Türk lirası üzerinde artan baskılar kriz ihtimalini güçlendirirken, deneme yanılma yoluyla alınan önlemlerle kurda ateş tam söndü derken yükseliş yeniden başlıyor.
TL üzerinde artan baskılar kriz ihtimalini güçlendirirken, hamleler üst üste geliyor. Deneme yanılma yoluyla kurda ateş tam söndü derken yeniden hareket başlıyor. Geçen hafta faiz indirimi gerçekleştiren Merkez atağından sonra BDDK’da TL’ye destek için swap oranlarında tekrar artışa gitti. İki hamle de TL’ye yaramayınca BDDK şimdi de aktif rasyosu denemesi yapıyor.
Uzun bir süredir ekonomik kriz yaşayan Türkiye’de pandemiyle birlikte TL’deki değer kaybı artış göstermeye başladı. Merkez Bankası bile yaklaşık 2 yıldır PPK faizlerinde değişikliğe gitmezken sonunda TL için faiz silahını çekme kararı aldı. Fiili faizin zaten çift hanede olduğu süreçte reel faiz de böylece çift haneye ulaşmış oldu. Bu süreçte TL az da olsa kayıplarını geri aldı fakat yeni yükseliş önlenemedi.
Bunun üzerine Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) swap limitlerini yükseltti. Buradan da TL destek bulamayınca BDDK bu sefer Aktif Rasyosu (AR) değerlerinde değişikliğe gitti. BDDK’nın resmi internet sitesinde yer alan Kurul kararına göre, bankalarca hesaplanan AR’nin her ay sonu itibarıyla o aya ilişkin aylık ortalaması mevduat bankaları için yüzde 95’ten yüzde 90’a düşürüldü. Söz konusu değer, katılım bankaları için yüzde 75’ten yüzde 70’e indirildi. Bu kapsamda, AR’nin her ay sonu itibarıyla o aya ilişkin aylık ortalaması mevduat bankaları için yüzde 90’ın, katılım bankaları için yüzde 70’in altına düşmeyecek. Belirlenen yeni AR değerleri, 1 Ekim’den itibaren geçerli olacak. Baz alınacak aykırılık oluşturan aşım tutarı ise ilgili ay sonu itibarıyla AR değeri yüzde 90’ın altında olan mevduat bankaları ve yüzde 70’in altında olan katılım bankaları için, rasyoyu sırasıyla yüzde 90 ve yüzde 70 düzeyine getirecek paydaki değişim tutarı olarak hesaplanacak.
Yapılan hamleleri analistler de yorumlarken Ekonomist Prof. Dr. Burak Arzova “BDDK mevduat bankaları için yüzde 95 olan rasyoyu yüzde 90’a, katılım bankaları için yüzde 75 olan rasyoyu yüzde 70’e indirdi. Aktif Rasyosu saçmalığı devam ediyor. Dozajı azaldı. Normalleşme bu değil” dedi.
Ekonomist Mahfi Eğilmez ise “İlk çıktığında yüzde 100 ve yüzde 80 idi, sonra yüzde 95 ve 75’e düşürülmüştü. Aktif rasyosu uygulamasının yanlış olduğunu daha uygulamaya girmeden yazmıştık” diye yorumladı.
Eğilmez düzenlemeye ilişkin bloğundan şu yorumları yaptı: “BDDK’nin düzenlemesinin geneline ilişkin konuları bir yana bırakır da işin teknik yönüne bakarsak üzerinde durulması gereken üç mesele var. Bunlardan ilki 2001 krizinin ardından bankaların kaldıramayacakları risklere girmelerini önlemek amacıyla kurulmuş bulunan BDDK’nin bankaları risk üstlenmeye yönlendirme noktasına gelmesiyle ilgili. Buradaki sorun bankaların kredi vermeye zorlanmasıyla ortaya çıkacak batık kredilerin ne olacağı meselesi. Bu zorlamayla açılan kredilerden batan olursa bunda bankaların sorumluluğu minimum düzeyde kalır. Kamu bankalarında böyle bir zarar ortaya çıkarsa Hazine bunlara sermaye takviyesi yapacaktır. Bu durumda eşitliği sağlamak için özel bankaların bu şekilde açılacak kredilerden doğacak zararlarının da kamu eliyle tazmin edilmesi gerekir. Bankalara bu rasyoyu tutturamadıkları taktirde ceza verilecekse karşılığı da tazmin olmalıdır. Benzer şekilde bankaların bu şekilde zorlamayla açacakları kredilerin geri dönmemesi halinde karşılaşacağı likidite sorununun da Merkez Bankası tarafından çözülmesi gerekiyor. İkinci mesele mevduat bankalarıyla katılım bankaları arasında yapılan ayrım. Böyle bir ayrımın yapılması doğru değil. Sonuçta amaç eğer kredi verilmesini desteklemek ise bu alanda çalışan her türlü bankanın aynı koşullarla yönlendirilmesi gerekir. Eğer katılım bankalarının mevduat bankalarından daha az menkul kıymet alabilmesi öngörülerek bir fark yaratılmak istenmişse o zaman çıkan oranın farklı uygulanması yerine denklemde örneğin menkul kıymetlerin çarpılacağı katsayı gibi katsayıların farklı yapılması çok daha anlamlı olurdu. Üçüncü mesele zorunlu karşılıklarla ilgili. Yapılan düzenlemeye göre bankaların topladığı bütün mevduat hesaba katılıyor. Oysa bankalar topladığı mevduatın bir bölümünü merkez bankasına zorunlu karşılık olarak yatırdığı için mevduatın o bölümünü krediye dönüştüremiyor. Burada bir de BDDK’nin bankaların kısa vadeli yükümlülükleri karşılamak için kasalarında bulundurmalarını istediği adına disponibilite denilen miktarları da dikkate almak gerekiyor. Çünkü bankalar bunları da kredi olarak veremezler.”
KÖTÜ SENARYODA YARI ARJANTİNLEŞME OLUR
Analist Murat Kubilay da ko nuyla alakalı sosyal medya hesabı üzerinden geniş bir analiz paylaşımı yaptı. Kubilay şu noktalara değindi: “Masada yüksek ve düşük senaryo ihtimalleri var. Türkiye’de yabancı sermaye hukuku hükumet tarafından korunduğu için asla Venezuela olmayız. Hükumet yılsonuna kadar politika faizi ve fiili faizde artış yapmaya devam eder. Zayıflığı gören yabancı spekülatörler ısrarla TL’nin değersizleşeceği üzerine oynar ve TL değer kaybetmeye devam eder, ancak spekülatif atak da olmaz. Tıpkı Şubat ayından Eylül ayına 5,85’ten 7,75’e doların süzülmesi gibi artış sürer ve nihayetinde yatırımcılar ve hükumet kur ve faizde orta noktayı bulur. BDDK swap kısıtlaması kalkar. Ekonomi daralmaya girer, ancak sarsıcı büyük şok yaşanmaz. Kötü senaryo ve olasılığı oldukça yüksek. Hükumet ateşkes denemesinin reddedildiği hissedip panik ve asabiyetle savaşmaya başlar. Yurt dışına sermaye çıkışı iyice sıkılaştırılır, döviz talebi vadeli işlemlerle TL karşılığı ödenir. Bu yarı Arjantinleşme olur. İhtimali düşük senaryo da tam Arjantinleşme. Keskin bir sermaye kontrolü, fiziki dövize erişimin kısıtlanması, döviz karaborsasının oluşması. İçerideki politik baskıya rağmen seçimlerin önünün kapanması. En başa dönelim, ne demiştik? Yoksulluk değil, YOKLUK! İthalat yapmak için döviz gerekir. Vatandaş döviz ve altınını yastık altına çektikçe ve yabancılar sermaye çıkardıkça ve TCMB’nin boş kasasını göz önünde bulundurduğumuzda geriye bu seçenek kalıyor.”
TAMAMEN KALDIRILMALI
Ekonomist Fatih Özatay ise “Aktif rasyosunun tümden kaldırılması gerekiyor. 1.5 ay önce yüzde 95’e, şimdi de yüzde 90’a indirildi. Beşer beşer gidilecekse normale dönmek bayağı bir zaman alacak. Normali geciktirmeye ne gerek var?” yorumunu yaptı. Ekonomist Uğur Gürses “TL’yi baskı altına alan unsurlardan biri olan bu saçmalığı tümden kaldırmak yerine hala sürdürme ısrarı anlaşılır gibi değil” dedi.