Balkan ülkeleri üzerine araştırmalar yapan Savaş Hoştaş, Kuzey Makedonya’da tartışma konusu haline gelen ‘Bulgarların kurucu unsur olarak kabul edilmesine yönelik anayasa değişikliği’ üzerine değerlendirmelerde bulunuyor.
Bayrağından ismine, kullandığı ikondan alfabesine kadar her alanda tarihsel süreci tartışma konusu olan Kuzey Makedonya yeni bir meseleyle yine gündemde: Bulgarların kurucu unsur olarak kabul edilmesine yönelik anayasa değişikliği yeni tartışma konusu.
Makedonyalı İskender’in Yunan olduğundan hareketle Makedonya topraklarının aslında Yunanistan’a ait olduğu tezi sıcaklığını korurken, diğer taraftan Bulgaristan’ın “Makedon ırkı aslında Bulgar’dır ve uluslararası dengeler için Makedon kimliği yaratılmıştır” söylemi yürürlüğe koyuldu.
Avrupa Birliğine giriş şartları ve müzakerelerin devamı için Bulgar unsurların Makedonya’nın kurucu halkı olarak kabul edilmesi önerisi, Kuzey Makedonya yönetimi tarafından meclise sunuldu. Tabi bu öneri Makedonya derin devletinin yansıması olan VMRO tarafından sert bir şekilde reddedildi. VMRO-DPMNE bu öneriyi ancak “Makedon kimliğinin, dilinin, gelenek ve kültürünün korunması” şartıyla destekleyeceğini de ifade etti. Aslında bu açıklama maddenin her türlü kabul edileceğini ancak VMRO’nun bunu fırsata çevirerek iktidar değişikliği hedeflerinin olduğu Makedonya kamuoyunda konuşulmaktadır.
Meseleye mevcut iktidar tarafından bakıldığında, Kuzey Makedonya Başbakanı D.Kovaçevski’nin “Bulgar unsurların “kurucu halk olarak” kabul edilmesinden sonra AB tarafından yeni bir veto olmayacağını ve kısa süre içerisinde Kuzey Makedonya’nın AB’ye tam üye olarak kabul edileceğini” açıklaması tarafların duruşunu ortaya koydu. Kovaçevski, durumu tolere etmek için sadece Bulgarları değil, Karadağlı, Sırp, Ulah, Boşnak ve Mısırlıların da kurucu halk olarak kabul edileceğini söyledi.
Bulgaristan’ın AB’ye girişinin arka planında Rus etkisini kırmak olduğu ortadayken ve her ihtimale karşı Makedonya’nın tampon ülke olarak Bulgaristan’ın önüne koyulduğu biliniyorken bugün bu değişiklik bir nevi Makedonya’nın Bulgar etkisi altına gireceğinin de göstergesidir. Kaldı ki önceki resmî açıklamalara göre ülkede sadece 2.000 Bulgar nüfus gösteriliyorken, diğer taraftan 500.000 Bulgar pasaportu Makedonya vatandaşlarına dağıtılmıştı. Örneğin; Gora bölgesindeki yaşayan 5.000 Müslüman, Avrupa Birliği standartlarında çalışmak, vize serbestisi gibi kolaylıklar sebebiyle de olsa Bulgar pasaportu aldı. Dolayısıyla bu değişiklik hayata geçtiğinde Makedonya’da bir anda 500.000 Bulgar nüfus olmuş olacak.
2001 yılında imzalanan Ohri Çerçeve Anlaşması’yla Arnavutların kurucu halk olarak ciddi kazanımlar elde ettiği Makedonya’daki nüfusları yine 500.000’ne yakın insana tekabül ediyor. Esasen burada Arnavut nüfusu baskılamaya yönelik bir hamle de karşımıza çıkıyor.
Makedonya’nın devlet aklı ise AB’ye giriş için tüm imtiyazları vermek pahasını önerilen her şeyi kabul ediyor. AB’ye girişle birlikte sınırlarının tanınacağını ve garanti altına alınacağını bildiklerinden ülke içerisinde “meyve salatası” gibi tüm etnik unsurların “kurucu halk” olmasını tehdit olarak görmüyorlar.
Bu noktada Makedonya’daki meseleyi varoluşsal bir mesele olarak okumak daha doğru olacaktır. 1900’lü yılların başında Avrupalıların bölgeye yerleşmesi ve Rusların Akdeniz’e inmesini engellemek için bölgenin DNA’sını değiştirmesiyle sonuçlanan bir durum söz konusu. Bu sonuca göre bölgede yeni bir millet meydana getirilmiş ve aslında o tarihe kadar kendisini Bulgar olarak tanımlayan bölge insanına Makedon tanımlaması yapılmıştı. Yugoslavya döneminde ise Makedonya adı altında bir özerk bölge kurularak etnik temelli bir devletin ilk tohumları atılmıştı. Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte Makedonya devleti vücuda getirildi.
Özellikle son 10 yıldır yumuşak güç ekseninde tamamen Avrupa yanlısı olan Bulgaristan, AB’ye girişinden itibaren ciddi kazanımlar elde ettiğinin farkındadır. Bu kazanımları bir nebze daha ilerletmek adına kendi lehine olacak tüm argümanları Makedonya tarafından talep ediyor ve kazanımlarımın zirvesini yaşıyor. Yasa kabul edildiğinde Bulgaristan, Makedonya’da 500.000 ila 700.000 arasında kurucu halk nüfusu elde edecek ve ciddi bir azınlığa sahip olacak.
Bulgaristan atmış olduğu bu adımlarla ve taleplerle -AB içerisinde zayıf bir ülke olarak bilinse de- akılla yönetilen bir ülke olduğunu da bir kez daha göstermiş oldu. AB’ye giriş sürecinde hemen hiçbir fasılda okuma dahi yapmadan maddeleri imzalamışlardı ve ivedi olarak AB’ye girişi amaçlamışlardı. Yunanistan’dan çok daha az bir destekle birliğe dahil olduklarında dönemsel olarak eleştirilseler de aslında Makedonya’dan önce birliğe dahil olup sonrası için avantaj elde ettiler. Geldiğimiz noktada akılcı bir hamle olduğunu görmekteyiz. Çünkü Makedonya topraklarında bugün tüm istediklerini alıyorlar.
Egemenlik ve refah ikileminde düşünüldüğünde Makedonya devleti etnik yapısı sulandırılmış ve egemenlik hakkı azaltılmış bir şekilde de olsa AB’ye girerek refah seviyesinin yükseleceğini öngörmektedir. Bulgar unsurların kurucu halk olarak kabul edilmesini Arnavutları baskılamaya veya Arnavutların ülkedeki gücünü kırmaya yönelik bir hamle olarak da görüyorlar.
Türkiye açısından bu vatandaşlık alma süreci ya da kurucu halk olarak ilan edilme kapsamında Türkiye’ye 1952 yılından itibaren kitlesel halde göç eden Makedonyalı Türklerin -ki bugün sayısı 800.000 kişi- Makedonya vatandaşlığı almalarına yönelik çağrısı değerlendirilmelidir. Tamamının bu kazanımı elde etmesi elbette olanak dahilinde değildir ancak en azından 100.000 insanımızın Makedonya vatandaşlığı alarak Makedonya topraklarındaki kazanımlarda Türklerin söz sahibi olması fırsatı önümüzde durmaktadır. İşin üzücü tarafı bu başvurunun bugün sadece 10.000 kişi seviyesinde olmasıdır.
Makedonya’nın özellikle güneydoğu ve doğu bölgelerinde yüzlerce Türk köyü, binlerce ev ve tarla metruk halde beklemektedir. Bugün Makedon devletinin resmî rakamlarına göre 75.000 nüfusa sahip Türk varlığı -diaspora tarafından ilam edilen rakam en az 200.000 kişidir- bulunmaktadır. Bugün tersine bir göç dalgası ile Makedonya’daki mevcut yasalar kapsamında ciddi bir kazanım elde edebiliriz. Bizim için belki de Makedonya’nın AB’ye girişinden önceki son fırsat bugünkü yasanın tartışılıyor olmasıdır. Türkiye ile iyi ilişkileri bulunan mevcut Makedonya iktidarıyla bu protokolün yapılması en içten arzumuzdur.
Vesselam…