Erdoğan'dan Öcalan'ın çağrısına ilk yorum: Öcalan-Demirtaş arasında iktidar savaşı var

Erdoğan'dan Öcalan'ın çağrısına ilk yorum: Öcalan-Demirtaş arasında iktidar savaşı var

Sosyal medya ve televizyon ortak yayınında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Ekrem İmamoğlu'nun Ordu'da yaşadığı vali kriziyle ilgili, "Hakaret cezası belli bir süreyi aşarsa İmamoğlu başkan olsa dahi, başkanlığı düşecektir" dedi. Erdoğan, Öcalan'ın HDP'ye 'tarafsız olun' çağrısıyla ilgili de, "Öcalan-Demirtaş arasında iktidar savaşı var. PKK'nın bir kanadı CHP'ye destek veriyor. Diğer kanadı üçüncü yol diyor" dedi.

Vahdettin Köşkü'nde düzenlenen sosyal medya ve televizyon ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Erdoğan, AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun katıldığı ortak canlı yayını nasıl bulduğuna yönelik soru üzerine, söz konusu yayını beğenmediğini söyledi.

Yayında objektif bir yönetim anlayışının olmadığını söyleyen Erdoğan, "Dakikalardan, soru soruş şekillerine varıncaya kadar, ciddi bir tarafgirlik söz konusuydu ve bu tarafgirlikle kalmayıp bir de tabii sonradan o soru soruş şekillerinde bile bazı tarafgirlikler çok somut ortaya çıkıyordu." dedi.

Erdoğan, söz konusu yayında moderatörün CHP adayına "Başkan", Binali Yıldırım'a ise "başkan adayı" diye hitap ettiğini ifade ederek, "Bu çok çok önemliydi. Canlı yayın boyunca iki adayın konuşma süresinde eşitsizlik göze çarptı. O da çok önemliydi. İki adayın konuşma süresine baktığımız zaman güya çok dikkatli takip edilmesine veya 'buna ben çok dikkat edeceğim ve her iki adaya da bu noktada dikkatli süreleri kontrol edeceğim' demesine rağmen bunlara dikkat edilmemiştir. Eşit süre verilmedi. Mesela Sayın Yıldırım'a bütün bu süre içinde 4 dakikada az süre tanımıştır. Bunların hepsini dakika dakika bizler masaya yatırdık. Çok daha ilginç bir şey, Sayın Yıldırım'ın sözleri zaman zaman kesilmiş ama rakibinin ise böyle bir sıkıntısı olmamıştır. Burada da yaptığımız tespitler de şu, burada rakamları göstererek özellikle 10 kez CHP adayının müdahaleye uğradığını görüyoruz ama Yıldırım'ın 26 kez sözü kesildi. Halbuki bir moderatör olduğunda konuşmacılar, konuşması ne kadar fazla kesilirse o da oradaki iradesini veya sunumunu o değerini kaybeder ve o akış ortadan kalkar. Burada da bunu maalesef yaşadık ve gördük." değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, programdan 3 gün önce bir otelde moderatörün CHP adayıyla görüştüğünü anlatarak, şöyle devam etti:

"Birisi diyor ki, '5 dakika, 10 dakika görüştük', öbürü '15 dakika filan' sonunda iş ortaya çıktı, 45 dakika bunların orada görüşmesi var. 45 dakika orada görüşürken de bütün doneler, ne tür sorular sorulacak ki bu tamamen bir soru çalma sanatıdır. Bu, tamamen FETÖ'cülerin işidir. Çok ilginçtir, moderatör soruyu soruyor, sorduktan sonra da oradan, o başlıklara göre o karton çıkarılıyor o gösteriliyor. Bu denli bir hırsızlık olur mu? Böyle de 'çok doğru, çok adil bir moderatörlük yaptım' nasıl diyeceksin? Bunlar dersi 45 dakika çalıştılar, soruları vesaire hepsi. O kutucukların da hepsinin biz resimlerini aldık ve orada bu resimler nasıl çekildi, nasıl bunlar önceden hazırlandı... Çünkü soru soruluyor ve soru sorulduğu anda hemen bu çıkıyor ve cevabını da ona göre veriyor. Şimdi bu adil bir tartışma olamaz. Nitekim adil olmaktan çıktı. Tabii bu hem siyasi, hem ahlaki değerlere ters bir tartışma halini aldı. Ben mesela Sayın Dündar'la Baykal döneminde bizim bir tartışmamız olmuştu ve biz o tartışmamız da CHP adına Sayın Tan'la görüşmüştü, Uğur Dündar'la benim adıma Ömer Çelik Bey görüşme yaptı. Ve her ikisiyle de görüşmeler yaptı, konuştular vesaire... Ondan sonra biz programa çıktık ve hakikaten çok da güzel bir tartışma oldu. Daha sonra değerlendirmeler noktasında da gayet güzel değerlendirmeler yapıldı. Ama hiç buna benzer olumsuz şey de o zaman olmadı."

"Bir moderatörün ne soracağı belli olabilir mi? Sürpriz bir soruyla moderatör karşınıza çıkabilir. Sürpriz soruyla karşımıza çıkınca ne yapacaksınız?" diyen Erdoğan, "Şimdi nedir? Bu, bir moderatör olarak kendini bitirmiştir. Bundan sonra kalkıp da bu tür şeyler de... Mesela bana da soruldu 'Ne yapalım' diye ben farklı isimler vermiştim ama bu isimler adaylar tarafından herhalde makul karşılanmadı ve iş bu noktaya geldi. Şimdi tabii öyle veya böyle o akşamki tartışmanın da hasılasını pazar günü sandıklarda göreceğiz. İster buralarda hırsızlıklar, şunlar bunlar olsun. Öyle veya böyle bu netice kendini çok açık net zaten gösterecek." diye konuştu.

BİR MODERATÖR OLARAK KENDİNİ BİTİRMİŞTİR

Orada bu resimler nasıl çekildi, önceden hazırlandı? Soru soruluyor, oradan hemen o çıkıyor ve cevabını da ona göre veriyor. Bu adil bir tartışma olmaz. Nitekim adil olmaktan çıktı. Hem siyasi, hem ahlaki değerlere ters bir tartışma halini aldı. Ben sayın Dündar'la Baykal döneminde bizim bir tartışmamız olmuştu. Biz o tartışmamıza CHP adına sayın Tanla, Uğur Dündar'la görüşmüştü. Benim adıma Ömer Çelik görüştü. Biz programa çıktık. Çok da güzel bir tartışma oldu. Gayet güzel değerlendirmeler yapıldı. Buna benzer olumsuz şeyler olmadı.

Bir moderatör olarak kendini bitirmiştir. Bana da soruldu 'ne yapalım' diye. Ben farklı isimler vermiştim. Bu isimler adaylar tarafından makul karşılanmadı ve iş bu noktaya geldi. Öyle veya böyle o akşamki tartışmanın hasılasını Pazar günü sandıklarda göreceğiz. Bu netice kendini çok açık net kendini gösterecek. Ordu valisi konusu, polislerle ilgili konular, sandıklarla ilgili çeşitli hırsızlıklar vesaire. CHP adayının böyle bir görüşmeyi bir otelde gelip 45 dakika otelde yapması CHP adayının ne denli sorumsuz olması açısından çok önemli. Mesela Binali Yıldırım beyle de böyle şeyler söylediler. Moderatör bunun olmadığını söyledi. Her şey zaten çok açık net ortaya çıkmış oldu.

Biz uzun zamandır sayın Uğur Dündar'la yaptığımızdan bu yana böyle bir şeye ben hiçbir zaman girmedim. Girmeyişimin sebebi bu tür endişeler. Her şeyde bir sıkıntı, bir bozukluk var. Kimisi hakikaten dürüst davranır kimisi de. İdeolojik yaklaşımlar bu tür tartışmaları bozuyor. Ben o zamanki daha yeni bu sürecin içerisindeydim. Sayın Baykal benden çok çok deneyimli, tecrübeli lider olmasına rağmen biz onunla o tartışmayı yaptık.

Herhangi bir sıkıntı yaşanmadan öyle bir tartışmayı yaptık. Bir lider olarak bu tür tartışmalara girerim. Mesela Rusya'da, Amerika'da nasıl oluyor, oluyor mu? Hepsini aldık inceledik. En son Trump ve Clinton tartışmasını aldık. Ben danışmanıma ve aynı şekilde Mahir Bey'e de buradan hareketle tartışma olsun dedik. Ama öyle olmadı.

'GİRMEYİŞİMİN SEBEBİ BU'

Gazeteci Uğur Dündar'la yaptıkları görüşmeden bu yana böyle bir şeye hiçbir zaman girmediğini anlatan Erdoğan, "Neden girmediniz?" sorusu üzerine şöyle devam etti:

"Girmeyişimin sebebi bu tür endişeler. Çünkü her şeyde maalesef bir sıkıntı, bir bozukluk var. Artık ideolojik yaklaşımlar bu tür tartışmaları bozuyor. İdeolojik tartışmalardan arındırılmış acaba bir tartışma olabilecek mi? Yoksa ben o zaman ki daha yeni bu sürecin içerisindeydim. Sayın Baykal benden çok çok deneyimli, tecrübeli bir lider olmasına rağmen biz onunla o tartışmayı yaptık ve herhangi bir sıkıntı şu, bu yaşanmadan böyle bir tartışma yaptık. Bugün de, yarın da artık belli bir deneyime sahip bir lider olarak ben herkesle bu tür müzakerelere, tartışmalara girerim. Bütün mesele, işte şimdi burada da gördüğümüz gibi bir moderatör olayındaki neticedir."

VALİMİZ BU İŞİ YARGIYA TAŞIMA KARARLILIĞINDA"

Ordu Havalimanı'nda yaşanan olayın hatırlatılmasının ardından yöneltilen "Sandık ve milli iradeyle var olmuş bir siyasi lidersiniz. Burada sanki seçilse bile başkanlık verilmeyecek gibi bir algıdan söz ediliyor. Bu algı doğru bir algı mıdır? Bu konuda yaklaşımınız nedir?" sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi: 

"Burada hukuki durum ne ise bu küfrün karşılığı ne ise bununla ilgili olarak Sayın Valimiz kendisine yapılan küfürle ilgili olarak, bu işi savcılığa, yargıya taşıma kararlılığında. Sağ olsun burada seçimin ardından bu savcılık müracaatını yapma ferasetini de gösterdi. Burada kararı kim verecek? Yargı verecek. Yargı bu konuyla ilgili olarak, yani bu ülkenin valisine 'it' demenin ne olduğunun yasal olarak kararını verecek merci odur. Burada zaten yasalarımızda bir ilin valisine, yöneticisine bu tür küfürlerin karşılığı oralarda belli. Kaç yıldan kaç yıla, bu belli.

Ben burada büyük bir ispat yapacağım. Ben İstanbul'un büyükşehir belediye başkanıydım değil mi? Bu daha belediye başkanı seçilmeden böyle bir şey yaptı. Ben İstanbul'un büyükşehir belediye başkanıyken okuduğum bir şiir sebebiyle mahkum oldum. Bu mahkumiyetimle benim elimden belediye başkanlığımı aldılar mı? Aldılar. Bu ise henüz belediye başkanı olmadan, bir ilin valisine küfrediyor. Ben küfretmedim. Devletin resmi yayın organlarında yer alan bir şiiri okudum ve bundan mahkumiyet aldım 10 ay. 4 ay 10 gün yattım. Ama elimden neyi aldılar? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını aldılar." 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, cezaevine girmeden bir süre önce Ahmet Hakan ile Feshane'de bir program yaptığını ve Hakan'ın kendisine "Sizin yerinize gelecek olana kefil misiniz?" sorusunu yönelttiğini anlattı. Erdoğan, bu soruya "Siyasette babam bile olsa, kefil olmam. Ama ekonomik olarak gücüm neye yeterse o kadarına kefil olurum." dediğini aktardı.

"BELLİ SÜREYİ AŞAN BİR CEZAYI ALMASI HALİNDE DÜŞECEKTİR"

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Vali demek ne demek? Cumhurbaşkanının o ildeki vekili demektir. Siz, bir valiye 'it' derseniz, kusura bakmayın bunu kimse yemez. Ben de bir Cumhurbaşkanı olarak valime sahip çıkmak durumundayım. Onu yedirtmem. Polislerimize aynen orada yanındaki bir başkası 'şerefsizler' diye hitap ediyor. Bu polisler kim? Yarın eğer sen buranın başına geçecek olursan bunlar senin koruman olacak. Sen bu korumalarına 'şerefsiz' dedirtiyorsun.

Bunların en iyi bildiği iki şey var. Algı operasyonu yapmak ve mağduriyet maskesi giymektir. Devletin valisine hakaret edeceksin, polisin üzerine yürüyüp küfür edeceksin. Sonra mağdur edebiyatı yapacaksın, böyle bir şey olmaz. Bu, hukuk içinde olacak olan bir şey. Benim orada zaten yapamaz dediğim bir şey yok. Yargı böyle bir şeyi verdiği takdirde, vermesi halinde zaten bu düşer. Hele hele bir konu var ki o da şudur, özellikle bu tür yargı süreci içinde belli bir süreyi aşan bir cezayı alması halinde bu düşecektir. O süreyi aşmazsa zaten görevine devam eder."

"BENİM NASIL DÜŞTÜYSE, ONUN DA BELEDİYE BAŞKANLIĞI DÜŞER"

Bu sürecin, seçildikten sonra valinin savcılığa müracaatı ile başlayacak olan bir süreç olduğunu aktaran Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Bu da görevi ihmal değil, görevi kötüye kullanmaktır. Göreve gelmeden bu işi yapması suretiyle o cezayı aldığı anda bir defa bu benim kanaatimdir, yargı da bu kararı verirse, belediye başkanlığım benim nasıl düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer. Ben yaşadım çünkü. Ben yaşadığımı söylüyorum. Bana bu cezayı verdiler. Şiir okuduğum için verdiler. Belediye başkanlığım 4 yıl 6 ay gibi bir süre geçmişti, düştü. Benden sonra seçim yapıldı mecliste, bir başka arkadaşımız başkan seçildi. Onunla süre tamamlandı."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ordu Havalimanı'nda valiye yapılanların görsel ve yazılı kayıtlarını gördüklerini anlatarak, "Halk şunu da söylüyor; 'Bir Cumhurbaşkanı olarak siz, valinizin izzetini korumayacak mısınız, valinize sahip çıkmayacak mısınız, valinizi böyle ortada bırakacak mısınız?' Bırakamayız. Ona da sahip çıkmak bizim öncelikli görevlerimiz arasındadır." dedi.

MURSİ'NİN VEFATI SONRASI CHP TROLLERİ DEVREYE GİRDİ

Mursi'yi içeri alındıktan kısa bir süre sonra bu CHP'nin trolleri benimle ilgili 'Erdoğan'ın akıbeti de Mursi gibi olacak' dediler. Bu sürekli devam etti. Şimdi de aynı şekilde Mursi adeta orada 20-25 dakika çırpınırken en ufak müdahale olmadığı halde yine bu troller devreye girdiler 'Erdoğan'ın akıbeti de aynen Mursi gibi olacak' dediler.

 Pazar günüyle alakalı olan bir zihniyet çalışması, bir yanda Sisi tarafları var, ki bunlar Erdoğan'ı oraya oturtuyorlar, bir tarafta da Binali Bey'in durumu var. Bizler de Mursi zihniyetini bunların anlayışına göre temsil etmiş oluyoruz. Bugün Batı basının Almanya, Fransa, Hollanda Erdoğan'a niye saldırıyor? Bir zihniyet meselesinden dolayı saldırıyor. Alman medyasının saldırıların arkasında FETÖ, PKK, DHKP/C var. Bütün bunlar çok manidardır, üzerlerine ciddi manada gidilmesi gerekir.

BİNALİ BEY'İN ELİ 81 İLİMİZE DEĞDİ

Biz burada performansı değerlendirirken daha dinamik bir görüntü sergilemek, bir diğer tarafta da tecrübe, derinlik ve birikimiyle ağırlık serdeden bir aday olarak değerlendirmek. Binali Bey'in duruşunda bir olgunluk, derinlik var. İDO'dan genel müdür olarak yola çıkacaksın, milletvekili olacaksın, 10-11 yıl Ulaştırma Bakanlığı yapacaksın, Başbakanlık ve ardından Meclis Başkanlığı. 81 vilayetin her yerinde yollarından, altyapıdan havaalanlarına kadar Binali Bey'in elinin değmediği yer yok. Siz 25 senedir İstanbul'a ne yaptınız? Kim diyor? Rakibi söylüyor. İnsanın gözü varsa artık yapacak bir şey yok. Marmaray'ı, Avrasya'yı görmeyecek misinin? Öbür tarafta Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, bütün bunlar bitirilmiş olan yatırımlar.

Binali Bey'in yaptıkları yapacaklarının teminatı durumunda. Şimdi ihtiyarlara ücretsiz belediye otobüsünden bahsediyor. Biz bunu yaptık. Öğrencilere burstan bahsediyor. Belediye başkanıyken benim verdiğim bursu CHP yargıya taşıdı. Yargı veremez dedi ve kaldırıldı. Başbakan olduğumda biz bu bursu Başbakanlık'a bağladık. Sonra biz bunu Kredi Yurtlar Kurumu'na bağladık. Şimdi 500 TL veriyoruz. Şu anda yüksek lisansta mastır öğrencilerine bu rakam 750 TL. Doktora öğrencilerine ise şu anda 1.500 TL ücret veriyoruz. Burada yalan söylemeye, yapmadıklarınızı, yapamayacaklarınızı söylemeye gerek yok. Acaba sen belediyenin geliri ile bunları nasıl halledeceksin? Suya belli bir şey getiriyor, ücretsiz veya kısıntı diyor. İstanbul'u suya kavuşturan bu fakir. Benim dönemimde Istranca dağlarından, öbür taraftan Melen'den Anadolu yakasına su getirdik. Öbür taraftan boğazın altından boru yerleştirildi.

İstanbul sıradan bir şehir değil. Benim dönemimde 8, 8,5 nüfusa sahipti. 1994-99 arasında maliyetler belli bir fiyatta ise bu şu anda aynı bedele bunları çıkartmanız mümkün değil. Buradaki yatırımın bedel ve maliyetleri o günden bu güne çok daha fazlasıyla artmıştır. Altyapı noktasında yapılması gerekenler çok daha farklı bir şekilde artıyor. Biz İstanbul'u aldığımızda altyapılar, alt geçitler, üst geçitler, kavşak düzenlemeleri başladı. Ben geldiğimde Ikarus otobüsleri vardı. Aman Yarabbim dökülüyorlardı! Mazotlu bezlerle temizlenir. İçeri girdiğiniz zaman mazot kokusundan durulmazdı. İETT'de arkadaşlarla oturdum, 'Gelin Mercedes, MAN, BMC otobüsleri alalım' dedim. Benden sonra arkadaşlarım metrobüs sistemini kurdular. Metroyu yapmak kolay bir iş değil. Şu anda her tür metro yatırımı şu anda İstanbul'da var. Bunları yapan AK Parti belediyesi. Üsküdar'dan biniyorsunuz, Çekmeköy'e geliyorsunuz. Vatman falan yok, uzaktan kumanda ile gidiyor.

ÖCALAN'IN ÇAĞRISI... PKK'NIN BİR KANADI CHP'YE DESTEK VERİYOR

Şuanda dağdakilerin nasıl açıklamalar yaptığınız biliyoruz değil mi? Millet İttifakı'nın adayına destek çağrılarını, 31 Mart öncesinde de izlemiş, duymuştuk. Özellikle Demirtaş'ın yaptığı Twitter açıklamalarını, 7 ayrı açıklama var, biz de öğrendik. Nereye yapıyor, çok açık ve net CHP adayına destek veriyor. Burada da Apo'nun yaptığı açıklama da ilginçtir.

Burada aslında bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında tabi HDP, PKK kanadında yaşanan bu savaş, Öcalan ve Demirtaş noktasında da ciddi bir iktidar noktasında da kayma gösteriyor. Daha da bu işin içerisinde. Ben bunu daha ileri taşıyorum, Avrupa'da. Bu süreç içinde Öcalan kendi iktidarını bunların hiçbirine kaçırmak istemiyor. Bunla ilgili de çok sert açıklamaları var. Demirtaş'a hesap sormaktan tutun da... Onların kendisine ihanet ettiği inancında. Bu süreç içindeki açıklamada da 'Eğer siz beni destekliyorsanız, arkamdaki partiyseniz siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız. Bunlardan birine değil kendi tarafsızlığında olmalısınız' havası içinde. Böyle bir durum söz konusu. PKK'nın bir kanadı CHP adayına destek veriyor, bir kanadı 3. yol diyor. Binali Bey'in bunlarla bir ilgisi alakası yok. Zaten de böyle bir mesaj söz konusu değil. Biz sadece MHP ile kurmuş olduğumuz Cumhur İttifakıyla bunu götürüyoruz. Bunla ilgili de zaten desteğin gelmeyeceğini herkes biliyor. Burada bir liderlik mücadelesi var. Öcalan, Demirtaş'a ve dağa böyle mesaj veriyor. Ancak burada bir şeyin üzerinde durmak istiyorum. Özellikle Kürt kardeşlerime yönelik bir mesaj olarak, Diyarbakır Belediyesi önünde ağlayan annelerle dertleştim, o zamandan itibaren biliyorum ve bu oyuna gelmeyin diyorum. Eğer hizmetse Güneydoğu'ya da Doğu'ya da bu hizmeti getiren biz olduk. Onlar çukur, hendek açtılar sizi orada bu ilkelliğe mahkum ettiler. 

(Suriyeli mülteciler) Suriyeli mülteciler için Türkiye sınırına yakın uygun yerleri tespit edip TOKİ konutları oluşturacağız, oraya göndereceğiz.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN