Görüşler

Tarihselcilik ve Taliban-IŞİD zihniyeti

Tarihselcilik ve  Taliban-IŞİD  zihniyeti

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi İlhami Güler “Tarihselci yorumlama metodolojisinin faillerine bakacak olursak, bunların Kur’an’ın mesajını sekülerizme-humanizme indirgeme ithamı, birçoğu için bir iftira niteliğinde kalmaktadır” diyor.

Bu yazının konusu, Taliban’ın veya İŞİD’in imanlarına dayanan anti-emperyalist motivasyonları veya onların kuruluşunda, desteklenmesinde ve manipülasyonlarında emperyalist devletlerin ve istihbarat örgütlerinin rolünün olup olmadığı; olduysa, ne kadar olduğu değildir. Bunlarla ilgili çok şey yazılıp söylenmektedir. Mevzumuz, her iki örgütün de “İslam” veya “Şeriat” adına ortaya koydukları performanslar/uygulamalar veya onların teolojik/dogmatik zihin yapıları ve bunun Tarihselcilik açısından eleştirisidir.


1- TALİBAN VE İŞİD’İN “İSLAM-ŞERİAT” AJANDASI

Mezhepsel dogmatik düşüncenin tipik özelliği, kendi yorumunu dinin özü sanmasıdır. Şu ayet, bu gerçeği ifade eder: “İnsanlar, dinlerini paramparça ederler; her mezhep de, kendi yorumunun (dinin özü olduğundan) son derece emindir (23/53). Kur’an, Müslümanları bu duruma karşı uyarır: “ Dinlerini parçalayıp mezhepleşenler ile senin/sizin bir ilişkiniz olmasın. Onların işi, Allah’a kalmıştır. Allah, hakikati, Ahirette onlara gösterecektir.” (6/159)

İmam Şafii’nin kurmuş olduğu “Fıkıh Usülü” ilmi, İslam’ın kaynaklarını Kitap, Sünnet/Hadis, İcma ve Kıyas olmak üzere dört olarak belirlemiştir. İmam Şafii’ye göre İlk üç kaynak mutlaktır, değişmez. Dördüncüsü olan içtihat/kıyas, yeni çıkan sorunların çözümlerini bu üç kaynaktan yani nasların altından “İstinbat/istihraç/İstismar” eder. Hanbelîlik hariç, diğer üç fıkhi mezhep, bu usulü benimsemiştir. Ebu Hanife’nin geliştirmiş olduğu kaynakların toplamından alınan ilham ve vicdan (Rey) ile sorun çözme yöntemi olan “İstihsan” –kendi ardılları da dâhil olmak üzere-, dört mezhebin tümü tarafından reddedilmiştir. İŞİD, Hanbelîliğin devamı olan “Selefi-Vahhabi” usule yani kaynak olarak Kur’an ve Hadis/Sünnet dışında başka kaynak kabul etmemeye bağlıdır. Taliban ise, İstihsan’ı reddeden Şafii’nin Fıkıh Usulüne bağlıdır. Ayrıca Taliban’ın, erken dönemlerde “El-Kaide” adlı Selefi örgütten ciddi düzeyde etkilendiği de müsellemdir.

Her iki örgütün kılık-kıyafet/kisve (peçe/burka-çarşaf, sakal-sarık, cübbe-şalvar…) yorumu, Arapların yedinci yüzyılda Arap coğrafyasında-ikliminde Antropolojik olarak oluşturdukları kılık-kıyafet ve kisveyi “Sünnet” olarak dinselleştirmektir.

Her iki örgütün de ajandası, Sünni fıkıh/mezhep kitaplarında “Şeriat” olarak yorumlanmış, değiştirilmesi teklif dahi edilmeyen ve ebedî doğru olarak kabul edilmiş: “mürted”in/siyasi muhalifin öldürülmesi, zımmilik statüsü, hırsızın elinin kesilmesi, köle ve cariyeliğin meşruiyeti, dört kadınla evliliğin meşruiyeti, kadının dövülmesi, mirasın iki hisse erkek, bir hisse kadın olmak üzere bölüşülmesi, iki kadının şahitliğinin bir erkeğe eşit sayılması, ataerkil aile geleneği, zina edenlerin recm edilmesi veya sopalanması, çocuk yaşta evlilik… gibi hükümlerden oluşmaktadır.

Ebu Hanife, “el-Alim ve’l-müteallim” adlı eserinde: “Bir ayetin sübutunu/nüzulünü kabul eden kişi, bu ayetin yorumunda yaptığı yanlıştan dolayı tekfir edilemez” demesi ve “Ehli kıble tekfir olunmaz” ilkelerinin muazzamlığı karşısında, Taliban ve İŞİD’in kendine muhalif olanları “Tekfir kılıcı” ile kolayca biçmeleri korkunçtur.

Siyasal olarak her iki örgüt de, -“Şura” ve “İcma” ilkeleri politik alanda kurumsallaştırılamadığı için-, İslam tarihini baştan sona kesen “Çoban-Sürü İlişkisi” yani “kişi kültü” kodunun egemen olduğu, özgürlüğe/oydaşmaya/seçime/sözleşmeye değil; zora-atamaya-itaata (biat) dayanan İran ve Bizans’tan etkilenen “Saltanat İdeolojisi” veya Abbasilerde gelişen “Hilafet Teokrasisi”ne dayanır.

Sonuç olarak,islam dünyasında modern dönemlerde bu hüküm ve uygulamaların büyük bir bölümü, görmezlikten geliniyordu ve uygulanmıyordu. IŞİD ve Taliban, -samimi oldukları için- bunların bazılarını uygulamaya koyunca, dünya ile birlikte diğer müslümanlar da şok olmaya başladılar.
Sünnîliğin tarihini baştan sona kesen bu yorum, Tanrı’nın emirlerine boyun eğme, teslimiyet ve itaat duygusundan kaynaklanabileceği gibi; mutlak doğrulara sarılmak/taklit ve dogmatizmin arkasında korkaklık, zayıflık, pragmatizm, konformizm, tembellik ve bağnazlık da mevcuttur.

2- TARİHSELCİLİĞİN ÇÖZÜM ÖNERİSİ: SABİT DİN DİNAMİK ŞERİAT

Tarihsel olayları-olguları, belli bir oranda içinde oluştukları toplumsal koşulları -nedensel olarak- dikkate alarak yorumlama anlamında bilimsel bir yöntem olan “Tarihselcilik”, Pakistanlı âlim-düşünür Fazlurrahman tarafından Kur’an’ın oluşum sürecine de uygulanmıştır. Kur’an’ı yorumlama yöntemi olarak Tarihselcilik, Fazlurrahman’a göre, Allah vahiy indirirken bazı hukuki hükümlerini, yedinci yüz yılın Arap toplumunun sosyolojik ve ahlaki hazır-bulunuş koşullarına göre ayarlamıştır. Fazlurrahman ve onun Türkiye’deki muakkiplerine göre, Kur’an ayetleri lafız ve mana olarak Allah’a aittir. İndikleri koşullarda “olması gerekeni” ifade eder. Ancak, insanlığın ahlaki tekâmülü ile bazı hükümlerin değiştirilmesi icap edebilir. Şeriatların nesh edilmesinin hikmeti de buna dayanır. “Hükmü, sadece Allah değiştirir” demek, dogmatik bir tutumdur. Zira kendi koyduğu hükümleri, toplumsal değişmeye paralel olarak Allah da değiştirmekte ise; o zaman hüküm değiştirmenin saiki ve nedeni, keyfilik-irade veya kudret değil; ahlaki şartların değişmesi ve kimi durumlarda olgunlaşabilmesi ihtimalidir.

Kur’an’ın yazılmasında ve toplanmasında meydana gelen kıraat ihtilafları, ulema tarafından yazılan eserlerde tartışılmıştır. Bu sorundan bağımsız olarak modern zamanlarda dillendirilen Kur’an’ın, mana olarak toptan Allah’tan geldiği ve fakat onu, duruma göre cümlelere dökenin Hz. Muhammed olduğu teolojik iddiasının/inancının “Tarihselcilik” ile herhangi bir ilişkisi yoktur.

Tarihselciliğin anlaşılması için, Türkiye’den bir örnek vermek gerekirse, doksanlı yıllara kadar kapalı yerlerde ve ulaşım araçlarında sigara içmek, “normal” görülüyordu. Ahlaki olgunlaşma sonucu yasaklanmasının üzerinden bir “müddet/zaman/tarih” geçince, yeni kuşaklar tarafından bu eski durum, anlaşılması zor/anormal olarak görülüyor. Kur’an nazil olurken, içki içmeye, “önce” ses çıkarılmaması; “sonra” da yasaklanmasında buna benzer bir ahlaki olgunlaşma yaşanmıştır. Hukuk kurallarının ve Anayasaların birçok toplumda değişmesinin arkasında yatan neden, toplumların ahlaki durumlarının dinamik ve değişken olmasıdır.

Bu yorum, aslında Kur’an tarafından “Nesh-Tebdil ve İmha” olarak ifade edilen (3/106, 13/39, 16/101) şeriatların evrimini ifade eden ve bir Fıkıh Usulü kaidesi haline getirilen “Ezmanın tağayyuru ile ahkâmın tağayyuru inkâr olunamaz= Zamanın değişmesi ile hukuki hükümlerin değişmesi inkâr olunamaz” ilkesine dayanır. Teolojik olarak da, Mu’tezile’nin benimsediği “Kur’an’ın mahlûk olduğu” ilkesine dayanır. Klasik ulema da, “Peygamberlerin dini bir; şeriatları farklıdır.” görüşünde icma etmiştir. Sünnilik, bir başka kaide olarak ifade edilen “Mevrid-i nasta içtihada mesağ yoktur= Hakkında kesin nas olan konularda yeni içtihat yapılamaz.” ilkesine ve Hanbelîliğin benimsemiş olduğu “Kelam-ı Kadim=Ezeli Kur’an” teorisine/teolojisine bağlı kalmıştır. Tarihselci yaklaşım, tarihte, Kur’an konusunda sahabelerden Hz. Ömer, tabiinden Ata bin Ebi Rebah ve klasik dönem âlimlerinden Necmeddin Tufi; Hadisler konusunda da, Ebu Hanife gibi az sayda şahsiyet tarafından savunulurken; mutlakçı/evrenselci görüş ise, cumhur ulemanın görüşü olmuştur. Maturidi, bu azınlık görüşü “İçtihadi Nesh” olarak kavramsallaştırmıştır. Ulemanın, bu konuda neredeyse “icma” etmelerinin sebebi, Tarihsel-toplumsal koşulların, uzun bir süre boyunca son derece yavaş değişmiş olması dolaysıyla, değişimin hissedilememiş olmasıdır. Ancak değişim, Osmanlının sonuna doğru görülmüş ve “Mecelle”de fıkıh usulü kaidesi haline dönüştürülmüştür. Ulemanın, -değişim konusunda-Kur’an ve Hadise dokunamaması, büyük ölçüde Şafii’nin koyduğu usulden ve Hanbelîliğin koyduğu “Kadim Kur’an” teorisinden/teolojisinden kaynaklanmıştır.

Arap dünyasında modern zamanlarda bu fikri çeşitli metodolojiler ile savunan düşünürler de mevcuttur. Mısır’da Nasr Hamit Ebu Zeyd ve Hasan Hanefi; Tunus’ta Mahmut Taha ve Abdullah Naim; Cezayirli Muhammed Arkoun; Faslı M. Abid El-Cabiri ve Taha Abdurrahman, Güney Afrikalı Ferid İshak bunlardan bazılarıdır.

Bu görüş, dinin evrensel ilkeleri olan iman (Tevhit-Mead/Ahiret-Nübüvvet), ibadet (Namaz-Oruç-Hac-Zekât) ve ahlakın evrensel; şeriatların ise tecdite-update açık ve dinamik olduğunu savunur. Bu evrensel ilkeler, Kur’an’da olduğu gibi; sahih veya gayri sahih hadislerde ve ulemanın içtihatlarında da mevcut olabilir. Tarihsel olup, yenilenebilir/değiştirilmesi gereken hukuki hükümler de, Kur’an’da olabileceği gibi; hadislerde de olabilir. Bunların neler olduğuna Ulema, içtihat ile “Hasbî” ve “Muhasibî=Eleştirel-Critical)” olmak koşulları ile karar verir. Bu koşullar ile yaptıkları içtihatlarda cumhur ulemaya göre isabet ederlerse, iki sevap; yanılırlarsa, bir sevap alırlar. Çünkü Kur’an: “Hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine gitme; zira kulak, göz ve kalp, bu hususta hesaba çekilecektir” (17/36) demektedir.

İslam dünyasında ve Türkiye’de bulunan ve “Kur’aniyyun”, “Mealciler” veya “Only Kur’an” cılar ise, Hadisleri ve içtihatları kategorik olarak reddedip Kur’an’daki hükümlerin bir kere ve bütün zamanlar için verilmiş, değiştirilemez hükümler olduğuna inanıp işlerine gelmeyen hükümleri kelime oyunları, ibarelere takla attırmak ve temelsiz teviller ile “Hile-i şeriyye” veya “Kitabına uydurma” yapmaktadırlar.

Tarihselci yorumlama metodolojisinin faillerine bakacak olursak, bunların Kur’an’ın mesajını sekülerizme-humanizme indirgeme ithamı, birçoğu için bir iftira niteliğinde kalmaktadır. Çoğunluğu, -Fazlurrahman başta olmak üzere- sekülerizmin-kapitalizmin doğurduğu ekolojik, teknolojik, politik, iktisadi sorunların çözümünü Kur’an’ın metafiziğinde (Allah ve Ahiret) ve ahlakında görmektedirler. İslam’ın aktüel değerini ortaya çıkarmaya çalışmaktadırlar. Tıpkı Allah’ın ve Peygamberlerinin konuşurken, Allah’ın yaratılışta insana bahşetmiş olduğu (91/7-10, 30/30) vicdan (lübb, fuad, basiret, ruh..) kapasitesine hitap ettiği gibi; bu kapasiteyi mezheplerin/dogmatik teolojilerin, taklidin, tekrarın, -Cahiliyyede olduğu gibi- katı gelenekçiliğin/muhafazakârlığın karşıtı olarak diriltmeye çalışıyorlar; Kur’an’ın ve Sünnet’in evrensel mesajının gölgesinde. Korkak, kasvetli, bağnaz, tembel/teslimiyetçi bir karakter yerine; cesur, özgüven ve sorumluluk sahibi, hasbî ve muhasibi olma, tetikte/teyakkuzda olma, risk alma, saikleri ile yaşamı zenginleştirme ve yüceltme.

YORUMLAR (21)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
21 Yorum
  • Okur / 05 Eylül 2021 23:55

    Kalemine sağlık hocam. İyi ki varsın

    Yanıtla (0) (0)
  • karar okuru / 04 Eylül 2021 14:40

    Taliban da yaptıklarını bir ayete, hadise dayandırıyor. kafasından uydurmuyor ki, yaptıklarının hepsi kur'anda Hadislerde var. yazıyor. el ayak kesme, recim, örtünme, kadınlarla ilgili olanlar. Arap kültürü evrensel din kuralı haline gelirse içinden çıkılmaz elbette. İmani olanla dünyevi olan çorba haline gelirse daha bin yıl ugraşmak gerekir düzeltmek için.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 03 Eylül 2021 02:47

    Sayın Karar Gazetesi yetkilileri, bilim adamı kisvesi adı altında reformist görüşleri savunan ve sonuçta hristiyanlık dinini tahrif ettikleri gibi islami tahrif etmeyi savunanlara İslamı değerleri önemseyen bir gazete olduğunu düşündüğüm bu gazetede yayımlanmasına bir anlam veremiyorum. Karar gazetesi olarak, ya olduğunuzu gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun. Karar okuru olarak reformist ve oryantalist görüşlerin bu gazetede yer almasını istemiyorum.

    Yanıtla (0) (5)
  • karar okuru / 31 Ağustos 2021 14:16

    Tanrı-Melek-Peygamber arasında ne oldugu üçüncü kişilere kapalı, kimse bu tecrübeye ortak edilmemiş. bunun ispatı, delili, kanıtıda yok. bu durumda bilmenin degil de inanmanın konusu oluyor. insanlarla muhatap olan da peygamber. en son peygamber konuştuguna göre Kuran peygamberin sözü olmuyormu?

    Yanıtla (0) (0)
  • yanlış sonuç / 01 Eylül 2021 12:05

    Kur'an-ı Kerim niye peygamberin sözü olsun ki, asırlardır bilinen şey onun "vahiy" denilen olağandışı bir iletim şekli olduğudur. Bunun aksini düşünmek yâni kaynağın İlahî değil beşerî olduğunu düşünmek hiç de mantıklı değil!

    Yanıtla (0) (0)
  • karar okuru / 02 Eylül 2021 01:55

    Olagan dışı olan nasıl mantıklı olur. mantığın üç kuralı var. bu hiç birine uymuyor. son konuşan kimse, sözde ona aittir. ispatta ona aittir. ben ispat edemem, bunu kabul edin diyorsa düşünmek lazım.

    Yanıtla (1) (0)
  • Zeki yıldız / 01 Eylül 2021 23:55

    Sabitelerimiz var . Değişenlerimiz var. Bu konuyu böyle izah edemezmiyiz. İlla tarihselcilik vs açıklamak gereksiz tepki oluşturmuyor mu? İlhami hocama selam ve hürmetlerimle

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet Dereli / 01 Eylül 2021 17:43

    Talibanın estirdiği bağnazlığa meydan okuyan, İslamın önünü açan bir yazı olmuş. Teşekkürşer

    Yanıtla (0) (0)
  • ihsan canpolat / 01 Eylül 2021 13:20

    talibancı amcaların kılık kıyafet konusunda son derece tutucu silah teknolojileri konusunda son derece yenilikçi olmaları tutarsız değilmi humvee leri bırakıp deveye binsin kılıç kuşansınlar

    Yanıtla (0) (0)
  • Süleyman Kervancı / 01 Eylül 2021 13:18

    Moderna aşı değil yazılım üretti https://t.co/fe1nKu7EYI

    Hadis inkarcısı Kurandan sure çıkarmayı bile teklif edebilen Allah'ın ahlakiliğini sorabilen. Mutlak bilgi sahibi olan Allah'ın insanın gelecekte yapacaklarını bilemeyeceğim söyleyerek Allah ı bir nakıs gösteren benim de arkadaşım olan ancak eleştirdiği için feysden silen ilahıyatçıya bunu dinletin. Tabi siz de dinleyin
    Moderna aşı değil yazılım üretti https://t.co/fe1nKu7EYI
    Aşı sağlık için mi. Yoksa insanın fıtratını bozmak için.

    Yanıtla (0) (1)
  • Düşünm adam / 31 Ağustos 2021 23:28

    Evet bir sorun var akademik dilmidir bu anadüşünce pek anlaşılmadı.
    Aslında İslamın önüne hiç bir ek getirmeyin.
    Mesele şudur:Barışı Temel'e oturtmuş bir dinin tekfir/ve ikrahı merkeze alan hiç bir yorumla Kurani bir ilşki kurulamaz.
    Kuran tekfir reddeder
    Kuran'da ikrah yoktur.
    Terör örgütlerinden/ İslam çıkmaz
    Cihadı yanlış yorumlayan bir düşüncenin sonucunu kullanan emperyalist devletlerin kurduğu örgütlerdir.
    İslamın böyle bir metodolojisi de yoktur.

    Yanıtla (1) (0)
  • Fahrettin ÖZEN / 31 Ağustos 2021 21:18

    İlhami Hocam,Aziz Kardeşim,
    Konuyu bir gazete yazısı çapında da olsa toparladığınız için Allah razı olsun,teşekkürler.Sağından solundan çekiştirilecektir konu.Ama bu da tabiidir ve başka da bir çare bulunmamaktadır.
    Selam ve hürmetler.

    Yanıtla (1) (0)
  • seda Akay / 31 Ağustos 2021 16:06

    aynı anlamı içeren kelimelerin "/" işareti ile aynı cümle içinde çok fazla olması, cümleyi anlamayı zorlaştırmaktadır. Ilhami hoca bunu konuşmalarında da yaptığını biliyorum. Ama bu yöntem her üç cümleden ikisinde olunca bence anlamı yakalamayı zorlaştırıyor. Ayrıca bu yazıda başlıkta vadedilen şey tam açıklanamamış.

    Yanıtla (3) (0)
  • MUSTAFA ALTAŞ / 31 Ağustos 2021 12:03

    hocam burda ne demek istediğinizi anlamadım hep ortadan konuşmuşsunuz

    Yanıtla (1) (0)
  • Ata Kavalcı / 31 Ağustos 2021 09:49

    Ahlaki yapılar ekonomik sistemin doğrudan etkisi altında şekilleniyor. Kayıt dışı ekonominin Afganistan sosyolojisi üzerine etkisi son derece yıkıcı olmuş görünüyor. Çünkü kayıt dışılık, aynı zamanda denetimsizlik ve kontrol edilemezlik problemlerini ortaya çıkarıyor.

    Sosyal doku, harici bir iktisadi yapının tesiri altında dengesini kaybediyor ve çetelere bağımlı bireyler ortaya çıkıyor. Dinin yorumlanışı da, çete liderlerinin keyfine kalmış oluyor...

    Yanıtla (3) (0)
  • N.Yilmaz / 31 Ağustos 2021 09:06

    Karmaşanın nedeni dini varoluşsal bir değer (beyan hidayet felah) olmaktan çikarıp
    siyasi bir maniplasyon aracına (ideolojı) dönüştürülmesidir

    Yanıtla (7) (0)
  • Ömer / 31 Ağustos 2021 09:03

    Kime ne anlatıyorsun hocam, beraber kaldığımız, yiyip içtiğimiz, yol gittiğimiz arkadaşlarımızdan korkmaya başladık. Türkiye'de bunları anlayacak adam da, kültürel altyapı da yakında tamamen yok olacak. Taliban Türkiyesine hazırlanın. Açıkçası benim umudum kalmadı.

    Yanıtla (7) (0)
  • Faruk / 31 Ağustos 2021 08:38

    Yorumunuz gayet tutarlı İlhami hoca,dinin sabiteleri,toplumdan topluma değişen bazı kuralları ve serbestileri vardır ki kur'an'da misalleri var

    Yanıtla (1) (0)
  • Habele-Hubele / 31 Ağustos 2021 08:16

    Sünni-Hanefi fıkhı esas alan şeriat kılık, kıyafet, miras, boşanma, şahitlik gibi konularda çok mu farklı? Taliban’ın Selefi olduğu söylenerek bir kenara çekilen bir yazı. Bugün Türkiye’de bazı konular yüksek sesle dile gelmiyor ve pratiğe dökecek güçten yoksun ise Osmanlı’dan Cumhuriyete uzanan modernleşme sayesindedir. Kimse ya şu Sünni-Hanefi fıkha tarihselci bakıp hükümleri güncelleyelim dememiştir. Kitaba göre yaşasak aynı yere çıkacağız.

    Yanıtla (5) (1)
  • Karar okuru / 31 Ağustos 2021 07:18

    Yazı normal insanlar için degil sanırım konuya hakim, konunun geçmişini bugününü bilen bir akademik çevre için yazılmış. Yazı fazla bilgi ile boğulmuş. Belki yazar yazının sonuna ne anlatmak istedini sade bir dille özetler diye bekedim. Olmadı. Konu önemli. Bence ilerleyen dönemde bu konuyu daha akıcı, az bilgi ve öz anlatımla tekrar kaleme almalısınız.

    Yanıtla (7) (1)
  • sabri reyiz / 31 Ağustos 2021 06:00

    Tarihselcilik yerine tarihsicilik önerisini yerinde bulurum. Bu yorum türüne sahip kafaların omuzları üstünde kalması en büyük temennim. Çoğunluk karşısında idama/lince pek müsait oluyorlar. Meydan IŞİD ve Taliban zihniyetine kalıyor. Sahi Mustafa Öztürk hoca nerede?

    Yanıtla (3) (2)
Bunlar da İlginizi Çekebilir