Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı görevinden 2016’da istifa eden Birol Aydemir, kendi döneminde başlayan milli gelir hesaplamalarındaki yöntem değişikliğinin perde arkasını anlattı.
2013 yılında başlayan GSYH revizyon çalışmaları Aralık 2016 tarihinde sonuçlandı. Yeni revizyona göre 2015 yılı eski seride 720,2 milyar dolar olarak görülen GSYH, yeni seride yüzde 20,4 artışla 867,1 milyar dolara yükselmiş oldu. Eski seri ile revizyon sonrası açıklanan yeni gelir serisi arasındaki fark son yıldan başlayarak önceki yıllara giderek azaldı. 2015 yılında iki gelir arasında yüzde 20,4 olan fark 2014 yılında yüzde 17,5’e düştü. İki gelir arasındaki fark 2013 yılında yüzde 16,3 olurken 2012 yılında fark yüzde 11,6’ya geriledi. Giderek düşen eski-yeni GSYH arasındaki fark AK Parti öncesi dönemde yüzde3,3’e kadar düştü. Böylece 2002 yılında 230,5 milyar dolar olan GSYH 2015 yılında 861,9 milyar dolara yükselmiş oldu. 2011-2016 arasında TÜİK Başkanlığı da yapmış olan DEVA Partisi Sektörel politikalar Başkanı Birol Aydemir o dönem yaşanların perde arkasını açıkladı.
Aydemir, TÜİK istatistiklerini hazırlamak için diğer kurumların verilerini temin etmeleri gerektiğini ancak kendisinin TÜİK Başkanlığı boyunca o dönemin Gelir İdaresi Başkanlığı yöneticilerinin bu verileri kendisine vermediğini söyledi. Gelir İdaresi Başkanlığının kanunen de bu verileri TÜİK’e vermek zorunda olduğunu belirten Aydemir, şunları söyledi: “4,5 yıl boyunca ben olduğum sürece vermedi. Evet; aynen, bunun altını çizerek söylüyorum. O zamanki Maliye Bakanlığı Müsteşarı, bu konuya engel oldu. O zamanki müsteşar da şimdiki Merkez Bankası Başkanı oldu. Evet, Naci Ağbal. önce bakan oldu, sonra Merkez Bankası Başkanı oldu. Ben defalarca istememe rağmen, kendi kanunlarındaki hükmü engel göstererek, Vergi Usul Kanunundakini, veremeyeceklerini söylediler.
Ben de bizim TÜİK kanunu gereği bunu vermeleri gerektiğini ve bunun bir zorunluluk olduğunu söylememe rağmen, buna yıllarca engel oldular. ‘Kanun değişikliği gerekir’ dediler. Kanun değişikliğini hazırlayarak Meclis’e götürdük ki gerek yokken bile, fakat Meclis’te kanunun geçmesine de engel oldular. Fakat çok ilginçtir, Türkiye’de aslında yönetimin ve yöneticilerin felsefesini anlamak açısından hakikaten burası çok önemli, bunun altını çiziyorum; ben ayrıldıktan sonra, sanıyorum mayıs-haziran gibi, ben şubat başında ayrıldım, hiçbir kanun değişikliği yapılmadan, hiçbir şey değişmeden Gelir İdaresi, bütün verilerini TÜİK’e açtı.” Birol Aydemir, TÜİK’in açıkladığı istatistiklerle milli gelirin bağlantısının koptuğunu ifade ederek, “Artık tamamen Gelir İdaresi’nin kayıtlarına bağlı olarak yapılıyor ve onun üzerine sadece kayıt dışı ekonomiyle ilgili düzenlemeler yapılıyor” dedi. Aydemir, millî gelirin artışına gerekçe olarak yapılan açıklamaların hiçbirinin kendisine tatmin edici gelmediğini söyledi.
TÜİK BAĞIMSIZLIĞI ÇOK DAHA ÖNEMLİDİR
Bir istatistik kurumunun olmazsa olmazının, o kurumun bağımsızlığı olduğunu vurgulayan Aydemir, istatistik kurumunun bağımsızlığının, Merkez Bankası’nın bağımsızlığından bile önemli olduğunun altını çizdi. Aydemir, sözlerine şöyle devam etti: “Eğer siz, verileri doğru bir şekilde toplayıp, doğru bir şekilde istatistik üretip, bunu bağımsız, tarafsız bir şekilde yayınlayamıyorsanız, o zaman sizin alacağınız kararların, uygulayacağınız politikaların doğru olma ihtimali de yok; çünkü veriye dayalı bir politika üretmeniz lâzım. Eğer enflasyon verisini düşük gösteriyorsanız; gerçek enflasyon, sizin gösterdiğinizden daha yüksekse, o zaman sizin uygulayacağınız para-maliye politikaları doğru olabilir mi? Mümkün mü bu? Ben bunu söylerken, TÜİK bağımsızlığını kaybetmiş midir? Evet, kesinlikle kaybetmiştir. Merkez Bankası da kaybetmiştir, TÜİK de kaybetmiştir, BDDK da kaybetmiştir, EPDK da kaybetmiştir, SPK da kaybetmiştir. Türkiye’de hiçbir bağımsız kurum kalmamıştır. Bu çok net. Bu böyle biline. İstatistik Kurumunun bağımsızlığı neden önemlidir? Çünkü İstatistik Kurumu, aynı zamanda hükümetin icraatını ölçüyor. Enflasyon verisi, büyüme verisi, sanayi üretimi verisi, istihdam verisi neyi ölçtü? Kimin performansı bu? Ekonomi performansı. Peki, ekonomiyi kim yönetiyor? İktidar yönetiyor. İktidarın performansını ölçen, İstatistik Kurumu. İstatistik Kurumunuz, eğer bağımsız olmazsa nasıl ölçer? Nasıl tarafsız bir şekilde davranabilir?”
YAZDIKLARININ TERSİNİ YAPIYOR
11. Kalkınma Planı 288. paragrafta “Faizin düşürülmesine yönelik atılacak adımlar, enflasyonun düşmesine ve yatırımların artmasına neden olacak ve böylece daha fazla üretime imkan sağlanacak” şeklinde enflasyon neden faiz sonuç ilkesini yazan Naci Ağbal’ın bugün Merkez Bankası Başkanı olarak faiz artırımına gittiğini dile getiren Birol Aydemir “Şimdi merak ediyorum, Merkez Bankası Başkanımız, bunu nasıl açıklayacak? Ne diyecek? O zaman niye faizi arttırdı” diye sordu. Birol Aydemir, Merkez Bankası’nın döviz kurunu düşürmek için 2019 yılından itibaren yaklaşık 130 Milyar doları sattığını hatırlatarak, “Yaktılar yani. Gitti, para gitti” dedi. Aydemir, “Son 2 yıldaki ortalama kurla satışlardan bugünkü kuru aldığımızda yaklaşık 160-170 Milyar TL zarar var. İki yıl içinde satılan bu 130 Milyar doların o ortalama kur ve bugünkü kurla aradaki farkını alıp çarptığımızda yaklaşık 300 Milyar TL Merkez Bankası zarar etti. Peki, bu para kime gitti? Kim aldı gitti bu parayı? Nereye gitti?
EKONOMİDE BİLİNMEYEN 4 BÜYÜK KARA DELİK
Türkiye’deki 4 kara delikten birinin Varlık Fonu olduğunu ifade eden Aydemir, bu konuda da şunları söyledi: “Ne olduğunu bilmiyoruz, ne yapıldığını bilmiyoruz. Şeffaflık yok. Adı üstünde Varlık Fonu fakat şu ana kadar 63-64 milyar borçlanmış, Varlık Fonu. Hiçbir denetim yok. Ben dünyada bilmiyorum, görmedim; böyle bir şirketin başının cumhurbaşkanının olduğu başka bir ülke bilmiyorum. Başında cumhurbaşkanının olduğu bu şeyi kim denetleyecek? Kim hesap soracak? Böyle bir şey olabilir mi? Kendi içinde bir sürü çelişki içeriyor, Varlık Fonu.” Kara deliklerden birinin de kamu bankaları olduğunu belirten Aydemir, 2001 krizinin sebeplerinden birinin kamu bankaları olduğunu, bugün de aynı durumun devam ettiğini, kamu bankalarının bilançolarının şeffaf olmadığını, denetlenmediğini söyledi. Aydemir, diğer bir kara deliğin de Kamu-Özel İşbirliği olduğunu, 2021, 2022, 2023 yılları için hazine garantili bu yapılar için bugünkü dolar kuruyla yaklaşık 110 milyar lira ödeneceğini, dolar kurunun yükselmesi hâlinde bu tutarın 150 milyar liraya kadar çıkabileceğini kaydetti. Aydemir, “Bunlar, çok büyük paralar. Bunlar, öyle az buz paralar değiller” dedi. Aydemir, dördüncü kara deliğin de TOKİ olduğunu belirterek, “TOKİ’nin müteahhitlere ne kadar borcu var? Kamu kurumlarının TOKİ’ye ne kadar borcu var? Orası da başka bir alan” dedi.