Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Çamdalı, Türkiye’nin makine mühendisliği alanındaki ilk kadın profesörü olan Nilüfer Eğrican’ın örnek olan başarılarına ışık tutuyor.
İstanbul Teknik Üniversitesinde (İTÜ’de) okurken “Termodinamik alanında” iki bayan hocam oldu. Bunlardan ilki Termodinamik dersimize gelen, Dr. Yük. Müh. Hamra Atılgan idi. Termodinamik ile ilgili ondan çok şey öğrendim. Dersi, daha çok uygulama (problem çözümleri) üzerinden anlatırdı. Sınavları çok zordu. Bizi gerçekten zorlardı. “Hocam soruları biraz kolaylaştırsanız!” dediğimizde ise “burası İstanbul Teknik Üniversitesi, burada her soru sorulmaz!” derdi. Gerçekten öğretici hocaydı. Hakkı ödenemezdi…
Termodinamik alanında ikinci bayan hocam ise Prof. Dr. Akife Nilüfer Eğrican oldu. Fakültede diğer şubeye (motor ve taşıtlar) ders vermesine rağmen ara sıra dersine katılırdım. Tahtayı kullanma tarzının ve yazısının çok iyi olduğunu gözlemledim. Ayrıca notlara bakmadan anlatırdı. Zaten o dönemler, İTÜ’deki hemen hemen tüm hocalarımızın tahtayı kullanma tarzı ve yazısı çok iyiydi. Yazısı iyi olmayanlar ise azdı.
Nilüfer Hoca bir gün açık sistemlerin, kütle ve enerji analizi konusunu anlatıyordu. Arka sırada oturan kız öğrencilerden biri de dersi dinlemiyor ve yanındaki arkadaşı ile sürekli konuşuyordu. Hoca konuşmayı duydu ve sert tepki gösterdi. Termodinamik alanında olduğu kadar sınıfta da otoriterdi…
Hocanın Hamra Hanım ile yazdığı “Çözümlü Termodinamik Problemleri” kitabını, uzun yıllar okumuştum. Hâlâ da okurum. Birkaç gün önce Elazığ Fırat Üni. Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Turgut’un, Termodinamiğin pek çok konusunu, Ahmet Rasim Büyüktür ile Nilifer Eğrican ve Hamra Atılgan hocaların kitaplarından kavradığını, tarafıma ifadesi de söz konusu kitapların hâlâ okunduğunun ölçüsüdür. Kaldı ki onlar yeni yazılan birçok esere, temel teşkil etmiştir. Dolayısıyla günümüz gelişiminde, geçmişin rolü inkâr edilemez gerçektir. Bugüne hemen dünden gelinmemiştir. Günümüzdeki bazıları ne oldum delisi olsa da geçmişin izleri, onları sürekli takip edecektir. Hiç kimse geçmişinden (ve geçmişten) kaçamayacaktır.
Bu noktada merhum Prof. Dr. Ahmet Rasim Büyüktür hocamızdan da çok şeyler öğrendiğimi, ifade etmeden geçemeyeceğim.
Önceleri İTÜ’de bazı hocaların, eski kitapları okuduğunu görür ve şaşırırdım. Şimdi galiba ben de aynı noktaya geldim. Hayat değişse de bazı şeyler değişmeyecek. Örneğin sistemlerde kullanılan akışkanlar (sıvılar veya gazlar) ile diğer yardımcı cihazlar (ısıtıcılar, ayırıcılar vd.) değişse de ana elemanlar (türbinler, kompresörler vd.) ile onları yöneten yasalar (birinci, ikinci vd.) değişmeyecektir. Lisans öğrencilerine “her Termodinamik kitabını okuyabilirsiniz” derim. Rahmetli babacığım da: “nereye gidersen git, okka 400 dirhem” derdi. Bu bakımdan hayat değişse de (Termodinamik) yasalar değişmeyecek, sonsuza kadar hep devam edecektir…
CESARETİNİ HER ALANDA GÖSTERDİ
İTÜ’de yüksek lisans eğitimi yaparken Nilüfer Hocadan, Isı Pompaları dersini aldım. Bu dersi de tıpkı Termodinamik gibi çok güzel anlatırdı. Hatta bir gün ısı pompalarının uygulamasını görmemiz için Tuzla’daki Deniz Harp Okuluna, kendisinin ve arkadaşların otomobilleri ile gitmiştik. Ben Hocanın otomobiline binmiştim. Onu hızlı kullandığını gördüm. Cesaretli olduğunu, o zaman hissettim. Ziyaret sonrası, sahildeki bir lokantada yediğimiz köftelerin lezzetini ise hâlâ unutamadım. Yemek programını Nadir (Yılmaz) isimli arkadaş yapmıştı. Nadir bu konularda da mahirdi. İstanbul delikanlısı olduğu her halinden belliydi. Daha önce yazdığım bir yazıda da belirtmiştim: Bir gün, Hoca ders anlatırken sınıfın kapısı çalındı ve içeriye Nadir girdi. Elinde bir buket çiçek vardı. Hocaya doğru ilerleyerek çiçeği ona verdi. Hoca da biz de çok şaşırmıştık. Sebebini anlayamamıştık. Meğerse o gün, Dünya Kadınlar Günüymüş...
TESİR EDEN ÜÇ CÜMLESİ
Yüksek lisans ve doktorayı İTÜ’de, Termodinamik Anabilim Dalında yaptığım için Hoca ile iletişimimiz hep devam etti. Ayrıca bir dönem, dekanlık yaptığından, zaman zaman makamındaki odasında ziyaret ediyordum. O yıllarda Ankara’da Türkiye Kalkınma Bankasında (TKB’de) çalışıyordum. İTÜ’de doktorada tez dönemindeydim. Ancak tez hocam Prof. Dr. Ahmet Karakaş, okuldan ayrılmış, ABD’ye gitmişti.
California Üniversitesinde araştırmacı ve öğretim üyesi olarak çalışıyordu. Benim de yeni bir danışman bulmam gerekiyordu. Nilüfer Hanımın dekanlıkta bulunan odasına gittim ve durumumu anlattım. Bana: “merak etme! Seni yalnız bırakmayız, mutlaka çözüm üretiriz.” dediğinde, sanki yüreğime su serpilmişti. Ayrıca “Ahmet Hoca burada olmasa da artık internet var. İnternet üzerinden iletişime geçebilirsin.” demesine de şaşırmıştım. Zira o zamana kadar henüz internet ile tanışmamıştım. Çalıştığım kurum olan TKB’de bile henüz internet yoktu. Hocanın yenilikleri yakından takip ettiğini, gördüm. Sonrasında tez çalışmalarına, çok değerli Hocam Prof. Dr. Murat Tunç ile devam ettim.
Doktorayı tamamladıktan sonra İTÜ’nün Ayazağa’da bulunan kampüsünde, tören düzenlenmişti.
Diplomaları, dönemin Rektörü Prof. Dr. Gülsüm Sağlamer vermişti. Törene Nilüfer Hoca da (yanılmıyorsam Dekan olarak) katılmıştı. Orada doktoradan sonra ne yapacağımı sordu. Ben de düşüncelerimi anlatmıştım. Bana “Ünal! Üniversitede olmasan da bize en yakın insansın.” demesini hiç unutamadım.
Doktoradan sonra ODTÜ’nün değerli hocası, merhum Prof. Dr. Yalçın Göğüş ile çalıştım. Bir gün ODTÜ’de Yalçın Hoca ile çalışırken Nilüfer Hoca geldi. Beni orada görünce hem şaşırdı hem de sevindi.
Belli bir süre kaldı. İşini tamamlayınca gideceğini söyledi. Ben de hocaya yardım amacıyla çantasını taşımak istedim. Ancak çantayı vermek istemedi. Kendisine: “hocanın çantasını taşımadan, hoca olunmaz derler. Çantanızı mutlaka taşımalıyım!” dedim ve çantasını taşıdım. Bana orada da hiç unutamadığım bir söz daha söyledi: Dedi ki “Ünal, bizden sonra bu bayrağı senin gibi kimseler aldığı için çok bahtiyarım!”…
MÜHENDİSLİKTEKİ İLK KADIN DEKAN
Geçen gün Hocamız ile ilgili bir otobiyografi kitabının yayınlandığını duydum. Kitap Ofset Yapımevi baskısı olarak okurlara sunulmuş. Kitabın adı: Akife-Dünya Çapında Bir Başarı Öyküsü: Prof. Dr. A. Nilüfer Eğrican.
Kitapta da belirtildiği üzere:
Daha yedi yaşında, makina mühendisi olmayı kafasına koymuş.
İTÜ Makina’daki 200 kişilik sınıfın, tek kız öğrencisi olmuş.
Ülkemizin makina mühendisliği alanındaki, ilk kadın profesörü.
Ülkemizin mühendislik alanındaki, ilk kadın dekanı.
ABD’de bulunan Maryland Üniversitesinde, makina mühendisliği alanında doktora yapan, ilk kadın.
Ve daha nice başarılara imza atılmış, bir yaşam…
ABD’Yİ DEĞİL ÜLKESİNE HİZMETİ SEÇTİ
İnsanoğlu sürekli tarih yapmakta ve hayata iz bırakmaktadır. Hocamız da kendi alanında hayata iz bırakanlardandır. Ülkemizdeki mühendislik biliminin ve eğitim kalitesinin yükselmesinde, ciddi katkıları vardır. O, ABD’de yüksek maaşla çalışma olanağı bulduğu halde ülkesine hizmet etmeyi ve kaliteli Türk mühendisler yetiştirmeyi, tercih etmiştir. İTÜ’lü olmak galiba biraz da budur. Zira İTÜ, anadil ile mühendislik eğitimi yapmayı, kendine ilke edinmiş bir üniversitedir. Kuruluş felsefesi ve ideali her şeyden önce kendisi olmak, özgün olmak, Türkçenin de bilim dili olmasına katkı vermektir. Bunların gerçekleşmesine hocalarımızın katkıları yadsınamaz gerçektir. Onların çoğu bu noktada benzer ideallere sahiptir.
Ülkemizin dünya çapında nice başarılı insanları vardır. Bunlardan biri de Prof. Dr. A. Nilüfer Eğrican’dır.
O; kız öğrencilerin ümitsizliğe düştüğünü gördüğümde, onlara: “ülkemizin makine mühendisliği alanındaki ilk kadın profesörü ve dekanı, Hocam Nilüfer Eğrican’dır” dediğim insandır...