Kırklareli Üniversitesi Pazarlama ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Görevlisi Kadir Metin Akbaş, Gazze’de yaşanan insanlık trajedisine ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.
Dış politika gazeteciliğinde 30 yıl tecrübem var. Bunu hiç görmemiştik: İsrail mağduriyet söyleminde başarı sağlayamıyor. İsrail medya savaşını kaybetti, sıradan bir saldırgana dönüştü. İsrailler kısa zamanda Batı kamuoyunun Gazze’de operasyona karşı dönmesine şaşırdılar” Son günlerde, Fransız gazeteci Anthony Bellangaer’in bu tespitine benzer onlarca itiraf okuduk. Böylesinin ilk kez olduğuna şaşıranların arasında bizler de varız. Onlarca yıldır benzeri katliamları sıradan bir olay gibi gösteren İsrail, bu kez yaptıklarının altında eziliyor. Hem de kendince ilk kez haklı bir yerden başladığını sanırken.
Uzun zamandır gündemimizden çıkmıştı Filistin. Dünyanın başka yerlerinde meydana gelen olaylar neticesinde Filistin’deki durum ilgimizi çekmiyordu. Neredeyse Filistin meselesinin kapanıp gittiğine inanmaya başlamıştık ki Gazzeliler yeniden Filistin’i gündemimize dâhil etti. İsrail işgalinin devam ettiğini; ablukanın, ambargonun, zulmün bitmediğini hepimize hatırlattılar. Dünya kamuoyu da, İsrail’in işlediği savaş suçlarına bu kez sessiz kalmadı. Tokyo’dan Berlin’e, Newyork’tan Londra’ya, İstanbul’dan Amman’a kadar yüzlerce şehirde insanlar, bir kez daha, ancak bu kez daha kararlı bir şekilde sokaklara çıktı, sesini gür bir şekilde yükselterek, yüz yıldır süren ayrımcılığa, zulme, işgale karşı tepkilerini gösterdiler. Halkların Filistin’in yanında yer almasına karşın, özellikle Avrupalı ve Amerikalı devletler ve medya organları, İsrail’in yanında sıralanmaktan geri kalmadı. Yöneticilerin ve medyanın bu tavrına karşı halklar, internet üzerinden ve özellikle de sosyal medyadan Filistin’in sesi olmayı başardılar. Gazze’nin aralıksız bombalanmaya başladığı günden bugüne sosyal medyada şahit olduklarımız, umudun, heyecanın, azmin, kararlılığın ve inadın bir anıt gibi yükselmesidir.
İlk elden gördüğümüz manzara: Gece gündüz süren bombardımana rağmen Gazze’de kalmaya devam eden ve yaşananları an be an sosyal medya hesaplarından dünyaya duyuran Filistinli gazeteciler, dünya kamuoyunu harekete geçirmek için ellerinden geleni yapan dünyanın farklı ülkelerinde yaşamak zorunda bırakılan diasporadaki Filistinliler, işgal altındaki vatanları için şarkılar besteleyen, marşlar yazan ve bunu seslendirip internet platformlarından tüm dünyaya dinleten sürgün sanatçılar, atalarının yüzyılların imbiğinden süzerek oluşturduğu Filistin nakışlarını kaybolmasın diyerek elbiselerine, çantalarına, kefiyelerine işleyen zanaatkârlar, akıcı İngilizceleriyle tarihlerini, davalarını, kavgalarını, vatanlarını herkese anlatan gençler, kadınlar, çocuklar…
İmaj ve iletişim çağındayız. Yaşananları imajlara yükleyemezsen ve iletişimini bunun üzerine kuramazsan, yok sayılıyorsun. Ne kadar mağdur olursan ol. Ne kadar haklı olursan ol. İnsanların seni anlayabilmesi ve seninle empati kurabilmesi, ancak ve ancak, senin yaşadıklarını doğru ve başarılı bir şekilde yansıtmanla ve çağın gerektirdiği şekilde anlatmanla oluyor. Filistinliler, işte bunu başardılar. Gazze’de yaşanan insani dram, Filistinli gazeteciler tarafından tüm çıplaklığıyla dünyaya duyurulurken, oradaki insanların sözleri, tavırları, duruşları, mimikleri, hayalleri ve acıları da sansürsüz ve hakiki bir şekilde aktarıldı. Onlarca yıldır işgal, aşağılanma, abluka ve ambargo altında yaşayan bu insanların sözleri, vicdanı olan herkesin yüreğine işledi. Dünya, belki de ilk kez bu kadar içten bir ses duydu ve buna kulak kesildi. Her türlü acının içinde, Allah’a duydukları tevekkülden ve vatanları için canlarından vazgeçtiklerinin bilincinden taviz vermeyen bu bir avuç insan, vicdanları harekete geçirdi. Gazze’de kiliselerin de olduğunu, Hıristiyan Arapların Müslümanlarla birlikte barış içinde yaşadığını, kimsenin inancına, kıyafetine, giyim tarzına karışılmadığını, tüm abluka ve kuşatılmışlığa rağmen Gazzelilerin normal bir yaşam sürdüğünü şaşırarak gördük. Dünya medyasının girmeye cesaret edemediği Gazze’yi, ailelerinden onlarca kişiyi kaybetmiş, aç susuz ve uykusuz çalışan Filistinli gazeteciler dünyaya duyurdu. İlk kez şahit olduğumuz bu fedakârlık, medya tarihi içerisinde mutlaka kendine yer bulacaktır. Yine aynı şekilde, diasporadaki Filistinlilerin vakur bir şekilde vatanlarını dünya gündemine dâhil etme çabaları da takdire şayan. Atalarının bin yıllardır yaşadığı topraklardan sürülen, her türlü hakları ellerinden alınıp mülteci durumuna düşürülen bu insanların tüm zorluklara karşın eğitimlerine devam etmeleri, entelektüel ve kültürel anlamda kendilerini geliştirmeleri, sanatın her dalında kendilerini ifade etme becerileri, içlerindeki umudu hiç kaybetmemiş olmaları ve bunca imkânsızlık içinde çağın diliyle söylem üretebilmeleri, bu defa dünya kamuoyunda yankısını buldu, buluyor.
Günlerdir sosyal medyadaki tepkileri, protestoları, haykırışları, hikâyeleri takip ediyoruz. Gazzelilerin sergiledikleri duruşa âşık olup Müslüman olanlar, Filistin sembollerini çantasına, kıyafetine, duvarına iliştirenler, İsrail işgalini her platformda cesurca dile getirenler, kendi devlet yöneticilerinin İsrail yanlısı politikalarından vazgeçmesi gerektiğini ilan edenler, ellerinden Filistin bayraklarıyla protestolara katılan Siyonizm karşıtı Yahudiler, Filistinlilerle hemen empati kuran Amerikan yerlileri, ayrımcılığın ne olduğunu bilen ve bunu iliklerine kadar yaşamış Siyahiler, coğrafi olarak ne kadar uzak olsalar da vicdanlarının sesine kulak veren Uzakdoğulular, İngiliz aklının nasıl çalıştığını yakinen bildikleri için içleri daha bir yanan İskoçlar, İrlandalılar bize bir şey anlatıyor aslında: İsrail yönetimi bir avuç Filistinliden kurtulmak isterken, yeryüzünün bütün vicdanlı insanlarını Filistinli yaptı… Gazze’deki 2 milyon Filistinliden kurtulmak isterken İsrail, dünyanın farklı ülkelerinden milyonlarca gönüllü Filistinliyi buldu karşısında. Ve şimdi bu milyonlar, ana akım medyanın göstermek istemediği, göstermekten kaçındığı, çarpıttığı gerçeklerin peşine düşmüş durumda. Evet, suskunluk sarmalı, en inceldiği yerden koptu. İsrail yanlısı büyük sermaye grupları tarafından yönetilen dünya medyası, yüz yıldır çarpıtılmış bir gerçeğin masalını anlatıyordu, bu masala inanmaya zorlanan halklar da suskunluk sarmalına dâhil oluyordu. Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann’ın geliştirdiği “Suskunluk Sarmalı” modeline göre bir kişinin savunduğu fikir, mensubu olduğu toplumun “genel geçer” kabul ettiği görüşlere uygun değilse, bu kişi toplumdan dışlanma korkusu nedeniyle konuşurken kendini kısıtlar veya fikrini söylemekten vazgeçer. Aynı kişi fikrinin (veya kendi fikrine yakın görüşlerin) toplum nezdinde yaygınlaşmaya başladığını sezerse, bu kez fikrini yüksek sesle söylemeye başlar. İşte bugünlerde yaşanan da aynen bu; yıllardır suskunluk sarmalına hapsolmuş insanlar, bu sarmalın içinden çıkmaya, gerçekleri dile getirmeye, İsrail işgaline karşı argüman geliştirmeye, Filistin’in yanında durmaya çekinmiyorlar artık. 1973 yılında İsveçli bir müzik grubu tarafından ilk kez seslendirilen “Leve Palestina” şarkısının 50 yıl sonra tüm dünyada Filistin mücadelesinin sembolü haline gelmesi de bu sarmalın infilak ettiğinin en büyük kanıtı.
Gazeteleriyle, televizyonlarıyla, dergileriyle İsrail’in yaptıklarını görmezden gelmeyi alışkanlık haline getiren dördüncü kuvvet medyanın ısrarla, olayların 7 Ekim’de başladığını savunması, İsrail’in çarpıttığı gerçeklere dört elle sarılması, İsrail saldırganlığına karşı çıkan herkesi antisemitizm ile suçlaması, azımsanmayacak sayıdaki bir kitleyi kandırmaya yetmiyor. Gerçeği fark edenlerin sayısı hızla artıyor. “Beşinci kuvvet” olarak kabul edilen sosyal medyanın milyonlarca kullanıcısı, bu farkındalığı cesur bir şekilde dillendiriyor. İsrail yanlısı duruşundan taviz vermeye yanaşmayan geleneksel/ ana akım medyanın aksine sosyal medyanın bu görece özgürlükçü duruşu sayesinde suskunluk yerini topyekûn bir uyanışa bırakmış durumda. Ancak sosyal medya da son günlerde cendereye alınmaya çalışılıyor. En çok tercih edilen popüler sosyal medya platformlarının, Filistin yanlısı gönderilere sansür uygulamaya başladığı, Gazze ile ilgili paylaşımların gösterim sayısının kısıtlandığı, Filistin yanlısı paylaşım yapan hesapların antisemitizm suçlamasıyla kapatıldığı görülüyor. Gazze’deki katliamın özellikle X (Twitter) üzerinden dünyaya duyurulmasından rahatsız olan büyük şirketlerin X’e reklam vermeme kararı almasının ardından platformun sahibi Elon Musk’ın “Nehirden denize Filistin özgür olacak” sloganının X’te kullanımının yasaklanacağını duyurması da beşinci kuvvetin de sesinin kısılamaya çalışıldığını gösteriyor.
Ölümler üzerinden dahi çifte standardını gösteren; İsrailli siviller için “öldürüldüler”, Filistinliler içinse “öldüler” ifadesini kullanan gazetelere, Arap ve Müslüman her konuğuna “terör saldırılarını kınıyor musunuz?” sorusunu sormaktan bıkmayan gazetecilere, İsrail’in kendini savunma hakkı vardır argümanına sığınarak herkesi antisemitizm ile suçlayan siyasetçilere karşı milyonlar, kendi sözlerini söylüyor. Bakalım bu kez nasıl bir sonuç çıkacak, hep birlikte göreceğiz.