Döviz kurundaki düşüşle beraber gübre fiyatlarına gelen yüzde 20 civarında 'indirim'in ne kadar tesiri olacağı epey konuşuluyor çünkü gübre fiyatları son bir yılda yüzde 100'den fazla arttı. Dövizin fiyatlara bu denli doğrudan etki etmesinin sebebi de Türkiye'nin kimyasal gübre sektöründe yüzde 90'ın üzerinde dışa bağımlı olması. Uzmanlar, ülkenin neden kendi gübresini üretemediğini anlattı.
Hem küresel çaptaki krizler hem de döviz kurundaki sert yükselişle gübre fiyatları, sadece bir yılda bile yüzde 100'ün üzerinde artmış durumda. Hükümetin açıkladığı yeni sistem Döviz Garantili Mevduat Hesabı ile döviz kurunda yaşanan düşüşle de dolar, sadece dört günde 7 lira ucuzladı. Bunun ardından gübre üreticilerinden de birer birer indirim açıklamaları gelmeye başladı. Ancak son bir yılda yüzde 100'den fazla artan gübre fiyatlarındaki yüzde 20 civarındaki gerileme ise şimdilik sınırlı bir indirim.
'GÜBRENİN HAMMADDESİNİN NEREDEYSE HEPSİ İTHAL'
Independent Türkçe'den Gökçen Tuncer'in haberine göre; Gübre Üreticileri, İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği Başkanı Metin Güneş, Türkiye'nin gübrenin yüzde 50'sini ithal edip yüzde 50'sini ise kendisinin ürettiğini söylüyor. Ancak ürettiği gübrenin hammaddesinin hemen hemen hepsi ithal. Doğalgaz, fosfat kayası, potas tuzu, amonyak, nitrik asit, sülfürik asit ve fosforik asit gibi maddeler, gübrenin hammadde ve ara girdileri ve Türkiye'de hammadde kaynakları bulunmadığından kimyasal gübre sektörü yüzde 90'nın üzerinde dışa bağımlı.
TÜRKİYE NEDEN GÜBRE ÜRETEMİYOR?
Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Süleyman Soylu, Türkiye'nin fosfat kaynaklarının gübre üretimi için yeterli olmadığını söylüyor. Independent Türkçe'ye konuşan Soylu'ya göre doğal gübre kullanımının ise zorlukları var. Bunlardan en önemlisi, Türkiye'deki talebi karşılayamaması.
Ziraat Mühendisi Faik Toy ise kamuya ait gübre fabrikalarının ve fosfat madenlerinin özelleştirilmesi sonrası devletin bir kilogram gübre üretme gücünün kalmadığı görüşünde. Toy, "Yüzde 26 azotlu CAN gübreyi üretsek bile buğday, tahıl, mısır gibi ürünlerin olmazsa olmazı ÜRE gübresinde tamamen yurt dışına bağımlıyız" diyor.
"Bugün devlete ait fabrikalarımız olsaydı, ithalata devam ediyor olsak bile, bugünkü fiyatların çok çok altında gübre üretilirdi" diyen Faik Toy, "Hiç olmazsa üretilen gübreler maliyetine çiftçiye satılırdı. Maliyetler bu kadar artmamış olurdu" diye konuştu.
'BU SAATTEN SONRA GÜBRE 1 LİRAYA İNSE DE BİR ANLAMI YOK'
Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada DAP gübrenin ton fiyatının, Temmuz 2020'de 2 bin 200 lira olduğunu söyleyen Toy, şöyle devam etti:
"ÜRE gübrenin fiyatı bin 800 liraydı. Şimdi 14 bin 200 liraya çıkmış durumda. 20.20 gübre ise 15 bin lira seviyesinde. Bu fiyata çıktığında çiftçimiz buğday ve arpa ekimi yaptı ve bitirdi. Bu saatten sonra 20.20 taban gübre 1 liraya bile inse bu maliyeti geri döndürme şansımız yok artık. Bu tohumlar, gübre fiyatları pik yaptığında ekildi. Altıncı ve yedinci ayda bunları hasadı gerçekleşecek. Televizyonda izliyoruz. Tüketici pazara gidip "Dolar düştü, fiyatlar düşmemiş" diyor. Domates, dün ekilip bugün hasat edilen bir ürün değil ki. 2-3 ay önce çok pahalı gübreyle, yüksek maliyetle ekilmiş."
'BUNA 'UCUZLADI' DİYEMEYİZ'
Faik Toy, doların 18 lirayken fiyatı en üst seviyeye çıkan gübrenin kullanılmasının ardından bunun hububata etkisinin haziran ve temmuzda, sebzelere etkisinin ise iki ay sonra karşımıza çıkacağını aktardı. Toy'un açıklamalarına göre 2022'nin altıncı ve yedinci ayında hasat edilecek buğdayın kilogram maliyeti 6 liraya, arpa maliyeti ise 5 lirayı çıkmış durumda. Faik Toy'un açıklamasına göre fiyatı 12 bin liraya inen ÜRE, 8 bin 500 liraya gerileyen %26 azotlu gübreler için "ucuzladı" demek zor. Zira, yüzde 26 CAN Gübre'nin geçen yılki fiyatı 1000 liraydı. 1800 lira olan ÜRE gübrenin inmiş fiyatı 12 bin liraya. Bir yılda 8,5 kat artmış, 1,5 kat indirime girmiş, 7 kat artış hâlâ orada duruyor. Toy şöyle konuştu:
"Çiftçi, 2002 yılında 1 ton buğday sattığı zaman 2 ton ÜRE gübresi alabiliyordu. 2 ton ÜRE gübresinin bugünkü fiyatı 26 bin lira. Buğday o kadar etmiyor. Aksi takdirde buğdayın ton fiyatının da 26 bin lira olması gerekirdi. Buğday o kadar etmediğine göre gübrenin fiyatında bir fahişlik var. Bunları birçok kişi maalesef görmüyor. "
'2018 KRİZİNE BENZİYOR'
Metin Güneş, 2021'de muhtemel gördükleri düşüşü, 2018'e benzetti. Zira, 2017 yılında 6 milyon ton gübre kullanımı, kur krizinin yaşandığı 2018'de 5,3 milyon tona gerilemişti. Çiftçinin 2021 başından bu yana gerek meyve-sebzede gerek mısır, şeker pancarı gibi endüstriyel ürünlerde gübredeki fiyat artışına mümkün mertebe dayandığını söyleyen Güneş, ekimi sekizinci ayda yapılan hububatın dövizden en fazla etkilenen bitki grubu olacağını söyledi.
'ÇİFTÇİ GÜBRESİZ EKİME MECBUR KALIYOR, REKOLTE DÜŞÜYOR'
Kendisi de aynı zamanda bir çiftçi olan Faik Toy ise çiftçinin, fiyatlar nedeniyle, kısa ya da gübresiz ekim yapmak zorunda kaldığını belirtti. Toy, daha az gübre ihtiyacı olan mercimek ve nohut gibi ürünlere yönelme olduğunu söyledi ve ekledi:
"Mesela kırmızı mercimeği Türkiye'nin her tarafında ekemiyorsunuz. Yüzde 95'i Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yetişiyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, buğday ve arpadan kaçış yapıp kırmızı mercimek alanlarını arttırdı. Onu da gübresiz ekim yapmak zorunda kaldı.
Dolayısıyla gübresiz ekim yapınca rekoltede düşüş meydana geliyor. Rekolte düşüşü de bir nevi kuraklık olmasa bile gübrenin kuraklığını meydana getirecek. "