Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Çamdalı “Doğayı anlamak, doğruya giden evrensel yolu bulmada önemli olabilir” değerlendirmesinde bulunuyor.
MAKAMIN DOĞASI
Makam ve mevki özellikle sosyal, ekonomik ve bürokratik yaşamın değişmezidir. İster özel isterse de kamu olsun, tüm sistemlerde hiyerarşik yapılar doğal olarak gereklidir. Hiyerarşik yapılar sadece insani sistemlerde değil doğada da mevcuttur. Belli topluluk içinde yaşayan hayvanlarda, bitkilerde bile gözlenmektedir.
***
İş dünyasındaki yapılar bazen abartılsa da yani kişilere göre makam ve mevkiler üretilse de genel olarak bir yapının etkin çalışması için onun tanımlanmış (belli) yetki ve sorumluluk alanında oluşturulması gerekmektedir. Yapının fonksiyonel ve hareket (operasyonel) kabiliyetinin de olması gerekmektedir. Tüm düzenleme “(büyük) sistemin verimli, adaletli ve dengeli çalışması” esasına göre gerçekleştirilmelidir. Gereksiz birimlere ve oluşumlara izin verilmemelidir. Yapılar karmaşa üretmemeli, basit ancak etkin olmalı, yetki ve sorumluluklar da dengeli olmalıdır. Yetki sorumluluğu, sorumluluk da yetkiyi aşmamalıdır. Eylemler (emirler) en tepeden en aşağıya doğru bir akış çizgisi (ağı) içerisinde, hızlı bir şekilde aktarılmalıdır. Söz konusu ağ hiç kopmamalıdır. Yukarı aşağıdan, aşağısı da yukarıdan bihaber olmamalıdır.
***
İfade edilmeye çalışılan ilkeler ve genellemeler, tecrübi olarak belirlenenlerdir. Elbette bunların dışında diğerleri de söz konusudur. Ancak hangi sistem olursa olsun aksayan tarafları, açmazları, kayıpları, kör noktaları hatta zayıf yönleri mutlaka olacaktır. Mutlak manada mükemmel bir sistem ortaya koymak, yaşadığımız evren koşullarında zaten mümkün değildir. Ancak her şeyden önce olabildiği kadar yani olanaklar elverdiği ölçüde; verimli, adaletli ve dengeli sistem kurmak mümkündür. Bunun için irade ve mücadele gerekir. Zira böyle bir sistemi istemeyen güçler, yapılar muhtemelen bulunacaktır. Onlara rağmen düzeni kurmak zor olsa da imkânsız değildir. Tüm mesele hayatın anlamını ve gayesini unutmadan, belli bir istikamette (eksende) ilerlemektir. Kararlı ve istikrarlı olmak da önemlidir…
Genel olarak sistemlerdeki yapılarda iki tür insan karakteristiğinden bahsetmek olasıdır. Birincisi makama güç katanlar, diğerleri de bulundukları makamdan güç alanlardır. Birinciler elbette takdir edilmesi gereken kesimdir. Daha çok idealist, donanımlı, özgüvenli, çalışkan ve aktif kimselerdir. Pek çok güzel işler çoğunlukla bu kesim tarafından gerçekleştirilmektedir. Onlar toplumların belki de %20’sini oluşturmakta ancak işlerin %80’ini yapmaktadır. Ülkemizin önde gelen fizikçilerinden merhum Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre bir kitabında, babasının kendisine: makamdan güç alanlardan değil makama güç katanlardan olmayı öğütlediğini yazmıştı. Kitabı yıllar önce okumuştum. Demek ki sorun tüm sistemlerin ve düzenlerin hatta zamanların sorunu. Muhtemelen günümüzün de büyük sorunu…
***
Makamdan güç alanlar ise daha çok söz konusu yere ve mevkie belli yapıları kullanarak gelen, belli gaye ve amaç için getirilen, bunu kendisi de bilen belki de isteyen kimseler olarak tanımlanabilir. Tanım çok genel olmasa da bu şekilde tarif etmek mümkündür. Zira istisnai durumlar da elbette vardır. Makama güç almak için gelip de güç katanlar olduğu gibi güç katmak için gelip de güç alanlar ile her iki durumu birlikte yaşayanlar da olacaktır. Yaşamın bu manada net ve belirgin çizgileri veya eksenleri bulunmamaktadır. Kim, nerede, ne zaman, neden, nasıl sorularının yanıtları burada anlamlıdır.
DOĞANIN YAPISI
Arslanların, maymunların, kuşların, arıların, karıncaların veya diğer hayvan topluluklarının hatta bitkilerin bile hiyerarşik yapılarının olduğu diğer bir anlamda onların da makamlarının varlığı bilinmektedir. Zira hiyerarşinin olmadığı yapılarda kaos oluşacaktır. Kaosun oluştuğu yerlerde ise ne yapı ne de sistem oluşamamakta; oluşsa da sürekli olamamakta ve kısa ömürlü olmaktadır.
Doğada toplum dahil tüm yapılar aslında büyük kozmosun (sistemin) alt yapılarıdır. Dolayısıyla tüm sistemleri idare eden belli hiyerarşik yapıların oluşumunu sağlayan kural ve yasaların varlığı, bir anlamda zorunluluktur. Aksi takdirde yukarıda da ifade edildiği gibi ne düzen ne de yapı olmayacak veya kalmayacaktır. Olması veya kalması da zaten mümkün değildir. Zira Hawking’in ifadesiyle “büyük tasarım” böyledir. Büyük tasarımı anlamak en az “Büyük Tasarımcıyı” anlamak kadar önemlidir. Saat kadar saatçiyi bilmek; saatle ilgilenirken saatçiyi de unutmamak gerekir.
Keyfi ve nefsi eylemlerin sisteme zarar vereceği yani kaos, kargaşa hatta verimsizlik, kayıp ve israf yaratacağı unutulmamalıdır. Entropi gibi yasalara göre doğa bu manada çoğunlukla olumsuzluktan yanadır. Meşhur mühendis Murphy’e göre de o hep hatadan yanadır…
GÖZLEM
Uzun iş yaşamımda makama güç katanları da makamdan güç alanları da görme imkânım oldu. Birinci kesimle karşılaştırıldığında, çoğunluk sanki ikinci kesimdeydi. Bunların makama daha çok güçlü olmak, etkin olmak, itibar görmek, emretmek ve benzeri amaçlarla geldikleri anlaşılıyordu. Bunları görenlerin (makamlarda olmayanların) de etkilenmemesi mümkün değildi. Onlar da benzer duygu ve düşünceyle hareket etmeye çalışıyordu. Bu tür duygu ve davranışlar, tüm yapılarda tıpkı virüs benzeri hızlıca yayılıyordu. Bir kez yapı bozuldu mu tabiri caizse arkası çorap söküğü gibi hızlanarak geliyordu. Bunun için yapılardan sorumlu olan yetkili kimselerin sorumluluğu (ve vebali), sistemin bozunuma uğramaması hususunda yüksek olacaktır. Hele sistem kamu ise sorumluluk daha da ciddi boyutlara hatta belki de sonsuzluk (metafizik) alemine taşınacaktır.
SONUÇ
Doğayı anlamak, doğruya giden evrensel yolu bulmada önemli olabilir. Bu durum aynı zamanda doğalı da tespit etmek demektir.
Batılı sosyal bilimcilerde bile doğa bilincinin geliştiği, sosyal olaylara doğa üzerinden anlamlar üretildiği veya yüklendiği görülmektedir. Bizde daha çok insani değerler üzerinden yaklaşılan pek çok sosyal olguda, doğa veya doğal yaklaşım tarzı sanki ihmal edilmektedir. Zaman zaman “hayat veya sosyal yaşam, fizik ve matematik değildir” şeklinde sosyal bilimciler tarafından ifade edilen yaklaşımların, pek de doğru olmadığı bellidir. Bütünsel bakış; daha verimli, adaletli, dengeli, aktif ve fonksiyonel yapıların ve sistemlerin kurulması noktasında önem ifade etmektedir. Bunlar göz önüne alınmazsa makamların, güç katılan yerler olmaktan ziyade güç alınan yerler olması kaçınılmaz olacaktır. Bu durum da kaos, hüzün hatta yoksulluk yaratacaktır. Hâlbuki milletler ve ülkeler genel olarak makamlardan güç alanların üzerinde değil, makamlara güç katanların üzerinde yükselecektir…