Görüşler

Yabancılara arazi satışı

Yabancılara arazi satışı

Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, KKTC’de İsrail’le ilişkili kişilere arazi satıldığı iddiaları üzerinden yabancılara satışa dönük değerlendirmelerde bulunuyor.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nun 21 Kasım 2023 günkü oturumunda 2024 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin görüşülmesi sırasında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a KKTC’de on binlerce dönüm arazinin İsrail ile ilişkili kişilerce satın alındığı iddiasının sorulması üzerine Bakan Fidan, 2000 yılından bu yana İngiliz, İsrail ve İran gibi çeşitli ülkelerin vatandaşları tarafından emlâk alım başvuruları yapıldığını; İsrail vatandaşlarının 200 başvuruyla 12. sırada bulunduğunu, buna karşılık İngilizlerin birinci sırada olduğunu, son beş yılda İranlıların birinci sıraya geçtiğini; KKTC’de üçüncü ülke vatandaşlarının taşınmaz satın almalarının Bakanlar Kurulunun onayına bağlı olduğunu; bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanıdığımız KKTC yetkililerine endişelerimizi ilettiklerini söyledi(1).

KKTC bağlamında gündeme gelen konuyu, Türkiye ile karşılaştırmalı olarak değerlendirmekte yarar var.

KKTC’DE YABANCILARA ARAZİ SATIŞI

40 yıl önce 15 Kasım 1983 günü Kurucu Meclis’te oybirliğiyle kabul edilen Bağımsızlık Bildirisi ve Anayasa ile kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), –farklı kaynaklardan değişik rakamlarla– 3.3555 veya 3.3241 km2 yüzölçümüyle 9.251 km2’lik Kıbrıs adasının % 36.27’si veya % 35.03’ü üzerinde 2022 sayımıyla 382.836 nüfuslu bağımsız, egemen bir devlettir. Fakat Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, 18 Kasım 1983 tarih ve 541 (1983) sayılı Kararıyla KKTC’nin kuruluşunu “1960 Kuruluş ve Garanti Antlaşmalarıyla bağdaşmayan, hukuken geçersiz … bir girişim” saymış ve bütün devletleri “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik, bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve bağlantısızlığına saygı göstermeğe ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başka bir Kıbrıs Devletini tanımamaya” çağırmıştı(2).
1960 Garanti Antlaşması’nı İngiltere ve Yunanistan’la birlikte imzalayan ve 15 Temmuz 1974 günü Ada’da

Yunan subaylarının yönetimindeki Ulusal Muhafız Gücü tarafından yapılan “enosis” (Yunanistan’la birleşme) amaçlı darbeye karşı bu Antlaşma’ya dayanarak 20 Temmuz ve 14 Ağustos 1974 günleri başlayan üçer günlük iki Barış Harekâtını gerçekleştiren Türkiye, Güvenlik Konseyi’nin aslında Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 1. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen “halkların kendi kaderini belirlemesi” (self-determination of peoples) hakkına aykırı olarak aldığı Karara uymayarak KKTC’yi tanımıştır. Diğer devletleri de KKTC’yi tanımaya davet eden Türkiye, her alanda KKTC’yi desteklemeye devam etmektedir. O nedenle KKTC’de yabancılara arazi satışı, Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir konudur.

10.11.2008 tarih ve 52/2008 sayılı Taşınmaz Mal Edinme ve Uzun Vadeli Kiralama (Yabancılar) Yasası çerçevesinde yabancı gerçek ve tüzel kişiler, gerekli işlemleri ve başvuruları yapmak koşuluyla Bakanlar Kurulu onayına bağlı olarak KKTC’de taşınmaz satın alma veya uzun vadeli kiralama hakkına sahiptirler. KKTC İçişleri Bakanlığı’nın güncel verilerine göre Bakanlar Kurulu, Ocak 2021 - Ağustos 2023 dönemini kapsayan 2.5 yılı aşkın süre içinde toplam 6.958 yabancıya Kıbrıs’ın kuzeyinde taşınmaz satın alma izni verdi. İçişleri Bakanı Ziya Öztürkler ise, Yeni Düzen Gazetesine verdiği demeçte Mart 2023 sonu itibariyle KKTC’de taşınmaz satın alan yabancı sayısının 1.000 civarında olduğunu, bu rakamın % 80’nin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, geri kalanın farklı ülkelerden yabancılar olduğunu söyledi(3).

Bu rakamların zaman içinde daha da artması olasılığı vardır. Kıbrıs Türklerinin arazilerini satmaları kadar yabancıların bunları satın alma nedenlerinin araştırılması gerekir. Yabancılara satılan araziler arttığı ölçüde KKTC topraklarının yabancılar eline geçmesi, KKTC’nin kendi topraklarına yabancılaşması söz konusu olacaktır. Bu konuda yasal sınırlamalar koymak gerekir.

TÜRKİYE’DE YABANCILARA TAŞINMAZ SATIŞI

Türkiye’de ise 22.12.1934 tarih ve 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 29.12.2005 ve 5444 sayılı, 3.5.2012 tarih ve 6302 sayılı kanunlarla yeniden düzenlenen 35 ve 36. maddelerinde konunun çeşitli yönleriyle ilgili ayrıntılı hükümlere yer verilmiştir. Bir fikir vermek için 35. maddenin I. ve III. fıkralarını alıntılamak yerinde olacaktır:

“Kanunî sınırlamalara uyulmak kaydıyla, uluslararası ikili ilişkiler yönünden ve ülke menfaatlerinin gerektirdiği hâllerde Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen ülkelerin vatandaşı olan yabancı uyruklu gerçek kişiler Türkiye’de taşınmaz ve sınırlı aynî hak edinebilirler. Yabancı gerçek kişilerin edindikleri taşınmazlar ve sürekli nitelikteki aynî hakların toplam alanı, özel mülkiyete konu ilçe yüzölçümünün yüzde onunu ve kişi başına ülke genelinde otuz hektarı geçemez. Bakanlar Kurulu kişi başına ülke genelinde edinilebilecek miktarı iki katına kadar artırmaya yetkilidir.

Bakanlar Kurulu, ülke menfaatlerinin gerektiği hâllerde yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin taşınmaz ve sınırlı aynî hak edinimlerini; ülke, kişi, coğrafî bölge, süre, sayı, oran, tür, nitelik, yüzölçümü ve miktar olarak belirleyebilir, sınırlandırabilir, kısmen veya tamamen durdurabilir veya yasaklayabilir.”

Tapu Kanunu’nun 35. maddesinde yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresi, 21.1.2017 tarih ve 6771 sayılı Kanun’la Meclis’te, 16.4.2017 tarihinde halkoylaması ile kabul edilen Anayasa değişikliğinden sonra 2.7.2018 tarih ve KHK/698 sayılı “477 Sayılı Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile “Cumhurbaşkanı” olarak değiştirilmiştir (m. 9).

SONUÇ

Tapu Kanunu düzenlemesinde dikkati çeken, yabancılara taşınmaz veya sınırlı aynî hak edinme olanağının tanınmasında konunun günümüzde Cumhurbaşkanı tarafından öncelikle “uluslararası ikili ilişkiler ve ülke menfaatleri” açısından incelenecek olmasıdır. Fakat açık bir hükümle ülkelerarası karşılıklılık (mütekabiliyet) koşulunun aranmaması bir eksikliktir. Türklere taşınmaz satılmasına izin vermeyen bir devletin vatandaşlarına Türkiye’de taşınmaz satılması olanağını tanımak, uluslararası hukuk açısından dengeyi bozan bir durum yaratır.

KKTC Bakanlar Kurulunun yabancıların arazi satın alma veya uzun vadeli kiralama başvurularını bu yönden de değerlendirmesi, KKTC’nin uluslararası tanınmasına yönlendirecek bir uygulama olabilir.
Yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilere arazi satılması, Türkiye’nin Asya ve Avrupa kıtaları arasındaki, KKTC’nin Akdeniz’deki coğrafî konumları açısından konuya stratejik bir boyut da kazandırmaktadır. O nedenle yetkili makamların önlerine gelen başvuruları dikkatle inceledikten sonra işlem yapmaları gerekir. Çünkü yapılan işlemle mülkiyeti yabancıya devredilecek arazi, aynı zamanda vatan toprağıdır ve öyle kalacaktır.

(1) Bu konudaki haber için bk. Milliyet, 22.11.2023, s. 13 “KKTC’de yabancıya mülk satışı mercek altında” – Aydın Hasan.
(2) Söz konusu BM Güvenlik Konseyi Kararı için bk. UN Security Resolution 541 (1983) of 18 November 1983. Kararın Türkçe özeti için bk. Hikmet Sami Türk, Kıbrıs Sorunu: Çözüm Zamanı, Ankara 2003 (TESAV Yayınları No. 22), s. 164 + dn. 2.
(3) Bu konudaki haberler için bk. Yeni Düzen, 18.8.2023 (yeniduzen.com/6-bin-958-yabanciya-tasinmaz-mal-hakki.160121h.htm).

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir