ve seçimi olmuş. Bunu değiştiren Anayasa değişikliğine kanun teklifini ele alıp baktığımızda onun 7. Maddesi şöyledir “Anayasanın 101. Maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekli ile değiştirilmiştir dolayısıyla tümden değiştirilmiş yeni bir madde. Cumhurbaşkanının adaylık süresi 3 dönemden fazla olamayacağı hususu da bu madde ile düzenlemiştir ve Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesine ilişkin geçici maddelerden de bu maddenin yapılacak ilk milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanacağı yani 101. Maddenin ilk Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi olan 24 Haziran 2018 de seçimin başlangıcından itibaren yürürlüğe girmiştir. Bu şekilde baktığımızda Cumhurbaşkanı yeni sistemde birinci defa seçilmiş. Madde muhtevasında ikinci defa hakkı var. Bu hakkını da 14 Mayıs’ta kullanacak. Konu bundan ibarettir. Bunu evirmek çevirmek, sağa sola döndürmek, başkalaştırmak hukuksal, rasyonel hiçbir dayanağının olmadığı kanısındayım. Niye konuşuyorlar, hukuk matematik deyip biri o yana biri bu yana çekip bunlar lafı güzaf olarak nitelendirdiğimiz söylemler.
'HDP’YE YÖNELİK ELEŞTİRİLERİMİZ KÜRT VATANDAŞLARIMIZA YÖNELİK DEĞİLDİR'
Çok yanlış bir algı var. HDP’yi eleştirdiğiniz zaman onun yönlendiricisi PKK’ya laf söylediğiniz zaman sanki bütün Kürtleri reddetmişiz gibi algılanıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Kürtler de bu ülkenin eşit yurttaşları. Biz yasadışı faaliyette bulunan kim olursa olsun bunlara karşıyız. Hukuk devletinin gereği de bu. Hukuk dışına çıkan, kural tanımayan kamu düzenini bozan ülkenin birlik ve bütünlüğü aleyhinde faaliyette bulunan her kurum onu oluşturan her bireyin etnik kökeni ne olursa olsun bunlara karşıyız. Kürt vatandaşlarımız bizim vatandaşlarımız. Kürt vatandaşlarımız bizim meclisimizde var teşkilatlarımızda var. Dolayısıyla bizim HDP’yi eleştirmemiz 6’lı masanın altında gizli örtülü bir ortak daha bulunduğunu söylemek suretiyle HDP ve onun yönlendiricisi PKK yönelik eleştirilerimiz Kürtlere yönelik değildir. Ülkenin değerlerine saygı gösteren ülkenin birlik ve bütünlüğüne saygı gösteren her yurttaş bizim hedef kitlemizdir. AK Partinin siyaseti de kapsayıcıdır. Bu kapsayıcı siyaset tarzı içerisinde her yurttaşın eşit derecede yeri var diye ifade edebilirim. Bu seçimin ardından Anayasa’nın 116. Maddesi seçimlerin yenilenmesinin üzerine TBMM 5/3 çoğunlukla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir Bir de Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Meclis bu yenileme kararını Cumhurbaşkanının 2. Döneminde kullanıyorsa Cumhurbaşkanının bir dönem daha hakkı olur.
'BAŞÖRTÜSÜ KONUSUNU FİİLİ DURUM YAPTILAR'
Başörtüsü sorunu bizim yaptığımız gözlemlerle 1949 yılından beri var. 2013 yılına kadar bu süreçleri yaşadık biz. İlgin olan konu şu Başörtüsü kullanan vatandaşlarımızın bu haktan yoksun bırakılmalarına dönük ne anayasa düzeyin ne yasa düzeyinde herhangi bir norm yok. Başörtüsü kullanan vatandaşlarımızın dini inançları gereği bu şekli tercih ettiklerini söylüyorlar. Bu davranış anayasanın 24. Maddesinde din ve vicdan özgürlüğü başlığını taşıyan maddede güvence altına alınmış Dolayısıyla baş örtmek de din ve vicdan özgürlüğünün bir uzantısıdır. O halde bu alana ilişkin zorlayıcı girebilmek için bu alanın anayasalla düzenlenmesi gerekmektedir. Yönetmelikle önergelerle bunun ortadan kaldırılması hukuk devletinin temeline aykırı. Biz Meclise ve kurumlara başörtüsüyle girilmesini sağlayarak fiili durumu tersine döndürdük hemen arkasından da ikinci düzenlemeleri de ortadan kaldırdık. Dolayısıyla başörtüsü sorunu Türkiye’nin gündeminden çıktı. Muhalefet partisi genel başkanı anons etti önemli bir iş yapacakmış gibi bunlar bir kanun teklifi verdiler bu şu demek bu ülkede yasal anayasal düzeyde yasaklayıcı bir norm olmamasına rağmen başörtülülere yönelik travmatik uygulamalar gerçekleşmişti. İleride tekrar olabilir bunu kanunla güvence altına alalım Başörtüsü din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili bir durum olduğuna göre bununla ilgili düzenlemenin yapılacağı yer anayasadır. Cumhurbaşkanımız da çıktı hodri meydan dedi.
O zaman gel bunu doğru yerde yapalım, Anayasada yapalım bu çağrı uzun süre ortada kaldı. Muhalefet partilerinden bu alana ilişkin ses gelmedi. Ses gelmeyince biz teklifimizi hazırladık o partileri ziyaret ettik teklif vermeden önce nezaketen. Olumlu bir cevap alınmadı. Meclise teklifimiz verdikten sonra 6’lı masada büyük bir dalgalanma oldu. Kendi pozisyonlarını güçlendirmek için bir değişiklik önergesi verdiler. Biz şimdi 24. Maddeye iki fırka ekliyoruz birincisi başı açık kapalı hiçbir kadın hak yoksunluğuna tabi tutulamaz ikinci fıkra ile de hiçbir kadın dini inancı sebebiyle eğitim çalışma seçme seçilme yasal haklarından kamu kurum ve kuruluşlarında görev alma haklarından yoksun bırakılamaz maddesi var. Bir de anayasanın 41. Maddesinde aile yapısı ile alakalı ailenin birliği erkek ve kadının evlenmesiyle oluşur şeklinde düzenleme getiriyoruz. Verdikleri değişiklik önergesiyle 24. Maddede dini inancı çıksın dediler. Dini inanç bu düzenlemenin merkezindeki bir kavram. Bu kavram olmasaydı zaten bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmayacaktı. Teklif meclise sunulduğu gibi komisyondan geçti. Bunun da yasalaşması için referandum marjı var.
'KABİNE GİRMEMELERİ VAHİM BİR DURUM'
Anayasa değişikliği konusu gizli oylamada yapılacak. Kabine girmeyecekleri iddiaları doğru ise o zaman birbirlerine güvenmiyorlar demek ki. Bu seçme seçilme oy kullanma hakkına bir müdahaledir. Bu meclise kendi milletvekillerini meclise girip girmeyeceklerinin denetlenmesini kabulleniyorlarsa çok vahim bir durum. Türkiye demokrasisinde bir sorundur.
'SÖZ MİLLETİN SLOGANI EN ÇOK BİZE YAKIŞIR'
Adnan Menderes seçim kampanyasını yürütürken yeter söz milletin söylemini geliştirmiş ve Türk siyasetine armağan etti. Bizim siyasetimizin temelinde millet vardır. İcraatımızın merkezinde insan siyasetimizin temelinde millet var. Siyasetimizin temelinde millet olduğu gerçeği ile bu Cumhurbaşkanımız 2002 yılında yeter söz milletin karar da milletin söylemini kullanmıştır. Bu slogan yaptıklarımız itibari ile en çok bize yakışan bir slogandır. Seçimlerin yenilenme tarihinin de 14 Mayıs olarak belirlenmesi çok önemlidir.
'YAPICI PROJELERİ YOK'
Siyasette kimi kümeler yapıcıdır kimi yıkıcıdır adamın yapacak bir vizyonu yoksa Türkiye’nin var olan sorunlarına ilişkin çözüm sağlayacak bir projeden yoksun ise yıkmayı siyaset zanneder. Türkiye’nindir Külliye Cumhurbaşkanın değil ki mülkü evi değil ki.