"Teknik arıza" nedeniyle İran'ın Türkiye'ye yönelik doğal gaz sevkiyatına durdurması, fabrikalarda üretimi durma noktasına getirdi. Uzmanlar, Türkiye'nin ilerde yaşanacak yeni krizlerin önüne geçmek adına gaz tedariğini çeşitlendirmesi gerektiğini vurguluyor. KARAR'ın konu hakkındaki sorularını yanıtlayan enerji uzmanı Gökhan Yardım, Doğu Akdeniz'de çıkarılacak doğal gazın Türkiye üzerinden taşınmasının hem Ankara'ya hem de İsrail'e kazandıracağını vurguladı.
İsrail ile Türkiye arasında işbirliği konusunda diplomatik sürecin devam ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'la yapmakta olduğumuz görüşmeler var. Belki Sayın Herzog'un Türkiye'ye ziyareti olabilir. Biz siyasetçiler barış için varız. Petrol barışın aracı olursa bunu kullanırız." açıklamasının yankıları sürerken, Türkiye'nin yaşadığı doğal gaz arzı sorunu akıllara Doğu Akdeniz gazını getirdi.
İran'ın doğal gaz sevkiyatını kesmesiyle birlikte Türkiye'de pek çok fabrikada işler durma noktasına geldi. BOTAŞ eski Genel Müdürü Gökhan Yardım KARAR'a yaptığı açıklamada, "Doğu Akdeniz'de bulunacak doğal gazın boru hattıyla gidebilecek en ekonomik rotası Türkiye üzerinden olacak. Türkiye üzerinden gidince bu gazdan Türkiye'de alır, yeni bir kaynakta yaratılmış olur, kaynak da çeşitlendirilmiş olur. Sonuç olarak, Türkiye açısından iyi ve olumlu bir adım olur" yorumunda bulundu.
BOTAŞ eski Genel Müdürü Gökhan Yardım KARAR'dan Semra Alkan'ın sorularını cevapladı:
İran’ın yaptığı kesinti nedeniyle organize sanayi bölgelerinde (OSB) kullanılan doğal gazda yüzde 40 kısıtlama yapılması ve üç günlük elektrik kesintisine gidilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğal gaz işletmeciliğinde en önemli konulardan bir tanesi arz ve talebin dengede tutulmasıdır. Bu ne demek? Doğal gazı sanayi tesisleri, konutlar, elektrik santralları tüketirler. Tüketimin karşılanması için de sizin uzun dönemli gaz alım anlaşmalarınız, spot alım anlaşmalarınız vardır. Dolayısıyla, arz ve talebin dengede olmasına dikkat edersiniz. Dengede olmadığı zaman talep arttığında veya tüketim arttığında yeraltı depolarını devreye koyarsınız, spot gaz getirmişsinizdir, onları verebilirsiniz, bunlar da yetmezse o zaman talebi kısmanız veya arzı artırmanız gerekir.
"TUZ GÖLÜ DEPOSU TEKRAR DOLARSA DURUM NORMALLEŞMEYE BAŞLAR"
Aralık - Ocak ayı başında havalar iyi gitti, o zaman bir arz fazlamız vardı. Nitekim verilere baktığımızda Tuz Gölü deposunun 318 milyondan 535 milyona kadar artırıldığını, doldurulduğunu görüyoruz. Özellikle Ocak ayının ikinci haftasından itibaren havalar soğumaya başladı, ama gene sistem dengedeydi. Tam bu arada İran tarafından doğal gaz akışı durdu. İran'dan yaklaşık olarak 20 - 28 milyon metreküp arasında gaz girmesi tahmin ediliyordu. Tahmin ediliyordu diyorum çünkü bu detay verileri göremiyoruz. Bunun üzerine enerji yönetimi de sanıyorum hava tahminlerine de bakarak, bir takım tedbirler aldı ve arz ile talebi dengelemek amacıyla kesintilere gitti. Dolayısıyla şu an uygulanan kısıtlamaların amacı talebi kısmaya yöneliktir. Bu kesinti programını aslında Şebeke İşleyiş Düzenlemeleri dediğimiz EPDK tarafından onaylanan ve BOTAŞ'ın boru hattı işletmesinin dayandığı “zor gün” kavramı altında yapıyorlar.
Benim gördüğüm de öyle yapmak zorundalar. Zaten burada da önce çift yakıtlı müşteriler veya sanayiciler kesiliyor, daha sonra çift yakıtlı elektrik santralları, ondan sonra sanayi tesislerinde kesintilere gidiliyor. Arz ve talebin dengeye gelmesine ve dengede gidinceye kadar bu kesinti programı devam eder.
Arzın arttığı veya talebin azaldığı durumun devam edeceğine kanaat getirildiği zaman Tuz Gölü deposunu tekrar doldurmaya başlarsınız ve kademeli olarak talep kısıtlarını kaldırır, sanayiye ve elektrik santrallarına gaz vermeye, durumu normalleştirmeye başlarsınız. Dikkat edilmesi gereken başka bir noktada; kesintileri yaparken veya talebi tekrar eski tüketim noktalarına getirirken bölgesel olarak tüketim noktalarında işletme basıncını sürekli izlemeniz ve belli seviyede tutmanız gerekir. Bu noktada boru çapları ve kompresör istasyonları önemlidir.
"TÜRKİYE'DEKİ GAZ SİSTEMİ DOĞUDAN BATIYA DOĞRU HAREKET EDİYOR"
Buradan hareketle, batıdan gelen gazda bir sorun gözükmüyor. Oradan normal olarak gaz alıyoruz, spot LNG alımları da devam ediyor. Ülkeye giren gaz miktarı belli ama doğudan yani Türközü - Azerbaycan ve Gürbulak- İran’dan aldığımız iki gaz ki bunlar toplamda 40 milyon metreküpe yakındır. Bunlardan Azerbaycan tarafı bitince sadece İran kontratından yaklaşık 25 - 28 milyon metreküp gaza kaldık. 2022 yılı başından itibaren Azerbaycan’dan spot olarak 7,1 milyon metreküp/gün gaz almaya başladık. İran’la beraber 30 - 35 milyon metreküp gaz alıyorduk. İran kesilince 7 milyon metreküpe düştü aldığımız miktar. Dolayısıyla açık oluştu. Türkiye'deki gaz sistemi de doğudan batıya doğru hareket ediyor, batıdan doğuya doğru değil. Batıya gaz geliyor ama aynı zamanda batıda da havalar soğudu, doğuda bir gaz açığı oluştu. Bu sistemi dengelemek açısından bölgesel olarak da dengelemek lazımdı. Tabii o zaman boru hattı üzerinde bu arz açığını kapatmak için tedbirler alındı. Yapılan kesintileri bu tedbirler kapsamında değerlendirmek lazım.
"Bir taraftan Türkiye'nin başlıca doğal gaz tedarikçilerinden İran ile sıkıntılar devam ederken diğer taraftan Türkiye’nin Rusya’dan uzun dönemli kontratlar çerçevesinde aldığı 8 milyar metreküplük doğalgazın süresi doluyor. Ortaya çıkan bu tabloyu, sanayi ve elektrik sektörleri başta olmak üzere “enerji güvenliği” açısından değerlendirebilir misiniz?"
Bizim geçen sene bazı kontratlarımız bitti. Bunların toplamı 15 milyar metreküp civarındaydı. Azerbaycan’la yapılan 6,6 milyar metreküplük kontrat, Nijerya'yla yapılan 1,3 milyar metreküplük kontrat ve Rusya Federasyonu'yla yapılan 8 milyar metreküplük kontrat bitti. Bu konuyu biraz daha detaylandıracak olursak; Rusya’yla biten kontratın 4 milyar metreküpü özel sektöre, 4 milyar metreküpü BOTAŞ’a aitti. BOTAŞ, bu biten kontratı 5.75 milyar metreküp olarak 4 yıl için uzattı. Bu olumlu bir
gelişmedir. Bu gaz “Türk Akım” üzerinden geliyor. Özel sektöründe daha önceki yıllarda Gazprom’dan tahkim sorunları dolayısıyla alamadığı gaz vardı. Sanırım onlarda alamadıkları bu gaz miktarını önümüzdeki dönemde almaya başlayacaklar diye tahmin ediyorum, zira veriler yayınlanmadı. Sonuçta, bu 8 milyar metreküp gazı 9.75 milyar metreküp olarak 2022 yılında almaya başladık, devam ediyoruz diye düşünebiliriz.
"KONTRATLARIN SÜRESİ 25 YILDAN 10 YILA DÜŞTÜ"
Uzun dönemli kontratlar, doğalgaz sistemi açısından, sanayicimiz açısından, elektrik santrallerimiz açısından ve konutlarımız açısından bir güvence oluşturur. Ama az da olsa talep mevsimsel olarak dengesizliğe düştüğü zaman da bunu spotla kapatmak, yeraltı depoları ile kapatmak gerekir. O açıdan da sistemimizde mutlaka belirli miktarlarda uzun döneme dayalı kontratların olması lazım. Uzun dönemli derken artık doğalgaz piyasası dünyada değişti. 4 yıllık, 5 yıllık kontratlardan bahsediyorum. İlk doğal gaz alımına başladığımızda, o dönemde 20 yıllık, 25 yıllık kontratlar vardı. Artık 20 yıllık, 25 yıllık kontratlardan pek bahsedilmiyor, maksimum 10, bilemediniz 15 yıllık kontratlar yapılıyor. BOTAŞ 4 yıllık kontrat imzaladı. Bu Türkiye'deki doğal gaz açısından serbestleştirme hedefine gidiliyorsa uygun, ama Ruslarda ne kadar kontrat süresi uzun olursa, fiyat formülünü ve fiyatları o kadar avantajlı veririz diye söylüyorlar.
Tabii burada bir dengeyi bulmak lazım diye düşünüyorum. 22 Ocak 2022’de “Neden Azerbaycan'da üretilen Şahdeniz 2 gazının hepsini satın almadık, 6 milyar metreküp alıp 10 milyar metreküp Avrupa'ya gitmesine müsaade ettik? Azerbaycan'ın o gazı bizden başka satacağı pazar yoktu ki. Şahdeniz 1 anlaşmasının 2021 yılında biteceği belliydi.' diye bir açıklamanız oldu.
Bu bağlamda, Türkiye’nin enerji arz güvenliğini arttırma çalışmaları yeterli midir? Bu konuda başka neler yapılabilir?
Evet, Azerbaycan'da üretilen Şahdeniz 2 gazının hepsini Türkiye alsaydı çok daha iyi olurdu diye söyledim. Şimdi de aynı konumdayım, ama olmadı. Sanıyorum Şahdeniz Konsorsiyum üyeleri bütün yumurtaları aynı sepete koymak istemedi. Bu noktada, Amerika ve Avrupalıların da Rus gazından kurtulma yönünde bir takım politikaları var. Belki biz de o konularda etki altında kalmış olabiliriz. Sonuçta, bu bir devlet politikasıdır, biz bunun 6 milyar metreküpünü aldık.
Azerbaycan, Türkiye açısından düzenli bir gaz tedarikçisidir. Biz hep söylüyoruz, iki devlet tek millet diyoruz. O yüzden Azerbaycan gazını gerçek değerlerini ödeyerek almak ve Türkiye'de kullanmak çok önemlidir ve biliyoruz ki Azerbaycan'ın Türkiye'de de çok büyük yatırımları var. Nitekim şu anda, sıkışık durumumuz da Socar firması, Şubat ayı için ilave 4 milyon metreküp daha spot gaz tahsis etti Türkiye'ye. Bu da sevindirici tabii… Biz ülke olarak aslında Avrupa'daki birçok ülkeden daha fazla kaynak çeşitlendirmiş durumdayız ve daha fazla ülkeden gaz alıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri'nden spot LNG alıyoruz ki, Avrupa'nın sayılı alıcılarından bir tanesiyiz. Türkiye Cumhuriyeti olarak daha fazla ülkeden spot LNG alıyoruz. Dört ülkeyle de uzun dönemli kontratımız var.
Ama Azerbaycan gazını arttırmakta fayda görüyorum. Bu konuda ne yapabiliriz diye düşünecek olursak; ilave yeni kaynak olarak Kuzey Irak gazını dikkatle değerlendirmemiz lazım. Ayrıca Azerbaycan'da sahalar var, o sahalardan gazın çıkarılması konusunda ve Türkiye'ye getirilmesi konusunda belki Türkiye Petrolleri’ne daha fazla görev ve sorumluluk verilebilir. Böylelikle oradaki gazları Türkiye’ye getirebiliriz. Bunun yanı sıra Karadeniz'de gaz bulduğumuz ifade edildi. Bu gazında 2023 yılından itibaren kademeli olarak 10 milyon metreküpten başlayarak 40 milyon metreküpe de çıkacağı söyleniyor. Onun dışında Akdeniz'deki aramalarımıza ara verdik. Bu aramalara tekrar başlamamızda fayda var.
Yeraltı doğalgaz depolarında önceki senelere göre daha az gaz olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Enerji üretiminin ne amaçla bu sene daha az gaz depoladığını bilemem, tabii sadece tahmin yürütebilirim. Bu sene yaz aylarından itibaren spot LNG fiyatları çok arttı. Türkiye'nin barajları boştu, doğalgazdan elektrik üretimine çok ağırlık verildi. Ülkeyi elektriksiz bırakmamak için ve ayrıca doğalgaz fiyatlarının yüksekliğinden dolayı, nasıl olsa fiyatlar düşecek diye beklenmiş olunabilir. Nitekim Avrupa'ya baktığımızda Avrupa'da da bu seneki yeraltı depoları Türkiye'dekine paralel biçimde daha az dolduruldu. O yüzden de doğalgaz fiyatının yüksekliğinden ve yaz aylarında elektrik santralları talebinin yüksek olmasından dolayı depolar daha az doldurulmuş olabilir diye tahmin ediyorum. Ama depolar derken şunu söyleyelim: Depolarımız boş değildi, ama geçmiş senelerle karşılaştırıldığımızda daha az gaz vardı.
Örnek vermek gerekirse; 5 Aralık 2019 tarihinde Silivri sahasında 2,9 milyar metreküp, 4 Kasım 2020 tarihinde 2,7 milyar metreküp, 8 Ekim’de 1,9 milyar metreküp gaz var. Azlıktan ben bu miktarı kastediyorum. Tuz Gölü yeraltı deposunda da en çok 630 milyon metreküpe çıkmışız. İzlediğim kadarıyla hiç 1,0 milyar metreküpe ulaşmamışız. Yeraltı deposunda ne kadar çok gazınız olursa günlük bazda boru hattınıza o kadar fazla gaz verirsiniz. Tuz Gölü deposunu yıl içerisinde, talebin düştüğü, arzın talebi geçtiği durumda tekrar doldurma imkânı vardır. Nitekim 1 - 13 Ocak tarihleri arasında bu deponun doldurulduğunu ve boru hattı sisteminin basıncının yükseltildiğini, boru içerisindeki stok miktarının arttığını görüyoruz. Eldeki arz talep imkânları çerçevesinde BOTAŞ beklenen işletmeciliği göstermiş. Belirtmem gerekir ki, bu yeraltı depolarının çıkış kapasitelerini ve depolama kapasitelerini daha fazla arttırmamız lazım. Bu noktada, kapasiteyi daha fazla arttıracak yeraltı gaz depolama ihalelerinde bazı sıkıntılar oldu diye basından takip ettim. Ondan dolayı bu yatırımlarda bir miktar gecikmelerde oldu diye düşünüyorum. Kompresörlerden iki yönlü çalışabilecek durumda olmayanları iki yönlü çalışabilecek duruma getirilmeli.
Ayrıca, Kuzey Irak’tan spot gaz alabilecek imkân yaratılmalı, Yunanistan ve Bulgaristan’la iki yönlü çalışabilecek bağlantı anlaşmaları imzalanmalı, Saros Körfezi FSRU yatırımı hızla tamamlanmalı, LNG Terminalleri BOTAŞ dışında da özel sektör kullanımına gerçekten açılmalı, sübvansiyonlar kaldırılmalı. Bu bağlamda, arz güvenliğini sağlayacak yatırımlar nüfusu küçük yerlere gaz götürecek yatırımlardan daha önemlidir.
24 Ocak 2022’de “BOTAŞ EBT'de Tuz Gölü ve Silivri depolarının günlük enjeksiyon, geri üretim ve stok verileri ay bazında gün gün yayınlanıyordu. Biraz önce değişti sadece o günkü geri üretim verileri yayınlanıyor. EPİAŞ Şeffaflık Platformu’nda 18 Ocak’tan sonraki depolama verileri de kaldırıldı.” diye bir açıklamanız oldu. Böylesi önemli bir konuda verinin paylaşılmamasıyla ilgili yorumunuz nedir?
En iyimser anlamda verilerin paylaşılmaması yanlış anlamalara sebep olmaması için yapılmış olabilir. Orada 6 günlük gazımız var dedim, zannedildi ki 6 gün sonra ülkede gazımız tamamen bitecek. Böyle bir durum yok tabii. Yani biz teknik elemanlar böyle bir şey olmayacağını tahmin ediyoruz, ama yeraltı Tuz Gölü deposunda sisteme verecek gaz o hızda gidilirse Tuz Gölü deposu devreden çıkacak.
O zaman ne yapılacak? O zaman yapılacak olan 30 milyon metreküp gaz veremiyorsak bir miktar daha kesinti yapacağız veya süreyi uzatmak için çıkış miktarını azaltacağız anlamına gelmektedir. Yoksa diğer yerlerden doğalgaz gelmeye devam ettiği sürece sistem hem bütünüyle hem de bölgesel olarak dengede tutulmaya çalışılır.
ABD’nin, İsrail gazını Güney Kıbrıs ve Yunanistan işbirliğiyle Avrupa’ya ulaştıracak EastMed projesine desteğini çekmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir açıklama geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, EastMed konusunda “Türkiye’siz bu iş olmaz” diyerek İsrail yönetimiyle görüşmeler yapıldığını belirtti. Bu konuyu genel olarak değerlendirebilir misiniz?
EastMed gazının yani İsrail gazının, Mısır gazının veya Doğu Akdeniz'de bulunacak doğalgazın boru hattıyla gidebilecek en ekonomik rotası Türkiye üzerinden olacaktır. Açıkçası, bu dün de böyleydi bugün de böyle, yarın da böyle olacak. Haritaya bakınca zaten bu çok açık olarak gözüküyor, ama tabii burada İsrail ve Mısır zamanımızdaki konjonktür içerisinde bu gazı Türkiye üzerinden Avrupa'ya göndermek ister mi, istemez mi bu ayrı bir konu. Bu politikacıların işi, Dışişlerinin işi… Gönül ister ki tabii Türkiye üzerinden gitsin. Türkiye üzerinden gidince bu gazdan Türkiye'de alır, yeni bir kaynakta yaratılmış olur, kaynak da çeşitlendirilmiş olur.
Sonuç olarak, Türkiye açısından iyi ve olumlu bir adım olur. Ama dediğim gibi burada önemli olan, İsrail ve Mısır şu anda bu projeyi gerçekleştirmek için hazırlar mı? Hazırlarsa hangi devletler bu projeyi destekleyecek?
Finansman bulunacak, uzun dönemli alım anlaşmaları yapılacak ve sonuçta İsrail, Türkiye ve Avrupa birbirlerine bağlanmış olacaklar. Çok önemsediğim önemli bir proje. Umarım artık aklıselim galip gelir, bölgeye barış, istikrar ve ekonomik katkı sağlayan bu tür işbirliği projeleri gerçekleştirilir.