Ekonomist Uğur Gürses, iktidarın seçim kazanmak için atacağı adımların bütçeye yeni yükler getireceğine dikkat çekti, "Bütçe açığının finansmanı nasıl sağlanacak?" diye sordu. Enerji sübvansiyonu ve Kur Korumalı Mevduat uygulamalarının yanına seçim harcamalarının eklenmesiyle açıklanan enflasyon hedeflerine ulaşmanın imkansız olduğuna değinen Gürses "Büyüyecek bütçe açığının finansmanının ya ‘sopa ile’ bankalara ya da ‘matbaa’ ile Merkez Bankası’na yaptırılacağı çok açık" dedi ve uyardı.
Ekonomist Uğur Gürses, iktidarın seçim yatırımları için bütçeye yükleneceğini ve bütçe açıkları finansmanının 'ya ‘sopa ile’ bankalara ya da ‘matbaa’ ile Merkez Bankası’na yaptırılacağı'nı yazdı. İktidarın seçim kazanmak için atacağı adımların bütçeye yeni yükler getireceğine dikkat çekti, "Bütçe açığının finansmanı nasıl sağlanacak?" diye sordu.
Enerji sübvansiyonu ve Kur Korumalı Mevduat uygulamalarının yanına seçim harcamalarının eklenmesiyle açıklanan enflasyon hedeflerine ulaşmanın imkansız olduğuna değinen Gürses "Büyüyecek bütçe açığının finansmanının ya ‘sopa ile’ bankalara ya da ‘matbaa’ ile Merkez Bankası’na yaptırılacağı çok açık" diye yazdı. T24 yazarı Uğur Gürses'in "Negatif reel faizle kim borç verecek?" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Bankalar cendereye alınarak, enflasyonun kat ve kat altında bir faizle kredi vermeye zorlanıyorlar. Kredi büyümesinde, döviz-TL kompozisyonunda, kredi faizinde belli oranları aşan bankalar, ‘Hazine kâğıdı alma cezasına’ tabi tutuluyorlar.
'HAZİNENİN NAKİT AÇIĞINI BANKALARLA FİNANSE EDİLME ÇABASINA GİRECEKLER'
Böylece asıl turpun heybede olduğu anlaşılıyor. Yani 2023’e girerken, bankalara yine yan yollarla getirilecek yükümlülüklerle Hazine’nin nakit açığının finanse edilmesi çabasına gidilecektir. Ayrıca Hazine’nin borçlanma ihalelerinde, döviz kuru oluşumunda arka kapı yöntemlerinde kullanılan kamu bankalarının, birlikte hareket ederek ihalelerde düşük faiz oluşturup oluşturmadıkları ayrı bir tartışma konusu.
Ya da İşsizlik Sigortası’nın fonları ile BES’te devlet katkısından oluşan fonların negatif reel faizli kâğıtlara sokulması da ayrı bir tartışma konusu. Bir başka ‘turp’ ise Merkez Bankası’nın 2023 Para ve Kur Politikası açıklandığında, banka yönetiminin bu defa yüklü bir doğrudan alım programı açıklamasını bekliyorum.
Nasıl olsa enflasyonun 70 puan altında bir faiz uyguluyorlar, nasılsa yaklaşık 40 milyar dolarlık bir KKM taşıyıp kallavi bir kur farkı ödüyorlar, nasılsa 60 milyar dolara yakın açık pozisyon taşıyıp kendisine zorla akıttığı tüm dövizi olduğu gibi kur seviyesi tutmak için arka kapıdan satıyorlar, nasılsa şirketleri ve bankaları cendereye alıp döviz satışı yapmaya zorluyorlar, nasılsa bu konularda halk iradesini temsil eden Meclis’e hesap vermiyorlar; kallavi bir kâğıt alımı da yapıverirler, olur biter.
'HAZİNE 9 AYDA 232 MİLYAR TL NET İÇ BORÇLANMA YAPTI'
2022 için TCMB Analitik Bilanço aktif toplamının yüzde 5’i olarak belirlenen APİ portföy büyüklüğü 20 Ekim itibariyle yılbaşına göre 65 milyar TL arttı. Aynı dönemde Hazine ne kadar net iç borçlanma yaptı? 9 ayda tam 232 milyar TL.
Hazine ihaleyle borçlanarak birinci elden bankalara kâğıt satıyor; Merkez Bankası ikinci elden kâğıt satın alarak piyasaya para veriyor. Net olarak bakılırsa kabaca Hazine’nin piyasadan yaptığı borçlanmanın üçte birini dolaylı olarak Merkez Bankası karşılamış sayılır. Yılın bitimine 2 buçuk ay kala, bankalar getirilen zorlama ‘makroihtiyati’ kurallar üzerinden kâğıt almaya zorlanıyor.
'NE ENFLASYON DÜŞER NE DE KUR OLDUĞU YERDE KALIR'
Bütçe açığının sadece enerji ve KKM gibi kalemlerden gelecek açığına ‘seçim harcamaları’ da eklenince enflasyonun iyimser tahminle dörtte biri oranındaki bir faizle kimse gönüllü olarak ihalelere girmez.
İşte bu yüzden büyüyecek bütçe açığının finansmanının ya ‘sopa ile’ bankalara ya da ‘matbaa’ ile Merkez Bankası’na yaptırılacağı çok açık. Her ikisinde de dolaylı biçimde yani bankaların zorla kâğıt alması ve bunun fonlaması için Merkez Bankası’nın yüzde 9-10’luk faiziyle repoyla para pompalamasıyla ya da doğrudan tahvili alımıyla olacak.
Böyle bir tabloda da ne enflasyon düşer ne de kur olduğu yerde kalır. Böyle bir yol, halının altına süpürmek demek. ‘Müzik sustuğunda’, fatura çok ağır olacak demek."