Hukukçu Nimet Demir ilk bölümüyle tartışmalara konu olan ‘Metamorfoz’ dizisi üzerinden değerlendirmelerde bulunuyor.
Metamorfoz TRT’nin yeni dizisi. Henüz birinci bölümü yayınlandı. Dizide isimler değiştirilse de Osman Kavala’nın hayatını konu aldığı çok açık. Zira dizinin odak noktasına oturttuğu Teoman’ın adı hariç -Paris’te doğduğundan, Robert Kolejinden mezun olduğuna; ьniversiteyi okuduğu yerden, yaptığı işe; ailesinin konumundan, babasının цlьm tarihine kadar- tüm hayatı ‘’kör göze parmak’’ deyimini andırırcasına Osman Kavala’ya işaret ve delalet etmektedir. Dizinin diğer bölümleri henüz yayınlanmasa bile ilk bölümü konuyu –yoksa komplo teorisini mi demeliydim- bütünüyle ifşa etmektedir. Konu; devrimci bir gencin zaman içerisinde nasıl emperyalist ülkelerin casusuna dönüştüğünü hikâye ediyor. Ben bu yazıda size dizideki banka sahnesinde silah tüccarına karşı Mandela posterini açarak eylem gerçekleştiren guruptaki fotoğraf çeken kadının, bilahare bir başka olayda aynı silah tüccarının kurguladığı komploda onun elemanı olarak gösterilmesine veya Teoman’ın bilet almak için tesadüfen girdiği büro çalışanının onu dönüştürmek için istihdam edilmiş bir eleman olduğuna ilişkin senaryonun zayıflığından bahsetmeyeceğim. Yine seyircinin zekâsına güvensizliği izhar eden; ikinci olayda yer alan kişinin birinci olaydaki kişi olduğunu belirtmek için ilk olaydaki sahnenin ikinci olay sonrası tekrar verilmesine de değinmeyeceğim. Bunlar genelde Türk dizilerinin malum illetleri. Benim asıl üzerinde durmak ve göstermek istediğim husus; yargı bağımsızlığının, hukukun ve masumiyet karinesinin bu diziyle nasıl ayaklar altına alındığıdır. Önce Kavala’nın yargılandığı davanın bulunduğu aşamaya değinelim.
KAVALA DAVASI DERDEST NİTELİKTE
Osman Kavala hakkında açılan dava İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekteydi. Mahkeme 25 Nisan 2022 tarihinde ‘’Türkiye Cumhuriyet Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan dolayı’’ ağırlaştırılmış müebbet cezası verdi. Bu kararın istinaf edildiği, dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderildiği, istinaf talebini inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin itirazı reddettiği, bu ret kararının temyize tabi tutulduğu, dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay ilgili dairesinin henüz temyiz talebini karara bağlamadığı, dolayısı ile kararın bu aşamada kesinleşmediği, yani davanın derdest niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
DİZİ YARGI BAĞIMSIZLIĞINA VE HUKUKA AYKIRI
Kavala hakkında verilen karar yasa yolu incelemesi kapsamında Yargıtay’da bulunmaktadır. Derdest nitelikte bulunan davayla ilgili Yargıtay’ın bozma veya onama kararı vereceği aşikârdır. Anayasanın 138. maddesi ‘’Hiзbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hвkimlere emir ve talimat veremez; genelge gцnderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz’’ hükmüyle yargı bağımsızlığını koruma altına almıştır. Medyanın dördüncü kuvvet olduğu, yayınlarının ne denli büyük etki yarattığı malumdur. Bir devlet televizyonu olan TRT’nin, içinde Adalet Bakanının da yer aldığı yürütmenin güdümünde olduğu bilinen bir gerçektir. Adalet Bakanı hâkim ve savcıların tayin, terfi ve diğer özlük işlerini yürüten Hâkimler ve Savcılar Kurulunun başkanıdır. Bu durumda yürütmeyle irtibatlı TRT’nin derdest olan bir davayla ilgili yayınlarının içinde Adalet Bakanının da yer aldığı yürütmenin görüşüne uygun olacağı, dolayısı ile hâkimler üzerinde tavsiye ve telkin niteliği taşıyacağı aşikârdır. Tüm bunlar biliniyorken TRT’nin henüz derdest olan Kavala Davasının konusuna değinen bir dizi çekmesi, dizide Kavala’nın bir casus olarak resmedilmesi Anayasanın 138. Maddesinde yer verilen yargı bağımsızlığı ilkesine açıkça aykırıdır. Bilindiği gibi Anayasada koruma altına alınan hakların ihlali ayrıca suç teşkil etmekte ve yasalarda müeyyideye bağlanmaktadır. Nitekim yargı bağımsızlığının ihlali Türk Ceza Kanununun 288. maddesinde müeyyide altına alınmış bulunmaktadır. Yani diziyi çekenler yalnız yargı bağımsızlığını ihlal etmiyorlar, bu ihlalin yanında eylemleriyle ayrıca suç işlemiş oluyorlar.
MASUMİYET KARİNESİNİ İHLAL EDİYOR
‘Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz’ şeklinde tarif edilen masumiyet karinesi evrensel bazda kabul görmüş temel bir değer ve haktır. Yine şüpheden sanık yaralanır ilkesi de masumiyet karinesinin doğal bir sonucudur. Bu karine önemine binaen hem uluslararası metinlere girmiş, hem de ulusal anayasalarda yer almıştır. Mesela Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi masumiyet karinesini Sözleşmenin 6/2 maddesinde koruma altına almıştır. Keza 1982 Anayasamız 38/4 maddesinde bu hakka yer vermiştir. Anayasamızın masumiyet hakkını gözeten düzenlemesi Ceza Usul Yasamızın 223/2-e maddesinde ‘’yьklenen suзun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması halinde beraat kararı verilir’’ şeklinde yankı bulmuştur. 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanunun 8/i maddesi de ‘’Suзlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikзe hiз kimse suзlu ilвn edilemez veya suзluymuş gibi gцsterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama sьresince, haber niteliği dışında yargılama sьrecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz’’ hükmüyle yayınlarda masumiyet karinesinin gözetilmesini emretmektedir. TRT’nin Metamorfoz Dizisinin konusu derdest olan Kavala Davasının konusuyla örtüşmekte ve hakkında kesinleşmiş bir hüküm bulunmamasına karşın Kavala’yı suçlu göstermektedir. Dizi, Kavala açısından masumiyet karinesini çok ağır bir şekilde ihlal etmektedir.
SONUÇ İTİBARIYLA...
Bir devlet kurumu olan TRT’nin yeni gösterime giren dizisi Metamorfoz derdest bir davanın konusuna mutabık, davanın sanığına açıkça işaret ve delalet etmek suretiyle, onu suçlu ilan etmektedir. Yöneticisi yürütme tarafından tayin edilen bir kurumun bu tasarrufunda yürütmeden bağımsız davrandığından bahsetmek abesle iştigal olacaktır herhalde. Benim merakımı celbeden yürütmenin istediği karar sadır olmasına rağmen neden bu diziye ihtiyaç duyulduğudur. Zira davanın sanığı ilk derece mahkemesi tarafından suçlu bulunmuş ve hakkında müeyyide uygulanmıştır. Bu karar ikinci derece merci tarafından uygun bulunmuş, sanığın itirazı reddedilmiştir. Dava yasa yolunda son merci olan temyiz incelemesi için Yargıtay’ın önüne gelmiştir. Sorunun muhtemel cevabı; yürütmenin, ilk ve ikinci derece mahkemelerini ikna eden mevcut delilleri, onlara nazaran daha fazla yasal güvenceye sahip Yargıtay üyeleri açısından yetersiz görmeleri ve diziyle mevcut delilleri tahkim etmek istemeleridir. Her neyse, demem o ki, derdest bir davayı ve sanığını konu alan Metamorfoz dizisi beşerin biriktirdiği tüm hukuki ve insani müktesebata aykırıdır. Bir an önce bu diziye son verilmelidir.