İsrail’in Suriye’yi üç bölgeye ayırma ve Esad rejimini BAE kontrolünde tutma planı, rejimin hızlı çöküşüyle başarısızlığa uğradı. İsyancıların ani ilerleyişi, Suriye’de 13 yıllık iç savaşın dengelerini tamamen değiştirdi. İran ve Hizbullah’ın desteğiyle ayakta kalan Esad rejimi, stratejik bölgeleri birer birer kaybederken, İsrail’in Kürtler ve Dürzilerle kurmayı planladığı ittifaklar da akim kaldı. Bu durum, Orta Doğu’da yeni ve daha karmaşık bir güç dengesinin habercisi oldu.
İsrail’in, Esad’ın rejimini BAE’nin kontrolü altında tutarak Suriye’yi üç bloka bölme planı, Esad’ın devrilmesiyle suya düştü. İsrail’in kuzeydoğuda Kürtler, güneyde ise Dürzilerle stratejik ve askeri ittifaklar kurmayı planladığı öğrenildi.
Orta Doğu'dan güvenlik kaynaklarının Middle East Eye (MEE)'ye verdiği bilgilere göre, İsrail, Suriye’yi İran ve Hizbullah’tan koparmak amacıyla ülkeyi üç bölgeye ayırmayı hedefliyordu. Bu plan kapsamında Esad rejimi, BAE’nin mali desteğiyle Şam’da kalmaya devam edecek, kuzeydoğuda Kürtlerle ve güneyde Dürzilerle stratejik bağlar kurulacaktı. Aynı zamanda Türkiye’nin etkisi İdlib ve kuzeybatıya sıkıştırılacaktı.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, geçen ay yaptığı bir konuşmada, İsrail’in Suriye ve Lübnan’daki Kürt ve Dürzilerle iş birliği yapması gerektiğini vurgulamıştı. Saar, “Bölgedeki azınlıklarla doğal ittifaklarımız var” diyerek bu planı dolaylı olarak gündeme getirmişti.
Ancak bu plan, Esad rejimine bağlı güçlerin Humus ve Hama’da çökmeye başlamasıyla sekteye uğradı. İsyancılar kısa sürede Halep’i çatışmasız bir şekilde ele geçirerek Şam’a giden yolu açtı.
ESAD'IN SON GÜNLERİ
8 Aralık Pazar sabahı, Suriye Başbakanı Muhammed Gazi el-Celali, bir video yayınlayarak barışçıl bir şekilde iktidarı devretmeye hazır olduğunu söyledi. Ancak Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) lideri Ahmed el-Şaraa, Celali’nin koltuğunda kalmasını önererek geçiş sürecini organize edeceğini açıkladı.
BAE ve Ürdün büyükelçileri, HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesini engellemek için Free Syrian Army (FSA) güçlerini Şam’a yönlendirmeye çalıştı. Ancak Celali, HTŞ lideri Colani’nin tavsiyesine uyarak bu öneriyi reddetti.
İsrail, HTŞ’nin Suriye’yi ele geçirmesini engelleyemeyeceğini fark edince, Suriye’nin askeri varlıklarını hedef almaya başladı. İsrail güçleri, Lazkiye’de Suriye donanmasını batırdı ve Hermon Dağı gibi stratejik bölgeleri işgal etti.
İSRAİL’İN HESAPLARI VE ENDİŞELER
İsrail’in planının başarısızlığı, bölgesel aktörlerde de kaygı yarattı. Ürdün ve BAE, Suriye’de İslamcı bir yönetimin oluşması ihtimaline karşı alarm durumuna geçti. Ürdün, HTŞ’nin yükselişi üzerine Suriye’nin geçiş sürecini görüşmek için bir Arap Bakanlar Komitesi toplantısı düzenledi.
İsrail ise işgal ettiği bölgelerde “geçici bir operasyon” yürüttüğünü belirterek bu durumun “güvenlik gerekçesiyle” yapıldığını iddia etti.
'ANADOLU’YU DA HEDEF ALABİLİR'
Türkiye, İsrail’in Suriye’deki askeri faaliyetlerini ulusal güvenlik tehdidi olarak sınıflandırarak tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in genişlemeci politikalarının Anadolu’yu da hedef alabileceği uyarısında bulundu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Doha’da düzenlenen bir konferansta İsrail’in Esad’ın devrilmesini istemediğini belirtti ve Esad’ın aslında İsrail’in çıkarlarına hizmet ettiğini söyledi.
Esad’ın devrilmesinin ardından İsrail’in bölgede daha büyük zorluklarla karşılaşabileceği öngörülüyor. Güvenlik kaynaklarına göre, Türkiye ve Suriye’nin yeni yönetimi arasında şekillenen eksen, İsrail için yeni tehditler oluşturabilir.
İsrail, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki Kürt gruplara yönelik operasyonlarına karşı eleştirilerini de sürdürerek, bu durumu “kabul edilemez bir saldırganlık” olarak nitelendirdi.
Orta Doğu’daki bu yeni denge, Suriye’deki İslamcı liderliğin İsrail ile daha geniş çaplı bir Sünni dünya çatışmasına yol açabileceği beklentilerini artırıyor.