‘Bir Gecede Büyümek’ kitabının yazarı Emine Uçak Erdoğan “Gaziantep’teki Şireci Tekstil işçilerinin başarıyla sonuçlanan grevi, özellikle de şehrin belediye başkanı ve vekillerinin müdahil olma biçimlerindeki farklılık açısından geçen hafta gündem oldu. Öte yandan güvencesizlik, kayıt dışılık ve gelir eşitsizliği sadece Antep için değil ülkenin tamamı için ciddi bir sorun olarak karşımızda” diyor.
Derinleşen ekonomik krizin yükünün iyice hissedilmeye başlandığı bugünlerde birçok il ve sektörde işçi grevleri başladı. Memurlar da bu halkaya katılacak gibi. Geçtiğimiz hafta Gaziantep’teki Şireci Tekstil işçilerinin başarıyla sonuçlanan grevi gündem oldu; özellikle de şehrin belediye başkanı ve vekillerinin müdahil olma biçimlerindeki farklılık açısından. Emek dünyasının Antep özelinde yaşadığı ilk deneyim değildi bir yandan da yaşananlar…
Gaziantep hızlı sanayileşen birçok yer gibi gelir uçurumunun yüksek olduğu bir şehir. Bir yandan İstanbul Sanayi Odası’nın her yıl açıkladığı sanayi kuruluşları listesine giren, ihracat rekorları kıran büyük firmalar bir yandan da yoğun göç aldığı için kayıt dışı istihdamın yüksek olduğu, işçilerin yaşam koşullarının giderek zorlaştığı bir şehirden söz ediyoruz. Şehrin farklı mahallelerinde yapılacak kısa bir gezintide hayatlar arasındaki uçurum kolaylıkla görülebilir. Kayıt dışılığın önlenmesinde, özellikle de dokuma sektöründe sigorta ve diğer güvencelerin elde edilmesinde 1996 yılındaki Ünaldı grevlerinin büyük payı var. 90’lı yıllarda Türkiye’nin halı üretiminin en büyük merkezi olan şehirde, 20 binin üzerinde işçi dokuma sektöründe güvencesiz ve çok ağır koşullarda çalışıyordu.
1996’da başlayan grevde Dokuma İşçileri Derneği çatısı altında bir araya gelen işçilerin kararlılığı, şehrin bütününü etkiledi. Şehirdeki 600 işyerinden 540’ının katıldığı bir grevdi bu. İşçilerden Ali Karadaş’ın hazırladığı sözlü tarih çalışması Direnişi Nasıl Dokuduk kitabı, dokuma sektörü başta olmak üzere Antep’teki işçilerin yaşam koşulları için önemli kazanımların elde edildiği o günlerin hafızasını bizzat tanıklarının anlatımıyla kayıt altına almış. O günlerden bugünlere, Ünaldı’dan Şireci Tekstil grevine ortak yönlerin ne kadar çok olduğunu, bazı konuların da hiç değişmediğini görmek mümkün anlatılarda. Greve katılan işçilerin ‘terörist’ olarak tanımlanması, derneğin illegal olduğu açıklamaları, dönemin Valisi Muammer Güler’in patronlar lehine müdahilliği… Anaakım medyanın ilgisizliği, işçileri destekleyen Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel’in göz altına alınması…
TEKERRÜR EDEN TARİH
Ünaldı grevlerindeki önemli bir ayrıntı, işçilerin tüm farklı ideolojik duruş ve yaşam tarzlarına rağmen birlikte hareket etmesiydi. Hazırladıkları bildirilerle işletme sahiplerinin kendileriyle ilgili yaydıkları yanlış bilgilerle mücadele ederken, bir yandan da gruplar oluşturarak siyasi partilerden destek bulmaya çalıştılar. Görüştükleri DSP, CHP, RP, ANAP gibi partilerden “Evinize dönün” çağrısından başka yanıt alamayan işçiler, aradıkları desteği o günlerde kurulan Emek Partisi’nde buldular. Şireci Tekstil grevinde Emek Partisi Gaziantep Vekili Sevda Karaca’nın işçilerin isteğiyle görüşmelere müdahil olması, onların ‘vekilliğini’ yapması tesadüf değil bu yönüyle… Belediye Başkanı Fatma Şahin’in sonrasında ‘arabulucu’ çabası olarak açıklasa da işçileri ‘baba-oğul’ ilişkisi içinde itaate zorlama siyasetinin, İYİ Partili Mustafa Gürban’ın ‘provokasyon’ yaklaşımının tesadüf olmaması gibi. Ünaldı’daki grevin kilit mekânı olan derneğin yerini, 2022’de kurulan Birleşik Tekstil, Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası almış görünüyor. Kurucusu Mehmet Türkmen, alandaki sorunları bizzat deneyimleyen biri olarak çok iyi tarifliyor. Şireci Tekstil grevi sırasında gözaltına alınıp sonra serbest bırakıldığını hatırlatayım.
Güvencesizlik, kayıt dışılık ve gelir eşitsizliği sadece Antep için değil ülkenin tamamı için ciddi bir sorun olarak karşımızda. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2022 gelir dağılımı istatistikleri de bunu ortaya koyuyor. Buna göre yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, geçen yıl bir önceki yıla göre 1,3 puan artarak yüzde 48’e yükselirken; en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,1 puan azalarak yüzde 6’ya geriledi. Birçok kurum dört kişilik bir aile için açlık sınırını (ki bu tutar sadece gıdayı kapsıyor) Temmuz 2023 itibarıyla 11.000 civarında olarak açıklıyor. Temmuz’dan bu yana süren zamları düşünürsek oran bugün daha da yükselmiş durumda. Başka bir deyişle asgari ücret açlık sınırında bir yaşama tekabül ediyor. Asgari ücreti bile alamayan binlerce işçi var öte yandan. Şireci Tekstil işçileri grev sonunda maaş olarak 15.500’ü alabildikleri için mutlu oldu. Çalıştıkları firma, İSO’nun açıkladığı 500 büyük kuruluş arasında 223’üncü sırada olan işçiler bunlar. Ücret düşüklüğünün yanı sıra sağlıksız, güvenliksiz koşullarla da mücadele ediyor işçiler. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Ağustos’un ilk 12 gününde en az 78 işçinin hayatını kaybettiğini belirtiyor. Yine aynı Meclis’in her ay yaptığı raporlamalara göre temmuzda 182 işçi hayatını kaybetti. 2022 yılında iş sırasında ölenlerin sayısı ise 1.843.
Adaletli kalkınma ihtiyacı…
“Karşılaştığınız sorunları onu yaratan düşüncelerle çözemezsiniz” der Einstein. Şireci Tekstil örneği başta olmak üzere gördüğümüz tablo, çözüm için gündelik iyileştirmeler yerine yapısal değişimlerin gerekliliğini, yani gerçekten bir şeylerin değişmesini şart koşuyor. İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Bilge Yılmaz’ın yayılan grevlerle ilgili değerlendirmesi ve yaptığı çağrı bu yönüyle çok önemli:
“Birçok işletmeden gelen grev haberleri, enflasyon yükünün kimin sırtına yüklendiğini de gösteriyor. Şunu kabul edelim ki enflasyon, kaybedenleri devletin belirlediği bir gelir ve servet transferi yaratıyor. İşçiler sadece işverenlere karşı değil aynı zamanda devlet eliyle bilinçli olarak yapılan bu soyguna karşı ses çıkarıyorlar. Bu huzursuzluk gittikçe yayılacak. İktidar son beş senede yapılan şımarıklığın faturasını imtiyazlı kesimler yerine alt ve orta gelir grubuna ödettikçe daha fazla grev, daha mutsuz çalışanlar ve daha verimsiz bir ekonomiye sahip olacağız. Servet transferinin yolunu açan yanlış politikalarla mücadele etmenin yolu kozmetik rötuşlar yapmak, grev yapan işçileri hamaset ile ikna etmeye çalışmak ya da gerçekçi olmayan hedeflerle toplumu sakinleştirmek değildir. Bu krizden çıkmak için kamuda somut bir tasarruf planına, adil bir vergi sistemine, akılcı bir faiz politikasına ve siyasi iradenin gönülsüzce tahammülü yerine sorumluluk alan tavrına ihtiyacımız var.”
EMİNE UÇAK ERDOĞAN KİMDİR?
1973 yılında Siirt’in Şirvan ilçesinde doğdu. İlköğretimi ve liseyi Şirvan’da tamamlayan Uçak, 1990 yılında İstanbul İletişim Fakültesi’ni kazandı ve buradan 1994 yılında mezun oldu. Uçak gazetecilik ve televizyonculuğun yanında uzun süre İhlas Haber Ajansı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi çeşitli kurumlarda çalıştı. Sivil toplum alanında gönüllü ve profesyonel olarak bir çok kuruluş ve platformda yer alan Emine Uçak, yüksek lisans eğitimini Medeniyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kültürel İncelemeler bölümünde, İstanbul’daki Suriyeliler: Gündelik Hayat ve Mekan isimli teziyle tamamladı. Yayımlanmış kitapları: “Çanakkale Savaşı’nda Kürt Civanlar”, Keje: Bir Gecede Büyümek ve Malan Barkirin (Özlem Yağız, D. Yıldız Amca ve Necla Saydam’la birlikte)