Enkaz altında kalmanız durumunda soğukkanlı olmanız ve durum tespiti yapmanız önem arz ediyor. Dayanıklı bir cisim varsa onların altına girerek kurtarılana kadar kendinizi korumaya alın. Enerjinizi boşa harcamayın, dış sesleri kontrol edin. İşte detaylar
Olası bir depremde bulunduğunuz çökmesi durumunda hayatta kalmanız için 'yaşam üçgeni' büyük önem taşıyor. Yaşam üçgeninde kalmanız durumunda, su kaybını minimum seviyede tutmak hayati önem taşıyor. Çocukların susuzluğa dayanma kapasitesi, yetişkinlere oranla daha yüksek olmasından dolayı depremin ardından 3., 4. günlerde dahi canlı olarak kurtarılabiliyor.
DEPREMDE ENKAZ ALTINDA KALINIRSA YAPILMASI GEREKENLER
* Rastgele bağırmayın. Enkaz haline gelmiş binalarda rasgele bağırıldığında toz, duman ve cüruflar solunum yolunu kapatırlar. Uzun süreli bağırmalar enerji kaybına ve ses kısılmasına neden olur.
* Rastgele hareket etmeyin. Güvenli bir çıkış görüyorsanız ve yaralı değilseniz hareket edin.
* Dışarı çıkamıyorsanız olduğunuz yerde kalın. Sakin ve sabırlı olun, paniğe kapılmayın. Aktif Dinlenme ve Aktif Uyku durumuna geçin.
* Dış Sesleri kontrol edin. Dışarıdan gelen sesleri dinlemeye ve cevap vermeye çalışın.
* Nefes alıp-verirken bir ritim tutturun.
* Paniği kontrol etmek için kendinize telkinler verin. Yaşam umudunuzu koruyacak hayaller kurun. Zihninizde olumsuz düşünceler yaratmayın. Sevdiğiniz imgeleri zihninizde canlandırın
* Enkazda başka kişiler varsa onları da telkin edin.
* İlerleyen saatlerde beton bloklara vurarak dışarıya ses vermek için bir araç bulun.
"ÇOCUKLAR SUSULUĞA KARŞI DAHA DAYANIKLI"
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, 3 yaşındaki Elif Perinçek'in 65 saat, Ayda Gezgin'in 91 saat sonra yaralı kurtarılmalarını da böyle düşünmek gerektiğine dikkat çekerek, "Çünkü ortam çok sıcak değil, terleme ile sıvı kaybı az, hareket de etmediği için farkına varmadan kaybettiği su miktarı minimumdur. Böyle durumlarda kişinin susuzluğa dayanabildiği gösterilmiş" dedi.
Prof. Dr. Ceyhan, insan vücudunun aç kalmaya daha dayanıklı olduğunu, susuz kalmaya ise daha dayanıksız olduğuna dikkat çekerek, "Vücut enerji depolar; ama su depolamaz. Açlık o kadar sürede çok büyük problem almaz; çünkü bir insan hiç hareket etmiyorsa ve ortam da çok sıcak değilse yaklaşık 3 hafta açlığa dayanır. Vücutta depolanan yağı, proteini kullanır; zayıflar, kilo verir; ama hayati organlarına çok önemli etki etmeden dayanabilir. Susuzluk daha kısa süre dayanılan bir şey. Yetişkin insanın vücudunun yüzde 60 kadarı, küçük çocuklarda yüzde 70 kadarı sudur" diye konuştu.
"SU KAYBI YÜZDE 10'A ULAŞTIĞINDA ÖLÜM ÇİZGİSİ BAŞLIYOR"
Prof. Dr. Ceyhan, çocukların susuzluğa dayanma kapasitesinin yetişkinlere oranla daha yüksek olduğunu belirterek, "Vücuttaki su ihtiyacı harcadığı ya da kaybettiği su ile ilgilidir. Su kaybını minimum seviyede tutarsanız ki Elif'in, Ayda'nın durumunu böyle düşünmek lazım; çünkü ortam çok sıcak değil, terleme ile sıvı kaybı az, hareket de etmediği için farkına varmadan kaybettiği su miktarı minimum. Böyle durumlarda kişinin 3 güne kadar susuzluğa dayanabildiği gösterilmiş.
Elif'in çıkarıldığı zamanı düşünürseniz bu zamanlar içerisine giriyor. Ortam çok önemli; çok sıcak bir ortamda ve aktivite içerisindeyseniz bu dayanıklılık zamanı azalır, 2 güne düşer. Bir insanın 'ölüm çizgisi' dediğimiz su kaybı miktarı vücudundaki suyun yüzde 10'u kadardır. Elif'in vücuduna göre hesaplarsanız yaklaşık 2 litre falan ciddi bir kayıp oranıdır.
Hareketsiz, ortam serin, su kaybı yok, terleme yok öyle bir ortamda daha fazla dayanır. Susuz kalmanın ilk belirtilerinden biri halsizlik, uyku hali, bu da uyumaya sevk eder. Biraz da çocuk olmasının özelliği bu, yetişkin bir insan o gerginlik, korku içinde daha zor uyur. Çocuklar daha kolay adapte olur" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Ceyhan, özellikle çocukların bu gibi travmalardan derinden etkilendiğini, bu yüzden mutlaka psikolojik destek gerektiğini; ama diğer taraftan çocukların bu gibi travmalara yetişkinlerden daha dayanıklı olduğunu, bir süre sonra normal ortama alışmalarının yetişkinlerden daha kolay olduğunu kaydetti.
"ENKAZ ALTINDA KURTARILMAYI BEKLEYİN"
Olası bir depremde enkaz altında kalan kişilerin yoğunlaşarak doğru düşünme kapasitelerini korumaları gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Ceyhan, "O ilk anlar çok önemlidir. Eğer ulaşabiliyorlarsa sert, dayanıklı bir cisim varsa onların altına girerek kendilerini koruma altına almaları lazım. Ulaşabilecekleri su kaynağı varsa su içebilirler; ama yoksa en güvenilir yerde kurtarılmayı beklemeleri lazım.
Kendi çabaları ile bir şeyler yaparak kurtulmaya çalışmak bazen daha kötü sonuçlanır, daha tehlikeli bölgeye girebilirler. Şunu bilmeleri yeterli; açlık onlar için problem olmayacaktır. Vücutları susuzluğa da bahsettiğim şartlar içinde dayanır. Telaşa kapılıp, 'susuz kalırsam öleceğim' diye bir düşüncenin içine girmemeleri lazım" dedi.