Görüşler

27 Mayıs darbesi ve Beyaz Zambaklar Ülkesi

27 Mayıs darbesi ve Beyaz Zambaklar Ülkesi

Avukat Abbas Bilgili, 27 Mayıs’ın 63’üncü yılında darbenin yansımalarına ilişkin değerlendirmede bulunuyor.

27 Mayıs 1960 Darbesi sonrasında, halk ilk günlerde darbeyi yapanları tanımıyordu. Darbeden 17 gün sonra 38 kişilik Millî Birlik Komitesi (MBK) üyelerinin kimler olduğu açıklandı. Emir komuta zinciri olmayan komite üyeleri farklı rütbelerdeydi. İçlerinde yüzbaşı da vardı, general de! Cumhuriyet gazetesi MBK üyelerini tanıtmak amacıyla bir röportaj dizisine başladı. 16 Temmuz 1960 günü Cemal Gürsel ile başlayan dizi, 11 Ağustos 1960’ta Rıfat Baykal ile sona erdi.

Röportajı yapanlar ünlü yazarlar; Yaşar Kemal, Cevat Fehmi Başkut ve Ecvet Güresin idi. Yazarlar MBK üyelerine çeşitli konularda sorular yöneltiyorlardı. Hangi kitapları okudukları da sorulan sorular arasındaydı.

Yaşar Kemal, Yüzbaşı İrfan Solmazer’e etkisinde kaldığınız birkaç kitap adı verir misiniz diye sorduğunda, “Beyaz Zambaklar Memleketinde, Sakarya adlı piyes ve Kral Oidupus” cevabını almıştı.

Aynı yazar Binbaşı Vehbi Ersü’nün gençliğinde bağlandığı kitaplar için “Beyaz Zambaklar Memleketinde” ismini yazıyor. Yarbay Mustafa Kaplan’ın Çalıkuşu’nu çok sevdiğini, Beyaz Zambaklar Memleketinde’yi çok okuduğunu belirtiyor. Yüzbaşı Kâmil Karavelioğlu, sevdiği kitapları “Yaban, Beyaz Zambaklar Memleketinde, Çalıkuşu” olarak belirtiyor. Gazeteci Ecvet Güresin’e cevap veren Binbaşı Emenullah Çelebi “öğrencilik sıralarında birkaç defa okuduğum ve etkisinde kaldığım “Beyaz Zambaklar Memleketi” ismindeki meşhur kitapta görülen, hayatın ve cemiyet düzeninin memleketimizde de gerçek olması”nı arzu ettiğini söylüyor. Dönemin etkili gazetecilerinden ve darbeyi de destekleyen Metin Toker, Cumhuriyet’te yayınlanan bu söyleşilerden dolayı, darbecilerin kültür düzeyini küçümseyen ifadelerle değerlendirme yapmıştır. Toker diyor ki; “Cumhuriyet gazetesi kendileriyle teker teker mülakat yaptığında, üzerlerinde en fazla hangi kitabın tesir ettiği sorusuna “Pollyanna” ve “Beyaz Zambaklar Memleketinde” cevabını vereceklerdir. Gerçekten de, o devrede başta Gürsel’in kendisi, bir askeri ihtilali başarıya ulaştırmış bulunan kimselerin hemen hepsi birer Pollyanna’dırlar ve bütün güçlüklere o iyimser küçük kızın gözüyle bakmaktadırlar.” Gazeteci Cüneyt Arcayürek de darbecilerin okuduğu kitapları; Nutuk, Pollyanna, Beyaz Zambaklar Ülkesinde ve Akis Dergisi olarak sayıyor ve “Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabını çok beğenmişlerdi” diyor. ABD’li siyaset bilimci William Hale de Metin Toker’in iğneleyici üslubuna da değinerek şöyle bir değerlendirme yapıyor;

1940’lar ve öncesinde askeri okullarda okuduklarında, Atatürk devrimlerinin eleştirel olmayan amentülerinin dışında her türlü siyasi okuma malzemesi müfredat programlarından dışlanmıştı. Siyaseten uzun süreli yalıtılmışlıkları, rahatsız edici derecede siyasi saflıklarına yol açmıştı. Okudukları en gözde kitaplar Polyanna ve Ak Zambaklar Ülkesinde gibi romanlardı. Gazeteci Metin Toker’in iğneleyici bir şekilde belirttiği gibi, “hemen hepsi birer Polyanna’dırlar ve bütün gözleklere o iyimser küçük kızın gözüyle bakmaktadırlar.” Öyle görünüyor ki, bu saflık albaylar, binbaşılar ve yüzbaşılar kadar generalleri de etkiliyordu. Anlaşılıyor ki, darbecilerin Cumhuriyet’e verdikleri röportaj, onları bazı yazarların diline düşürmüştü. Şevket Süreyya Aydemir de bu söyleşiden bahsetme ihtiyacını duymuş ve kültür düzeyleri konusunda hayli aşağılayan ifadeler kullanmıştı. Onların çoğunun okuduğu kitabın Beyaz Zambaklar Memleketi olmasına değinirken, “Eh, sonra? Sonrası yok! Yahut bir veya ikisi Pollyana’yı okumuş. Hani şu masum genç kızın hikayesini!” dedikten sonra “Genç yaşta öğretmen okulları öğrencileri veya öğretmenler için, iki saatte okunacak çekici bir eser. Ama ihtilalcilere vereceği hiçbir şeyi yok. (…) O halde, bütün hayatında ve ders kitapları dışında nasılsa bu küçük esercikten, müstakbelin ihtilalcileri hangi dersi, hangi kültürü alabilirlerdi?” Şevket Süreyya, devamında MBK üyesi Suphi Karaman’ın “Sonra ne yapabilirdik ki? Biz bir şey okumamıştık, bir şey bilmiyorduk ki, bizden ekonomik, sosyal işler, reformlar beklensin!..” dediğini belirtiyor. Anlaşılıyor ki, darbeci subaylar fazla kitap okumamışlardı ve çoğunun okuduğu ve sevdiği kitap ise Beyza Zambaklar Ülkesinde isimli, Finlandiya ile ilgili bir küçük kitaptı. Bu durum yabancıların dahi gözünden kaçmamıştı. Örneğin kitabın Rusçaya tercümesini yapan Marina Vituhnovskaya, kitapla ilgili hazırladığı açıklayıcı giriş metninde şu ifadeleri kullanıyor:

“1960 yılında Türkiye’de General Cemal Gürsel idaresinde bir hükümet darbesi yaşandı. Bu olaydan birkaз ay sonra darbeye katılan subaylar arasında dünya görüşlerinin ve eğitim düzeylerinin açıklanması amacıyla bir anket yapıldı. Sorulardan biri şöyleydi: Sizin üzerinizde en çok etki bırakmış olan kitap hangisidir? Büyük kısmının yanıtı şöyle oldu: Beyaz Zambaklar Ülkesinde.”

Rus çevirmenin “anket” dediği şey, az önce bahsettiğimiz Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan söyleşiler olmalı. Çünkü böyle bir anket yapıldığı bilgisi yok. Görüldüğü üzere bizim 27 Mayıs darbecilerinin çoğunun ortak özelliği fazla kitap okumamış olmaları ve okudukları ortak kitap ise Beyza Zambaklar Ülkesinde.

Durumun neden böyle olduğunu, darbecilerden Orhan Erkanlı yazdığı anılarından anlamak mümkün. Erkanlı, o dönemin askerleri için şu saptamayı yapıyor:

“Asker sınıfı kapalı bir hayat yaşar, sivil muhitlerle teması çok azdır. Bütün ömürleri evleriyle kışlaları arasında geçer, esasen evleri de kışlalarının bir devamıdır. Günün yirmi dört saatini hep aynı çevre içinde ve hep aynı kişilerle geçirirler. Bu yaşantı onları aynı fikirler, görüşler, şikayetler ve sonuçlar etrafında toplar. Birbirinden binlerce kilometre uzakta olan iki garnizonun mensuplarına aynı soruları sorarsanız, alacağınız cevaplar % 90 birbirinin benzeri olacaktır.” Belli ki, o dönemde subaylara bu kitabın okunması konusunda bir telkin veya tavsiyede bulunulmuş. Kitabın Türkiye’deki serüvenine baktığımızda bunu anlamak mümkün. Şöyle ki, kitap Türkiye’de ilk defa 1928 yılında yayınlandı. Atatürk’ün kitabı okuyarak okulların ve özellikle de askerî okulların müfredatına alınmasını istediği belirtilmekte ise de, bu bilginin doğruluğu biraz kuşkulu. Atatürk’ün kitabı okuyup okumadığı kesin olarak bilinmiyor. Ancak 1930 yılında Maarif Vekaleti (Millî Eğitim Bakanlığı) tarafından ikinci baskısının yapılıp okullara dağıtılmış olmasının Atatürk’ten habersiz olamayacağı düşünülmektedir.

Henüz beş yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti’nin ruh halinin, Finlandiya’nın kalkınmasını basit bir dille anlatan bu küçük kitabın ruhuna uygun düşeceği anlaşılabilir bir durum. Rus ve Hıristiyan bir din adamı olan kitabın yazarı Grigoriy Petrov’un kitabı ilk defa 1923 yılında Sırpça, 1925’te Bulgarca ve 1928’de Türkiye’de basılmış. Nitekim kitabın en çok etkili olduğu ülkeler Türkiye, Bulgaristan ve Yugoslavya gibi Balkan ülkeleri olmuş.

Bataklıklar ve kayalıklar ülkesi Finlandiya’nın kalkınmasını ana eksene alan kitabın ana temasının “çalışmaya övgü” olduğunu söyleyebiliriz. 13’üncü yüzyıldan itibaren İsveç’in egemenliğine giren Finlandiya, 1809 yılında Rusya’ya bağlı özerk bir yönetim haline geldi. Özerk dönemde İsveç’ten kalan Anayasa ve yasalar yürürlükte kaldı. O dönem Rus insanındaki dağınıklık ve tembelliğe vurgu yapılarak Fin halkının kalkınma çabasının destansı biçimde anlatıldığını görüyoruz.

Finlandiya’nın kalkınmasında önemli rol oynayan Snellman üzerinden bir anlatım tercih edilmiş. Kitapta, çalışma olgusu o kadar ön plana alınıyor ki, örneğin gençliğin “uçarı” olması eleştiriliyor. “Halkı eğitmek” sürekli vurgulanan bir husus. Futbol ağır şekilde eleştirilmekte ve “ruhsal bir hastalık” olduğu vurgulanmakta. Kitapta “tek yapmamız gerekenin çalışmak olduğu” sürekli vurgulanıyor.

Dikkat çeken yönlerden biri de abartılı bir ordu övgüsünün olması. Ordu, halk için en iyi, en soylu ve en sorumlu okul olabilir deniyor. Ordunun kendine has bir fedakârlık tarikatı olduğu belirtiliyor. Kışlaların halk için bir okul vazifesi gördüğünü, subayların askerlerin öğretmeni olduğunu, kışlada kendi hayatlarını inşa ettiklerini, kışlaya odun gibi gelip canlı güçlü bir ışık ve ateş gibi döndüklerini, askerlerin binlerce akıllı makine gibi olduklarını belirtiyor. Kışlanın, gençleri ailelerden daha iyi adam ettiğini de okuyoruz.

Belli ki, askere askerlikten daha fazlası veriliyor. Bu durumun bizdeki “asker millet” söylemi ile örtüştüğünü söyleyebiliriz. Genç cumhuriyetlerin başlangıç yıllarındaki ulus inşası ve kalkınma açlığı dönemleri için kitaptaki vurgu anlaşılabilir bir durum. Ancak bireyselliği yok edecek derece bir çalışma olgusunun günümüzdeki geçerliliği tartışılabilir. Çünkü günümüzde giderek çalışma saatlerinin ya da günlerinin azaltılarak bireylerin kendilerine zaman ayırması düşüncesi ön plana çıkmaya başlamıştır. Kitapta askere ve kışlaya yüklenen görevin ise bugün için anlamını giderek yitirdiği ve “asker millet”ten “profesyonel ordu”ya geçiş sürecinin yaşandığı bir hakikat.

Akademisyen Mete K. Kaynar’ın Beyaz Zambaklar Memleketi ve İhtilвlin Mantığı başlıklı makalesinde kitabın çalışma ile ilgili bazı bölümleri alıntılanarak, 27 Mayıs Darbesi eleştirilmektedir.12 Belli ki Mete K. Kaynar, kitabın özünü oluşturan ana düşüncesinin darbecilerin dünyası ile uyumlu olduğu kanaatini taşıyor. Esasen çalışmanın bir erdem olduğu, genel kabul görmektedir. Ancak 1920’lerin, 30’ların dünyası ile bugünün dünyası ve bugünkü çalışma ilişkileri oldukça farklıdır. Kitaptaki önerileri bugünkü yaşantımıza uygulamaya kalktığımızda önemli kısıtlamaların olduğunu görürüz. Durum böyleyken, günümüzde Beyaz Zambaklar Ьlkesinde’nin çok sayıda yayınevi tarafından yayınlandığı ve alıcısının da olduğu görülüyor. Bunu belki nostalji, belki liberal demokrasinin tam içselleştirilmemiş olması ile izah etmek gerekir.

1 Mithat Atabay-Yağmur Sayın, Demokrasi Özleminden Demokrasi Arayışına 27 Mayıs, Paradigma Akademi Yayınları, Çanakkale 2021, s. 78, 79
2 Mithat Atabay-Yağmur Sayın, age, 100
3 Mithat Atabay-Yağmur Sayın, age, 126
4 Mithat Atabay-Yağmur Sayın, age, 133
5 Mithat Atabay-Yağmur Sayın, age, 138
6 Metin Toker, İsmet Paşa’yla 10 Yıl, Akis Yayınları, 1. Baskı, 1967, Cilr 3, s. 19
7 Cüneyt Arcayürek, Yeni Demokrasi Yeni Arayışlar, Bilgi Yayınevi, 2. Baskı, Ankara 1985, s. 198
8 William Hale, Türkiye’de Ordu ve Siyaset, Çeviren: Ahmet Fethi, Alfa Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2014, s. 161
9 Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, 3. Cilt, Remzi Kitabevi, 5. Baskı, İstanbul 1988, s. 476
10 Grigoriy Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Çeviren; Sabri Gürses, Alfa Yayınları, 6. Baskı, İstanbul 2019, s. 57, 58
11 Orhan Erkanlı, Anılar Sorunlar Sorumlular, Baha Matbaası, İstanbul 1973, s. 376
12 Mete K. Kaynar, “Beyaz Zambaklar Memleketi ve İhtilâlin Mantığı”, (Editör: Tolga Ersoy-Haydar Çetinbaş, 27 Mayıs Darbesinin Anatomisi içinde s.23-55, Özgür Üniversite Yayınları, 1. Baskı, Ankara2010)

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir