Dr. Fethi Ağalar, 31 Mart seçimlerinden çıkan sonuçların iktidar tarafından yeteri kadar analiz edilemediğini dile getiriyor.
DR. FETHİ AĞALAR
Böyle bir yazıyı yazarken çok düşündüm. Bir tarafta hislerim her hafta yaz derken, diğer tarafta beynim dur yazma dedi. Geçen hafta içinde iki insanımızı İzmir’de hiç uğruna kaybedince yazmam gerektiğine inandım ve yazıyorum.
Önce bu yazdıklarımı hatta çok daha fazlasını doktora ve yüksek lisans öğrencilerim ile paylaşır ve örneklerle ders sonrası veya cumartesi buluşur tartışırız, bunun bilinmesi benim için önemli. Benim öğrencilerimin çoğunluğu MÜSİAD üyesi, kimi ana derneğin, kimi gençlik derneğinin başkanı ve yönetim kurulu üyesidir. Benim öğrencilerimin hemen hemen hepsi iş insanıdır. Konuşmacı olarak çağırdığım dünyanın en büyük metal ve emtia ticaret şirketi ülkemiz sorumlusu ve başkanı dersimizdeki konuşması ve sunumu sonrası “Hocam burası sınıf değil iş konseyi” diye sınıfı yorumlamıştır. Sınıf yaklaşık otuz kişi, arkadaşlar derste örneklerle dünyadan uygulamaları ve gelişmeleri anlatınca ilgi duyup katılıyorlar. Öğrencilerim her hafta derse Elazığ, Ankara, Mersin, Adana ve tabii İstanbul’dan gelerek katılırlar. Ben online eğitim vermeyi sevmiyorum.
Gelelim derse katılanlara; iş insanları, şimdi gündemde olan bir derneği kuran ve yöneten emekli üst rütbeli subaylar, AK Parti üyeleri, bu partinin ilçe kadın kolları başkanları, bu partiye mensup İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyeleri, MÜSİAD Başkan ve üyeleri. Hepsi iktidar partisini destekleyen iyi niyetli, vatan millet sevdalısı. Bu olmazsa ne gece yarılarına kadar siyaset yapılır ne derse gelinir ne de bu işlere zaman ayrılır. Bodrum’a gidilir, Çeşme’ye gidilir, beach club’lar, yemeler içmeler…
İşte burada ip kopuyor...
Ve başlıyoruz…
Belediye seçimleri öncesi; ders akşam dokuz sularında bitiyor, ben Gabar Dağı ve petrol konusunda konuşuyorum, babası benim dönemimde Elazığ Bakır’da işçi olan emekli albay söz alarak “Hocam burayı düzeltelim yanlış oldu ben orada gerektiğinde çarpıştım” diye söze giriyor, saat on oluyor, konu seçimlere geliyor “Bu şartlarda seçimi İstanbul dahil büyük şehirlerde Halk Partisi alır, hizmet ürettiğinden değil, halkın sizin yönetiminize yakın olduğunu söyleyen ve bunu kullanan iş adamlarına olan tepkisinden diyorum” gece 11’de hafta sonu tartışmak üzere ayrılıyoruz. Hafta sonu sınıfın ‘ekonometri’ dehası geliyor “Hocam, ben İstanbul’un şu ilçesinde yapılan anketler ve o ilçede yaşayan insanların geldikleri şehirlere göre “rekresyon analizleri” yaptım ve işte sonuçlar yüzde 10 öndeyiz ve seçimi alıyoruz” diyor.
Uzatmadan iddiaya giriyoruz seçim sonucuna göre hep beraber sınıfta öğrencilerimiz olan hanımefendilerin yaptığı kurabiyeler ve erkek öğrencilerimizin tarihi fırınlardan aldığı tatlılar (bu konuda tüm öğrencilerimi kimseye değişmem) yiyeceğiz.
İddiayı farklı olarak kazanıyorum.
Çünkü:
Denizli-Aydın-İzmir yöresinde iktidar seçim kazanamaz bu bölge halkı Gediz Elektrikten bıktı uzandı. Hizmet götürmez, şikayetlere cevap vermez, bunun için halk bu şirketten Allah illâllah demiştir. Bu hafta İzmir’de yağmur sularında elektrik kablo yerleşimi nedeni ile hayatını kaybeden iki kişi bu şirketin Denizli-Aydın-İzmir üçgeninde sıfır olan imaj ve güvenilirliğini tek kelime ile yok etti. Halkın inancı; “Bu şirket iktidar tarafından korunur, kollanır onun için bizim şikayetlerimiz ve dertlerimiz dinlenmez ve onlar bölgede at koşturur” şeklindedir. Bu şirkete ve sahiplerine beslenen hisler için tek yol: Cezalandırılmalı ve ceza seçimde kesilmeli...
İstanbul Üsküdar’da Kirazlıtepe ve Küplüce kalabalık iki mahalledir. Her ikisi de AK Parti’nin oy depolarıdır. İki mahalle de Karadeniz’den göç almış ve bu mahallelerde oturanlar yıllarca önce buralara yerleşmişlerdir. İstanbul Boğazı’ndaki yerleşim birimleri oldukları için iki mahallede de balkon yapsan suç, çatı ile oynasan suç, herkes bıkmış ve yılmış. Tam bu noktada iktidarın ilk beşindeki inşaat şirketinin sahiplerinden biri Beylerbeyi’nde sabah altı akşam on inşaat yapıyor. Ne kural ne kaide… Mahalleli önce aynı mahallede oturan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’e sonra da bu inşaata özel izin verdiği söylenen zamanın Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a takmış vaziyette. Bunlar cezalandırılmalı ve ceza seçimde kesilmeli…
Pis sakal, abuk sabuk bir t-shirt, çorapsız ayakkabı, bu kıyafete uygun bir pantolon, süper lüks bir cip veya spor araba…
Kime sorarsanız sorun. Cevap net ve açık. “İktidara yakın müteahhit’in oğlu, damadı veya yakını”... Hız ve sağa sola sataşmak serbest. Bunlar cezalandırılmalı ve ceza seçimde kesilmeli…
Anadolu’da Gümüşhane (babası eski bölge milletvekili olan Ankaralı öğrencim ile bu vilayetle ilgili olarak çok tartıştık) Trabzon, Ordu, Giresun, Şebinkarahisar, Yozgat, Akdağ, Kütahya, Balıkesir, İvrindi, Çanakkale, Yenice, Denizli, Çal, Buldan, Elazığ, Diyarbakır, Ergani, Maden son üç yılda tek tek gittim, işçilerle, belediye başkanlarıyla, esnafla, devlet görevlileri ile teke tek konuştum, iyi niyet ve dostluk çerçevesinde hepsini dinledim. Dert aynı; Her ilde iktidara yakın bir iş adamı var. Halkın inancı “bunlara dokunulmaz, bunlara devlet gücü ve adalet işlemez”. Bu mantık cezalandırılmalı ve ceza seçimde kesilmeli…
Bu seçimi kazanan;
Ne hizmet,
Ne uzun vadeli beklenti,
Ne ekonomik çözüm.
Bu seçimi kaybeden; iktidar ve nedeni kendi kalesine kendi attığı gol: Halkın “İMTİYAZLI İŞ ADAMLARI VE ONLARIN AİLELERİ” için hükümete ders verme isteği. Buna inananlar benim öğrencilerim, AK Partili gençler, MÜSİAD üyeleri, İl veya ilçe belediyesinde çalışanlar, tabii onların da dahil olduğu büyük halk kesimi.
Halkın sorunlarını iktidara anlatacak; partililer, dernek başkanları, oda başkanları ve diğer görevliler. Neden bunlar hükümete anlatılmadı: Bizim başımız yanmasın, biz mutlu ve huzurlu yaşayalım, bizden sonrası düşünsün diye... Sonuç istenmeyen ve beklenmeyen bir sonuç. Düzelme var mı? Hiç ama hiç yok. Spor arabalar ve lüks SUV araçlar aynen devam, müsriflik aynen devam… Beylerbeyi inşaat aynen devam (Allah Murat Kurum’a kolaylık versin) Bunun devamı hüsran olur.
Bir anı ile bitirelim. 1989 yılında İngiltere’de bulunan Exeter Üniversitesi’ne o gün itibarı ile 60 yıllık tarihinde ilk kez madencilik dışında “finans ve işletme” dalında burs vererek öğrenci gönderen Etibank’ın tarafsız ve adil seçimleri sonrası (Allah rahmetli Kamran İnan, Yusuf Özal ve Turgut Özal’dan razı olsun) Mardin Derikli, Batmanlı ve Kırıkkaleli üç öğrencinin dahil olduğu altı öğrenci gitti. Bunlardan Batmanlı Mehmet Şimşek Maliye Bakanı oldu, Mardinli Prof.Dr. Mehmet Hasan Eken ülkemizin en önemli bankacılık ve finans hocası olarak CHP Genel Başkanı mali danışmanı oldu, Kırıkkaleli Doç Dr. Ayhan Sarısu Özelleştirme İdaresi Başkan Yardımcısı oldu.
Sevgili Sarısu, Gediz Elektrik ve benzerlerinin dahil olduğu özelleştirmelerin hepsinde çok direndi “Bu firmalar yapamaz dedi”, dinleyen olmadı.
Zamanın Özelleştirme İdaresi Başkanı istenilenleri yaptı.
Sonuç ortada...
Hükümetimize özelleştirme konusunda verilecek en güzel örnek Çekya’da dinlediğim Skoda özelleştirilmesi. Fiyat ikincil, ilk şart olarak, şirketi alacak olan uluslararası bir üretici olacak ve şirkete yeni bir imaj vererek, üretimi artıracak ve yepyeni bir şirket yapısı ile şirket yoluna devam edecek.
Özelleştirme yılı: 1999
Üretim 100 bin adet, zorla Rusya’ya ‘barter karşılığı yapılan ihracat 40 bin.
Yıl 2023:
Yapılan ihracat: 1.1 milyon adet.
İhracatı ile çalışanları ile, yan sanayii ile ülke ekonomisine katkısı 100 milyar dolar.
Ayhan Sarısu görevinden alındı.
Sonuç bugün iktidarın her alanda ödediği bedellere mal oldu.
Bu kadar başarı, altyapı yatırımları, havayolları, hızlı trenler… Say say bitmez.
Şimdi hepsi kanıksandı ve fatura bu iş insanları yüzünden iktidara kesildi ve kesilmeye devam ediyor.