Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Almanya Başbakanı Angela Merkel arasında yapılan görüşme sonrası iki lider ortak basın açıklaması düzenledi. Erdoğan, "Biz Libya’da askeri bir çözümün mümkün olmadığını her fırsatta söyledik. Ulusal mutabakat hükümetine destek vermek bir tercih değil yükümlülüktür." ifadelerini kullandı. Merkel ise "İdlib'den kaçmış olan insanların çadırda bulundukları ve onların durumlarına katkı sağlamak için maddi destek vermeye hazır olduğumuzu ifade ettik." açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Almanya Başbakanı Angela Merkel, ikili görüşme sonrası İstanbul'da ortak basın toplantısı düzenledi. Erdoğan ve Merkel, ikili ilişkiler haricinde bölgesel ve stratejik konuların da görüşüldüğünü belirtirken, Berlin'de düzenlenen Libya konferansına ilişkin ikili arasında polemik yaşandı.
Ortak basın toplantısında Merkel, Berlin'de düzenlenen Libya Konferansı'nda mutabık kalan 55 maddenin kabul edildiğini belirtirken, Erdoğan Libya Ulusal Ordusu lideri Halife Hafter'in bu maddeleri kabul etmediğini söyledi. Erdoğan, "55 maddeyi sözde kabul etmek başka bir şey, altına imzayı koymak başka bir şey. Hafter henüz buna imzayı koymuş değil. Bunları biz tamamiyle kabul olarak anlamıyoruz" derken, Merkel "Hafter de 55 maddeyi kabul ettiğini söylemedi, sadece ateşkesi kabul etti. Moskova'da olduğu gibi imzalamadı bu konuda haklısınız" yanıtını verdi.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Almanya'daki Türk toplumunun huzur ve refahı bizim için önemlidir. Onların kendilerini evde hissetmeleri bizler için çok önemlidir. Bu konuda Alman dostlarımızın atacağı bir çok adım bulunuyor. Geçtiğimiz aylarda terör örgütü yandaşları Türklere yönelik saldırılar düzenlediler. Bu saldırıları bir kez daha lanetliyorum. Bu eylemlerin demokratik bir hak gibi gösterilmesini anlamak mümkün değildir. Almanya'dan sorumluları cezalandırmasını bekliyoruz.
İDLİB'DEKİ VAHŞET SON BULMALI
"Türkiye ve Almanya göç konusunda Avrupa'nın önemli yükünü üstlenmiş bulunmaktadır. 4 milyon insanın yaşadığı İdlib rejimin ağır saldırılarına maruz kalmaktadır. Rejim sivil yerleşim yerlerini aralıksız bombalıyor. İdlib haklının insanı dramını hafifletmek için elimizden geleni yapıyoruz. Sayın Merkel'e bu konuda neler yaptığımızı, özellikle barınma konusunda, anlattık. İdlib konusundaki vahşetin son bulması için herkesin rejim üzerinde baskı kurması lazımdır.
LİBYALI KARDEŞLERİMİZİ YALNIZ BIRAKMAMAYA KARARLIYIZ
"Merkel'e Libya'da barış sağlanması için çabalarından dolayı teşekkür ediyorum. Türkiye olarak Almanya'nın bu inisiyatifine en etkin destek veren ülkeler arasında yer aldık. Talebi üzerine Libya'da meşru hükümete destek sağlamamızın amacı da kan dökülmesinin önüne geçmek ve siyasi zeminin harekete geçmesine katkı sağlamaktır. Darbeci Hafter ve destekçilerinin son birkaç gündür saldırılarını artırması, bu şahsın uzlaşı gibi bir niyeti olmadığını anlatmaktadır. Libyalı kardeşlerimizi bu zor gününde yalnız bırakmamaya kararlıyız.
"Irak ve İran'da da gerilimin arttığını görüyoruz. DEAŞ sonrası Irak'ın yeni bir kargaşa sürecine girmesine izin verilmemelidir. Taraflara sağduyu ve aklıselim çağrısında bulunuyoruz. Bölgesel konularda Almanya ile diyaloğumuzu artırarak devam ettireceğiz. Değerli dostum Sayın Merkel'e yeniden ülkemize hoş geldiniz diyerek sözü kendilerine bırakıyorum."
MERKEL: İDLİB İÇİN MADDİ KATKIDA BULUNABİLİRİZ
Merkel'in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Türk-Alman Üniversitesi'nin yeni kampüsünün açılışıyla önemli bir ana tanıklık ettik. Öğrenci sayılarının artmasıyla da ülkelerimiz arasındaki duruma önemli katkıları olacaktır.
"Buradaki yerleşik Alman şirketlerinin mesleki eğitime katkı sağlayabileceklerini konuştuk. Özellikle ticari ve ekonomik ilişkilerimizi ortak bir komisyonun devamıyla katkı sağlayabileceğimizi söyledik. İkili konular kapsamında yine Alman vatandaşı olan ve yurt dışına çıkış yasağı bulunan vatandaşların durumlarında bir ilerleme kaydetmek için görüşmeye niyetli olduğumuzu ifade ettik. Türkiye burada görevli Alman gazetecilerinin akreditasyonlarının bir an önce verilmesi de konuştuğumuz konulardan biriydi.
"İdlib konusuyla ilgili de orada kaçmış olan insanların çadırlarda barındığını, maddi katkıda bulunmak için hazır olabileceğimizi ifade ettik.
"Yasadışı insan kaçakçılığıyla ilgili olarak Almanya'nın da bazı maddi destekleri olacak. Yine gümrük birliğinin modernizasyonu kapsamında daha da iyi olabileceğini söylediler.
LLİBYA'DA SAĞLAM VE KALICI ATEŞKES İÇİN ÇABA HARCANMALI
"AB'de karar alabilmek için çoğunluk kararları gerekiyor. Suriye'deki siyasi konuları ele aldık. Siyasi olarak Anayasa komitesi başkanı Pedersen'in süreci devam ettirmesi gerektiğini düşündük. Bu tür gelişmelerin bu yılın ilk çeyreğinde devam etmesi gerektiğini konuştuk.
"Libya'da askeri komitenin tekrar bir araya gelmesi söz konusu. Artık kırılgan bir ateşkesin sağlam ve kalıcı bir ateşkese dönüşmesi için çaba harcanması gerekiyor. Sarraj'ın da sürece katkı sağlanması önemli.
TÜRKİYE'NİN MÜLTECİ POLİTİKASINI TAKDİR EDİYORUM
"Çok kapsamlı konuları ele aldık, ikili konuların yanı sıra bölgesel ve stratejik konuları ele aldık. Bizim Türkiye'nin mülteciler konusunda sağladığı desteği takdir ettiğimizi ifade ettik. 3,5 milyon mülteciyi kabul etmenin ne kadar önemli bir çaba olduğunu takdir ediyorum."
İkilinin açıklamaları sonrası soru-cevap bölümüne geçildi.
HAFTER'İN YARIN NE YAPACAĞI BELLİ OLMAZ
"Libya'da Türkiye ne zaman müdahale edecek? Türkiye silah ambargosuna uyacak mı?" sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:
"Biz şu anda oradaki askeri güçlere Libya'nın, özellikle Sarraj yanlısı güçlere eğitim vermek için TBMM'de de süreci tamamladık. Çıkardığımız yasal düzenlemeyle heyetimizi gönderdik, gönderiyoruz. Biz Sarraj'ı yalnız bırakmayacağız. Elimizden gelen desteği vermekte kararlıyız. Buradan giderken TBMM kararıyla askerimizi gönderiyoruz. Askerimiz orada bu eğitim çalışmalarına gerekli desteği verecek. 500 yıllık bir geçmişi olan Türkiye'nin Libya'ya mazisi, herhalde böyle bir hakkı doğurur. Biz bir terör noktasında herhangi bir tanınırlığı olmayan kişiye değil, Sarraj'a ki BM Güvenlik Konseyi'nin meşru olarak tanıdığı bir kişiye ve onun ordusuna böyle bir desteği veriyoruz. Hafter nasıl bu şekilde bazı ülkeler tarafından tanınıyor bunu anlamakta zorlanıyoruz. Moskova'da oraya çağırmışlardır, oradan kaçmışlardır adeta. Berlin'de açıklanan 55 maddelik metne de imzasını koymamış, koyacağı söylenmiştir. Aldığım bir bilgiye göre Rusya'nın 28'inden sonra katılacağına dair bazı şeyler söyleniyor. Tutarlı şeyler değil, bir insan bu tür desteklerle şımartılırsa, ki bu desteklerin arkasında BAE ve Mısır var, her türlü silah desteğini veriyorlar, Sudan'dan 5-6 bin civarında kara gücü söz konusu. Bütün bunlar olurken 500 yıllık mazisi olan Türkiye'yi Libya'ya davet eden dostlara hayır dememiz mümkün değildi. 55 maddeyi sözde kabul etmek başka bir şey, altına imzayı koymak başka bir şey. Hafter henüz buna imzayı koymuş değil. Bunları biz tamamiyle kabul olarak anlamıyoruz. Uluslararası diplomasi, hukuk anlayışımızda böyle bir durum söz konusu değil. Hafter'in de yarın ne yapacağı belli olmaz onu da size söylemiş olayım.
ERDOĞAN'DAN MERKEL'E 'HAFTER' MÜDAHALESİ
Merkel'in yanıtı ise şöyle oldu:
"Berlin Konferansı'nda tarafları destekleyen ülkeleri bir araya getirdik. Konferanstan beri, hatta daha önceki Rusya'daki görüşmeden beri çatışmalar azalmıştı. Şu anda askeri komitenin toplanması önemli. Bu anlaşmanın ötesinde bu komiteye öneri isimler bildirildi. Ben bütün çatışmaların hemen sonlanacağını beklemiyordum, kırılgan bir denge. Bu 55 maddenin kabul edilmesi çok önemliydi. Aslında bu maddelere uyulmaması doğal değil, zor bir süreç, biz de bu süreci takip ediyoruz. Toplantıda bulunan diğer ülkeler de ellerinden geleni yapacaklarını ifade ettiler. Hafter de 55 maddeyi kabul ettiğini söylemedi, sadece ateşkesi kabul etti. Moskova'da olduğu gibi imzalamadı bu konuda haklısınız."
AB'NİN MÜLTECİ YARDIMI
"Türkiye'nin AB ile mülteci anlaşması kapsamında 6 milyar Euro'nun ötesinde desteklenmesini de düşünüyor musunuz? İdlib konusunda özel bir çaba var mı?" sorusuna ise Merkel şu yanıtı verdi:
"AB'nin 2 kere verilen 3 milyarlık desteğin ötesinde destek vereceğini düşünüyorum. Entegrasyon konusunda birçok çaba harcanması gerekiyor. Biz İdlib konusunda destek vermeye hazırız. İdlib'den Türkiye'ye doğru kaçan insanlar çadırlarda kış mevsimini geçirmeye çalışıyorlar. Barınabilecekleri sabit binaların yapılması söz konusuymuş. Bu çabalar için Almanya olarak destek vermemiz mümkün olabilir. Güvenli bölgeyle ilgili olarak BM Mülteciler Komisyonu'yla görüşüldü ama şu an gerçekleşebilecek bir noktaya ulaşılmadı. BM oradan belli bir mültecilerin dönebileceği düşünülürse bir adım atılabilir."
'BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSUNDAKİ HASSASİYETİMİ BİLEN BİLİR'
Alman bir gazetecinin "Almanya'da çalışan Türk meslektaşlarımız hiçbir engel olmadan çalışabiliyorlar. Buradaki Alman gazetecilerin hala bir çalışma izni yok" yorumuna ilişkin Erdoğan şunları söyledi:
"Uluslararası basın mensuplarının çalışma izinleri Cumhurbaşkanlığın İletişim Başkanlığı'nın görev alanına girmektedir. 19 farklı Alman kurumunda 35 gazeteciye basın karıt düzenlenmiştir. 28 Alman basın mensubunun da başvuruları ulaşmıştır. Başvurular 31 Aralık 2019 tarihinde tamamlanmıştır. Değerlendirmesi yapılmaktadır. Almanya ile iyi ilişkilerimizden rahatsız olan bazı kişilerin Türkiye'nin Alman gazetecilere akreditasyon vermediği şeklinde yansıtmaya çalıştıklarını görüyoruz. Böyle bir özel muamelenin ya da alman gazetecilere yönelik çifte standardın olmadığını ilk elden ifade etmek isterim. Mevcut yerleşik akreditasyona sahip gazetecilerin sorun yaşamaması için, benim de takip ettiğim, izlediğim bir şekilde oturum izinlerinden sorumlu olan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile iletişim halindeyiz. Bir sorun ve mağduriyet yaşanması söz konusu değildir. Basın özgürlüğü konusunda hassasiyetimi bilen bilir."
AB'nin Türkiye'ye mülteciler için vereceği 6 milyar Euro'luk yardıma ilişkin de konuşan Erdoğan, "AB'nin bize 6 milyar Euro'luk bir destek sözü vardı. Bu 3 milyar Euro bile tamamiyle uluslararası STK'lara verilmiş değil. Bu paralar bizim bütçemize girmeyecek. Uluslararası STK'lara gidecek. Bizim harcamamız 40 milyar Euro'yu geçmiş durumda. Ben bu durumda tek olumlu yaklaşımı Merkel'den aldık" dedi.
MERKEL: MAHKEME KARARLARINI SAYGIYLA KARŞILAMAK ZORUNDAYIZ
Merkel, Türkiye'nin FETÖ konusundaki hassasiyetlerine ilişkin gelen soruya, "Türkiye'den ya da başka ülkelerden iltica talebinde bulunan insanlarla ilgili bağımsız mahkemeler karar veriyor. Mahkemelerimizin kararlarına uymak zorundayız. Bazı fikir ayrılıkları var ama mahkeme kararlarını saygıyla karşılamak zorundayız" ifadelerini kullandı.
BERLİN SÜRECİNE DAHİL OLANLAR BU ADAMA YÜZ VERMEMELİ
Erdoğan, Libya konusunda gelecekte atılacak adımlara ilişkin gelen soruya ise şu cevabı verdi:
"Hafter'in 55 maddeyi kabul ettiğine ben inanmıyorum, inanamıyorum. Havalimanını bombalamaya devam ettiler. Bu ne demektir, ateşkesi kabul etmiyorum demektir. Sarraj ise Hafter'in yaptığıyla ona karşılık vermiyor. Hafter'in güvenilir bir yanı yok, imzası da yok. 11 tane füze attılar. Bunların hepsi tespitli olduğuna göre Berlin sürecine gelen ülkelerin bu adama yüz vermemesi lazım. Mesela ben görüşme yapmam. Niye? Ben bir devletin başıysam masaya oturup imza attığımız anlaşmaya uymayan kişiye kalkıp da yüz vermem. BM Güvenlik Konseyi'ne gönderilecek metinde Hafter'in imzası yok, hem kabule ttim diyeceksin, hem de havalimanını bombalayacaksın. Biz buna nasıl inanalım? Benim devlet yönetim anlayışım bu."
Almanya'nın AB dönem başkanlığını devralma sürecinde Türkiye ile ilişkilerin nasıl olacağına ilişkin de konuşan Merkel, "Söylemiştim daha önce, iki ülkenin ekonomileri de gümrük birliğini ilerlemesini istiyor. Tabii ki Yunanistan ve Kıbrıs'la görüş ayrılıkları var. Böyle bir adım attığımızda herekesin hemfikir olması gerekiyor. İlerlemeler kaydedilmesi için elimizden geleni yapacağız. Bu yardımlar doğrudan mültecilerin yararları için kullanılıyor. İçişleri bakanlarının görüşmeleri de insan kaçakçılarının girişimlerinin önlenmesi için çabalarını sürdürecek" dedi.